Merhaba Fulden Hanım, son olarak sizi ‘Gizli Saklı’ dizisinde izledik. Yaz sezonu boyunca çalıştınız. Şimdi nasıl bir rota planınız var?

Bizim meslekte rota bizdeymiş gibi görünse de sürprizlere çok açık bir iş oyunculuk.  Bir laf vardır “İnsan plan yaparmış kader gülermiş” diye… Bizim mesleğe cuk oturuyor… Özel hayatımda çok planlı bir insanım ve belirsizlik hiç bana göre değil. Belirsizlik beni delirtebilir, ama mesleğin fıtratı belirsizlik. Bununla yaşamayı öğrendim. Dileğim tabii ki güzel projelerle yola devam etmek.

‘Gizli Saklı’ ekrana erken veda eden dizilerden oldu. Çok sevilen bir kitlesi olmasına rağmen bu erken vedanın sebebi neydi?

Her iş başlar ve biter, ömür bitiyor dizi bitmiş çok mu? Ama zamansız bitişler kötü. Gizli saklı da bir sürü güzel işte olduğu gibi reyting canavarı kurbanı oldu. Bu reyting olayı hiç anlamadığım bir sistem. 1000 kişinin ya da artık 2000 kişinin evine bir alet koymuşlar onlar izlerse iş iyi, onlar izlemezse iş kötü. Böyle bir ölçüm sistemi bana çok saçma geliyor. Bir dizinin setinde yüzlerce kişi emek veriyor, diziyi izleyen seven binlerce kişi oluyor. Neymiş, seçilmiş 1000 kişi işi sevmedi. Hadi canım sen de! Büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum; çalışana, izleyene saygısızlık olarak görüyorum. Bu sisteme ancak tüm televizyon kullanıcılarının evinde ölçüm yapılırsa saygı duyabilirim. Onun dışında içime sindirebildiğim bir sistem değil.

Genelde sizi hep güldüren, eğlendiren, mizah yönü daha güçlü rollerde izledik. Bu bir tercih mi yoksa gelen roller bu yönde mi oluyor?

Evet, insanları güldürmeyi seviyorum ve güldürmenin daha zor olduğu da malumunuz. Eliniz yüzünüz biraz düzgünse komedyen olamazsınız algısı vardı, neyse ki biraz kırıldı. Dediğim gibi seviyorum ama tercihim sadece bu yönde değil. Oyuncu her rolü oynar, üzerinize bir rol yapışıyorsa bunu kırmanız bizim ülke de biraz zor. Halbuki komedinin altından kalkan dramı da oynar. Oyunculuk yelpazesi geniştir komedyenin. Bunun farkına varılır inşallah.

Oyunculuk kariyerinize Abdullah Şahin Halk Tiyatrosu’nda başlamışsınız. İlk kez “Ben oyuncu olacağım” cümlesini ne zaman kurduğunuzu hatırlıyor musunuz?

İlk kez oyuncu olacağım dediğim spesifik bir an yok, ama oyuncu olacağımı hep biliyordum. Çocukken taklitler yapardım. Mesela Metin Milli, Seda Sayan, Sezen Aksu’nun, mahalledeki insanların, teyzemin, dayımın aklınıza gelebilecek herkesin taklidini yapardım -Egzajere ederek tabii-  Ve annem hiçbir zaman ‘Aaa ayıp yapma kızım’ demedi. ‘Aferin kızım’ dedi hep, yüreklendirdi. Sanırım benden önce annem biliyordu oyuncu olacağımı…

Günümüzde “Kamera Önü” oyunculuk eğitimleriyle oyuncu olmak isteyen herkes oyuncu olabiliyor. Bu yeni düzeni nasıl yorumluyorsunuz?

Ben yeteneği olan herkesin oyuncu olabileceğini düşünenlerdenim. Önümüzde birçok örneği var. Oyunculuk sabır ve emek işi. Bunu göze alabilen bu meslekte varlık gösterebilir, ama bahsettiğimiz bir ders aldım hop starlığa oynuyorum kafasıysa o iş olmaz. Sabır ve sebat gösterilirse meslek olarak yapılabilir, onun dışında hayal kırıklıkları çok yıkıcı olabilir. Bu bahsettiğimiz tabii ki kamera önü oyunculuk içindi. Tiyatroyu sorarsanız; sabır, sebat ve tabii ki en ama en önemlisi yetenek! Çünkü “tiyatro safrayı kusar” derler büyüklerimiz. Tiyatro sahnesini bir cambazın ipte yürümesine benzetebiliriz. Bir yürürsün, iki yürürsün, üçüncüde tepetaklak düşersin. Müjdat Gezen hocanın lafıydı sanırım; “Televizyonda herkes oynar, sinemada bazıları, tiyatroda oyuncular.”

​​​​​​​

“Sahne tozu” denilen o büyülü yere çıkmanın bugünkü Fulden’in kariyerine ve hayatına nasıl bir katkısı oldu?

Çok katkısı oldu. Tiyatro sahnesi benim mabedim. Sahnede nefes aldığımı pandemi döneminde anladım. Sahnede olmadığım 2 sene kendimi müthiş bir boşlukta ve amaçsız hissettim. Bilal (Çatalçekiç) bana ‘gel bu oyunu oynayalım’ dediğinde, prömiyer yaptığımız gece “ben tiyatro için yaratılmışım” dedim. Oyuna hazırlığım da 6 günde oldu. Bilal bana ocak ayında teksti yolladı, okudum, çok beğendim. Hidayet Erdinç yazmış. Bir kadının duygularını bu kadar güzel kağıda dökmüş olması beni acayip etkiledi.  Ancak korona kol geziyor, sahneye çıkmak için deliriyorum ama ne olacağı belli değil. Yine kapatma gelebilir, benim baş düşmanım belirsizlik duygusunun yarattığı his. Yine devreye giriyor ve ben ‘affet Bilal’ diyorum. Aradan 2 ay geçiyor Bilal beni yine arıyor “Oyuncu arkadaşla anlaşamıyoruz 6 gün sonra oyun var yetişir mi, erteleyelim mi?” diyor. Daha önce de okuduğum için oyunu “Gel hallederiz 6 günde çıkar” diyorum. Aynı gece bana geliyor, teksti tekrar okuyoruz ve ben “Aman Allah’ım ben ne yaptım!” (diyorum tabii içimden)  Tekst baya derinliği olan bir tekst ama söz de vermiş bulunduğum için yiğitliğe laf ettirmiyorum. Ve oyunu 6 gün sonra çıkarmış oluyorum. Tabii oyunumuzun yazarı ve yönetmeni Hidayet’in sonsuz desteği ve partnerimin sonsuz güveni sayesinde. Sahnede olmanın iyileştirici bir etkisi var hem oynayan hem izleyen için. Bir sürü insanın hayatına dokunduğumuzu düşünüyorum.

‘Hadi Uyu Artık’ oyununuzun konusundan biraz bahseder misiniz?

Aslı ve Hakan’ın evliliklerinde yaşadıkları inişli çıkışlı bir hikayeyi anlatıyoruz. Aslı’nın gecenin saat 4’ünde evliliğini canlandırmak, fantezi yapmak için kocasını uyandırmasıyla başlıyor oyun. Aslı ile Hakan’ın ilişkilerindeki iniş çıkışların çocuklukta yaşadıkları hangi travmalar yüzünden olduğunu, evliliklerindeki sorunların sebeplerini vs. görüyoruz. Oyuna gelen çiftler “Aaa bak bu biz” dediği bir sürü an’a şahitlik ediyor. Belki de oyunun beğenilmesinin en büyük sebebi, sahnede insanların kendi yansımalarını görmeleri.

Tiyatroda bir bütünü paylaşıyorsunuz. Aynı sahne, aynı seyirci, aynı alkış... Partneriniz Bilal Çatalçekiç ile nasıl bir uyum sağladınız?

Bilal benim çok eski arkadaşım. 2010 senesinde Trt1’de ‘Zoraki başkan’ isimli dizide başladı arkadaşlığımız. Sonrasında birçok işte bir araya geldik ancak bu oyunla arkadaşlığımız başka bir boyuta geçti. Çünkü 6 günde olmaz denileni oldurduk, birbirimize güvenimiz müthiş arttı ve tabii en önemlisi karşınızdaki oyuncu iyiyse sizi yukarı çeker, kötüyse de aşağı. Bilal gerçekten çok iyi bir oyuncu ve iyi bir arkadaş.

Oyun yeni sezonda sahnelenecek mi?

Evet, oynayacağız inşallah.

Tesadüfler ve şans hep yanınızda mıydı yoksa hep “rağmen” kelimesiyle mi savaştınız?

Benim hayatımda hiç tesadüf ve şans olmadı. Ya da belki de oldu da ben fark etmedim. Ben hep ‘rağmen’ yaptım oyunculuğu…

Yardımcı yönetmenlik, ödüller, akıllara kazınan birçok rol ile herkesin yapmak istediği birçok şey yaptınız. Doydum dediğiniz oluyor mu?

Oyunculuk sonsuz bir derya, doymak mümkün değil. Bu meslek yaş aldıkça değer katan bir meslek. Doymak bir yana hep açlık duyuyorum. İyi ve güzel projeler iştahımı kabartıyor.

Tüm bu başarılara rağmen mütevazı bir yaşam sürüyorsunuz. Hem bu sektörün tam ortasında olup, hem de kendi alanınızı korumayı nasıl başarıyorsunuz?

Özel bir çaba sarf ettiğim söylenemez, ben çok evcimen bir insanım. Evimde 10 kedim var. Evcil hayvan bakmak ciddi bir iştir müthiş bir disiplin gerektiriyor. Kedilerimle güzel bir dünyam var kendimi soyutlamak için değil gerçekten evde olmayı sevdiğim için evdeyim.

25 yıllık bir tiyatro geçmişiniz var. Neredeyse bir ömür... Hiç keşkeniz oldu mu?

Keşke demenin insanı aşağı çektiğine inanıyorum. Geçmişte olan kötü şeyler geçmişte kalmıştır, sürekli geriye dönüp dövünmek hiç bana göre değil. İleriye bakmak beni güçlü kılıyor.

Oynadığınız roller arasında kalbinizde farklı bir pencere açtıran, anlatırken yüzünüzü güldüren karakter hangisi oldu?

Fox Tv’de yayınlanan 'Bir Deli Rüzgar’ isimli dizide 80’li yıllardan bir assolisti  müthiş keyif alarak oynamıştım. Yapım şirketi TMC, yönetmenimiz Altan Dönmez’di. Komedi değildi. Aklıma geldikçe hala burnumun direği sızlar. Tiyatroda da Sadık Şendil’in ‘Çılgın Yenge’ isimli oyununda Zeynel Abidin diye safça bir erkek çocuğu oynamıştım. 2 saatlik oyunda tek bir antre olsa anlaşılmaz, ama 2 saat sahnedeydim ve seyirci anlayacak diye çok korkmuştum. Neyse ki oyunun sonunda şapkamı çıkarttığımda salonda gelen şaşkınlık nidası beni ikna etmişti. O rolle 2009 ‘Afife Jale Ödülleri’ne aday gösterilmiştim.

Hayallerinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz? Bugünden itibaren yapmak istediğiniz ilk şey nedir?

Açıkçası ben hayal kurabilen bir insan değilim, fazla rasyonelim. Mesleğim ile ilgili sürprizlere açık olmakla beraber bu sene üniversite sınavına girdim, kazandım çok şükür. Hayvanları çok sevdiğim için veterinerlik hizmetleri ve laborantlık ya da bir gün herkese lazım olacak bölüm adalet okuma istiyorum.