Google, dünyanın ikinci büyük akıllı telefon üreticisi Huawei ile ortaklığını noktaladı; bundan böyle Huawei telefonlarında Android yazılımı güncellenemeyecek. Huawei, böyle bir olasılığa karşı kendi geliştirdikleri işletim sistemini devreye sokacağını duyurdu, ama Huawei’in sözünü ettiği bu yeni işletim sisteminin ne ölçüde başarılı olacağı ve ne ölçüde kabul göreceği henüz bilinmiyor. 

Çin’in, küresel üretimi bütünüyle kontrolü altına alabilmek, “küresel lider” olabilmek konularında oldukça kararlı görünüyor. Google- Huawei savaşının arka planında, Çin’in, bu hedefine kararlı bir şekilde yürüyüşünü görüyoruz. 

Bilim adamlarının Yeni İpek Yolu’nun geleceği kadar, dijital alandaki bu savaşın olası sonuçlarına da odaklanmaları gerekiyor. 

ABD ile Çin arasında, şimdilik ekonomi enstrümanlarıyla sürdürülmekte olan güç mücadelesi, Google’ın, Çin’in telekomünikasyon devi Huawei ile köprüleri atmasıyla bir başka aşamaya taşınmış oldu. Bu adımla iki küresel güç, sıcak çatışmaya bir adım daha yaklaşmış oldu.

Başkan Trump, beklenen kararı verdi ve ABD şirketlerinin ülkelerine ulusal güvenlik tehdidi oluşturan ülkelerden telekomünikasyon ekipmanı almaları almalarını yasaklayan “Bilgi ve İletişim Teknolojileri ve Hizmetleri Tedarik Zincirinin Korunması”na ilişkin kararı imzaladı. Çinli şirketlerin iç piyasada güçlenip köklenmesini önlemeye yönelik bu karar, telekomünikasyon konusunda, küresel çapta ürün ve hizmet sağlayan Çinli Huawei’i hedef alıyor. Kararın arka planında küresel aktörler arasında yaşanmakta olan büyük bir ticari rekabet, bir güç savaşı var. 

Daha önce de, İran’a yaptırımlar uygulandığı bir dönemde, yaptırım kurallarına uymayan Çinli elektronik ürünler devlerinden ZTE ve Huawei casuslukla suçlanmış ve devlet kurumlarında bu firmaların ürünlerinin kullanılması yasaklanmıştı. CIA ve FBI de, ZTE ve Huawei’yi casuslukla suçlayan bildiriler yayınlamışlardı. 

Şimdi de Google, dünyanın ikinci büyük akıllı telefon üreticisi Huawei ile ortaklığını noktaladı; bundan böyle Huawei telefonlarında Android yazılımı güncellenemeyecek. Huawei, böyle bir olasılığa karşı kendi geliştirdikleri işletim sistemini devreye sokacağını duyurdu, ama Huawei’in sözünü ettiği bu yeni işletim sisteminin ne ölçüde başarılı olacağı ve ne ölçüde kabul göreceği henüz bilinmiyor. 

Çin, ABD’yi bu kararı aldığına pişman edebilir mi, Google’ın Pazar payını istenmeyen ölçüde daraltabilir mi?

Hepsi mümkün. Çünkü Çin’in, küresel üretimi bütünüyle kontrolü altına  alabilmek amacıyla dünyayı karalardan ve denizlerden kuşatacak Yeni İpek Yolu hatlarını döşemeye başlamadan önce, akıl hocalarıyla birlikte, çok kapsamlı hesaplar ve planlar yaptığı anlaşılıyor. Çin “küresel lider” olma konusunda oldukça kararlı görünüyor. Google- Huawei savaşının arka planında Çin’in bu hedefine kararlı bir şekilde yürüyüşünü görüyoruz. Bilim adamlarının Yeni İpek Yolu’nun geleceği kadar, dijital alandaki bu savaşın olası sonuçlarına da odaklanmaları gerekiyor. 

Bu bir zorunluluk aynı zamanda.

Neden? 

Çünkü, dijital alanda yapılan savaşın kapsama alanı, yalnızca, ürün ve hizmet konusunda pazar payını artırma savaşı değil. Bu alanda savaşanların, “yapay zeka dahil, dijital ortamda kişiselleştirilmiş hizmet sağlayan algoritmaların yazılımında kullandıkları hayati önemde olan şey, dijital teknolojilerin ana hammaddesi olan  “kullanıcı davranışları”dır. 

“Ekonomi savaşları” etiketi altında pazarlanan ADD-Çin rekabetinin arka planda, dijital alanda yaşanan mücadelede önde olabilmek için, Çin, önümüzdeki on yılda yapılacak çalışmalar için 150 milyon dolarlık bir AR-GE bütçesi ayırmış. 5 G teknolojisinin araştırma geliştirme çalışmalarına ayırdığı para bu rakama dahil değil. ABD’nin bu konuya ayırdığı bütçe ise yalnızca 1.1 milyar dolar. İnanılır gibi değil, ama gerçek.. 

BU SAVAŞIN AMACI BAŞKA

Ulaslararası para trafiğinden, ulaşıma, iletişime, sağlığa hatta elektrik ve suya kadar her hareket dijital ağlar tarafından kontrol edildiğinden, internet, tüm dünyanın ortak yaşam alanına dönüşmüş durumda. Bizler, hangi ülkeden olursak olalım, sanal bir alemde beğenilerimiz ve tercihlerimiz çerçevesinde “özgürce” yaşayabilmek ve sağladığı kolaylıklardan yararlanabilmek adına, dijital teknolojinin kölesi olmayı kabullenmiş durumdayız. 

Görünmez eller tarafından robotlaştırılıyoruz. Bu teknolojinin ve olası sonuçlarının ayrıntılarını bilemediğimiz için, gönüllü olarak mankurtlaştırılıyoruz. 

Sosyolog felsefeci Slovaj Zizek, “Dijital ağlar, dijital bulutlarda depoladıkları eylemlerimizi ve duygularımızı sürekli olarak değerlendirerek, hayatımızı düzenliyor ve kontrol ediyorlar. ABD’nin Huawei’in büyümesini sınırlandırma çabasının nedeni de bu” diyor. 

ABD, “Huawei G-5 teknolojisi sayesinde tüm dünyanın dijital verilerini ele geçirecek” diye feryat ediyor, ama ABD’nin de amacı yalnızca kendi dijital verilerini korumak,  Allah rızası için insanlığa hizmet sunmak değil ki. O da, “bütün dijital veriler yalnızca benim elimde olsun”, istiyor. 

ABD’nin, Huawei’yi casuslukla suçlayarak, ürünlerinin resmi dairelerde kullanılmasını yasaklanmasının ardında, teknik ayrıntılarını bilemediğimiz çok önemli dijital gerçekler var. 

CIA’in ilgili birimlere verdiği raporlarda, “Çin, Huawei ürünlerinde kullandığı G5 teknolojisi üzerinden tüm dünya istihbaratını ele geçirmekte. Ulusal güvenliğimiz tehlikede” diyordu. Çin, Yeni İpek Yolu hatlarıyla dünyayı kuşatırken, Huawei ürünlerinde kullandığı G5 teknolojisiyle, istihbarata yönelik başka ağlar da kuruyormuş.

ASYA ALTYAPI YATIRIM BANKASI VE ÇİN’İN BORÇ DİPLOMASİSİ

Çin’in Yeni İpek Yolu projesine 2017 yılında resmen katılan, Çin’in öncülüğünde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurucu üyelerinden olan Yeni Zelanda, Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesi için de girişimlerde bulunmuştu. Cami katliamı sonrasında Pekin’i ziyaret eden Yeni Zelanda Başbakanı, Washington’un baskısıyla yasakladığı Huawei ürünlerini yeniden kullanacaklarını açıklamıştı. 

Yeni Zelanda’daki iki camide, Cuma namazı sırasında yaptığı katliamı canlı yayınlayan lise mezunu bir caninin tüfeğinin sapındaki Türk tarihine ve Türkiye’ye yönelik yazılı tehditlerle, “Ayasofya’yı yeniden kilise yapacağız” haykırışlarıyla verilmek istenen mesajı çözümlemekte biraz zorlanmıştık.  

Halbuki anlaşılmayacak bir şey yoktu. Çin, Almanya, Güney Kore, Avustralya ve İngiltere olmak üzere yeterli sayıdaki ülkenin onayıyla 25 Aralık 2015’te resmen kurulan 100 milyar dolarlık Asya Altyapı Yatırım Bankası (AAYB), Asya-Pasifik Bölgesi’nde mali işbirliği ve başta Asya’daki enerji, ulaştırma ve alt yapı projelerine kredi desteği sağlamayı amaçlıyordu. Türkiye de, 57 üyesi bulunan bankaya, 2 milyar 609 milyon Dolarlık sermaye taahhüdünde bulunarak 11. kurucu ortak olmuştu. 

16 Ocak 2016’da, AAYB’nin Pekin’de yapılan Guvernörler Kurulu Açılış Toplantısı’na “kurucu üye ülke temsilcisi” olarak katılan dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye’nin uluslararası siyasi ve ekonomi politikaların gereği olarak, Asya ülkeleriyle işbirliğini geliştirmek ve özel sektörün banka imkanlarından faydalanmasını sağlamak amacıyla üye olduğunu” söylüyordu. 

Şimşek, Türkiye’deki büyük altyapı projelerinde AAYB’den finansman sağlanmasının mümkün olduğuna dikkati çekerek, bunun yanı sıra Çin’in Yeni İpek Yolu gibi birçok projesinde, başta müteahhitlik olmak üzere, Türk firmalarının aktif rol alabileceğini anlatıyordu. Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmek için çırpınan ABD’nin kabul edebileceği şeyler değildi bunlar..  

Pekin yönetimi, bankanın kuruluş amacını açıklarken, ABD’nin egemen olduğu küresel mali ekonominin, gelişmekte olan ülkeleri yeteri kadar temsil etmediğini savunuyordu.Tahmin edeceğiniz gibi ABD, AAYB’na üye değildi. Yeni Zelanda ve Sri Lanka katliamlarıyla, “Ayasofya’yı yeniden kilise yapacağız” haykırışlarıyla kimlere, ne mesajlar verildiği açıkça belli değil mi? 

ABD Başkan Yardımcısı R. Pence, Pakistan ve Sri Lanka örneklerini vererek, Çin’in Yeni İpek Yolu ağlarını döşerken borç diplomasisi kullandığına dikkat çekiyor. Çin, Kaşgar-Gvadar Koridoru’nu inşa ederken Pakistan’a cömertçe kredi açmış, bunun karşılığında, kendisini Malaka Boğazı’na bağımlı olmaktan kurtaran Gvadar limanı’nın 45 yıllık işletme hakkını almıştı. 

Çin aynı borç diplomasisini Sri Lanka’ya karşı da uygulamış, uzun vadeli 15 milyar dolar kredi karşılığında, Hambantota Limanı’nın 99 yıllık kullanma hakkını elde etmişti. 

Çin yanlısı bir ismi düşünürken, baskılar neneniyle, Hint/ABD yanlısı Ranil Wickremesinghe’yi başbakanlığa atayan Sri Lanka Cumhurbaşkanı Maithripala Sirsena, kabinede yaptığı konuşmada, “Beni öldürecekler” diyordu. 

Görünmez eller, Sri Lanka Cumhurbaşkanı Sirsena’yı öldürmediler, ama bir Paskalya günü Sri Lankada, kilise ve otelleri hedef alan terör saldırılarında 359 insanın hayatını kaybettiği bir katliam yaşandı. Saldırıyı DEAŞ üstlendi.

JAMES BOND FİLMLERİNDEKİ GİBİ...

2016’da INTERPOL başkanı olan uyuşturucu uzmanı Meng Hongwei, Çin’e yaptığı ziyaret sırasında, “rüşvet almak ve yasaları çiğnemekle” suçlanarak tutuklanmıştı. 

ABD bu operasyonu yanıtsız bırakamazdı. ABD Başkanı Trump ile Çin Lideri Şi Cinping, G-20 Zirvesi dolayısıyla Arjantin’de biraraya geldikleri gün (1 Aralık 2018), Huawei’nin kurucusu Zhengfei Wanzhou’nun kızı ve Huawei’in CEO’su Meng Wanzhou Kanada polisi tarafından, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara uymadığı gerekçesiyle tutuklanıyor, Washington’a gönderiliyordu.

Meng Wanzhou Washington’da tutulurken, Steve Bannon ekibi de, Çin’in en önemli işadamlarından biri olan Guo Wengui’yi paketleyerek New York’un 5 yıldızlı otellerinden birinde “ağırlıyorlardı”. Wengui’den Çin’in dijital teknoloji konusunda hangi aşamada olduğuna ilişkin bilgiler alındıktan sonra, Başkan Trump’ın yönlendirmesiyle Google, Huawei’nin yeni üreteceği cep telefonlarında Android işletim sisteminin güncellenmeyeceğini duyuruyordu. 

HUAWEI NE YAPACAK?

5G teknolojisi sayesinde dünyanın her köşesinden derlediği bilgileri Çin’e taşıyıp değerlendirmeye hazırlanan Huawei, Google’ın bu kararıyla büyük bir darbe almış oldu. 

Google’ın kararı nedeniyle Huawei’in Avrupa’da da pazar kaybedeceği söyleniyor, ama bu uygulamayla Google’ın da büyük bir Pazar kaybına uğrayacağı anlaşılıyor. 

Google-Huawei çatışmasının henüz öngörülemeyen bir akım olumsuz sonuçlar üretebileceği, Çin’in eldeki pazarlara ağırlık vermek amacıyla yapacağı operasyonlara ABD’nin karşılık vermesiyle, çatışmanın derinleşeceği tahmin ediliyor.

GOOGLE-HUAWEI ÇATIŞMASININ TÜRKİYE’YE OLASI YANSIMALARI

 Bu çatışmanın nerelere varacağına ve Türkiye’ye nasıl yansıyabileceğine ilişkin çarpıcı örnekler var. Mesela Türkiye, Çin’den hava savunma sistemi ve teknolojisi almak ve ortak üretim yapmak istediğinde Kobani olayları yaşanmış ve 50 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. 

15 Temmuz savrulması sonrasında Türkiye, bu defa da, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma kararından dolayı saldırıya uğruyor. ABD ısrarla, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi almaktan vazgeçmesini ya da ertelemesini istiyor. 

“Türkiye S-400 hava savunma sistemi alma kararını ertelemeli” diyen ABD’li dostlarımıza, “S-400 alma kararımızı ne zamana kadar ertelemeliyiz; mesela yeni bir 15 Temmuz kalkışmasına kadar mı?” diye sormak hakkımız değil mi? 

Ekonomi ve teknoloji boyutunda devam eden sürtüşmelerin arak planında dünya düzenini altüst edecek bir büyük çatışmanın ayak sesleri duyuluyor. 

ABD, 1970’li yıllarda uygulamaya koyduğu paradan para kazanma politikasının bir sonucu olan ve giderek devleşen Çin’i frenlemeye çalışıyor. 

Çin, küresel üretimi bütünüyle kontrolü altına almayı planladığı Yeni İpek Yolu’nu, ABD’nin bütün engellemelerine rağmen hayat geçirmeye devam ediyor. Geleceğimizi şekillendirecek bir önemli gerçeği görelim artık; dünya, ABD ve Çin cephelerinde ikiye bölünmüş durumda. 15 Temmuz şoku sonrasında Türkiye artık ABD/Batı/NATO cephesinde değil. 15 Temmuz (2016) günü, ABD’nin o dönemdeki Dışişleri Bakanı Kerry, Rus Dışişleri mensuplarıyla, “bölgesel ve küresel sorunları konuşmak üzere” Moskova’daydı. Saat 17’ye yaklaşırken Türkiye’den gelen bir telefon üzerine büyükelçiliğe geçmiş ve saatlerce Washington ve Ankara ile görüşmüştü. Aynı gün, aynı saatlarde İngiltere’nin Kıbrıs’taki Dikelya üssünde de büyük bir hareketlilik yaşanmıştı. Gelişmelerin arka planını bilenler, o saatleri anlatırken, “Türkiye direkten döndü” diyorlar.