OBAMA GÖREVE BAŞKANLIK KOLTUĞUNA OTURMSINDAN BU YANA KRİZİN OLUMSUZ ETKİLERİNİ SİLEBİLMEK ADINA BAZI ÖNEMLİ UYGULAMALARA İMZA ATTI. FAKAT, BANKACILARA SAVAŞ AÇTIĞINI SÖYLEYEN OBAMA, “BÜYÜK BUHRAN” SONRASINDA YÜRÜRLÜĞE KONULAN VE TICARI BANKALARIN YATIRIM HIZMETLERI YAPMASINI YASAKLAYAN 1933 TARIHLI BANKACILIK YASASI OLAN GLASS-STEAGALL’I YENIDEN IŞLER HALE GETIREBILECEK MIDIR? FINANSAL PIYASALAR ÜZERINDEN SÜRDÜRÜLEN KÜRESEL SOYGUNA “DUR!” DIYEBILME CESARETINI GÖSTEREBILECEK MIDIR? YENI DÜNYA DÜZENI BAĞLAMINDA İRAN’I DA SISTEME DAHIL ETMEK ISTEYENLERIN KABARAN IŞTAHLARINI BASTIRABILECEK MIDIR? IRAK, AFGANISTAN VE PAKISTAN GIBI ZOR COĞRAFLARI BLACK WATER GIBI ÖZEL ŞIRKETLERIN ÖZEL OLARAK YETIŞTIRDIĞI TERÖRISTLER VE TERÖR OLAYLARI ÜZERINDEN KONTROL ALTINDA TUTMAKTAN VAZGEÇEBILECEK MIDIR? Hatırlayanlarınız olacaktır, ABD’deki başkanlık seçimleri sonuçlarını değerlendiren bir ‘Sohbet’imizin başlığı şöyleydi: “Obama Kurban mı?” Mart 2009’dan bu yana soluksuz yükselen, zirvelerden zirvelere koşan, en geride kalanı bile yüzde 60 oranında yükseliş kaydeden borsalar, Başkan Obama’nın bankalara getirmeyi düşündüğü oldukça sert sayılabilecek önlemleri açıklamasının ardından düşüşe geçtiler. Mart 2009’dan bu yana sürekli yükselen, zirvelerden zirvelere koşan ve en geride kalanı bile yatırımcısına yüzde 60 civarında bir getiri sağlayan borsalar şişmiş, balonlaşmıştı. Gelinen noktada şişen borsaların gazını alacak alacak oranda bir kar realizasyonu yapılmazsa balon patlayabilirdi. Borsaların aylar süren coşkusu, küresel krizin giderek zayıfladığının, normalleşme sürecinin başladığının bir göstergesi olarak kullanılmıştı. Dow Jones endeksinin beş bankanın hisse senetleriyle şahlandırıldığı gözardı edildi. Hisseleri Dow Jones’u uçuran bu bankaların, kriz sonrasında devlet eliyle kurtarılan yatırırm bankaları olduğundan hiç söz edilmedi. “Kriz bitti” imajı yaratabilmek, piyasaların umutsuzluğa sürüklenmelerini engelleyebilmek amacıyla kanatlandırılan borsalar yorulunca, bir kar realizasyonu ile dinlendirilmeleri gerekiyordu. Başkan Obama’nın "Korkunç bir krizden çıktık. HYPERLINK "http://www.cnnturk.com/guncel.konular/amerika.birlesik.devletleri/359/index.html" ABD halkı çok yüksek bedel ödedi. Bunun için finansal sistemimizi neredeyse çökertecek aşırıya kaçan ve istismar eden davranışları dizginlemeliyiz" diyerek bankaları disipline alma girişimlerini açıklaması, bir kar realizasyonu için oldukça inandırıcı bir hikaye olabilirdi. Oldu da.. Başkan Obama’nın, "Bankaların tüketicilere hizmet verme misyonundan çok fazla uzaklaşmalarına artık izin vermemeliyiz. Eğer kavga istiyorlarsa ben hazırım. Son yıllarda çok sayıda finans şirketi hedge fonlar, finansal ortaklık fonları ve riskli yatırımlarla kamu kaynaklarını riske attı. Amerikalı vergi mükellefleri, bundan böyle, çökmesine izin verilemeyecek kadar büyük bir banka tarafından asla esir alınamayacak. Yapılacak reformlar, ekonomiyi olası krizlerden koruyacak" şeklindeki açıklamaları, fitilin ateşlenmesine neden oldu, borsalarda kontrollü bir düşme başlatıldı. Obama, beklenen bu operasyonda ‘günah keçisi’ olarak kullanıldı. Geçmişte yaşananlar gösteriyor ki, bu tür geri çekilmeler ve yükselişler sürekli olmaz, zaman zaman ters yönde hareketlenmelerle şaşırtmaca verilse de trend, arzulanan hedeflere ulaşıncaya kadar sürdürülür. ‘Piyasalar’ denilen ‘efendi’, yönetimlere, piyasa trendleri üzerinden “Yolumuza taş koyma, ekonominin ipleri bizim elimizde” mesajları verilir. Banka yöneticilerini “Şişman kediler” olarak tanımlayan Obama, krizde finansal şirketleri kurtarmak amacıyla kullanılan kamu kaynaklarını geri almak için, devlet eliyle ‘hayat suyu’ verilen kuruluşlara vergi koyacaklarını söylüyor. Kriz öncesinde sorumsuzca davranan bankaları, kısa zaman diliminde büyük kazançlar sağlamak adına, düşüncesizce risk ve bunun karşılığında da tiksindirici oranda primler almakla suçlayan Obama, “Paramızı geri istiyoruz ve alacağız” diyordu. Obama geçmişte yapılan hataların yinelenmemesi için de, 1933 tarihli Glass-Steagall yasasının hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyordu: " HYPERLINK "http://www.cnnturk.com/guncel.konular/amerika.birlesik.devletleri/359/index.html" ABD'li vergi mükelleflerini ve HYPERLINK "http://www.cnnturk.com/guncel.konular/amerika.birlesik.devletleri/359/index.html" ABD ekonomisini gelecekteki krizlerden koruyacak sağduyulu reformları yasalaştırmalıyız. Finansal sistem, bir yıl öncesine göre daha güçlü olsa da, halen, heran çökmelerine neden olabilecek eski kurallara göre işliyor. Son yıllarda birçok finansal şirket, vergi mükelleflerinin parasını hedge fonlar, özel sermaye fonları işleterek riske attı ve kısa sürede karşılığını almak için riskli yatırımlar yaptı" OBAMA SÖYLEDİKLERİNİ YAPABİLİR Mİ? Buraya kadar ABD Başkanı Barak Hüseyin Obama’yı dinledik. Söyledikleri, ‘demokrasinin ve insan haklarının yılmaz savunucusu’ bir ülke başkanının söylemesi gereken sözler. Fakat, küresel trendle çelişiyor. Hatırlar mısınız, ABD’deki başkanlık seçimleri sonrasında kaleme aldığımız bir Sohbet’imizin başlığı şöyleydi: “Obama Kurban mı?” Normal koşullarda Amerika coğrafyasında bir siyah derilinin başkanlık koltuğuna oturmasının hiç de kolay olmadığını söylemiş, zenci dostu Başkan Abraham Lincoln’den söz etmiştik.. Bu hatırlatmanın ardından sormak isteriz: Obama ismi çevresinde yaşanılan gelişmelere yalnızca borsa çerçevesinden bakmak yanıltıcı olmaz mı?. Yeni bir dünya düzenin hayata geçirilmeye çalışıldığı bir dönemde, Obama’nın, küresel aktörlerden bağımsız hareket edebileceği düşünülebilir mi? Ya da şöyle mi sormalıyız: Barak Hüseyin Obama, yeni dünya düzeninde uygulamaya konulan devlet varlıklarının hortumlanması operasyonunda bir figüran olarak kullanıldığının farkında mı? Obama’nın sağlık bankalar konusunda söyledikleri doğru. Obama’nın sözünü ettiği reformları bazı Cumhuriyetçiler de destekliyor. Fakat.. Milli gelirin yüzde 99’unun nüfusun yüzde 1’i tarafından kontrol edildiği bir ülkede Obama, almayı düşündüğü kararlarda ne kadar bağımsız hareket edebilir? Büyük tartışmalara neden olan sağlık reformu konusunda yapmak istediklerini açıklanmasının ardından yaşanan Massachusetts yenilgisi, Obama için bir ‘uyarı ateşi’ değil midir? ABD’nin sosyoekonomik yapılanması, “demokrasinin ve insan haklarının yılmaz savunucusu” olarak özetlenen klasik ABD imajı ile ne derecede bağdaşmaktadır? Amerika’daki seçim kampanyalarında akıl almaz büyüklükte harcamalar yapılmaktadır. Bu kampanyaları finanse etmeyi kabul eden para babaları, kendi çıkarlarını devlet politikasına monte edebilecek yetenekte başkan ya da senatör adaylarını anlaşmalı olarak desteklemektedirler. Böylesine güçlü finansörlerin destekledikleri adaylar, Beyazsaray’a efendilerinin gölgeleriyle birlikte girerler. İktidar değişti, ama Amerika’nın, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana, tehdit algılaması ve küresel hedefleri değişmedi; Barak Hüseyin Obama’nın ‘gücü’ bu hedefleri değiştirmeye yetmez. Obama kullanılacak ve küresel krizin bütün pislikleri, ABD’nin imajını törpüleyecek olası askeri operasyonların bütün günahları zenci başkanın sırtına yüklendikten sonra yapılacak bir Anglosakson törenle sandığa gömülecektir; o da şansı yaver giderse.. KÜRESEL KRİZİN SUÇLUSU SAYILAN BANKALARNEDEN KURTARILDI? Guantanamo’yu kapatmada gösterdiği kararlılık, yapılan işkencelerin tutanaklarının yayınlamasına izin vermesi, Afganistan ve Pakistan’da teröre karşı tutumu, daha adil iş ücretleri yasalarını çıkarması, ekonomiye can suyu vermek amacıyla destekleme ve canlandırma paketleri çıkartması, ABD otomotiv sanayiini batmaktan kurtarabilmek için aldığı önlemler, Amerika’nın küresel çapta erozyona uğrayan imajını düzeltmek amacıyla yaptığı çalışmalar, kriz sonrasında batma noktasına gelen bankaların devlet eliyle kurtarılmasına verdiği destek Obama’nın puanlarını artırdı, onu Beyaz Saray’a taşıyanları da rahatsız etmedi. Fakat, bankaları sıkı denetime alma konusundaki hazırlıkları fincancı katırlarını ürküttü. Finansal piyasalarda yürütülen talan yatırım bankaların üzerinden yürütülüyordu, özel yetiştirilmiş üst düzey yöneticileri (ceo) kağıt üzerinde sanal değerler üretip pazarlayabiliyor, çeşitli ülkelerde aşırı riskler üstlenebiliyor, kazandırdıkları üzerinden de dudak uçuklatan primler alıyorlardı. Obama, küresel krizin nedeni olarak gösterilen bu mekanizmayı kontrol altına alacak bir yasal düzenleme yapmak istiyor. Yatırım bankaları üzerinden bir küresel vurgun düzeni kuranlar, “şimdilik erken” diyorlar. Obama’nın, sigorta primlerini ödemekte zorlanan halkın devlet tarafından desteklenmesini amaçlayan Sağlık Sigortası ve Kamu Sağlık Hizmetleri yasa tasarısı da, vergi yükünü artıracağı gerekçesiyle onay görmüyor. Küresel krizin mortgage kökenli bir kriz olduğu kabul ediliyor. Mortgage sisteminin baş mimarlarının ABD’nin ünlü yatırım bankaları olduğu da bir gerçek. Bu bankaların, sonu bir küresel krizle sonuçlanacak büyüklüklükte sanal değerler yaratıp sattıkları, dünyanın adı sanı duyulmamış köşerinde aşırı riskler üstlendikleri de bilinmeyen birşey değil. Bu operasyonları yapan ünlü yatırım bankalarının kriz sonrasında devlet eliyle kurtarıldıklarını, New York borsasının da bu kurtarılan bankaların hisse senetlerinde yapılan manipülasyonlarla kanatlandırıldığını artık Ayşe Hanım Teyze de biliyor.. Küresel kriz sonrasında, “ABD ekonomisi açısından en kötü geride kaldı. Kriz aşıldı; ekonomide büyüme yeniden başladı” imajı yaratabilmek, bu arada paradan para kazanma düzenini sürdürebilmek amacıyla, New York borsası tüm dünya borsalarını coşturacak şekilde kanatlandırıldı. MASSCHUSETTS YENİLGİSİ ÖNEMLİ BİR UYARIDIR Kriz sonrasında alınan önlemleri bu gerçeklerin ışığında değerlendiğimizde, sağlık ve bankacılık konusunda yapılmak istenen reformlar, seçim kampanyasının giderlerini finanse edenlerin çıkarlarıyla çelişiyorsa, böyle durumlarda Obama’ların işi zorlaşır . Massachusetts yenilgisi gibi uyarılar gelmeye başlar. “Obama’nın bankacılık sistemine getirmek istediği sert önlemler, onu iktidara taşıyan finansörler tarafından ne derecede desteklenmektedir?” sorusu, bir kilit soru olarak öne çıkar. Massachusetts yenilgisi ilk bakışta önemli görülmeyebilir. Fakat, 100 sandalyeli Senato’da 60 sandalyeye sahip olan Demokratların bir tek sandalye kaybetmeleri, Cumhuriyetçilere oyalama ve engelleme olanağı verdiği gibi, Kasım ayında yapılacak Temsilciler Meclisi ara seçimleri açısından da önemli bir uyarı olduğu gözardı edilmemelidir. Massachusetts uyarısının önemini Obama doğru algılamıştır. Demokratların kalesi sayılan Masschusetts’te, 47 yıl ‘demokrat senatör’ olarak hizmet veren Edward Kennedy’den boşalan sandalye için yapılan seçimin kaybedilmesi, Kasım ayında yapılacak Temsilciler Meclisi ara seçim sonuçlarını da olumsuz etkileyebilir. O nedenle Obama, “Amerikan halkı Washinton’dan uzaklaştı. Biz yeterince ona kulak veremedik. Bu benim kabahatim” diyor. “Yenilginin nedeni küresel krizin yol açtığı ekonomik sıkıntılardır” deniyor, ama halkın ABD’nin içinde bulunduğu olumsuz koşullar karşısında duyduğu kızgınlığın ana nedeni, dev şirketlerin kurtarılmasına, “Helikopter Bernanke”nin yüzmilyarca dolar saçmasına rağmen işsizliğe çare bulunamamasıdır AMERİKAN TOPLUMU OBAMA’NIN REFORMLARINA HENÜZ HAZIR DEĞİLMİŞ! Ünlü ideolog Francis Fukuyama, Obama’nın yapmak istediklerini değerlendirirken, “Amerikan toplumu henüz Obama’nın önerdiği değişime hazır değil. Sağlık hizmetleri dahil, bazı temel reformlara karşı direniyor” diyor. Obama’nın sosyal ve siyasal değişim projeleriyle, reformlarla neleri hedeflediği net olarak anlaşılamadığından dirençle karşılaşıyor olabilir. Fakat, gerçekte direnen kim acaba; ABD halkı mı, yoksa Obama’yı Beyaz Saray’a taşıyanlar mı? “Demokrasinin ve insan haklarının kutsal kalesi” ABD’de, milli gelirinin yüzde 99’unu kontrol eden yüzde 1’lik grubun çıkarlarıyla Amerikan halkının çıkarları ne ölçüde uyuşmaktadır? Sağlık konusundaki reform hazırlıklarıyla bankacılık konusundaki reformları aynı kefeye koyup, “Amerikan halkı yeniliklere direniyor” demek ne derece doğru olur? Burada önemli olan, Beyaz Saray’daki birinci yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Obama’nın hangi tarafta olduğudur.. Sizce, koltuğundaki reform paketiyle bankacılara savaş açtığını söyleyen Obama hangi taraftadır? Obama, “Büyük Buhran” sonrasında yürürlüğe konulan ve ticari bankaların yatırım hizmetleri yapmasını yasaklayan 1933 tarihli bankacılık yasası olan Glass-Steagall’ı yeniden işler hale getirebilecek midir? Finansal piyasalar üzerinden sürdürülen küresel soyguna “dur!” diyebilme cesaretini gösterebilecek midir? Yeni dünya düzeni bağlamında İran’ı da sisteme dahil etmek isteyenlerin kabaran iştahlarını bastırabilecek midir? Irak, Afganistan ve Pakistan gibi zor coğrafları Black Water gibi özel şirketlerin özel olarak yetiştirdiği teröristler ve terör olayları üzerinden kontrol altında tutmaktan vazgeçebilecek midir? Bu can alıcı soruların yanıtlarını alabilmek için çok beklemeyeceğiz.. Bir küreselleşme sürecinin çalkantılarını yaşamaktayız. Baştan beri anlattıklarımızla, yalnızca Obama’dan ya da Amerika’dan söz etmediğimizin farkında mıyız? Biz birbirimizi yemekle meşgulken, bölgemizdeki birliğimizi, bütünlüğümüzü tehdit etmekte olan gelişmeleri olması gereken duyarlılıkla izlediğimize inanıyor muyuz?