Mihmenderân-i Peygamberî, Ebâ Eyyüp’el-Ensârî, Halid bin Zeyd Hazret’lerinin adına kurulmuş, Kutlu Ölüm Kenti Eyüp!... Hicret-i Nebeviyye’de, kutlu misâfiri herkes kendi evinde misâfir etmek için can atarken, Allah’ın Resûlü’nün kusvası, (bindiği devesi) doğruca gidip onun evinin önüne çöktü. İ’tirazsız, herkes, ilâhî bir sâik ile bu şerefin Hazret-i Eyyüb’e ait olduğunu teslim etti. 90’lı yaşlarına merdiven dayadığında, Hazret-i Muaviye’nin Emâreti sırasında, Medine’den, Konstantiniyye’ye kadar gelip, Konstantiniyye’yi fetih maksadıyla kuşatan, en az dört bin kişilik ordunun içinde bir neferdi. O zamanlar gür, yüksek ağaçlarla kaplı ormanlık bir alan olan Balat ve Ayvansaray yakınlarında, karasurlarının pek yakınında şehid düştü. Naaş’ının, mümkün olduğunca sur’ların dibine defnedilmesini vasiyet etti. Fatih Sultan Mehmed Hân tarafından İstanbul’un fethinden sonra, İstanbul’un manevî fâtih’lerinden, Molla Akşemseddin Hazretlerinin, Makber-i Şerifini, keşfen bulmasını ta’kiben, Kabr-i Şerif’leri yeniden tanzim edilmiş, yanına da hemen bir cami inşa edilmişti. İlk inşa edilen cami elbetteki bugünkü cami değildir, Fatih’ten sonra gelen bütün Osmanlı Pâdişah’ları Eyüp Camiî’ne ve Hazret-i Eyyüb’ün türbesine ihtimam göstermişler, zaman zaman yeniden ihyâ, zaman zaman restore edilerek, günümüzdeki mükemmel duruma getirilmiştir. Eyüp semti, İstanbul’da, sur dışındaki ilk yerleşim bölgelerinden birisidir. Haliç, kuzey karasurları, Topçular, Rami yükseltilerinin arasında bir vâdi görünümündeki Eyüp, zâten fazla nüfusun yerleşmesine uygun bir yer değildi. Eyüp Camiî’nin etrafında kümelenen ticarethaneler ve arka sokaklarda az sayıda konut... Eyüp, Osmanlı Pâdişah’larının, bir nev’i, Pâdişahlık yemini gibi, kılıç kuşandıkları yerdi. Taht’a çıkan her Osmanlı Pâdişah’ı, istisnasız, büyük bir Alay’la buraya gelir, Hazret-i Eyyüb’ün manevî huzurunda, Sadrazam, Şeyhu’l-İslam, devlet ricâli, askerî rical, yabancı misyon şef’lerinin iştirâk ettiği büyük bir merasimle kılıç kuşanırlardı. Kılıç Kuşanma Alayı Hazret-i Eyyüb’ün manevî huzuruna yaklaştığında, sükûnete bürünür, seyisler bile kırbaçlarını şakırdatmaz, koşum atları kendi hallerine bırakılır, etrafta duyulan tek ses, at’ların ayaklarının sesi ve araba tekerlerinin kıcırtısıydı. Peygamber’i evinde misâfir etme şerefine mazhar, büyük sahabî’nin ayak ucunda, manevî huzurunda yatmak, defnolunmak, üzere, ba’zı Pâdişah’lar, vezirler, Paşa’lar, Şeyhu’l-İslâm’lar, müderrisler, müfessirler, ilim adamları vasiyet’leri gereği, Hazret-i Eyüb’ün civarına defnedilmişlerdir. Bu bakımdan Eyüp, toprağın üstündekiler’den çok toprağın altındakilerle zikredilen, bir ölüm şehri haline gelmiştir. Büyük Şâir, Yahya Kemâl Bey, “Eyüp bir ölüm şehridir,” der. Sultanu’ş-Şuarâ, Merhûm Necip Fazıl Kısakürek, Canım İstanbul adlı şiirinde: Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk yedi sesten sayısız belirişler, Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar uçan eteklerden sorumlu, Her şafak Hisar’da oklar çıkar yayından Hâlâ çığlıklar gelir Topkapı Sarayı’ndan Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyâr, Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Gecesi sümbül kokan Türkçesi bülbül kokan İstanbul!, İstanbul.... diye tavsîf ettiği İstanbul’a, Eyüp Sultan’a defnedilmesini vasiyet etmiş, vasiyeti gereği Eyüp Sultan Tepesi’ne defnedilmiştir. Vasiyeti üzerine, Hazret-i Eyüp civarına defnedilenler’den ba’zıları, Sultan Mehmed Reşad, Hanedân mensupları, Mareşal Fevzi Çakmak, büyük âlimlerimizden, Deliormanlı Ahmed Davudoğlu.... 1960’lı yılların başlarında, Eyüp İlçesi’nin hinderlandı sayılan Taşlıtarla, Küçükköy, Alibeyköy gibi yerleşim yerlerinde çok yoğun bir gecekondulaşma yaşandı. Ekserisi, Hazine’ye veya Vakıflara ait arazî, maalesef yağmalandı. Eyüp İslâmbey’de, Rumeli göçmenleri, Evlad-ı Fatihan’dan olanlar oturuyordu. Eyüp, İslâmbey’li genç bir adam, liseyi yeni bitirmiş, bıyıkları yeni yeni terlemiş, henüz askerliğini yapmamış, Zeytinburnu, Kazlıçeşme’de müesses, en az üçbin kişinin çalıştığı bir fabrikada müdürlük yapıyor. Devrin Fatih Vâiz’lerinden Mehmed Arıkan ile tanışıyor, ünsiyet kuruyor, Arıkan’ın, Eyüp’teki, Fatih Camiî’ndeki, Sümbülefendi Camiî’ndeki va’az’larını hiç kaçırmıyor, ta’kip ediyor. Çalıştığı fabrikaya yakınlığı ve Mehmed Arıkan ile ünsiyeti dolaysiyle, Taş Camiî Kur’ân Kursu’na gidip-gelmeye başlıyor. “Zeytinburnu Kur’ân Kursu Binası Yaptırma ve Yaşatma Derneği”ne üye oluyor, kısa zaman sonra murakıplığa getiriliyor. Yolun başında, genç-toy, istikbâl vaad ediyor. Hani derler ya “jön gibi”... Sarışın, mâvi gözlü, mevzûn bir endam, yakışıklı mı yakışıklı, nefs-i emmâre yolunda kendisi için açılmayacak kapı yoktu. Fakat, o ruh-i melekî yolunda kalmayı, bu yolda ilerlemeyi yeğledi. Daha sonraları kurulan, Kur’ân Kursları Dernekleri Federasyonunda, yeni yeni kurulan şirket’lerin ve vakıflarının idaresinde önemli vazifeler aldı. Bu genç adam, şimdiler’de orta yaşın, hattâ biraz ilerlemiş bir orta yaşın sefasını sürmekte olan, Adnan Büyüksoy’dur. Diğer hizmetlerinin yanında, aile ocağı, doğup-büyüdüğü yer Eyüp’te, bir Kur’ân Kursu, tecdid hareketi merkezi açmak için yıllarca uğraş verdi. Nasip olmadı, civar’da, Nurtepe ve başka tepeler’de büyük kurs’lar, yurt’lar açıldı ve fakat Eyüp merkezinde açılamamıştı. Memnûniyetle ve büyük bir beşâretle öğreniyorum ki, Eyüp’te, Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sokak No: 6 Akarçeşme’de kâin, toplam 570 m2 arsa üzerinde birisi 65 m2, diğeri 52 m2 ikişer katlı iki bloktan oluşan bir kız yurdu, 2009 yılında açılmıştır. Girişi, Arpacı Hayrettin Sokağından, ön cephesi sokağa bakan blokların arkasında yemyeşil, etrafı yüksek duvarlarla ihatalı, Eyüp’e göre geniş sayılan bir bahçesi var. Sâkin mi, sâkin, “Hafız’ın Kabri” kadar asûde bu bahçe, Kutlu Ölüm Şehri Eyüp’ün sanki küçük bir maketi... Bahçe’nin ucunda, gerektiğinde misafirler için de açılan şirin mi, şirin bir mescid var.. Bu yurtta kalan kızlarımızın tamamı, Eyüp İmam-Hatip Lisesi’ne devam ediyorlar. Yarınların anneleri bu kızlarımız, İmam-Hatip Lisesini büyük başarı ile bitirdikten sonra, İlâhiyat Fakülte’lerine veya yeni kurulan, Vakıf Üniversitelerinin, İslâmî Bilimler Fakülte’lerine devam edecekler, İnşâ Allah! Yarınların, Kur’ân Kursu Muallime’leri, vâize’leri, müftü yardımcıları olacaklardır. Eyüp Eğitim ve Kültüre Hizmet Derneği’nin katkıları, halkımızın yardımları ile devam ettirilen yurt, küçük, lüks bir butik otel konforunda kızlarımıza hizmet veriyor. Yurdun kapasitesi şimdilik 15 kişidir, maalesef taleplere cevap verilememektedir. Dernek mensupları, bu şirin mi şirin yurdun yanında, karşısında bina, binalar aramakta olduklarını, halkımızın yardımlarıyla bu binalar satın alınarak kapasitenin, kaliteden ta’viz verilmeksizin arttırılacağını kaydettiler. Gerçekten şipşirin, berzah sakinliğinde asûde, bu yurdun görülmesi ve burada bir nefes alınması lazımdır. Eyüp’e kadar gitmişken, bu mütevâzî yurdu ziyâret etmek, imkân’lar ölçüsünde yardım etmek isteyenler için, yurdun adresini ve telefon numarasını aşağıya alıyorum... Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No: 6 Akarçeşme/Eyüp/İstanbul Tel: 0212/544 72 72