Ada Masalı’nın sevilen karakteri “Sadık” çok kısa bir zaman içerisinde dizinin en çok sevilen karakterlerinden biri oldun. Önce seni tanımak isterim. Oyunculuğa doğru açılan o yoldan nasıl içeri girdin?

Benim oyunculuk serüvenim ilkokulda başladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde devam ettim. Kadroya girdikten sonra oyunculuğu mutfağında öğrenmeye başladım. İlk profesyonel anlamda sahneye çıkışım böyle oldu. Ada Masalı dizisine gelene kadar ödenekli ve ödeneksiz tiyatrolarda çalıştım. Sadık karakterinin bu kadar sevileceğini hiç tahmin etmiyordum.

Sadık’ın bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsun?

Sadık herkesten biri. Topluma baktığımızda şuan kimse sadece tek bir işte çalışmıyor. Hayatta kalabilmek için herkes farklı iş kollarında çalışmaya başladı. Sadık’a bir bakıyoruz Turist Rehberliği yapıyor, magnet satıyor, şimdi taksicilik yapıyor. Kim bilir ilerleyen bölümlerde neler yapar. Sadık yolda yürürken gördüğümüz herhangi biri. Benim Ankara’da sevdiğim bir abim var. Aynı zamanda hem tiyatrocu hem barmen hem gecekonur da kitap satıyor. Bence Sadık da işte o.

Yaz dizileri arasında en çok beğenilen ikili Haziran ve Poyraz ikilisi… Sen dışarıdan bir seyirci olarak baktığında neden Ada Masalı’nı izlemeliyiz?

Genelde projelerin çoğu birbirine benziyor. Romantik komedi dizileri de hep plazada işleniyor, ama burada bir Ada hikayesi anlatıyoruz. Çekimler sığacık da yapılıyor. Sığacık bir ada değil, ama bir ada konseptinde güzel, renkli her tipten insan var. İstanbul’dan Sığacık’a izleyiciler geliyor. Sırf dizide çekilen yeri görebilmek için yaklaşık 70 Km yere gelmiş. Artık İstanbul’da, dört yanı plaza olan yerleri görmekten sıkıldı.

Nasıl bir ekiple çalışıyorsun?

Bizim ekibimiz çok genç, çok dinamik. En güzel yanı, gerçekten bütün karakterler kendileri. Bu ekibin bir parçası olmaktan çok mutluyum. İnanılmaz keyif alıyorum.

En çok kimi seviyorsun?

Hepsini seviyorum, ama İdil karakterini oynayan Beril Pozam ve tabi ki Görkem karakterine hayat veren Bülent Çolak’ın yeri ben de çok ayrı.

Şehir dışında çalışmak zor mu?

Bazı zorluklar çekiyorum. Aradığın her şeyi bulamıyorsun, tam bir survivor hayatı yaşıyorsun. Her yer böcek, akrep ve inanılmaz sinek var. Diğer bir ucundan bakarsanız çok güzel bir şehir, tatilimizi yapıyoruz.

Uzun yıllar tiyatro yaptıktan sonra şimdi ekrandasın. Tiyatro sahnesinde olmak mı daha keyifli yoksa dizi çekmek mi?

Tiyatro sahnesinin yeri bambaşka, ama ekonomik koşullara baktığımızda dizi çekmek... Ben ödenekli bir tiyatrodayım, ama şu anki ekonomik şartlarımızda bir dizi çekiyor olmak çok önemli. Tiyatro ve dizi çekimleri arasındaki zorluğu sorsan, kesinlikle dizi derim, çünkü çekimleri çok zor. Saatlerce güneşin altındayız, yoğun bir tempo, bölümü yetiştirmek zorundayız. Bölüm yetiştikten sonra revizeler geliyor, süre kısa olduğunda ek sahneler çekiyoruz. Tiyatroda her şey bellidir. Bir ayda 35 provası var ve sahnedesiniz. İkisinin disiplini de bambaşka... Tiyatro kökenli olduğum için zorlanmıyorum.

Bütün oyuncuların klişe ama hayatını etkileyen şey, sahneye çıktığı ilk an… Sen de sahneye ilk çıktığında sahne tozu yutanlardan mısın?

Sahneye ilk çıktığımda sağ kolum kasıldı. Felç geçirdiğimi hissettim. Zaten repliğimi de söyleyemedim. Bir anda track geldi. O an doğaçlama takıldılar hemen ben kulise gittim (gülerek). Çok iyi oynadığım oyunda bile yanlış yapacağım korkusunu hep içimde taşırım.

Nasıl bir çocukluk geçirdin? Çok hayal kurar mıydın?

Aşırı hayal kurardım. Ben çocukken FBI Ajanı olmak istiyordum. İnanılmaz hayallerim vardı. Bilgisayarla tanıştıktan sonra oyun şirketi kurma hayallerim oldu. Bir ara gözlükçü olmak bile istedim (gülerek).

Ailen oyuncu olmak istediğini söylediğinde sana destek oldu mu?

Annem oyuncu olmamı çok istedi. Benim boyum 1.95 annemin boyu 1.55’tir. O benim Hafize Anam. Biz ikimiz el ele dolaşır tiyatroları gezerdik. Babam köstek olmaya çalıştı, ama beceremedi. Mijdat Gezen Sanat Merkezi’ne kayıt olacağımız zaman, babam yolda arayıp “Geri dönün, ne yapacak ki? Üniversite okusun, gelsin benim işimde çalışsın” diyerek bizi yolumdan döndürmeye çalıştı. Onunla tartışmalarımız oldu, ama hepsi geride kaldı. Oyuncu olma yolculuğumda annemin hakkını ödeyemem.

Bugüne kadar çeşit çeşit bazı rollerde yer aldın. Sence hayatının rolüne denk geldin mi?

Daha gelmedim.

Nasıl bir karakter, nasıl bir proje “Bu benim hayatımın rolü” dedirtir?

Nedense bana hep komedi rolü yükleniyor, kilolu olmayı komediyle bağdaştırıyor herkes, ama tıpkı "bu adam yakışıklı bundan jön olur", "bu oyuncunun takipçisi fazla" kalıpları gibi gerçeği yansıtmıyor inanın. Kilolular da dram oynayabilir kilolulardan başrol oyuncusu da olabilir. Keşke kırabilsek kalıplarımızı. Sorunuza gelecek olursak; mesleğimde beni geliştirecek, daha da ileri taşıyacak her rol benim hayatımın rolü olacaktır zaten.

Yaftalandığını mı düşünüyorsun?

Kilo açısından evet. Her şey muhteşem bir fiziğe sahip olma meselesi değil. Nuri Bilge Ceylan ya da bir Emin Alper filmine baktığımızda gördüğümüz insanlar sıradan insanlar, sıradan hayatlar, çünkü hayatın kendisi sıradan. Kilolu insanlar da hepimizin hayatının içinde, her yerindeler.

Bu algı kırılabilir mi?

Kırılabilir, çok doğru bir rol, doğru bir oyuncuya giderse kartlar yeniden dizilir.

Dizide olduğun gibi gerçekte de bu eğlendiren biri misin yoksa sen de bazı oyuncular gibi tam tersi zor eğlenen birisi misin?

İnsanları çok eğlendiririm. Aynı zamanda kendim de çok eğlenirim. Herkese “Ağlamak yok, hep gülelim, eğlenelim”. Yalnız kaldığımızda illa bir şeylere üzülüyoruz, bari arkadaş ortamında eğlenelim. Benim “Arkadaşlarımı nasıl güldürebilirim” çabam yoktur.

Önümüzdeki günlerde Ada Masalı dışında başka projelerin, başka sürprizlerin var mı?

Konya Şehir Tiyatro’sundayım. Aksatmadan oyunlarıma devam edeceğim.

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Bu seninle ilk röportajımız, 5 yıl sonra bu röportaja dönüp baktığında kendine bırakacağın bir not düşsen, hangi kelimeler eşlik eder?

Kesinlikle “Ah be Fatih, daha söylemediğin birçok şey var” derdim.

Ada Masalı’nın sevilen karakteri “Sadık” çok kısa bir zaman içerisinde dizinin en çok sevilen karakterlerinden biri oldun. Önce seni tanımak isterim. Oyunculuğa doğru açılan o yoldan nasıl içeri girdin? Benim oyunculuk serüvenim ilkokulda başladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde devam ettim. Kadroya girdikten sonra oyunculuğu mutfağında öğrenmeye başladım. İlk profesyonel anlamda sahneye çıkışım böyle oldu. Ada Masalı dizisine gelene kadar ödenekli ve ödeneksiz tiyatrolarda çalıştım. Sadık karakterinin bu kadar sevileceğini hiç tahmin etmiyordum. Sadık’ın bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsun? Sadık herkesten biri. Topluma baktığımızda şuan kimse sadece tek bir işte çalışmıyor. Hayatta kalabilmek için herkes farklı iş kollarında çalışmaya başladı. Sadık’a bir bakıyoruz Turist Rehberliği yapıyor, magnet satıyor, şimdi taksicilik yapıyor. Kim bilir ilerleyen bölümlerde neler yapar. Sadık yolda yürürken gördüğümüz herhangi biri. Benim Ankara’da sevdiğim bir abim var. Aynı zamanda hem tiyatrocu hem barmen hem gecekonur da kitap satıyor. Bence Sadık da işte o. Yaz dizileri arasında en çok beğenilen ikili Haziran ve Poyraz ikilisi… Sen dışarıdan bir seyirci olarak baktığında neden Ada Masalı’nı izlemeliyiz? Genelde projelerin çoğu birbirine benziyor. Romantik komedi dizileri de hep plazada işleniyor, ama burada bir Ada hikayesi anlatıyoruz. Çekimler sığacık da yapılıyor. Sığacık bir ada değil, ama bir ada konseptinde güzel, renkli her tipten insan var. İstanbul’dan Sığacık’a izleyiciler geliyor. Sırf dizide çekilen yeri görebilmek için yaklaşık 70 Km yere gelmiş. Artık İstanbul’da, dört yanı plaza olan yerleri görmekten sıkıldı. Nasıl bir ekiple çalışıyorsun? Bizim ekibimiz çok genç, çok dinamik. En güzel yanı, gerçekten bütün karakterler kendileri. Bu ekibin bir parçası olmaktan çok mutluyum. İnanılmaz keyif alıyorum. En çok kimi seviyorsun? Hepsini seviyorum, ama İdil karakterini oynayan Beril Pozam ve tabi ki Görkem karakterine hayat veren Bülent Çolak’ın yeri ben de çok ayrı. Şehir dışında çalışmak zor mu? Bazı zorluklar çekiyorum. Aradığın her şeyi bulamıyorsun, tam bir survivor hayatı yaşıyorsun. Her yer böcek, akrep ve inanılmaz sinek var. Diğer bir ucundan bakarsanız çok güzel bir şehir, tatilimizi yapıyoruz. Uzun yıllar tiyatro yaptıktan sonra şimdi ekrandasın. Tiyatro sahnesinde olmak mı daha keyifli yoksa dizi çekmek mi? Tiyatro sahnesinin yeri bambaşka, ama ekonomik koşullara baktığımızda dizi çekmek... Ben ödenekli bir tiyatrodayım, ama şu anki ekonomik şartlarımızda bir dizi çekiyor olmak çok önemli. Tiyatro ve dizi çekimleri arasındaki zorluğu sorsan, kesinlikle dizi derim, çünkü çekimleri çok zor. Saatlerce güneşin altındayız, yoğun bir tempo, bölümü yetiştirmek zorundayız. Bölüm yetiştikten sonra revizeler geliyor, süre kısa olduğunda ek sahneler çekiyoruz. Tiyatroda her şey bellidir. Bir ayda 35 provası var ve sahnedesiniz. İkisinin disiplini de bambaşka... Tiyatro kökenli olduğum için zorlanmıyorum. Bütün oyuncuların klişe ama hayatını etkileyen şey, sahneye çıktığı ilk an… Sen de sahneye ilk çıktığında sahne tozu yutanlardan mısın? Sahneye ilk çıktığımda sağ kolum kasıldı. Felç geçirdiğimi hissettim. Zaten repliğimi de söyleyemedim. Bir anda track geldi. O an doğaçlama takıldılar hemen ben kulise gittim (gülerek). Çok iyi oynadığım oyunda bile yanlış yapacağım korkusunu hep içimde taşırım. Nasıl bir çocukluk geçirdin? Çok hayal kurar mıydın? Aşırı hayal kurardım. Ben çocukken FBI Ajanı olmak istiyordum. İnanılmaz hayallerim vardı. Bilgisayarla tanıştıktan sonra oyun şirketi kurma hayallerim oldu. Bir ara gözlükçü olmak bile istedim (gülerek). Ailen oyuncu olmak istediğini söylediğinde sana destek oldu mu? Annem oyuncu olmamı çok istedi. Benim boyum 1.95 annemin boyu 1.55’tir. O benim Hafize Anam. Biz ikimiz el ele dolaşır tiyatroları gezerdik. Babam köstek olmaya çalıştı, ama beceremedi. Mijdat Gezen Sanat Merkezi’ne kayıt olacağımız zaman, babam yolda arayıp “Geri dönün, ne yapacak ki? Üniversite okusun, gelsin benim işimde çalışsın” diyerek bizi yolumdan döndürmeye çalıştı. Onunla tartışmalarımız oldu, ama hepsi geride kaldı. Oyuncu olma yolculuğumda annemin hakkını ödeyemem. Bugüne kadar çeşit çeşit bazı rollerde yer aldın. Sence hayatının rolüne denk geldin mi? Daha gelmedim. Nasıl bir karakter, nasıl bir proje “Bu benim hayatımın rolü” dedirtir? Nedense bana hep komedi rolü yükleniyor, kilolu olmayı komediyle bağdaştırıyor herkes, ama tıpkı "bu adam yakışıklı bundan jön olur" "bu oyuncunun takipçisi fazla" kalıpları gibi gerçeği yansıtmıyor inanın. Kilolular da dram oynayabilir kilolulardan başrol oyuncusu da olabilir. Keşke kırabilsek kalıplarımızı. Sorunuza gelecek olursak; mesleğimde beni geliştirecek, daha da ileri taşıyacak her rol benim hayatımın rolü olacaktır zaten. Yaftalandığını mı düşünüyorsun? Kilo açısından evet. Her şey muhteşem bir fiziğe sahip olma meselesi değil. Nuri Bilge Ceylan ya da bir Emin Alper filmine baktığımızda gördüğümüz insanlar sıradan insanlar, sıradan hayatlar, çünkü hayatın kendisi sıradan. Kilolu insanlar da hepimizin hayatının içinde, her yerindeler. Bu algı kırılabilir mi? Kırılabilir, çok doğru bir rol, doğru bir oyuncuya giderse kartlar yeniden dizilir. Dizide olduğun gibi gerçekte de bu eğlendiren biri misin yoksa sen de bazı oyuncular gibi tam tersi zor eğlenen birisi misin? İnsanları çok eğlendiririm. Aynı zamanda kendim de çok eğlenirim. Herkese “Ağlamak yok, hep gülelim, eğlenelim”. Yalnız kaldığımızda illa bir şeylere üzülüyoruz, bari arkadaş ortamında eğlenelim. Benim “Arkadaşlarımı nasıl güldürebilirim” çabam yoktur. Önümüzdeki günlerde Ada Masalı dışında başka projelerin, başka sürprizlerin var mı? Konya Şehir Tiyatro’sundayım. Aksatmadan oyunlarıma devam edeceğim. Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Bu seninle ilk röportajımız, 5 yıl sonra bu röportaja dönüp baktığında kendine bırakacağın bir not düşsen, hangi kelimeler eşlik eder? Kesinlikle “Ah be Fatih, daha söylemediğin birçok şey var” derdim.