O, sade vatandaş olarak, o sinema sanatçısı olarak, o sinema emekçilerinin haklarını savunan bir aktivist olarak ve o belediye başkanı olarak hep bizden biri oldu. Sade vatandaş Fatma Girik olarak, sinema sanatçısı, program yapımcısı Fatma Girik olarak ya da belediye başkanı Fatma Girik olarak ne yapması gerekiyorsa onları yapmaya çalıştı ve başardı. “Öldüğümde kimse arkamdan kötü konuşmasın, bu bana yeter” diyordu, her zaman.

Sinema tarihine de, kalplerimize de adını altın harflerle yazdırdı. Rahmet, sevgi ve özlemle anıyoruz.

M. KEMAL SALLI

Fatma Girik’in vefatını duyuran televizyon kanalına telefonla bağlanan Cüneyt Arkın, “İçimden bağıra bağıra ağlamak geliyor” diyordu.

Hayattan göçtükten sonra arkanda bıraktıklarınızın sizi böylesi özlemle anması, hayatı, topluma karşı sorumluluklarını kavramış bir insan olarak yaşadığınızın en güzel göstergesidir.

O, sade vatandaş olarak, o sinema sanatçısı olarak, o sinema emekçilerinin haklarını savunan bir aktivist olarak ve o belediye başkanı olarak hep bizden biri oldu. Sade vatandaş Fatma Girik olarak, sinema sanatçısı, program yapımcısı Fatma Girik olarak ya da belediye başkanı Fatma Girik olarak ne yapması gerekiyorsa onları yapmaya çalıştı ve başardı. Sinema tarihine de,kalplerimize de adını altın harflerle yazdırdı. Rahmet, sevgi ve özlemle anıyoruz.

Pazartesi sabahı Fatma Girik’in vefat ettiğinin duyulmasının ardından televizyon kanallarından yapılan yayınlarda ünlü sanatçının, hayat hikayesinin ana hatlarını da, çevirdiği filmlerin sayısını da, işine olan tutkusunu ve saygısını da ayrıntılarıyla öğrendik ya da hatırladık.

Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik.. Fatoş ya da dost çevresinde anılan adıyla “Erkek Fatma”, sinemamızın dört yapraklı yoncasının yapraklarından biriydi. Sinema, Fatoş’un hayat bulduğu, içindeki “Erkek Fatma”nın hayata bakış açısını anlattığı bir sanat bir sanat dalıydı. Sinemayı, içindeki Fatma’yı özgürce anlatabildiği için seviyordu.

Yakından tanımış olanlar bilir, her türlü haksızlığa isyan eden Fatma Girik, bütün insanların mutlu olmasını isterdi. Bütün filmlerinde, canlandırdığı karakterlerin hayatla mücadelelerinde karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek için çırpınmalarını bir başka boyuta geçerek, bütün benliği ile konsantre olarak anlatırdı. Seyircilere,hayatın zorluklarıyla, adaletsizliklerle mücadele ederken yılmamaları gerektiğini öğütlemek isterdi. İşte Fatma Girik’i sinemamızın dört yapraklı yoncasının yapraklarından biri yapan başarısı, onun  onun sinemayı kendini, özlemlerini aracı olarak kullanmak istemesi ve bunu başarmasıdır.

“İçimdeki yangıları yazamıyorum, kağıda dökemiyorum, ama beyaz perdeye aksettirebilmek için elimden geleni yapıyorum” derdi.

180’i aşkın film çevirmek büyük bir özveri gerektirir. İnsanüstü bir çaba gerektirir. Bizde diğer sanatçılar gibi, sahne ve sinema sanatçılarının emeklerinin maddi karşılıklarını alamadıkları bir gerçektir. Yani, Fatma Girik’in sinema aşkı, “paraya düşkünlük” olarak tanımlamazdı. Fatma Girik’in beyaz perdede canlandıracağı karakterin gerçeğe yakın anlatılması için göze aşamayacağı fedakarlık yoktu. Fatma Girik’in sinema aşkını, tutkusunu anlatabilmek için, “Rejisör, sahnenin gerçekçi olabilmesi için parmağını kesmen gerekiyor derse, Fatma hiç düşünmeden satırını parmağına vurur” denilir.

Metin Erksan Fatma Girik’e, “Kadın Hamlet’i oynayabilmen için saçlarını kestirmen gerekiyor”dediğinde,  hiç düşünmeden, “Kökü nasıl olsa bende “ diyerek, hiç tereddüt etmeden kazıtıvermişti o güzelim saçlarını.

Metin Erksan, Kadın Hamlet’in (1976) çekim öncesinde yaptığı bir açıklamada, seyircilerin artık farklı şeyler görmek istediğini ve çekeceği yeni filmin bu isteği fazlasıyla karşılayıp olay yaratacağına inandığını söylüyordu. “Kadın Hamlet” olay yaratmadı ve beklendiği ölçüde iş de yapmadı, ama Fatma Girik’in sergilediği oyun, filmin içerdiği ilginç anlatımlar ve yarattığı atmosfer, “Kadın Hamlet”i Türk Sineması’nın klasikleri arasına sokuverdi.

“ARKAMDAN KÖTÜ KONUŞMASINLAR, BANA YETER

Fatma Girik duygusal bir insandı. Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında, ordumuz Kıbrıs’ın kuzey bölgesinde kontrolü henüz tam olarak sağlamadığı günlerde, askerlerimize ve Kıbrıs Türklerine moral verebilmek için ilgili makamları zorlamış ve güç koşullara rağmen Kıbrıs’a gitmişti. O günler ilişkin heyecanını gururla anlatırdı.

Bizde biri olarak yaşadı ve bizden biri olarak hayata veda etti. Hayat felsefesini şöyle özetliyordu:

“Öldüğümde kimse arkamdan kötü konuşmasın, bu bana yeter. Kimsenin canını yakmadım,  kimseye kötülük yapmadım, kul hakkı yemedim, kimseyi hor görmedim, kişımarıklık ya da güç gösterisi yapmadım.

En önem verdiğim şey bu.. İyi insan olmak dünyadaki herşeyden daha zordur.

Sanatımın hakkını verdim; halkın sanatçısı oldum.”

Fatma Girik böyle demişti, ama böyle mi yaşamıştı? İşte, ayrıntılarını ilk defa duyacağınız arşiv notlarımdan ikisi..

BELEDİYE BAŞKANI FATMA GİRİK İŞHANINI NEDEN İPOTEK ETTİ?

Fatma Girik, bir kadın olarak, bir sanatçı olarak sergilediği duruşla milletin güvenini o kadar kazanmıştı ki, belediye başkanlığı için adaylığını koyduğu Şişli gibi bir semtte, uzun siyasi deneyimi olan rakiplerini geride bırakarak, seçimleri, ezici bir çoğunlukla kazanmıştı.

Merkezi yönetimle yerel yönetim farklı partilerde olduğundan, hükümet, Şişli Belediyesi’ne yeteri kadar maddi yardım sağlamıyordu. Fatma Girik de, yerel kaynaklardan elde ettiği gelirle, çalışanların maaşlarını ödemeye ve bir önceki belediyenin bıraktığı borçlarını kapatmaya çalışıyordu.

Ankara’nın, maddi yardım isteklerine bu kadar duyarsız kalabileceğine ihtimal vermemişti. Bazı aylarda çalışanların maaşlarını ödemekte bile zorlanıyordu. Bu konuda yaşadığı ve hiçbir zaman unutamadığı bir anısını, 2007 yılında, Bursa Film Festivali dolasıyla gittiği Bursa’da, özel bir sohbette anlatırken, o günlerde yaşadığı çaresizliği ve hüznü, o maviş gözlerinden süzülen yaşlarla şöyle anlatmıştı:

“Bayram geldi çattı. Kasada maaşları ödeyecek kadar para yok. Çalışanların aileleriyle birlikte hüzün bir bayram yaşamalarına asla razı olamazdım, tek çarem banklardan kredi almaktı. Başvurduğum bazı bankalar Şişli Belediyesi’nin kefilliğini yeterli bulmuyor, verecekleri krediyi geri alamadıkları takdirde, kolayca satabilecekleri değerde bir gayrimenkul ipoteği istiyorlardı.

Bayram gelmişti. Pek fazla düşünecek zamanım da yoktu. Hiç tereddüt etmeden yıllarca biriktirdiğim kazancımla aldığım işhanımı ipotek ederek krediyi aldım ve bayram öncesi bütün çalışanların maaşlarını ödedim; ben de bayramı huzur içinde geçirdim.

İnanır mısınız, merkezi yönetim,çalışanların maaşlarını ödeyebilmek için aldığım bu krediyi biran önce ödeyebilmem için yardımcı olmadı. İşhanımın ipoteği belediye başkanlığını bıraktıktan yıllar sonra kaldırıldı.”

Hatırlayanlarınız olacaktır; Yeşilçam emekçilerine sosyal güvence kazandırabilmek amacıyla Ankara’ya düzenlenen yürüyenlerin başında Fatma Girik vardı.

Fatma Girik’e, “Erkek Fatma” diyenler ne kadar haklılar, değil mi?

“FATOŞ’LA BAŞBAŞA”

Fatma Girik, sinemacılığın yanı sıra, kendisine duyulan sevgiden güç alarak Gazetecilik ve televizyonculuk da yaptı.

60’lı yıllarda, Büyük Gazete ve Son Baskı gazetesinin yanı sıra İzmir’de yayınlanan bölgesel Yeni Asır gazetesine de magazin sayfaları hazırlıyordum. Gazete yönetimi okuyucu sayısını artırabilmek amacıyla, sinemadan ünlü bir ismin gazetede yazmasını, daha doğrusu okuyucuların mektuplarına yanıtlar vermesini, dertlerine çözümler önermesini istiyordu.

Hem ünlü, hem eli kalem tutan, okuyucuların sorularını yanıtlayabileceksevilen, güvenilir bir isim kim olabilir araştırması yaparken, aklımıza gelen ilk gelen isimlerden biri de Fatma Girik’ti. Teklifi götürdüğümüzde, “Memnuniyetle yazmak isterim, ama biliyorsunuz sürekli çalışıyorum. Benim onca mektubu okuyacak ve yanıtlayacak zamanım yok” dedi.

Gazete yönetimi, televizyon programlarının gördüğü ilgiden dolayı Fatma Girik konusunda ısrarcı olunca, bir ara formül bulduk, ama Fatma Girik’i ikna edebilecek miydik?

Mektupları okuma ve yanıtlama işini biz üstlenecektik, ama bu işi “FATOŞ’LA BAŞBAŞA” başlığı altında yapacaktık. Pek fazla düşünmeden kabul etti ve koşullarını sıraladı:

 “Mektupların çoğunda, ‘nasıl artist olurum, sizinle tanışabilir miyim, maddi yardıma ihtiyacı var, karşılayabilir misiniz?’ gibi sorular sorulacaktır. Nasıl artist olurum diyenlere kesinlikle konservatuarın yolu gösterilecek, tanışmak isteyenlere, ‘gala için ilinize geldiğimde mümkün olabilir’ denilecek, maddi yadım isteyenlere de, ‘Bu konuda o kadar çok istek var ki, bunları karşılamaya servetim yetmez’ denilerek, her mektup sahibini gönlü alınacak. Size güveniyorum, ama hiç kimseyi incitmek istemiyorum; yayınlanacak yanıtları okumadan onay vermem mümkün değil. Ciddi bir yardım isteği olursa, mutlaka haberim olsun.”

Memnuniyetle kabul ettik. Ayrılmadan önce, “Size güveniyorum, ama bir önemli ricam var” dedi, “Bu sır birimizden bir hayattan veda edene kadar aramızda kalacak.”

Okuyucu mektupları Fatma Girik’in çizdiği çerçeve dahilinde yanıtlandı. Sorulara verilen yanıtların yayınlanmadan önce kendisine okunması koşuluyla izin aldığımız için, kendisini dedektif gibi izliyor, ya telefonla ya da motosikletli arkadaş aracılığı ile kendisiyle iletişim halinde bulunuyorduk.Yeni Asır’daki magazin sayfamızda “FATOŞ’LA BAŞBAŞA” köşesi her zaman Fatma Girik’in radarında oldu. Bu arada bazı yaralar sarıldı. Ve ben rahmetliye verdiğim sözü tuttum ve bu sırrı, bugüne kadar kimseye fısıldamadım.

Fatoş’umuzu rahmet, saygı ve özlemle anıyorum. Mekanı Cennet olsun.