"Dünyayı Bernanke Yönetiyor, Farkında değil miyiz?" başlıklı yazı dizimizde, ABD Merkez Bankası FED'in, "parasal genişlemeye yani piyasalara bol keseden para pompalama politikasını bu yıl frenliyorum, gelecek yıl ortalarında da noktalıyorum" şeklinde özetlenebilecek kararının ardından tüm dünya piyasaları olduğu gibi, Türkiye de etkilendi. 

Küresel krizin olumsuz etkilerini silebilmek, ekonomiye kriz öncesi etkiliğini yeniden kazandırabilmek amacıyla piyasalara bol keseden para saçmasından dolayı adı "Helikopter Bernanke"ye çıkan FED Başkanı'nın tahvil alımlarını 2014 ortalarında sonlandıracağına ilişkin kararaını daha önce fiyatlamayan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında büyük dalgalanmalar oluşturdu, kur ve faizler yükselirken borsalarda düşüşler yaşandı. Borsa İstanbul (BİST) bir günde yüzde 7'lere varan değer kaybına uğradı. Gösterge tahvilinin bileşik faizi Ekim 2012'den bu yana görülen en yüksek seviye olan yüzde 8.05'e yükseldi. Gezi Parkı eylemlerinden “faiz lobisi”nin tutulduğu günlerde yazdığımız yazılarda, “Gezi Parkı’nın boyutları Türkiye’nin sınırlarını aşar” derken, günümüzde yaşanan toplumsal olayların küresel çerçevede irdelenmesi gereğine dikkat çekmeye çalışmıştık. 

FED kararlarının açıklanmasından sonra, alınan sinyaller doğrultusunda, piyasalarda başlayan dalgalanma daha da derinleşti. Bu dalgalanma mevduat sahiplerini sevindirecek. Mevduat faizleri yüzde 6.5'e kadar inmişti, ama yüksek miktarda mevduatı olanlar, sıkı pazarlıkla, banklardan yüzde 8.5 oranında faiz alabiliyorlar. 

Gelişmekte olan ülkelerden para çıkışının hızlanmasına bağlı olarak faizlerin yükselmesi, şirketlerin finansman maliyetlerinin de hızla artmasına neden oluyor. Hem kurda hem de mevduat faiz oranlarında yaşanan hızlı artışlar, bazı bankaların ticari kredi faiz oranlarını yukarı çekmesine neden oldu. Bankacılar, önümüzdeki hafta, ticari kredi faizlerinin yüzde 7'lerden yüzde 9'lara çıkabileceğini söylüyorlar. 

BERNANKE’NİN KARARLARINDAN BANA NE DEME LÜKSÜMÜZ YOK

"Helikopter Bernanke"nin aldığı karardan bana ne?" deme lüksümüz yok, çünkü, FED kararlarının açıklanması sonucunda faizlerin artması, sade vatandaşa da kredi faturası çıkardı. Konut alımlarında faizler, sıkı pazarlıkla, yüzde 0.60'lara kadar inebiliyordu. FED'in kararları sonrasında, artık 0.70'den düşük faizle kredi bulmak imkansız. Bu durumda, 100 bin lira konut kredisi kullanmış olan sade vatandaş, geçtiğimiz haftaya oranla, 7 bin 500 lira daha fazla faiz ödemek zorunda kalacak. Söylentilere bakılırsa, konut faizlerinin yüzde 0.80-0.90 bandına oturması kaçınılmaz olacak.

Anlaşılan o ki, her nekadar Bernanke, "kısa vadede tahvil alımlarına son vermeyeceğim" dese de, FED’in izleyeceği politikanın yönü belli olduğundan, piyasalar bu duruma göre davranacaklardır. 2004 yılında da, FED'in faiz artırımına gideceği yönünde sinyaller vermesi üzerine, benzer bir durum yaşanmıştı. Mart 2004'te yüzde 24 olan piyasa faizi, mayıs ayında yüzde 33'e yükselivermiş, faize paralel olarak kur da yükselmişti. bu dalgalanma iki ay sürdükten sonra sakinleşmiş, altı sonra da normale dönmüştü. 

"Benzer bir durum yaşanır mı?" konusunda Fatih Özatay'ın dikkat çeken saptamaları var. 2004’te maliye politikamızın disiplinli, bankacılık sektörünün sağlam olduğunu belirten Özatay, milli gelirimizin yüzde 3.6'sı kadar olan cari açığımızın da, o dönemde bir sorun oluşturmadığını söylüyor. 2004’te, ayrıca, kamuoyunun ve finansal piyasaların çok önem verdikleri AB çıpasının da sağlam olduğunu hatırlatan Özatay,  2004’teki durumla günümüz koşullarını karşılaştırırken, "Bugün de maliye politikamız ve bankacılık sistemimiz sağlam, ancak cari açığımız milli gelirimizin yüzde 6.1' ve 2004'ün oldukça üzerinde. Üstelik 2004'teki açık, ekonomimimz yüzde 9.4 büyürken ortaya çıkmıştı" diyor. Bugün düşük büyüme oranına karşılık yüksek cari açığımız olduğuna dikkat çeken Özatay, "İktisadi temeller açısından tek olumlu unsur, kredi notumuzun daha yüksek olması" diyor. 

KREDİ NOTUMUZUN YÜKSEK OLMASI YETERLİ Mİ?

Kredi notumuzun yüksek olması, FED kararlarının oluşturduğu ve oluşturacağı dalgaları pasifize edebilmemiz açısından yeterli mi?

Elbette değil. Ekonomik sorunlarımız yanı sıra, güney sınırımızın hemen ötesinde bir Cehennem ateşi yanıyor ki, Allah korusun, her an üzerimize sıçrayabilir ya da sıçratılabilir. Çok dikkaatli olmamız gereken bir süreçten geçmekteyiz. Gözümüz güney sınırımızın hemen ötesindeki yangında, kulağımızın da okyanus ötesinde olması gerekiyor. 

Okyanus ötesinde alınan karalar sonrasında AB ülkerini de gelişmekte olan ülkeleri de altüst edecek fırtınalar yaratabilir. Çünkü, şu anda ABD'deki para tabanının 2004'e oranla, 4.3 kat fazla olduğu düşünülürse, tüm dünyayı bekleyen tehlikenin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar. FED'in finanasal istikrar sağlamak adına piyasalardan her aldığı 85 milyar dolar tutarında tahvil satın alarak uyguladığı parasal genişleme programına son verme  kararıyla kendi güvenli limanına çağırdığı paranın büyüklüğü ekonomistlerin uykularını kaçırıyor. FED parasal genişleme programı uygularken “Helikopter Bernanake” nin saçtığı paraların hesabı belli, ama küresel kriz öncesinde üretilen ve zehirli varlık dediğimiz kağıt üzerinde üretilen sanal değerlerin kaç trilyon olduğu hala açıklanmış değil. Şimdi Bernanke kendi dağıttığı paralarla birlikte, bu sanal varlıkları ve ABD’den kaçan Arap sermayesini, petrodolarları da geri çağırıyor. Bernanke’nin çağırısı ne kadar etkili olur bilemeyiz, ama hemen olmasa da, hem Türkiye'den hem de gelişmekte olan diğer ülklerden önemli miktarda para çıkışı olacaktır. Paradan para kazanma düzeninin doğal davranışı gereği böyle bir para trafiği yaşanacaktır. 

PARA ÇIKIŞLARI TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?

Bu ters yönlü para trafiği, milli gelirin, büyüme oranının düşmesine, faizlerin ve işsizliğin artmasına, cari açığın finansmanında sıkıntılar yaşanmasına neden olabilir. FED'in politika değişikliğine gitmesi gelişmiş ülkeler açısından olumlu karşılansa da bizim gibi döviz bolluğu nedeniyle sanal bir cennet ortamı yaşamakta olan gelişmekte olan ülkeler açısından hiç de hoşa giden bir gelişme olmadı. 

Faizler yükselecek beklentisi ile, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden nemalanan likiditenin önemli bir kısmı "güvenli liman" saydıkları ABD piyasalarına dönüş yapabilir. Bu dönüş, yalnızca bir iki puan daha yüksek faiz alabilmek için değil, küresel piyasalarda bir dalgalanma yaratabilmek için de olacaktır. Çünkü, paradan para kazanma poitikası izleyen küresel sermaye, yazılan hikayeler doğrultusunda yer değiştirerek piyasalarda dalgalanmalar yaratmakata ve böyle planlanmış dalgalanmalar öncesinde aldığı pozisyonlara göre, faiz, döviz ve borsa üçgeninde gelir elde etmektedir. 

Gelişmekte olan ülkelerde, ABD'nin vereceği faizden çok daha fazlasını kazanmakta olan sıcak para için ABD'nin "güvenli limanları" yer değiştirmek için yeterli neden değildir. “Helikopter Bernanke” parasal genişleme programı uygularken, yani piyasalara bol keseden para saçarken, bu paraların ciddi bir kısmı gelişmekte olan ülkere “sıcak para” olarak gitti. Gittiği ülkelerin cari açığını finanse ederken tatlı faiz gelirleri elde etti. “Helikopter Bernanke”nin parasal genişmeye ilişkin kararını açıklamasından sonra, “Nasıl olsa sıcak da olsa para akıyor” diyerek gerekli önlemleri almayan gelişmekte olan ülkeler ve bazı AB ülkeleri kredi bulmakta zorlanmaya başlayacaklar. FED’in kararı sonrasında küresel piyasalarda yaşananlar, Türkiye'nin, bu yıl ödenmesi gereken 163 milyar dolarlık kısa vadeli borcu ve 60 milyar doları bulacağı tahmin edilen cari açığı nedeniyle sıkıntılar yaşamasına neden olabilir. 

Ne güzel geçinip gidiyorduk, şu Bernanke pişmiş aşa su katıverdi.. 

“Bir musibet bin nasihatten evladır” derler; IMF ‘den kurtulduğumuz gibi, sıcak paradan da kurtulma hesapları yapmak zorundayız. Üretimi ve ihracatı canlandırmak durumundayız. “Taşıma su ile değirmen dönmüyor.”

"Dünyay Bernanke Yönetiyor, Farkında değil miyiz?" başlıklı yazı dizimizde, ABD Merkez Bankası FED'in, "parasal genişlemeye yani piyasalara bol keseden para pompalama politikasını bu yıl frenliyorum, gelecek yıl ortalarında da noktalıyorum" şeklinde özetlenebilecek kararının ardından tüm dünya piyasaları olduğu gibi, Türkiye de etkilendi. 

Küresel krizin olumsuz etkilerini silebilmek, ekonomiye kriz öncesi etkiliğini yeniden kazandırabilmek amacıyla piyasalara bol keseden para saçmasından dolayı adı "Helikopter Bernanke"ye çıkan FED Başkanı'nın tahvil alımlarını 2014 ortalarında sonlandıracağına ilişkin kararaını daha önce fiyatlamayan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında büyük dalgalanmalar oluşturdu, kur ve faizler yükselirken borsalarda düşüşler yaşandı. Borsa İstanbul (BİST) bir günde yüzde 7'lere varan değer kaybına uğradı. Gösterge tahvilinin bileşik faizi Ekim 2012'den bu yana görülen en yüksek seviye olan yüzde 8.05'e yükseldi. Gezi Parkı eylemlerinden “faiz lobisi”nin tutulduğu günlerde yazdığımız yazılarda, “Gezi Parkı’nın boyutları Türkiye’nin sınırlarını aşar” derken, günümüzde yaşanan toplumsal olayların küresel çerçevede irdelenmesi gereğine dikkat çekmeye çalışmıştık. 

FED kararlarının açıklanmasından sonra, alınan sinyaller doğrultusunda, piyasalarda başlayan dalgalanma daha da derinleşti. Bu dalgalanma mevduat sahiplerini sevindirecek. Mevduat faizleri yüzde 6.5'e kadar inmişti, ama yüksek miktarda mevduatı olanlar, sıkı pazarlıkla, banklardan yüzde 8.5 oranında faiz alabiliyorlar. 

Gelişmekte olan ülkelerden para çıkışının hızlanmasına bağlı olarak faizlerin yükselmesi, şirketlerin finansman maliyetlerinin de hızla artmasına neden oluyor. Hem kurda hem de mevduat faiz oranlarında yaşanan hızlı artışlar, bazı bankaların ticari kredi faiz oranlarını yukarı çekmesine neden oldu. Bankacılar, önümüzdeki hafta, ticari kredi faizlerinin yüzde 7'lerden yüzde 9'lara çıkabileceğini söylüyorlar. 

BERNANKE’NİN KARARLARINDAN BANA NE DEME LÜKSÜMÜZ YOK

"Helikopter Bernanke"nin aldığı karardan bana ne?" deme lüksümüz yok, çünkü, FED kararlarının açıklanması sonucunda faizlerin artması, sade vatandaşa da kredi faturası çıkardı. Konut alımlarında faizler, sıkı pazarlıkla, yüzde 0.60'lara kadar inebiliyordu. FED'in kararları sonrasında, artık 0.70'den düşük faizle kredi bulmak imkansız. Bu durumda, 100 bin lira konut kredisi kullanmış olan sade vatandaş, geçtiğimiz haftaya oranla, 7 bin 500 lira daha fazla faiz ödemek zorunda kalacak. Söylentilere bakılırsa, konut faizlerinin yüzde 0.80-0.90 bandına oturması kaçınılmaz olacak.

Anlaşılan o ki, her nekadar Bernanke, "kısa vadede tahvil alımlarına son vermeyeceğim" dese de, FED’in izleyeceği politikanın yönü belli olduğundan, piyasalar bu duruma göre davranacaklardır. 2004 yılında da, FED'in faiz artırımına gideceği yönünde sinyaller vermesi üzerine, benzer bir durum yaşanmıştı. Mart 2004'te yüzde 24 olan piyasa faizi, mayıs ayında yüzde 33'e yükselivermiş, faize paralel olarak kur da yükselmişti. bu dalgalanma iki ay sürdükten sonra sakinleşmiş, altı sonra da normale dönmüştü. 

"Benzer bir durum yaşanır mı?" konusunda Fatih Özatay'ın dikkat çeken saptamaları var. 2004’te maliye politikamızın disiplinli, bankacılık sektörünün sağlam olduğunu belirten Özatay, milli gelirimizin yüzde 3.6'sı kadar olan cari açığımızın da, o dönemde bir sorun oluşturmadığını söylüyor. 2004’te, ayrıca, kamuoyunun ve finansal piyasaların çok önem verdikleri AB çıpasının da sağlam olduğunu hatırlatan Özatay,  2004’teki durumla günümüz koşullarını karşılaştırırken, "Bugün de maliye politikamız ve bankacılık sistemimiz sağlam, ancak cari açığımız milli gelirimizin yüzde 6.1' ve 2004'ün oldukça üzerinde. Üstelik 2004'teki açık, ekonomimimz yüzde 9.4 büyürken ortaya çıkmıştı" diyor. Bugün düşük büyüme oranına karşılık yüksek cari açığımız olduğuna dikkat çeken Özatay, "İktisadi temeller açısından tek olumlu unsur, kredi notumuzun daha yüksek olması" diyor. 

KREDİ NOTUMUZUN YÜKSEK OLMASI YETERLİ Mİ?

Kredi notumuzun yüksek olması, FED kararlarının oluşturduğu ve oluşturacağı dalgaları pasifize edebilmemiz açısından yeterli mi?

Elbette değil. Ekonomik sorunlarımız yanı sıra, güney sınırımızın hemen ötesinde bir Cehennem ateşi yanıyor ki, Allah korusun, her an üzerimize sıçrayabilir ya da sıçratılabilir. Çok dikkaatli olmamız gereken bir süreçten geçmekteyiz. Gözümüz güney sınırımızın hemen ötesindeki yangında, kulağımızın da okyanus ötesinde olması gerekiyor. 

Okyanus ötesinde alınan karalar sonrasında AB ülkerini de gelişmekte olan ülkeleri de altüst edecek fırtınalar yaratabilir. Çünkü, şu anda ABD'deki para tabanının 2004'e oranla, 4.3 kat fazla olduğu düşünülürse, tüm dünyayı bekleyen tehlikenin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar. FED'in finanasal istikrar sağlamak adına piyasalardan her aldığı 85 milyar dolar tutarında tahvil satın alarak uyguladığı parasal genişleme programına son verme  kararıyla kendi güvenli limanına çağırdığı paranın büyüklüğü ekonomistlerin uykularını kaçırıyor. FED parasal genişleme programı uygularken “Helikopter Bernanake” nin saçtığı paraların hesabı belli, ama küresel kriz öncesinde üretilen ve zehirli varlık dediğimiz kağıt üzerinde üretilen sanal değerlerin kaç trilyon olduğu hala açıklanmış değil. Şimdi Bernanke kendi dağıttığı paralarla birlikte, bu sanal varlıkları ve ABD’den kaçan Arap sermayesini, petrodolarları da geri çağırıyor. Bernanke’nin çağırısı ne kadar etkili olur bilemeyiz, ama hemen olmasa da, hem Türkiye'den hem de gelişmekte olan diğer ülklerden önemli miktarda para çıkışı olacaktır. Paradan para kazanma düzeninin doğal davranışı gereği böyle bir para trafiği yaşanacaktır. 

PARA ÇIKIŞLARI TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?

Bu ters yönlü para trafiği, milli gelirin, büyüme oranının düşmesine, faizlerin ve işsizliğin artmasına, cari açığın finansmanında sıkıntılar yaşanmasına neden olabilir. FED'in politika değişikliğine gitmesi gelişmiş ülkeler açısından olumlu karşılansa da bizim gibi döviz bolluğu nedeniyle sanal bir cennet ortamı yaşamakta olan gelişmekte olan ülkeler açısından hiç de hoşa giden bir gelişme olmadı. 

Faizler yükselecek beklentisi ile, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden nemalanan likiditenin önemli bir kısmı "güvenli liman" saydıkları ABD piyasalarına dönüş yapabilir. Bu dönüş, yalnızca bir iki puan daha yüksek faiz alabilmek için değil, küresel piyasalarda bir dalgalanma yaratabilmek için de olacaktır. Çünkü, paradan para kazanma poitikası izleyen küresel sermaye, yazılan hikayeler doğrultusunda yer değiştirerek piyasalarda dalgalanmalar yaratmakata ve böyle planlanmış dalgalanmalar öncesinde aldığı pozisyonlara göre, faiz, döviz ve borsa üçgeninde gelir elde etmektedir. 

Gelişmekte olan ülkelerde, ABD'nin vereceği faizden çok daha fazlasını kazanmakta olan sıcak para için ABD'nin "güvenli limanları" yer değiştirmek için yeterli neden değildir. “Helikopter Bernanke” parasal genişleme programı uygularken, yani piyasalara bol keseden para saçarken, bu paraların ciddi bir kısmı gelişmekte olan ülkere “sıcak para” olarak gitti. Gittiği ülkelerin cari açığını finanse ederken tatlı faiz gelirleri elde etti. “Helikopter Bernanke”nin parasal genişmeye ilişkin kararını açıklamasından sonra, “Nasıl olsa sıcak da olsa para akıyor” diyerek gerekli önlemleri almayan gelişmekte olan ülkeler ve bazı AB ülkeleri kredi bulmakta zorlanmaya başlayacaklar. FED’in kararı sonrasında küresel piyasalarda yaşananlar, Türkiye'nin, bu yıl ödenmesi gereken 163 milyar dolarlık kısa vadeli borcu ve 60 milyar doları bulacağı tahmin edilen cari açığı nedeniyle sıkıntılar yaşamasına neden olabilir. 

Ne güzel geçinip gidiyorduk, şu Bernanke pişmiş aşa su katıverdi.. 

“Bir musibet bin nasihatten evladır” derler; IMF ‘den kurtulduğumuz gibi, sıcak paradan da kurtulma hesapları yapmak zorundayız. Üretimi ve ihracatı canlandırmak durumundayız. “Taşıma su ile değirmen dönmüyor.”