Bir Türk’ün adıyla anılan Hollanda’nın kalbi sayılan Utrecht saldırısı beklenmeyen bir olay değildi. Utrecht saldırısı, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan 4. Nesil savaşların kapsama alanında olan Türkiye’ye, Yeni Zelenda’da yaşanan katliam üzerinden verilmiş olan mesajlarla bağlantılıdır. 

Hollanda’nın kalbi sayılan Utrecht’teki saldırı, onyıllarca terörle savaşmış, onbinlerce vatandaşını teröre kurban vermiş Türkiye’yi “terörist devlet” olarak gösterme kurgusudur. 

Milyonlarca Suriyeli’ye kucak açan Türkiye, asla bir terörist devlet olamaz. Hollanda saldırısı, Türkiye’yi imaj erozyonuna uğratmak, yanlarına çekmek isteyenlerin kurgulamasıdır. Soruşturma derinleştikçe, 21 Şubat’ta NATO’nun Brüksel’deki merkezinde yapılan toplantıda neler konuşulduğu, Ayasofya’nın, Yeni Zelanda canisinin manifestosunda ve AB raporlarında eşzamanlı olarak gündeme gelmesinin nedenleri ortaya çıktıkça, Türkiye’ye yönelik baskıların nedenleri daha net olarak anlaşılacaktır. 

Türkiye’nin, bir bölgesel aktör olarak çıkarlarını ön planda tutan dik duruşu, bölgemize ilişkin hesapları olan odakların oyununu bozmaktadır. Türkiye, “Dünya 5’ten büyüktür” dedikçe, hedef ülke olmaktadır.

M. KEMAL SALLI

Bir Türk’ün adıyla anılan Hollanda’nın kalbi sayılan Utrecht saldırısı beklenmeyen bir olay değildi. Utrecht saldırısı, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan 4. Nesil savaşların kapsama alanında olan Türkiye’ye, Yeni Zelenda’da yaşanan katliam üzerinden verilmiş olan mesajlarla bağlantılıdır. bazı mesajlar verilmişti. 

Türkiye’nin kendi çıkarlarını önde tutan dik duruşu bazılarının hoşuna gitmiyordu. Yeni Zelenda katliamını yapan caninin tüfeği ve şarjörüne “nakışlanmış” bazı isimler üzerinden Türkiye’ye gözdağı verilmek isteniyordu. 

Hollanda saldırısı, onyıllarca terörle savaşmış, onbinlerce vatandaşını teröre kurban vermiş Türkiye’yi “terörist devlet” olarak gösterme kurgusudur. İnanç fanatikliğinin, aşırı dindarlarla birlikte, ırkçıların ve faşistlerin de bayrağı olarak yükselmekte olduğu bir dönemde, belli amaçlara yönelik bu gibi kurgular, dikkatle izlenmeli ve üzerine gidilmelidir. 

Milyonlarca Suriyeli’ye kucak açan Türkiye, asla bir terörist devlet olamaz. Hollanda saldırısı, Türkiye’yi imaj erozyonuna uğratmak, yanlarına çekmek isteyenlerin kurgulamasıdır. Soruşturma derinleştikçe, 21 Şubat’ta NATO’nun Brüksel’deki merkezinde yapılan toplantıda neler konuşulduğu, Ayasofya’nın, Yeni Zelanda canisinin manifestosunda ve AB raporlarında eşzamanlı olarak gündeme gelmesinin nedenleri ortaya çıktıkça, Türkiye’ye yönelik baskıların nedenleri daha net olarak anlaşılacaktır.

Türkiye’nin, bir bölgesel aktör olarak çıkarlarını ön planda tutan dik duruşu, bölgemize ilişkin hesapları olan odakların oyununu bozmaktadır. Türkiye, “Dünya 5’ten büyüktür” dedikçe, hedef ülke olmaktadır. 

ABD’nin, I. Körfez Savaşı sonrasında, 36. Paralel boyunca böldüğü Irak’ın kuzey bölümüne çöreklenerek “Büyük Kürdistan” haritasını hayata geçirme çalışmaları başlatmasından sonra, Türkiye’nin terörle savaşı giderek yoğunlaşmıştı. 

PKK’yı, Taliban’ı, El Kaideyi, Boko Haram’ı… kurgulayan güç, Irak’ın işgalinden sonra, “Büyük Kürdistan’a uygun bir demografik iklim oluşturabilmek amacıyla İŞID/DEAŞ’ı, 2011’deki Suriye krizinden sonra da PYD/YPG’yi, Sarı Yelekliler’i sahaya sürdü. 

Küresel güçler, adım adım yeni bir küresel kapışmaya doğru yürürken, terör silahını kullanarak vekalet savaşları üzerinden hesaplaşıyorlar, mesajlaşıyorlar. 

Yeni Zelanda katliamında, silahlı, bombalı mesajlaşmanın yeni bir aşamasına gelindiğine tanık olduk. Terör eylemleriyle verilmek istenen mesajlar, daha net anlaşılması için, yazılı veriliyor artık. Yeni Zelanda’nın Cristchurh kentindeki iki camide Cuma namazı kılmak için toplanan Müslümanları katleden caninin silahı ve şarjörü üzerindeki isimleri gördük, okuduk. Vitrinde genç bir delikanlı olsa da, aslında ABD derin devleti tarafından kurulduğu bilinen Facebook, katliamı canlı yayınladı, caninin 70 sayfalık manifestosunu ve silahının üzerindeki mesajları da gözümüze soktu. 

Tarihte Müslümanlara ve Türklere karşı savaşmış bir dizi Batılı “şövalye”nin ve Avrupa’daki Neonazilerin isimlerinden oluşan liste, belli odaklara belli mesajlar verebilmek amacıyla özenle düzenlenmişti. Tarihçi uzmanların da belirttikleri gibi, bu liste,  Brenton Tarrant gibi sıradan bir lise öğrencisinin yazabileceği bir liste değildi.  

ÜZERİ ŞİFRELİ İSİMLERLE “NAKIŞLI” SİLAH VE ŞARJÖR FOTOĞRAFLARI

Tarihçi yazar Murat Bardakçı, “Şimdi çok daha açık şekilde söyleyeyim: Türkiye’de yahut başka bir memlekette bu listeyi kendi başına hazırlayacak tek bir tarihçi bile bulamazsınız, yoktur!” diyor. Böyle bir listeyi en baba tarihçilerin bile tek başına hazırlayamayacağını savunan Bardakçı şöyle diyor: 

“Bir terörist düşünün: Tâââ sekiz asır önce Selçuklu ordusunu hangi Gürcü kralı ile kumandanının mağlûp ettiğini bilecek, Sırplarla ve Macarlarla 14. ve 15. asırda tutuştuğumuz muharebelerdeki Hristiyan kumandanların isimlerini ardarda rahatça sıralayacak, Osmanlı Ordusu’nun 1683’te Viyana önlerinde bozguna uğramasında ikinci, hattâ üçüncü derecede rolü olan Avrupalı generallerin adlarını tek tek yazacak, Kıbrıs’ın fethinde esirleri öldürdüğü için idam edilen İtalyan generali bile unutmayacak… Üstelik geçmiş yüzyıllarda yaşanmış olaylarla da kalmayacak, bugünlere gelecek, son senelerde ırkçı teröre bulaşmış ne kadar katil varsa hepsini hatırlayacak, bunların isimlerini silâhları ile şarjörlerine işleyecek!

Dahası var: Bu isimleri tüfeğine ve şarjörlerine öyle Lâtin alfabesi ile değil, ait oldukları dillerin alfabeleri ile, yani Gürcü’yü Gürcü, Ermeni’yi Ermeni, Sırp’ı da Kiril harfleriyle yazacak!”

Üzeri şifreli isimlerle nakışlanmış silah ve şarjör fotoğraflarının küresel medyaya sızdırılması da, kanlı eylemin etkisini artırmaya yönelik bir operasyon..  

Reuter Ajansı’nın haberinden öğreniyoruz ki, onlarca masum insanı ibadet ederken katleden cani Brenton Tarrant, babasından miras kalan Bitcoin servetiyle çıktığı dünya turunda, 13 Eylül-25 Ekim tarihleri arsında Türkiye’de kalmış. Cani Tarrant’ın bu 43 gün boyunca Türkiye’de neler yaptığı, kümlerle görüştüğü araştırılıyor.

Tarrant’ın Türkiye’de neleri gezdiği, kimlerle neler konuştuğu bizim açımızdan çok önemli. Çünkü, caninin yayınlandığı uzun manifestonun yalnız 6 sayfasında Türkiye’den söz etmiş olsa da manifesto ağırlıklı olarak Türkiye’yi hedef alıyor. 

PENTAGON’UN TÜRKİYE HARİTALARI

“Türkiye neden hedef?” sorusuna yanıt ararken, Haber Türk’ün Washington muhabiri Serdar Turgut’un 31Temmuz 2012 tarihli, “Ben bu yeni Türkiye haritasını 21 yıl önce gördüm” başlıklı yazısını hatırlatmak isteriz. 

Washington kulislerinden iyi haber almasıyla tanıdığımız Serdar Turgut bu yazısında, “21 yıl önce ben Pentagon'da bir odada, bugün Güneydoğu sınırlarımızda oluşmaya başlatılan ve Suriye nedeniyle oluşumu hızlanan yeni haritayı gördüm” diyordu.

“Bunu görmem bir tesadüf sonucunda oluşmuş gibi hazırlanmıştı. Ancak ben bu tür olaylarda tesadüflere inanmam, belki de o gün temsilcisi olduğum gazete (Hürriyet Gazetesi) aracılığıyla bir tehdit yapılmak için oluşturulmuş, ‘Bakın uzun dönemli plan bu, ayağınızı denk alın, işimizi zorlaştırmayım’ demek için düzenlenmiş bir ‘tesadüf’tü bu.

Haritaya göz attığım anda bir Amerikalı yetkili, bir masa etrafına topladığı Barzani, Talabani ve PKK'nın Washington temsilcilerine bugün oluşmakta olan yeni haritayı gösterip bir şeyler anlatıyordu. Bana inanmayanlar, bu anlattıklarımı eski Irak Kürdistan Bölgesi Başbakanı Berham Salih'e de sorabilirler. Çünkü o odada o da vardı.

Ben henüz ABD'nin Irak meselesi ortada hiç yokken yaşanmış o olayı yıllar sonraki gelişmeler nedeniyle mecburen hatırladığımda, sürekli olarak bölgede Kürdistan oluşturulacağını, o haritayı Kürtlere o gün gösteren kişinin İsrail'le çifte vatandaşlığı olduğunu ve bu projenin bir yönüyle de büyük İsrail projesi olarak da görüldüğünü yazıp durdum.”

“Bir yerlerde düğmeye basan birilerinin çok büyük işler uğruna olağanüstü riskleri göze aldığını” belirten Serdar Turgut yazısının son bölümünde, “Dünya hâlâ Osmanlı İmparatorluğu'yla hesaplaşma süreci içinde. O nedenle evet çok uzun vadeli politikalar olur ve daima da olmuştur. Türkiye, yeni Osmanlı duyarlılığını, bölgede yeni düzenden beklediklerini ortaya koyunca başka yerlerde hazırlanmış uzun vadeli yeni planların işleme sokulmasını hızlandırmış olabilir. (…) Eğer durum böyleyse Türkiye için sıcak savaşa girmekten daha uzun ve daha sancılı sürecek bir dizi olay yaşayacağız” diyor. 

Anlaşılan o ki, 40 askeri üssü bulunan Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP)  operasyon merkezi gibi gören ABD, ülkemizi ABD’nin bir eyaleti olarak görüyor. Koltuğunun altında BOP planlarıyla çöktüğü bölgemize ilişkin hedeflerine daha kolay ulaşabilmek için yeni Türkiye haritaları düşlüyor. 

Duayen gazeteci Güneri Cıvaoğlu’nun da bu konuda bir yazısı vardır. I. Körfez Savaşı (1991) sonrasında bulunduğu İsrail’de, gazetecilere brifing veren ABD’li general, duvardaki Türkiye haritasının güneydoğusunu avuçlayarak, “Burada bir Kürt devleti kurulacak” demişti. Cıvaoğlu, “Ya kabul etmezsek?” diye sorduğunda ABD’li general, Suriye’nin kuzey bölgesinde bugün yaşananları hatırlatan bir yanıt vermişti: “O zaman savaşacaksınız.” Civaoğlu bu yazısını daha sonra birkaç kez yayınlamıştı. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin yerleştiği Anadolu, jeostratejik konumu nedeniyle, tarih boyunca, küresel çapta sonuçları olmuş her hareketlenmenin hedefi olmuştur. 

Anadolu, Altaylardan Akdeniz’e uzanan bir kültür ikliminin merkez coğrafyası..

 Anadolu, 1071’den beri değil, insanlığa yazı yazmasını öğreten Sümerlerden beri  Türklerin tanış olduğu bir coğrafya. O nedenle Türkiye’nin, tarihi ve kültürel bağları nedeniyle, Misak-ı Milli sınırları ötesinde bile stratejik bir derinliği var. Ortadoğu’ya ilişkin denklemlerde mutlaka dikkate alınması gereken bir ülke. 

Derin ABD’nin, Ortadoğu hidrokarbon zenginliğine el koyma, Akdeniz’i bir Amerikan Gölü’ne dönüştürme düşlerine TANAP ve Türk Akım’la limon sıkan Türkiye,15 Temmuz savrulmasına rağmen, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını yapabiliyor; “Ülkemi güney sınırlarım boyunca kuşatacak bir terör kuşağının oluşturulmasına asla izin veremem” diyor.

Türkiye, Astana Süreci ortaklarıyla birlikte, BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan ve Irak ile Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzatılmak istenen “Kürt Kuşağı” görünümlü terör kuşağı önünde aşılmaz bir set oluşturuyor. 

Türkiye, çok kritik bir dönemde patriotlarını söküp giden, parasını ödediği halde, proje ortağı olduğu F-35’leri vermeyen Batılı dostlarının ihanetine, S-400’lerle karşılık verebiliyor. 

 “Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türkü’nün hakkı olan doğalgaz servetini kimseye kaptırmam” şahlanışıyla “Barbaros”u Münhasır Ekonomik Bölge’ye (MEB) gönderiyor. 

Gerektiğinde, “Dünya 5’ten büyüktür”, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” diyebiliyor ve İngiltere’nin desteklediği, ABD’nin korkulu rüyası  Yeni İpek Yolu projesine destek verebiliyor.  

Yeni bir dünya düzeni kurulmaya çalışılıyor.Türkiye, “Ortadoğu denkleminde ben de varım” dedikçe, küresel çaptaki oyunlarda rol aldıkça, kaçınılmaz olarak, küresel ve bölgesel çapta hesapları olanların hedefi oluyor.