Geçen hafta bir grup arkadaşla Gelibolu’ya gittik. Çanakkale Boğazı’nı düşmana kapatan Kahraman Ordumuzun, 11 ayı kapsayan süre içinde ne zorlu mücadele verdiğini yeniden gezdik, inceledik.
Çanakkale Boğazını forsalayarak geçemeyen İngiliz ve Fransızların Gelibolu Yarımadasını işgal ederek Boğazı açmak düşünceleri, modern anlamdaki amfibi harekatın en önemli bir örneği olarak Harp Tarihindeki yerini almıştır. Aslında küçücük bir yarımada için büyük bir askeri güç ayrılmış, harbin devamı müddetince de müttefikler bu üstünlüklerini hep devam ettirebilmişlerdir.
O tarihte daha Balkan Harbi yaralarını sarmamış, mali açıdan da müflis Osmanlı, birkaç ay önce Süveyş Kanalı’na ve Sarıkamış’a taarruz muharebelerinde ağır yenilgiler almıştı. Ayrıca Osmanlı Ordusu da silah, teçhizat ve malzeme açısından zaafiyet ve yetersizlik içindeydi.
Ancak her savaşta olduğu gibi askerlerin eğitim seviyeleri ile insiyatif kullanabilme kabiliyetleri ve komutanların yeterliliği amfibi harekat için daha da önce çıkıyordu. Ben Kıbrıs Barış Harekatı’na da katıldığım için bu hususların önemini daha iyi değerlendirebildiğim kanaatindeyim.
Çoğu Avustralya’dan, Yeni Zelenda’dan, Hindistan, Cezayir ve Senegal’den toplanmış müttefik askerlerin Mısır’da tabi tutuldukları kısa eğitimin yeterli olmadığı apaçık ortaya çıkmıştır. İnsiyatif kullanma konusunda da, 25 Nisan’da Zığındere bölgesinde, hiç Türk askeri olmayan kayaların dibindeki küçük bir alana çıkan İngiliz Tugayının hareketi bir fikir vermektedir. O bölgeye saat 07:15’te çıkan 2000 kişilik tugay, bütün gün bölgede hareketsiz kalmış, Türk birliklerinin taarruzu üzerine ertesi gün 700 zayiat vererek sandallarla geriye gemilere çekilmiştir.
Oysa bu tugay birkaç km uzaktaki Alçı Tepe’yi ele geçirerek Seddülbahir bölgesindeki savaşların seyrini değiştirebilirdi. Nitekim aynı saatlerde insiyatif kullanan 19ncu Tümen Komutanı Yb.Mustafa Kemal Çanakkale’de harbin seyrini değiştirmiş ve bir yıldız gibi parlamıştır.
Bunlardan başka yüzlerce gemi ve sandaldan başarılı bir şekilde sahile çıkan müttefik askerlerin, uzun süre emir ve komuta tesis edilemediğinden etkisiz kaldıkları ve bu zaafiyetin uzun süre giderilemediği de açıkça görülmektedir.
Tabii öne çıkan bu ve diğer hatalar nedeni ile İngiliz ve Fransızlar birlik komutanlarını sık sık değiştirmek zorunda kalmışlardır. Müttefik Kara Ordusu Komutanı Hamilton dahil Kolordu ve Tümen Komutanlarının bir çoğuna daha sonraları faal görev de verilmemiştir.
Oysa Türk Ordusu, teknik ve sayısal yetersizlikleri Mehmetçiğin kahramanlığı ve fedakarlığı ile telafi edebilmiş ve Türk Komuta heyeti arasından başta, Devletimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komuta heyetini çıkarabilmiştir.
Gelibolu Yarımadası’nın, 100 yıl sonra da olsa, Çanakkale Savaşlarının azametine ve tarihimizdeki önemine yakışan ilave ve düzenlemelerle giderek gelişmesi gezenlere gurur ve mutluluk vermektedir. Bölgenin Tanıtma Merkezi, çarpıcı şekilde dizayn edilse de bana göre, ziyaretçilere verilen bilgilerin gözden geçirilip konu, daha iyi anlaşılacak hale getirilmelidir. Ve Tanıtım Merkezinde yapılan takdimin son bölümünde yer alan görüntülerin tanıtım amacı dışında kaldığını da ilgililerin dikkatine sunarım.
Değerli Okuyucularım, fırsat yaratıp Yarımada’yı geziniz. Kahraman Ordumuzun, Mehmet Akif’in o muhteşem mısralarına katbekat layık olduğunu siz de onaylayacaksınız.