2014 yılında yayınlanan Elizabet Kolbert imzalı ALTINCI YOK OLUŞ kitabının arka kapağındaki tanıtım yazılarında iki ünlü imza var: ABD Başkanı Barack Obama ve Micrsoft’un kurucusu Bill Gates.

Başkan Obama, "Altıncı Yok Oluş harika bir kitap... Büyük, ani değişikliklerin yaşanabileceğini, bunun olasılık dışı olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bunlar daha önce yaşandı, yeniden yaşanabilir" derken, Gates, "Doğa bilimciler dünya tarihinde beş yok oluş gerçekleştiğini söyler; Kolbert, insan faaliyetlerinin, gezegeni altıncı yok oluşa götürdüğüne dair ikna edici bir tez ortaya koyuyor" diyor.

Elizabeth Kolbert kitabında tüm insanlığı, altıncı yok oluşa yürüyüşü hızlandırmakla suçluyor, ama bir devlet başkanı olarak Obama’nın ve Microsoft gibi dev bir şirketin sahibi Gates’in karbon salınımını azaltma ve küresel ısınmayı önleme konusunda hiçbir çalışma yapmadıklarından söz etmiyor. 

Bu durum kitabın, “giderek artan canlı sayısı, küresel ısınmayı ve altıncı yok oluş sürecini hızlandırdı” inancını yaymak ve Covid-19’un biyolojik silah olarak kullanıldığını iddialarına karşı kamuflaj olarak kullanılmak üzere yayınlandığı inancını güçlendiriyor. 

Koronavirüsün neden olduğu ölümcül salgın nedeniyle, küresel çapta, Ortaçağ’da yaşanan ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan bir yıkım yaşamaktayız. 

Koronavirüs salgınına neden olan Covid-19’un laboratuvar ürünü olduğuna ve biyolojik silah olarak kullanıldığına ilişkin kuşku ve kaygılar giderek artıyor. 

Çeşitli devletlerin ölümcül salgınlar oluşturabilecek bir biyolojik silah üretme konusunda yıllar öncesinden başlattıkları çalışmalar olduğu, devlet destekli gizli laoratuvarlarda,  gerektiğinde kullanılmak üzere biyoloik silahlar üretildiği anlaşılıyor. 

Covid-19 gibi ölümcül salgınlara neden olan bir virüsün, ABD ile Çin arasındaki ekonomik rekabetin zirve yaptığı, Yeni İpekyolu’nun ABD açısından bir beka sorunu oluşturduğu bir aşamada ortaya çıkması, Covid-19’un biyolojik silah olarak kullanıldığı iddialarını güçlendiriyor. Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Covid-19’un neden olduğu ve küresel çapta yaşanan bir ölümcül salgın şeklinde süren savaşın cepheleri ABD derin devleti ile küresel ekonominin lideri olmaya hazırlanan Çin ve onu destekleyen güçler ve devletler olarak netleşiyor. 

Ölümcül salgına neden olan ve tüm dünyayı etkileyen koronavirüs (Covid-19), bir laboratuvar ürünüyse ve küresel egemenlik adına biyolojik silah olarak kullanıldıysa, tüm dünyanın lanetlediği böyle bir silahı kimse kabullenmek istemeyecektir. Böylesine lanetlenmiş bir silahı amaçları doğrultusunda kullanmış olanlar, hedeflerine dolaylı yllardan ulaşmak isteyeceklerdir. Bunun için de, neden olduğu ölümcül salgınla tüm dünyada hayatı durduran, binlerce kişinin hayatına kaybetmesine neden olan Covid-19’un, küresel ısınmanın, bazı canlı türlerinin yok olmasının… kaçınılmaz bir sürecin sonucu olduğuna ilişkin “bilimsel kanıtlar” ortaya atılacaktır. 

Bu konudaki hazırlıklar yıllardır sürdürülmekte, dünyamızın tarihin derinliklerinde, çeşitli nedenlerle böyle yıkımlar yaşadığı anlatılmakta, yayınlar yapılmaktadır. 

“ALTINCI YOK OLUŞ”

Bugünkü konumuz, Elizabeth Kolbert’in ALTINCI YOK OLUŞ kitabı.  Covid-19’un bir biyolojik silah olarak kullanılmış olabileceğini değerlendirirken, bu konuda yapılmış bilimsel yayınlardan özellikle Plutzer ödüllü Elizabeth Kolbert’in ALTINCI YOK OLUŞ kitabının belli bir amaca yönelik yayınlandığı iddialarını dikkate almak gerekiyor.

Kolbert bu kitabında, yeryüzündeki canlı yaşamın, milyonlarca yıllık bir süreçte 5 büyük yok oluş yaşadığını, altıncı yok oluşun da, bir meteor çarpması sonucunda dinazorlar neslinin ortadan kalmasıyla başladığını, küresel ısınma nedeniyle sürecin hızlandığını anlatıyor. 

Özetleyelim.. 

Küresel bir yıkıma doğru ilerlemekteyiz. Önlenlenemez bir şekilde altıncı yokoluşa, altıncı tufana doğru hızla yol almaktayız. Bu geriye sayımı yalnızca "küresel ısınma" olarak açıklamak da yeterli olmuyor. Bu önlenemez sürecin işleyişinde, bilim adamlarının açıklamakta zorlandıkları bazı dinamiklerin etkisi var. Bilim adamları kitlesel bir yokoluşun, dünyamızı bütünüyle etkileyecek bir büyük felaketin bu yüzyılda yaşanacağını belirtiyorlar, ama takvimin neresinde olduğumuza ilişkin net birşey söyleyemiyorlar. Bu felaket "kıyamet", yani dünyanın yokuluşu değil, yeryüzündeki canlıların ve insanların bir kısmının yokolmasıyla noktalanacak bir "tufan" olacak.

Yaşamakta olduğumuz mevsimsiz mevsimler, nedenleri konusunda karşıt görüşler öne sürülen küresel ısınma ve olası sonuçları bilimadamlarını kaygılandıryor, telaşlandırıyor. Meteoroloji uzmanları dünyamızın kaçınılmaz olarak bir felakete sürüklendiğini söylüyorlar, ama yaşamakta olduğumuz küresel ısınmaya bağlı olarak mavi gezegenemizde neler yaşanabileceğini tahmin edemiyorlar. 

Elimizde bu konuda yazılmış bilimsel kanıtlar yok, fakat eski uygarlıkların efsanelerinde, Budizm ve Hinduizmde, ve semavi dinlerin kutsal kitaplarında tufanlardan söz ediliyor. Maya, Aztek, Olmek ve Toltek uygarlıklarından günümüze ulaşan eserlerde, Budizm, Hinduizm inanışlarının temelini oluşturan "Hayat Çarkı" mantralarında, Sümerlerin Gılgameş Destanı'nda ve semavi dinlerin kutsal kitaplarında dünyamızın daha önce beş büyük tufan yaşadığından söz ediliyor. 

Dünyamızın 25 bin yılda bir ters yüz olduğuna, yani kutupların yer değiştirdiğine ilişkin söylemler de günümüzde artık ciddiye alınıyor. Çünkü Güney Amerika'da bazı kayaların manyetik durumu tamamen ters. Kutupların zaman zaman yer değiştirdiğinin en önemli kanıtlarından biri de Mısır'daki Keops piramitinin giriş bölümünün tavanındaki gök haritası. Mısır kuzey kürede olduğu halde, Keops Piramiti'ndeki gök haritası güney gök küredeki yıldızları gösteriyor!

Hiç de normal olmayan bu durumu nasıl açıklayacağız? "Dünyanın çivisi çıktı" deyip geçmek mümkün mü? 

Elbette değil. Son zamanlarda, mavi gezegenimizde küresel ısınmaya bağlı olarak bir  felaket yaşanacağına ilişkin yayınlanan haberleri, yorumları bir başka gezegenin hikayesi gibi ya da bir kurgu-bilim senaryosu olarak algılamaktayız. 

Asya'da Baykal Gölü'nün, Anadolu'da Tuz Gölü'nün kuruması, kuyulardan suların çekilip gitmesi kaygılandırmıyor bizleri.. Fakat bütün dünyada, giderek yaklaşmakta olan bir kitlesel felaketin takvimi ve olası sonuçları ciddi ciddi tartışılmaktadır. 

“CANLI TÜRLERİNİN YARISI YOK OLACAK”

New York Times yazarı Elizabeth Kolbert de, konu ile ilgili olarak kaleme aldığı  Altıncı Yokoluş (The Sixth Extinction) adlı kitabında, Prof. Çeti'in 2012'de yaptığı uyarlara benzer silkelemeler yaptıktan sonra, "İnsanlar elbirliği ile atmosferimizi neredeyse kanalizasyon çukuruna dönüştürdüklerinden, hava durumumuz öylesine değişti ki, dünyadaki canlı türlerinin yüzde 20'si ile yüzde 50'sini yeryüzünden silecek yeni bir dalga geliyor" diyor. Kolbert, eski kültürlerde, kutsal kitaplarda sözü edilen beş büyük yıkımın verdiği ilhamla, bu yeni dalgayı altıncı dalga olarak tanımlıyor; kitabının adı da o nedenle "Altıncı Dalga/Altıncı Yok Oluş". 

Elizabeth Kolbert, konuya Batı kültürü penceresinden ve bilimsel bir perspektiften baktığından, yaklaşmakta olan felaketi küresel ısınmaya ve küresel ısınmayı oluşturan nedenlere bağlıyor, Doğu ve Orta Amerika kültürlerinde ve kutsal metinlerde sözü edilen önceki beş "yokoluşu" nedense gözardı ediyor. 

Kolbert'e göre, küresel çapta günde 90 milyon ton atık gazın salınması sonucunda, atmosferimiz kanalizasyona dönüştü. Durum her geçen gün daha da kötüleşmekte. Çünkü, atmosfere atılan bu miktar atık gaz, 24 saatlik bir sürede, Hiroşima'ya atılan atom bombasının 400 bin katı kadar ısı enerjisi oluşturuyor. Dönüşü olmayan bir sürece girmiş durumdayız; yeryüzündeki canlıların yüzde 50'lisi, küresel ısınmanın bir sonucu olarak yokolabilecek. 

Gelinen noktada, süreci durdurmak mümkün değil. Küresel bir bilinçlenme sağlanabilir de atmosfere salınan atık gaz miktarında bir azaltma yapılabilirse, "ölümü" ancak geciktirebileceğiz. Kaçınılmaz sona doğru hızla koşmaktayız; "Altıncı Yokoluş"tan kurtulmak hiçbir şekilde mümkün olamayacak. 

..Gerçekten yaşamakta olduğumuz mevsimsiz mevsimler, nedenleri konusunda karşıt görüşler öne sürülen küresel ısınma ve olası sonuçları bilimadamlarını kaygılandıryor, telaşlandırıyor. 

Meteoroloji uzmanları dünyamızın kaçınılmaz olarak bir felakete sürüklendiğini söylüyorlar, ama yaşamakta olduğumuz küresel ısınmaya bağlı olarak mavi gezegenemizde neler yaşanabileceğini tahmin edemiyorlar. 

Elimizde bu konuda yazılmış bilimsel kanıtlar yok, fakat eski uygarlıkların efsanelerinde, Budizm ve Hinduizmde, ve semavi dinlerin kutsal kitaplarında tufanlardan söz ediliyor. Maya, Aztek, Olmek ve Toltek uygarlıklarından günümüze ulaşan eserlerde, Budizm, Hinduizm inanışlarının temelini oluşturan "Hayat Çarkı" mantralarında, Sümerlerin Gılgameş Destanı'nda ve semavi dinlerin kutsal kitaplarında dünyamızın daha önce beş büyük tufan yaşadığından söz ediliyor. Bu sayfamızda Hinduizm ve Budizm'de çok önemli bir yeri olan hayat çarkları örnekleri görüyorsunuz.  

New York Times yazarı Elizabeth Kolbert'in konu ile ilgili olarak kaleme aldığı  Altıncı Yokoluş (The Sixth Extinction) adlı kitabı, Doğu kültürlerinde ve Mayalarda sözü edilen küresel yıkımın günümüz diliyle anlatımı da olabilir.

ALTINCI YOK OLUŞ BİR KAMUFLAJ MI?

2014 yılında yayınlanan Altıncı Yok Oluş’un arka kapağındaki tanıtım yazılarında iki ünlü imza var: ABD Başkanı Barack Obama ve Micrsoft’un kurucusu Bill Gates.

 Başkan Obama, "Altıncı Yok Oluş harika bir kitap... Büyük, ani değişikliklerin yaşanabileceğini, bunun olasılık dışı olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bunlar daha önce yaşandı, yeniden yaşanabilir" derken, Gates, "Doğa bilimciler dünya tarihinde beş yok oluş gerçekleştiğini söyler; Kolbert, insan faaliyetlerinin, gezegeni altıncı yok oluşa götürdüğüne dair ikna edici bir tez ortaya koyuyor" diyor.

Kolbert kitabında tüm insanlığı, altıncı yok oluşa yürüyüşü hızlandırmakla suçluyor, ama bir devlet başkanı olarak Obama’nın ve Microsoft gibi dev bir şirketin sahibi Gates’in karbon salınımını azaltma ve küresel ısınmayı önleme konusunda hiçbir çalışma yapmadıklarından söz etmiyor. 

Bu durum kitabın, “giderek artan canlı sayısı, küresel ısınmayı ve altıncı yok oluş sürecini hızlandırdı” inancını yaymak ve Covid-19’un biyolojik silah olarak kullanıldığını iddialarına karşı kamuflaj olarak kullanılmak üzere yayınlandığı inancını güçlendiriyor. Minareyi çalan kıfını yıllar öncesinden hazırlamış olabilir..

Tüm dünyayı ölüm korkusuyla hareketsiz bırakan böyle bir salgının tez amanda sona ermesini diliyoruz.