“YÜZYILIN ANLAŞMASI”NIN ŞİFRELERİ

Bir işgal planı olan ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının işgalini meşrulaştırmayı hedefleyen “Yüzyılın Anlaşması”nın siyasi olduğu kadar, jeopolitik ve teopolitik boyutları da var. 

Başkan Trump’ın Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine kadar azil süreci dahil, kendisine yönelik saldırıları etkisiz kılması gerekiyor. Bunun için de, başkanlık seçimlerinde önemli ağırlıkları olan Yahudi lobisinin ve İsrail’e hizmet ettikleri oranda sevap kazanacaklarına inanmış olan Evanjeliklerin oylarına ihtiyacı var. 

ABD derin devletinin Çin’in Yeni İpekyolu’nun önünü kesmeye çalıştığı bir süreçte Trump’ın, “Yüzyılın Anlaşması”nı gündeme getirmesinin en önemli nedeni, yeniden başkan seçilebilme şansını artırma çabasıyla ilişkilidir. 

Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” açıklayarak İslam Alemi’ni karşısına alma cesareti, yeniden seçilememe ya da azledilme korkusundan kaynaklanmaktadır. 

ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte kameralar karşısına geçerek, merakla beklenen “Yüzyılın Anlaşması”nı açıkladı. 182 sayfalık plan, Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çeken, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden operasyonların devamı niteliğinde. Daha açık söylemek gerekirse, 2003’te, dönemin ABD Dışişleri Bakanı G. Rice’ın “Bölgede 22 ülkenin haritasını değiştirecek” dediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin günün koşullarına göre revize edilmiş şekli.

Başkan Trump’ın  “Yüzyılın Anlaşması” bağlamında yaptığı açıklamaya göre Kudüs İsrail’in Başkenti olarak kalacak, Doğu Kudüs de, dört yıl sonra bağımsız bir devlet olacağı söylenen Filistin’in başkenti olacak. Sahnenin önünde Başkan Trump görünse de, operasyonu perde gerisinden yürüten gerçek aktör ROthschild Ailesi’nin has adamı damat Kushner. Damat Bey ABD yönetiminde de, İsrail’de de Trump’tan çok daha etkilidir. 182 sayfalık “Yüzylın Anlaşması” damat Kushner’in denetimi ve koordinasyonu altında, İsrail’in satır satır haberdar olduğu bir süreçte, kaleme alındı.  

Önceki planlar, çok ayrıntılı ve kavramsal çerçevelere oturtulmuş olarak kaleme alınmış olmasından dolayı kabul ettirilmesi zor plandı. Fakat, Trump’ın Netanyahu ile birlikte açıkladığı “Yüzyılın Anlaşması”, İsrail açısından yepyeni bir süreci başlatıyordu.

İsrail’i vaad edilmiş topraklara kavuşturmayı hedefleyen bu süreçte ABD, İsrail’in güvenliğinin herhangi bir şekilde tehlikeye girmemesini sağlayacaktı. 

Trump, yörüngesindeki tüm Arap ülke temsilcilerinin katıldığı, fakat, yer kalmadığı gerekçesiyle Türk basın temsilcilerinin bile alınmadığı salonda ABD Başkanı Trump, dünyanın gözünün içine baka baka yaptığı açıklamada, “Yüzyılın Anlaşması”nın hedeflerini şöyle açıklıyordu: 

“Ben İsrail için çok şey yaptım ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdım. Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olduğunu tanıdım.

Belki de en önemlisi İran ile yapılan bu korkunç nükleer anlaşmadan ABD’nin çıkmasını sağladım. Dürüst olmak gerekirse belki de en önemlisi buydu.

Filistinliler için de çok şey yapmam gerekiyor. Aksi halde adaletsiz olur.

Filistinliler için de bağımsız bir ülkeye sahip olma şansı olacak. Bu harita ile başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin olacak.

Yıllarca Filistin halkına verilen sözler tutulmadı ve bunu hayal kırıklığını yaşadıklarını biliyorum. Bunları bir kenara bırakmalılar. Bizim ortaya koyduğumuz plan onların topraklarını iki katına çıkacak.

Başkentlerinde bir ABD büyükelçiliği kurulacak.”

"50 MİLYAR DOLARLIK BİR DESTEK"

“İsrail, Ürdün Kralı ile birlikte çalışarak bölgedeki kutsal mabetlerin güvenliği sağlama konusunda iş birliği yapacaklar. 50 milyar dolarlık bir destekle birlikte yeni kurulacak Filistin Devlet’inin ekonomisi tesis etmesin sağlayacağız. 1 milyon Filistinli için iş imkanı sağlanacak. Filistin halkının geliri ikiye üçe katlanacak.

Bizim vizyonumuz, Filistinlileri, yardım ile yaşamalarını sağlayan döngüden onları kurtarmak. Kendi ayakları üzerinde durmalarını destekleyeceğiz.

Hamas’ın İslami Cihat örgütünün kötü faaliyetlerini yasaklayacak kanunlar olacak ve finansal olarak terörün hiçbir şekilde destek almamasını sağlayacağız.”

Bunlar, ilk bakışta, küresel barış açısından hoşa giden söylemler, ama Filistin Başkanı Mahmut Abbas’a söylediklerine bakar mısınız:

“Filistin Başkanı Mahmud Abbas’a seslenmek istiyorum, bu toprağı alın kendi ülkenizi kurun. Yıllardan beri gelişemiyorsunuz. Filistinlilerin bu anlaşmayı inceleme fırsatı olsun. Ve Filistin bunu sonunda bağımsız ve harika bir ülke olsun.

Sayın Abbas, barış yolunu seçerseniz ABD ve diğer ülkeler sizin yanınızda olacak.”

Mahmut Abbas’ın 50 milyar dolara Filistin’i satabileceği düşünülebilir mi? “Yüzyılın Anlaşması” eşliğinde yayınlanan hedeflenen Filistin’e ilişkin haritayı Mahmut Abbas’ın kabl etmesi ve halkına kabul ettirmesi mümkün mü? 

Abbas’ın ilk tepkisi, “Filistin satılık değildir” oldu. 

Dışişleri Bakanlığımızdan yapılan açıklama da, “Yüzyılın Anlaşması”nın uygulama şansının olmadığına yöneliktir: “ABD’nin sözde barış planı ölü doğmuştur. Bu plan iki devletli çözüm planını öldürmeyi ve Filistin topraklarını gaspetmeyi hedefleyen bir ilhak planıdır. Filistin halkının toprakları paryla satın alınamaz, Kudüs kırmızı çizgimizdir. Kardeş Filistin halkının daima yanında olacağız….İşgal politikalarına son vermeden Ortadoğu’ya barış gelemez.” 

Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında olduğu gibi, “Kardeş Filistin devletinin yanında olabilecek miyiz? Anlaşmanın hayata geçirilmesine karşı durabilecek miyiz? 

Trump’ın, İsrail’i vaad edilmiş topraklara kavuşturulmasını hedefleyen “Yüzyılın Anlaşması”nı Netanyahu ile birlikte açıkladığı salonda yer alan Müslüman ülke temsilcilerine bakıldığında, bundan böyle tarihin akışını değiştirmenin çok zorlaşmakta olduğu görülmektedir. 

İsrail ile başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlkleri (BAE) olmak üzere, petrol zengini Sünni Arap ülkelerini İsrail ile aynı çatı altında yanyana getiren neden/tehdit neydi, hatırlayalım: İran’ın oluşturduğu Şii Kuşağı. 

Peki, Afganistan’dan Lübnan’a uzanan bu Şii Kuşağı’nın güvenliğini sağlayan ve İran’ın ikinci ordusu olarak anılan vurucu gücün ünlü komutanı Kasım Süleymani ne zaman, nerede, kim tarafından öldürülmüştü? 

Süleymani’nin, “Yüzyılın Anlaşması”nın Trump tarafından okunmasının hemen öncesinde, ABD’nin üstlendiği bir saldırıyla Bağdat Havaalanı’nda öldürülmesi bir rastlantı olabilir mi? Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, başta Çin ve Türkiye olmak üzere, “Yüzyılın Anlaşması”na karşı çıkabilecek devletlere verilen bir gözdağıdır. Bir İsrail gazetesinin Kasım Süeymani suikastiyle Hakan Fidan’ın adını yanyana dillendirmesi, Türkiye’ye yönelik bir mesaj olarak değerlendiriliyor. 

ABDÜLHAMİT HAKLI ÇIKTI

İsrail için toprak istendiğinde, II. Abdülhamit, “O topraklar kanla alındı, bedeli bellidir” demişti. Ne kadar haklı olduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor.  

“Yüzyıın Anlaşması”, siyasi, jeopolitik, teopolitik boyutu oldukça geniş bir konu. “Yüzyılın Anlaşması” yalnızca Filistin’in geleceği ile değil, çok başka yönleriyle de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Tarihi ve kültürel bağlarımız yanı sıra, Müslüman bir ülke olmamız nedeniyle de bu gelişmenin dışında kalmamız mümkün değildir. 

Trump öncesinde ABD’nin Filistin ile ilgili açıklamalarında, hem İsrail’i hem de Filistin’in temsilcileri olurdu. Fakat “Yüzyılın Anlaşması”nın açıklanmasında Trump’ın yanında yalnızca İsrail Başbakanı Netanyahu vardı. Bu sunumda Turmp’ın yanında  kimin ya da kimlerin olduğu değil, salonda kimlerin olduğu önemliydi. “Yer darlığı” gerekçesiyle Türk basının alınmadığı salonda, Şii Kuşağı ortak tehdidiyle, İsrail ile  aynı çatı altında toplanmış Sünni Arap ülkeleri vardı.  

Hatırlanacağı gibi Trump, daha önceleri Suriye’nin Golan Tepeleri’ni ulusal hukuka aykırı olarak İsrail’e peşkeş çekti. 6 Kasım 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ediverdi. “Batı Şeria’nın yarıdan fazlasında İsrail’in yerleşim yerleri vardır; dolayısıyla İsrail toprağıdır” dedi ve orayı da İsrail’e bağışladı. 

Peki, Trump’ın, daha önceki ABD başkanlarından farklı hareket etme gücü ve cesareti nereden kaynaklanıyor?  Ortadoğu’da, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GBOP) coğrafyasında yer alan ülkelerden hiçbiri,  ABD’nin bu terörist devlet uygulamalarına neden karşı çıkamıyor?

Trump’ın bölgenin jandarması gibi davranabilmesi, İsrail’e parseller bağışlaması, başkentini değiştirmesi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana, ABD öncülüğünde Ortadoğu coğrafyasında yapılan bir dizi operasyon sayesindedir. Trump’ın rahatlığı, İsrail’ivaad edilmiş topraklarına kavuşturmayı hedefleyen BOP operasyonları bağlamında gerçekleştirilen bir dizi askeri operasyonla elde edilen “başarılardan” kaynaklanıyor olmalı.  

“YÜZYILIN ANLAŞMASI”NA KARI ÇIKANLAR

ABD’nin küresel enerji ticaretindeki belirleyici rolüne karşı duran, petrolün dolar dışında başka para birimleriyle de satılmasının önünü açmaya çalışan Irak Devlet Başkanı Saddam, Batılıların “Kıvırcık Kafa” dedikleri Libya Devlet Başkanı Kaddafi, Arjantin Devlet Başkanı Lula, Brezilya Devlet Başkanı Chavez bugün hayatta değiller. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, bu devlet başkanlarının ülkeleri işgal edildi yada amansız bir hastalığa yakalanıp ölüverdiler. İran devlet başkanı Amed-i Nejat siyaset sahnesinin dışına savruldu. 

Irak ve Suriye’nin işgali sırasında İran’ın, elde ettiği kazanımlarla, Afganistan’dan Lübnan’a uzanan bir Şii Kuşağı oluşturmasına göz yuman ABD, bu kuşağın yalnız İsrail için değil, Sünni Arap ülkeleri için de bir tehdit olduğunu savunarak, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere, petrol zengini Arap ülkelerini yörüngesine aldı. 

İsrail ile elele veren Sünni Arap ülkeleri şimdilerde bir Arap NATO’su oluşturma peşindeler. Trump’ın açıkladığı “Yüzyılın Anlaşması”nın İsrail’i vaad edilmiş topraklarına kavuşturma hedefi Sünni Arap ülkelerini rahatsız etmiyor. Yani, Riyad’da biraraya gelen ABD Başkanı Trump, Suudi Arabistan Kralı Selman ve Mısır Devlet Başkanı Sissi’nin sihirli bir küre çevresine toplanarak dünyanın falına baktıkları fotoğraf güncelliğini koruyor.

“YÜZYILIN ANLAŞMASI”NI YILLAR BOYU KONUŞACAĞIZ 

Görüldüğü gibi, bir işgal planı olan ve İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının işgalini meşrulaştırmayı hedefleyen “Yüzyılın Anlaşması”nın siyasi olduğu kadar, jeopolitik ve teopolitik boyutları da var.  

Başkan Trump’ın Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine kadar azil süreci dahil, kendisine yönelik saldırıları etkisiz kılması gerekiyor. Bunun için de, başkanlık seçimlerinde önemli ağırlıkları olan Yahudi lobisinin ve İsrail’e hizmet ettikleri oranda sevap kazanacaklarına inanmış olan Evanjeliklerin oylarına ihtiyacı var. 

ABD derin devletinin Çin’in Yeni İpekyolu’nun önünü kesmeye çalıştığı bir süreçte Trump’ın, “Yüzyılın Anlaşması”nı gündeme getirmesinin en önemli nedeni, yeniden başkan seçilebilme şansını artırma çabasıyla ilişkilidir. 

Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” açıklayarak İslam Alemi’ni karşısına alma cesareti, yeniden seçilememe ya da azledilme korkusundan kaynaklanmaktadır. 

Teopolitik yönü de oldukça ağır basan “Yüzyılın Anlaşması”nın bölgede, etnik ve mezhepsel temelde uzun soluklu bir çatışma riski bulunduğunu da, özellikle gözardı etmemek gerekir. 

Adı, “Yüzyılın Anlaşması” fakat, anlaşmanın taraflarından yalnızca İsrail sahnede; Filstin’e, 50 milyar dolar karşılığında, anlaşmanın koşullarına uyması dayatılıyor. “Yüzyılın Anlaşması” uzun yıllar konuşacağız. Şimdilik bir virgül koyuyoruz..