Halep, ABD açısından da çok önemli bir merkez. Çünkü, Irak ile Suriye’nin petrol ve doğalgazını Türkiye’ye muhtaç olmadan Akdeniz’e akıtacak “Kürt Koridoru”nun, hedefe ulaşabilmesi için, mutlaka Halep’i dolanması gerekiyor.

ABD, Halep ve Bayır-Bucak Türkmen bölgelerindeki el değmemiş petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrolü altına aldığında, hem “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamış olacak, hem de Doğu Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtaracak çok zengin hihrokarbon yataklarını ele geçirmiş olacaktır.

Halep, Rusya açısından da çok önemli. Çünkü, Putin’in İran ile birlikte Esad’a oldukça güçlü destek vermesinin nedeni, Tartus ve Lazkiye’deki üslerini ve Suriye’deki askeri kazanımlarını korumak kadar, Halep ve Bayır-Bucak çevresinde bulunan ve henüz el sürülmemiş petrol ve doğalgaz yataklarına ortak olmak ve kendisini Ortadoğu denklemin dışına atacak olan “Kürt Koridoru”nu engellemektir.

İran açısından da önemli bir bölge olmalı ki, Halep’i savunan rejim askerine, Rusya kadar İran da destek veriyor. İran’ın Yemen’deki Hussilere yalnızca mezhep kardeşliğinden değil, yeni keşfedilen muazzam petrol rezervleri nedeniyle destek verdiği bilindiğine göre, İran’ın da Suriye’nin el değmemiş hidrokarbon zenginliğinden haberdar olduğu anlaşılıyor.

ABD-İran yakınlaşması, ABD’nin bölgeyi İran üzerinden kontrol altına alama girişimi olarak değerlendiriliyor.

Bu yakınlaşma İran’la amansız bir rekabete girişmiş olan Suudi Arabistan’ın ABD’yle olan ilişkilerini de etkileyecektir.

Batılı ülkeler tarafından İran’a uygulanmakta olan ambargonun kaldırılmasına paralel olarak, Ortadoğu’da, özellikle de Suriye’de çok dikkat çekici gelişmeler yaşanmaktadır.

III. Cenevre görüşmeleri öncesinde Rusya destekli Suriye ordusu Halep’i ve Bayır-Bucak Türkmen bölgesini kuşatma altına aldı. Ortadoğu sorununun kilit noktası Halep, rejim ordusunun kontrolüne girdi. Bu atak, Esat-Putin cephesinin Cenevre’ye elini güçlendirerek gitme çabası” olarak değerlendiriliyor. Buna karşılık ABD ve Batılı ülkelerin İran’a uyguladıkları ambargoyu kaldırmaları da ABD’nin, bölgeyi İran üzerinden kontrol altına alama girişimi olarak değerlendiriliyor.

2011’den bu yana Suriye’deki gelişmeleri irdelerken, hep Halep konusuna dikkat çekmiştik. III. Cenevre görüşmeleri hazırlıklarının yapıldığı şu günlerde Halep, Ortadoğu’da sürdürülmekte olan paylaşım savaşının kördüğüm olduğu merkezdir.

Çarlık Rusyası’nın, Ekim Devrimi nedeniyle, I. Dünya Savaşı’ndan erken çekilmesinden dolayı yarıda kalan Osmanlı mirasını paylaşma kavgası giderek bir küresel kapışmaya evrilirken Halep, bölgesel ve küresel güçlerin ilgi odağına dönüşmüştür. Ortadoğu’da, bölgesel ve küresel güçler arasında giderek derinleşen “rekabet” yeni bir dünya savaşına neden olursa, bu savaşın başlama vuruşu Halep’te gerçekleşecektir. I. Dünya Savaşı’nı başlatan “Avusturya-Macaristan Veliahtı Ferdinand’ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi” gibi bir gerekçenin dekoru mutlaka Halep olacaktır. Çok eski bir Türk yerleşim birimi olan Halep’in Ortadoğu denkleminde belirleyici konumu nedeniyle bir çıban başı oluşturduğunu “HALEP’E DİKKAT!” (17 Haziran 2015) ve “HALEP FIRTINASI” ( 23 Ekim 2015) ve “RUSYA TÜRKMEMLERİ NEDEN BOMBALIYOR?” (8 Ekim 2015) başlıklı yazılarımızda ayrıntılı olarak anlatmıştık.

HALEP NEDEN ÖNEMLİ, NEDEN ORTADOĞU SORUNUN ÇIBANBAŞI?

Halep neden çıbanbaşı? Halep neden bölgesel ve küresel aktörlerin ilgi odağı?

Halep Vilayeti Türkiye açısından çok önemli bir bölge. Çünkü, son zamanlarda yoğunlaşan,/yoğunlaştırılan terör olaylarıyla, “serhildan” provalarıyla Ortadoğu denkleminin dışına itilmeye çalışılan Türkiye açısından Halep, her zaman önemliydi. Sınırdan Halep’e uzanan M-5 karayolu ve çevresi, Suriye krizinin başından beri Türkiye’nin kontrol altında tutmaya çalıştığı bir bölgeydi. 2011’den bu yana Türkiye’nin ilgi odağı olan bu coğrafya, ısrarla önerdiği “güvenli bölge” coğrafyasıdır. Yolun devamı Bayır-Bucak Türkmenlerine ve Türkiye’ye sempati duyan Esat muhalifi yapılanmalara ve Akdeniz’e uzanıyor.

Ankara’nın Halep’le bağlantılı kaygısı, göç dalgasının devam etmesi olasılığıdır. Bu olasılık, gözardı edilecek bir olasılık değildir. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyindeki Türk varlığının da “temizlenmesi” planlanmışsa, bugün Rus destekli rejim güçleri, yarın IŞİD/DEAŞ görünümlü bir başka güç, yüzlerce yıllık Türkmen yerleşim birimi olan Halep’e saldıracak, insanları ölümle tehdit ederek göçe zorlayacaktır. Sonrasında, yüzbinlerce Halepli Türkmen ve Bayır-Bucak Türkmeni Türkiye sınırına akın edecektir. Böylece, Suriye’nin kuzey parselinin demografik yapısı, bölgede çatışan güçlerin hedeflerine uygun bir şekilde yeniden dizayn edilmiş olacaktır..

Halep, ABD açısından da çok önemli bir merkez. Çünkü Halep, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uygulamalarıyla yeni bir Ortadoğu haritası ve İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu oluşturma peşinde olan ABD açısından, mutlaka kontrol altına alınması gereken bir geçit.. Irak ile Suriye’nin petrol ve doğalgazını Türkiye’ye muhtaç olmadan Akdeniz’e akıtacak “Kürt Koridoru”nun hedefe ulaşabilmesi için, mutlaka Halep’i dolanması gerekiyor.

ABD’nin peşmergeyle, PKK ve PYD’yle sıcak ilişkiler geliştirmesinin, Suriye’nin kuzeyindeki Salih Müslim coğrafyasına tonlarca silah ve mühimmat indirmesinin nedeni, ADB/İsrail Koridoru’nu, yani “Kürt Koridoru’nu, III. Cenevre görüşmeleri öncesinde iyice görünür duruma getirme heyecanıdır.

Rusya açısından da hayati önemde Halep Vilayeti. Çünkü, Putin’in İran ile birlikte Esad’a oldukça güçlü destek vermesinin nedeni, Tartus ve Lazkiye’deki üslerini ve Suriye’deki askeri kazanımlarını korumanın yanı sıra, Halep ve Bayır-Bucak çevresinde bulunan ve henüz el sürülmemiş petrol ve doğalgaz yataklarıdır. Putin, Esad’a destek vermekle, hem “Kürt Koridoru”nun önünü kesmeyi hem de Halep ve Bayır-Bucak bölgelerindeki henüz gün yüzü görmemiş petrol ve doğalgaz yataklarına ortak olmayı hedefliyor.

ABD, Halep ve Bayır-Bucak Türkmen bölgelerindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrolü altına aldığında, hem “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamış olacak, hem de Doğu Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtaracak çok zengin hihrokarbon yataklarını ele geçirmiş olacaktır.

Rusya’nın Eylül 2015 sonlarından BM Güvenlik Konseyi’ndeki sonuçsuz toplantının hemen ardından Suriye’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda, “IŞİD/DEAŞ’ı bombalıyorum” kamuflajı altında Bayır-Bucak Türkmenlerini ve Türkiye’ye sempati duyan muhalif yapılanmaları hedef almasının en önemli nedenlerinden biri de, bölgenin henüz işletilmeye açılmamış hidrokarbon yataklarıydı. 8 Ekim 2015 tarihli yazımızda sormuştuk: “RUSYA TÜRKMEMLERİ NEDEN BOMBALIYOR?”

İran açısından da önemli bir bölge olmalı ki, Halep’i savunan rejim askerine, Rusya kadar İran da destek veriyor. İran’ın Yemen’deki Hussilere yalnızca mezhep kardeşliğinden değil, yeni keşfedilen muazzam petrol rezervleri nedeniyle destek verdiği bilindiğine göre, İran’ın da Suriye’nin el değmemiş hidrokarbon zenginliğinden haberdar olduğu anlaşılıyor.

IŞİD/DEAŞ’I BEKLERKEN RUSLAR GELDİ

17 Haziran 2015 tarihli “Halep’ Dikkat” başlıklı yazımızda şöyle demişiz: “Irak’ın kuzey parselini Akdeniz’e bağlayan bir “Kürt Koridoru” oluşturmakta kararlı olan küresel sistemin, yakın bir gelecekte IŞİD’i yüzlerce yıllık Türkmen kenti olan Halep’e yönlendirmesi, insanları ölümle tehdit ederek göçe zorlaması bekleniyor. Halep’ten 750 bin kişilik bir Türkmen göçünün yaşanması sürpriz olmayacaktır. Çünkü, gelinen noktada “Kürt Koridoru”nun önündeki en büyük engel Halep. Dikkat! Önlem alınmazsa, yakın bir gelecekte Halep’te bir insanlık dramının yaşanılması kaçınılmaz olacaktır.”

IŞİD/DEAŞ’tan beklerken, saldırı Rusya’dan geldi. ABD’nin, Rusya’nın Suriye’deki en güçlü ortağı olan İran’ı, ambargoları kaldırarak yanına çekmesiyle, Ortadoğu’da dengeler yeniden oluşmaya başladı. Rusya, bu gelişmeye paralel olarak Halep’e yönelik saldırılarını artırdı.

Rusya destekli Esat ordusunun Halep’i hedef alan ilk saldırısı 16 Ekim 2015’te yapılmıştı. Ekteki haritalarda da görüleceği gibi, Halep’in çevresindeki askeri çember giderek daralıyor. Halep’in çevresindeki 4 yıllık kuşatmayı kıran Suriyeli Albay Süheyl Hassan, gazetecilere, IŞİD/DEAŞ’ın Halep’ten Türkiye sınırına uzanan tünellerden söz etti.

İRAN AMBARGOSU NEDEN KALDIRILDI?

Uranyum zenginleştirerek nükleer silah üretmesinden endişe edilen İran'a yönelik Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uygulanan ekonomik ve mali yaptırımlar, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın İran'ın anlaşma yükümlülüklerini yerine getirdiğine ilişkin raporunu yayınlamasının ardından kaldırıldı. İran’la P5+1 ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşama yürürlüğe girdi.

ABD-İran yakınlaşmasıyla bir dizi sorunun gündeme geldi:

Irak’ta, Yemen’de, Lübnan’da ve Suriye’de çok geniş egemenlik alanları oluşturan İran ile Rusya ilişkilerinde köklü bir değişiklik yaşanır mı?

ABD İran’ı Batı cephesine çekebilmiş olmaktan çok mutlu. Geleceğin en güçlü başkan adaylarından H. Clinton, İran’la yakınlaşmadan büyük memnuniyet duyduğunu söylüyor. Peki, ama bu yakınlaşma İran’la amansız bir rekabete girişmiş olan Suudi Arabistan’ın ABD’yle olan ilişkilerini ne yönde, nasıl etkileyecektir?

Petrol fiyatlarının gerilemesine paralel olarak gelirleri giderek azalan Suudi Arabistan, yakın zamana kadar Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de ve Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde amansız bir “rekabet” yarışında olduğu İran’ın bu yükselişini nasıl karşılayacaktır? ABD-İran yakınlaşması İslam Alemi’nde giderek belirginleşen mezhep eksenli bölünmelerin daha da derinleşmesine neden olabilir mi?

Ambargonun kalkması sonucunda ABD-İran ilişkilerinde yaşanmakta olan bahar havası, Esad’ı destekleme konusunda bu güne kadar büyük bir dayanışma gösteren Rusya- İran ilişkilerini nasıl etkileyecektir.

Yanıtı gelişmeler paralelinde netleşecek sorular bunlar..

HALEP KÖRDÜĞÜMÜ ÇÖZÜLEBİLİR Mİ?

Halep, stratejik konumuyla, Ortadoğu’daki bölgesel ve küresel güçler arasındaki çatışmaların odak noktasıydı. Halep çevresinde ve Bayır-Bucak bölgesinde zengin petrol ve doğalgaz yataklarının keşfedilmesinden sonra, Halep’e olan ilgi daha da büyüdü. ABD, Suriye ile Irak’ın petrol ve doğalgazını Türkiye’ye muhtaç olmadan dünya pazarlarına ulaştıracak “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamaya çalışırken, Esat ordusuna İran’la birlikte aktif olarak destek veren Rusya bu koridora şiddetle karşı çıkıyordu. Çünkü ABD, Halep ve Bayır-Bucak Türkmen bölgelerindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrolü altına aldığında, hem “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamış olacak, hem de Doğu Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtaracak çok zengin hihrokarbon yataklarını ele geçirmiş olacak.

İran’a uyguladıkları ambargoyu kaldıran ABD ve Batılı ortakları Rusya’nın bölgedeki en güçlü müttefiki olan İran’ı kendi saflarına çekmeyi hedefliyorlar. ABD-İran yakınlaşması, ABD’nin bölgeyi İran üzerinden kontrol altına alama girişimi olarak değerlendiriliyor.

Rusya da Suudi Arabistan da ABD-İran yakınlaşmasından son derece tedirginler. Türkiye’nin güneydoğusundaki “serhildan” görünümlü çatışmaları da bu gelişmelerden ayrı düşünemeyiz.

Halep merkezli güç gösterilerinin bölgesel ve küresel aktörler arasındaki çatışmaları daha da derinleştirecektir.

Tarihi ve kültürel bağlarının Suriye coğrafyasında kazandırdığı stratejik derinliğini koruma kararında olan Türkiye açısından hayati önemde bir kent. Son zamanlarda Rusya destekli Esat askerlerinin Halep’e uyguladıkları baskının, başta göç dalgası olmak üzere, Türkiye’ye çok olumsuz yansımaları olacaktır.

Zor günlerden geçiyoruz..