Bak dostum, seviyorsan yaşarken öldürmeye kalkma. Seviyorsan sevdiğinin değerini zamanında bil. Bir dost olarak satırlarımı son kez yüreğine eğip sana yazıyorum.

Yoksun işte! Cümlelerim bile değişti. Sensizliğin vurgun saatlerinde her şey anlamsız kapkaranlık.  Seninle gülümseyen satırlarım bak şimdi yokluğunda karamsarlığa büründü. Hayatımın hiçbir karesinde sevgi olmamıştı. Sevgi zannetmiştim yalanları, umut zannetmiştim karanlıkları. Hep severken terk edildim, hep gülümserken acıya yenildim. Belki de sevilmeyi hak etmedim ben.  Belki de hiçbir zaman sevginin sofrasında tebessümlerimle nefes alamayacağım. Sen bari severken tüketme, kaybetme, sevilirken sevilmenin değerini bil.

Her ne kadar bir zamanlar kardeşim gibi olsan da, ekmeğimizi bölüştüğümüzü unutsan da,  bende ki yerin hep aynı hiç değişmedi bil. Sen beni unuttun sanmış olsan da. Bak dostum, gün gelir hatırlarsın, anlarsın beni.  İçin öyle bir acır ki, keşke hayatta olsaydı dersin.

Ölmeden öldürdüklerin gerçekten öldüğünde. Günler geçmek bilmez, geceler gündüzlerden hep daha uzun. Yatağında uyuyamazsın, o aklına gelir. Gözlerini kapadığın an yaşlar akar. Açtığın zaman yine ayrılığın ertesi günü en kötü zamandır.. Kalkarsın yerinden gözlerin nasıl da acır, uyuyalı birkaç saat olmuştur ve deli gibi ağlamışsındır.  Radyo hala açık sonra telefonuna gider elin… Hatırlarsın, aynı hızla çekersin elini. Yaşlar yine boşalır gözlerinden…  O yoktur artık ona gel diyemezsin, git diyemezsin! Onsuzluğunun ilk günü hiç geçmek bilmez… Gözün bir yandan hep telefonda ama hiçbir şey yok.  Kafanı dağıtmak için dışarı çıkarsın belki hatırlamam diye, iyi gibisindir… Sonra oturduğun bir kafede yada yolda giderken bir şarkı çalar..  Allah kahretsin nereden çıktı şimdi bu şarkı? Göz yaşlan sel olur. Eve gelirsin..  Acı çekmek hoşuna gidermişçesine açarsın şarkınızı dinlersin. Teker teker düşünürsün onunla olduğun zamanları…

İşte günler böyle geçip gider… Birkaç ay olmuştur. Sabahları ağlamıyorsun artık. Sadece geceleri, resimlerle yetinirsin. Sonra birkaç hafta daha geceleri hala ağlıyorsun, radyo hala çalıyor ama mesajları  silecek gücü buldun kendinde.. Resimleri de..  Birkaç hafta daha.. Ağlamıyorsun artık. Radyoyu da kapadın.. İyisin galiba, gözlerin doluyor sadece o kadar…

Sabahları kalkarken gözlerin acımıyor… Mutlusun bile denebilir. Biraz kendine bakmaya başlıyorsun. Yine, kuaföre gidiyorsun, saçlarını kısacık kestiriyorsun, sarıya boyatıyorsun. O kadar uzun zaman olmuş ki ilk kez dip boyanı onca zaman geçirmişsin. Sonra beraber kuaföre gittiğiniz anlar geliyor aklına ve o gece iç çekerek yatıyorsun.. Ertesi gün kalktın, yüzünde garip bir gülümseme hayırdır? Banyoya gidiyorsun, musluğu açıyorsun, başını kaldırıp aynaya bakıyorsun… O nu gördün rüyanda.. Evet, onu gördün, arkadaşın, dostun, sırdaşını, dert ortağını gördün.. Elini tuttun, sarıldın, öptün, saçlarını ördün eskisi gibi…. Gözyaşları aktı aktı aktı… Odana gittin, radyonun düğmesine bastın, yine acıklı kanal. Acımasız şarkılar.. İşte o geceler yine başladı, geçmeyen uzun geceler…  Resmini arıyorsun bulamıyorsun…  Bir tane var mıydı acaba? Evet, vardı bilgisayarında yada telefonunda. Belki de bir kenara attiğın fotoğraf  albümünde sadece bir tane. Açıp bakıyorsun…

Aslında sen onu hiç unutmadın… Değer verdiysen yüreğindeki ateşi  yok edemezsin, yangın söner, külleri kalır..  İçin acımaya devam eder. Gün gelir anlarsın senin iyiliğin için, ileride yaşayacağın zor günler içinmiş meğer herşey diye. Yaşadığında o zor günleri haklıymış diyerek gün gelir anlarsın değerini ve onun için akıttığın her damlaya değer diye düşünürsün. Onun için ağladığın hiçbir geceye, hiçbir güne, hiçbir saniyeye pişman olmadın ki sen. Gerçekten öldüğünde gerçek dostun, sen yine ağlayabilirsin  o yüzden o hissetmese de...

Doğum günün kutlu olsun. Bu satırlarımda sana hatıram olsun..

Ölüler toprağa gömülür, hatıralar yüreğe.

Toprak mı vefalı? Yoksa, yürek mi bilmiyorum!