20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’ndan söz açıldığında, ruhumuzun derinliklerinde Yasemin Kumral’ın seslendirdiği, o kutlu günlerde bir marş olarak dillerimize dolanan ünlü şarkı yankılanır: “Girne’den bir yol bağladık Anadolu’ya”. 

Kıbrıs Bayrak Radyo ve Televizyonu (BRT), 25 yıl boyunca, yayınlarının açılış ve kapanışlarında, “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya’ adlı şarkımızı, İstiklal Marşı’mızla birlikte çalmıştı. Bu yazımızda, Kıbrıs Barış Harekatı’nın simge şarkısının hikayesini Yasemin Kumral’dan dinleyeceğiz. 

20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı’ndan söz açıldığında, ruhumuzun derinliklerinde Yasemin Kumral’ın seslendirdiği, o kutlu günlerde bir marş olarak dillerimize dolanan ünlü şarkı yankılanır: “Girne’den bir yol bağladık Anadolu’ya”. 

Yasemin Kumral yıllar yılı katıldığı “Kanlı Noel”i anma etkinliklerinde, Kıbrıs Barış Harekatı’nın simgesi olan ve adıyla bütünleşmiş olan bu marş şarkıyı, katılımcılarla birlikte,  o günlerin heyecanı içinde okumaktan büyük mululuk duymaktadır. Yasemin Kumral, Kıbrıs Barış Harekatı’nın ya da “Kanlı Noel”in yıldönümlerinde düzenlenen etkinliklere katıldığında, bu marş şarkının, o mutlu günlerin heyecanı içinde, Kıbrıs davası gönüllüsü olan babası Muhtar Kumral ve Melodi Plak Yöneticisi Yeşil Giresunlu tarafından nasıl derlenip toparlanarak plağa aktarıldığı, plakların özel bir askeri uçakla nasıl Kıbrıs’a taşındığını ayrıntılarıyla anlatır. 

 “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya” şarkısı, çok kısa sürede kotarılmış olmasına rağmen, sözleri kuru bir hamaset demeti değildir. Ünlü şarkının sözleri, Türk edebiyat kültürünün ayrıntılarını iyi bilen Muhtar Kumral ve Yeşil Giresunlu tarafından destansı bir anlatımla kaleme alınmıştır. Behçet Kemal Çağlar’ın bir şiirinden ilham alınarak, o dönemimin Melodi Plak yöneticisi olan Yeşil Giresunlu ve Yasemin Kumral’ın babası Muhtar Kumral tarafından yazılan dizeler bir kahramanlık destanını anlatır. Şarkının sözleri, o yıllarda doçent olan Prof. Dr. Hüsnü Can Başer’in bestesiyle de çok uyumludur. 

Bir biliminsanı olmasının yanı sıra, beste yapacak kadar müzik bilgisine de sahip olan Porf. Başer, “Bilmem” adlı bu bestesini, kendisini çok etkileyen Pakistan-Hindistan savaşı sırasında yazmış ve “Özlem” adlı şarkısıyla birlikte anı olarak plağa da okumuştu. 

Hiç kimsenin beklemediği Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirildiğinde Prof. Başer de heyecanlanmış ve Pakistan-Hindistan savaşından etkilenerek yaptığı bestesinin Kıbrıs Barış Harekatını anlatan bir şarkıda kullanılmasına çok sevinmişti. 

GİRNE’DEN ANADOLU’YA NASIL YOL BAĞLADIK?

Şarkılar, özellikle II. Dünya Savaşı döneminde, yoğun olarak propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Alman Merlene Dietrich’in okuduğu Lili Marlen ve İngiliz Vera Lynn’in okuduğu We’ll Meet Again II. Dünya Savaşı’nın simge şarkıları olmuştu. Kıbrıs Barış Harekatı’nın da bir simge şarkısı var: “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya”.. 

1974 Harekatı’nın (özellikle ikinci harekat ve sonrası) milli marşlarından biri olan ve bu ünvanını hala koruyan “Girne’den Yol Bağladık Anadolu’ya” adlı şarkının da ilginç bir öyküsü vardır.

Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında, Kıbrıs Bayrak Radyo ve Televizyonu’nun (BRT) açılış ve kapanışlarında, 25 yıl boyunca sürekli İstiklal Marşı’mızla birlikte çalınan “Girneden Yol Bağladık Anadoluya” şarkısının çok kısa bir zaman diliminde nasıl oluşturulduğunu Kıbrıs Barış Harekatı’nda, “sesiyle Mehmetçik ile birlikte savaşan” Yasemin Kumral’dan dinleyelim mi? 

Yasemin Kumral, bu yıl İstanbul’da, Kozyatağı Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şeref konuğu olarak katıldığı “58. Yıldönümü’nde ‘Kanlı Noel’i Anma Etkinliği”nde yaptığı konuşmasında, Kıbrıs Barış Harekatı’nın simgesi olan şarkının hikayesini şöyle anlattı:  

YASEMİ KUMRAL’DAN O ŞARKI’NIN HİKAYESİ

“Hayatımın en önemli anılarından biri olan Kıbrıs Barış Harekatı’nda, benim de, ‘çorbada tuz’ ya da ‘çam sakızı çoban armağanı’ misali küçük bir katkım olduysa, bu katkıdan dolayı duyduğum mutluluğu, kitaplar yazsam ifade edemem. 

Türk ordusunun ne kadar değerli olduğunu, canımızdan çok sevdiğimizi aileden gelen -benim ailemde de çok kıymetli askerler var- ama olmasaydı bile, geleceğimizin teminatı olduğunu, bütün varlığımızla ne kadar sevdiğimizi zaten yine anlatmaya imkan yok..

Bugün hep anlatılması imkansız sevgilerden söz ediyorum. Hani sayılması imkansız rakamlar vardır ya dünyada, bu da öyle bir duygu..

Bugün komutanlarımı dinlediğimde, Atatürk’ümüzün bizlerine kadar güzel insanlara emanet ettiğini bir kez daha anladım..

Sevgili babacığım 1947’de, Mustafa Kemal Derneği’ni kurduğunda, bazıları, ‘Biz de Atatürk’ümüzü çok seviyoruz sayın hocam Muhtar Kumral Bey, siz neden böyle güzel bir dernek kurmak ihtiyacı hissetiniz?’ dediklerinde babam, ‘Ben bu derneği bugünler için kurmadım. O’nun fikriyatını, O’nun bu ülkeye hatta dünyaya verdiği mesajları sonsuza kadar ruhlarda yaşatmak gerekir. Bütün çabam bunun için’ diye cevap ermiş. 

“KIBRIS TÜRKÜ’NÜN ÇEKTİĞİ ACILARI BİLİYORUM”

Sayın Fazıl Küçük’ü çok kez görüp konuştuğunu söylerdi babam. Çok kıymetli TMT mensubu hocamızı dinlerken, babamın bu sözleri bir bir aklıma geldi. 

Babam çok büyük bir Kıbrıs Türkü hayranıydı. Onların çektikleri acıları, daha gazetelere yansımadan ve Kıbrıs Barış Harekatı yapılmadan çok önceleri ezbere biliyorduk. Kıbrıs Türklerine yapılan katliamların buralarda duyulmasından sonra yüzbinlerin katıldığı büyük mitingler yapılmıştı. Ben Kıbrıs Türkü’nün yaşadığı acıları babamın sakladığı gazetelerden okudum, biliyorum.  

Mustafa Kemal Derneği Kurucu Başkanı olduğu için, o coşkulu “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak” mitinglerinde babamı da konuşturuyorlarmış. 

Türk halkının kendi canından olan insanlara uygulanan zulümler karşısındaki infiallerini, isyanlarını yansıtan mitingleri haber yapan gazeteleri hala saklıyorum.

Babam, adı Melahat olan anneme, ‘Meli, şöyle oluyor, böyle oluyor’ diyerek, Kıbrıs’ta olup bitenleri ayrıntılarıyla anlatırdı. Kıbrıs’ta yaşanan acılar evimizde net bir şekilde anlatıldığında, rahmetli annem gözyaşlarını tutamazdı.

Derken 174 Kıbrıs Barış Harekatı geldi, çattı.. Türk ordusunun, “Artık yeter” diyerek şahlanıp son noktayı koyması ve büyük fedakarlıklarla eğitilen mücahitlerin de katılmalarıyla birinci harekat başarıyla tamamlandı. 

Tabii, her evde olduğu gibi, bizim evde de büyük bir sevinç ve heyecan yaşanıyordu, ama bir farkla.. Kendisi de şair olan babam, çok sevdiği arkadaşı, ünlü şairimiz Behçet Kemal Çağlar’ın ‘Bir Beyanname de Bizden’ adlı şiirini bulmuş ve bir arayışa girmişti. 

Bu arada Melodi Plak’ın Müzik Yönetmeni Yeşil Giresunlu, ‘Yasemin, Can Başer isimli bestecimizin elimizde hazır çok güzel enstrümental bir eseri var.  Baban o şiiri bu melodiye adapte edebilirse ve bir şarkı yapabilirsek oradaki askerlerimize büyük bir destek olur. Tam zamanı’ dedi. 

Yeşil Giresunlu’nun bu sözlerinden sonraki olayların akışını düşünüyorum da, inanamıyorum. Bu kadar kısa zamanda, bir tarihi olayın olacak bir şarkı yapabilmek imkansız gibi.. Bu Allah’ın bir lütfu olmalı. 

Gerçekleştiği Barış Harekatı’yla Kıbrıs Türk’ünün çektiklerine son veren şanlı ordumuzun moral desteği olacak o şarkının oluşturulmasında önümüze çıkan fırsatlar Allah’ın bir lütfu olmalı. İnananız bana, babamla Yeşil Giresunlu, insanüstü bir çabayla, bir gün içinde şarkının sözlerini toparlayarak Can Başer’in melodilerine uyarladılar ve ‘Girne’den yol bağladık Anadolu’ya’ ortaya çıktı. 

Ertesi gün, dönemin en büyük plak şirketinin Yeşilköy’deki fabrikası, elindeki bütün plakların basımını durdurdu ve ‘Girne’den yol bağladık Anadolu’ya’ etiketli plağı basmaya başladı. Plağın arka yüzünde de yine barışla ilgili bir şarkı başka şarkı vardı. 

“PLAK BASILIYORDU, AMA…”

Plak basılmaya başlanmıştı, ama ortada plak kapağı yoktu. O dönemde plak kapaklarını çoğunlukla ünlü fotoğraf sanatçısı Sami Güner çekerdi, ama o da ortalarda yoktu. Bunun için fazla zamanımız da yoktu. 

Çok yakında ikinci bir harekat yapılacak gibi bir heyecan vardı içimizde. Plağı biran önce bastırıp tüm Anadolu’ya dağıtmak ve Kıbrıs’taki askerlerimize ulaştırmak istiyorduk. 

‘Yasemin’, dedi, Yeşil Giresunlu, ‘Yeşilköy’deki Hava Harp Okulu’nun girişinde çok güzel bir uçak maketi var. Onun önünde, parmağını uzatarak Girne’yi işaret ediyormuş gibi bir fotoğrafını çekelim.’

Üzerimde bir beyaz bluz ve o günlerin modası maksi bir etek vardı. Atlayıp Hava Harp Okulu’na gittik, derdimizi anlatıp izin aldık ve fotoğrafları çektik. Kapak fotoğrafı işini de plakaların basıldığı Yeşil’de halletmiş olduk.

Kısa zaman sonra ‘Girne’den yol bağladık Anadolu’ya” adlı şarkımız radyolarda çalmaya başladı. Şarkı o kadar beğenildi ki, çok geçmeden Kıbrıs Barış Harekatı’nın simgesi oluverdi. 

Şarkımız Kıbrıs’ta da yankılanmaya başlayınca, oradaki kuvvetlerimizin propaganda işlerine bakan komutan, ‘Bu şarkıyı biz de buradaki askerlere dinletmeliyiz diyerek, Kıbrıs’tan Yeşilköy Atatürk Havaalanı’na özel bir uçak göndermiş. 

Uçak havadayken durum bize iletildiğinden hemen kolilere doldurulan plaklar havaalanına, motorlarını durdurmadan beklemekte olan uçağa ulaştırıldı. Uçak Kıbrıs’a ulaştığında koliler belirlenen yerlere usulüne uygun olarak atılmış. Dünya tarihinde bir plak için yapılan ilk uçak operasyonu olmalı. 

Plaklar hemen Bayrak Radyosu’na ulaştırılmış ve 10 dakika aralıklarla gün boyu çalınmaya başlamış. Bu arada Ada’daki Mehmetçiklere de, şarkıyı kolayca dinleyebilmeleri için birer transistörlü radyo dağıtılmış. 

Sonradan gittiğimde öğrendim ki, askerlerimiz beni, ‘Sesiyle yanımızda savaşan Yasemin Kumral’ diye anıyorlarmış. 

Bütün bu yaşanan heyecanları kitabımda ayrıntılarıyla anlattım. 

Sonraki yıllarda Kıbrıs Bayrak Radyo ve Televizyonu (BRT) 25 yıl boyunca, yayınlarının açılış ve kapanışlarında, “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya’ adlı şarkımızı, İstiklal Marşı’mızla birlikte çalmışlar. 

GİRNE’DEN YOL BAĞLADIK ANADOLU’YA

Irkımın Akdeniz’de bir sevinci var 

Yurdumun Mersin’den öte bir devamı var 

Girne’den yol bağladık Anadolu’ya 

Şanlı ordumun Kıbrıs’ta bir zaferi var 

   

Ordusuyla milletiyle bir bütünüz biz 

Vatan için göz kırpmadan can veririz biz 

Tarihimde her sayfa zaferle dolu 

Barış için savaşan büyük Türküz biz  

Yurdumun her parçası candan kıymetli 

Ölürümde vermem onun bir zerresini 

Canla aldık kanla aldık her bir yerini 

Şükür sana Tanrım gösterdin bu günleri