Enerji hatlarının ve özelikle de küresel ekonominin yeni kaptanını belirleyecek olan Yeni İpekyolu’nun gündeme gelmesi sonrasında Kafkasya geçidinin önemi daha çok artmıştır.

Jeostratejik konumumuz dolayısıyla bugün, siyasi ve ekonomik konularda,  Azerbaycanlı kardeşlerimizle daha da ortak bir kaderi paylaşır duruma geldik. “İki devlet bir millet” olarak, Dağlık Karabağ’daki gelişmeleri yakından izlemekteyiz. O nedenle, “Ermenistan, Laçin Koridoru üzerinden, büyük bir olasılıkla, rövanş niyetiyle Dağlık Karabağ’a silah yığıyor” haberleri bizi tedirgin etmektedir. Çünkü, Ermenistan’ın Tovuz saldırısından bu yana yaşanan gelişmelerin saman alevi gelip geçmesini beklemiyoruz. 

Küresel aktörler, kontrol altına almak ya da kontrol altında tutmak istedikleri bölgelerin istikrara kavuşmasını istemezler. Küresel aktörlerin etkili bir şekilde kullandıkları silahlardan birisi de kaostur. Ne demişler: “Kurt, kendini gizleyebildiği için, dumanlı havayı sever.” Karabağ’daki gelişmeleri dikkatle izlemekteyiz. 

Hocalı Katliamı'nın yıldönümü’nde Ermenistan, darbe girişimi haberleriyle karışıverdi. Dağlık Karabağ zaferi sonrası toparlanmayan Ermenistan'da, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve hükümetinin istifa etmesini istemişti. 

Paşinyan da, yaptığı açıklamada "Ülkede bir darbe girişimi söz konusu" diyerek taraftarlarını sokağa çağırmıştı. 

Rusya, itidal çağrısı yaptı. ABD'nin Ermenistan Büyükelçiliği, "Ermenistan'da devam eden olayları derin rahatsızlıkla izliyoruz, tarafları sakinliğe çağırıyoruz" açıklamasıyla yetindi. AB, "Tüm aktörler sakin olmalı, gerilimi tırmandıran eylemlerden kaçınmalı, demokratik ilkeler ve süreçlere saygı göstermelidir" dedi. Dağlık Karabağ’a kaçak madencilik yapan Macron’un da sesi çıkmadı..

Kremlin'den yapılan açıklamada "Gelişmeler endişe verici, anayasal çerçevede kalınmalı" deniliyordu, ama yorumcular, “Yenilgimizim nedeni Rusların İskender füzeleridir; patlamadılar” açıklaması nedeniyle Paşinyan’ın, Putin tarafından ikinci kez ordu üzerinden cezalandırıldığını söylüyordu. Hatırlayacaksınız, Rusya’dan habersiz olarak Dağlık Karabağ’a saldıran Ermeni ordusu Azerbaycan ordusu karşısında büyük bir hezimete uğrayınca, Putin’i arayan Paşinyan’ın yardım çağrıları yanıtsız kalmıştı. 

Ermenistan’da darbe girişimini değerlendiren Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev "Ermenistan'da buhran hüküm sürüyor, birbirlerine girdiler" demişti.

KARABAĞ ZAFERİ VE ATEŞKES ANLAŞMASI

Ermenistan’ın biryerlerden aldığı ilhamla başlattığı saldırılara karşılık harekete geçen Azerbaycan ordusu, Ermenilerin 29 yıldır işgal altında tuttukları Karabağ’daki 7 reyonun 5’nn 44 günde geri almış, tarihi Şuşa kentinin surlarına bayrağını Azerbaycan bayrağını asmıştı. 

Rusya’nın araya girmesiyle 9/10 Kasım gecesi, ateşkes anlaşması yapılmış, Azerbaycan ordusu yürüyüşünü durdurmuştu. Bu gelişmeler sürecinde Dağlık Karabağ’ın garantör devletlerinden ABD ile Fransa sessiz kalmayı tercih etmişlerdi. 

Dağlık Karabağ savaşına ilişkin yazılarımızda bu sessizliği, “fırtına öncesi sessizlik” olarak değerlendirmiştik. Çünkü, 44 günlük Dağlık Karabağ savaşı ve sonunda imzalanan ateşkes anlaşması aysbergin görünen yüzüydü; savaşın arka planında Kırım Savaşı’ndan (1853-56) bu yana devam eden bir paylaşım mücadelesi yaşanıyordu ve bu savaş, enerji hatlarının ve özellikle de Çin’in Yeni İpekyolu’nun gündeme gelmesiyle küresel boyutta bir çatışmaya dönüşmüştü. 

Özetle, Dağlık Karabağ savaşının 9/10 Kasım gecesi imzalanan ateşkes anlaşmasıyla noktalanması, küresel konjonktür gereği mümkün değildi. Çünkü, bölgesel aktörlerin de, küresel aktörlerin de, tarihin her döneminde tarihin akışına yön vermiş olan “Kafkasya Geçidi” konusunda birbirleriyle çelişen hedefleri vardı. Ermenistan, bu çekişmede bir araç olarak kullanılıyordu ve kullanılmaya devam edilecekti. 

Yazdığımız yazılarda Dağlık Karabağ’ın geleceği konuda kaygılı olduğumuzu ve kaygılarımızın nedenlerini anlatmıştık. Kafkasya coğrafyası, kurulmak istenen yeni dünya düzeninin en önemli konularından biri olan ve üç kıta ile 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden kurulacak kuşaklarla birbirine bağlamayı hedefleyen Yeni İpekyolu’nun en önemli geçit noktalarından birisidir. Kafkasya, küresel aktörler arasındaki enerji merkezli mücadelenin de kilit noktalarından biridir. Kafkasya’yı yanına alanın “küresel lider” olma şansı yüksektir. Yani, küresel çapta geçerli olacak bir liderlik sıfatının onayı Kafkasya coğrafyasından geçiyor.

Burada Türk Dünyası’nın yılmaz sesi, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva’nın kulaklarını çınlatalım; “Dağlık Karabağ’a çözüm gelmeden Avrasya’ya huzur gelmez” diyordu. Dağlık Karabağ’a ilişkin her gelişme, Paşayeva’nın, bu konuda yaptığı değerlendirmede ne kadar haklı olduğunu, bir kez daha doğrulamaktadır.

AGİT MİNSK GRUBU ÜYELERİ NEDEN SESSİZ?

AGİT Minsk Grubu, 192’de, Hocalı katliamıyla birlikte Ermeniler tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ sorununa barışçıl bir çözüm bulmak üzere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından kurulmuştu. 

24 Mart 1992 tarihinde Helsinki’de toplanan AGİT Konseyi, konsey başkanına,  Karabağ sorununun bir an önce görüşmeler yoluyla sonuçlandırılabilmesi amacıyla,  Minsk kentinde bir konferans toplantısı yapılmasını önermiş, fakat bu konferans bir türlü gerçekleşmemişti. 

6 Aralık 1994 tarihinde Budapeşte’de yapılan toplantıda, Minsk Süreci için eş başkanlık kurumlarının oluşturulmasına ve bu eş başkanların  ABD, Fransa ve Rusya olmasına, eş başkanlara ek olarak, AGİT Minsk Grubu’nda Belarus, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan’ın da bu kurulda yer almasına karar verilmişti. 

Bu eşbaşkanlar, sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan başta olmak üzere, tüm ilgili ülkelerle ve kurumlarla görüşmeler yapmak ve bu görüşmelerin sonuçlarını Minsk Grubu’na bildirmekler yükümlüydüler. Dağlık Karabağ’ın 29 yıl işgal altında kaldığı dönemde bu eşbaşkanlar, sorunun çözümlenmesi, işgalin sona erdirilmesi konusunda ne yaptılar? BM’nin, “Ermenistan Karabağ’da işgalcidir, Karabağ’ı boşaltmalıdır” şeklinde aldığı kararlarını hayata geçirecek bir adım attılar mı?

KÜRESEL AKTÖRLERİN BİR SİLAHI DA KAOSTUR

 Küresel aktörler, kontrol altına almak ya da kontrol altında tutmak istedikleri bölgelerin istikrara kavuşmasını istemezler. Küresel aktörlerin etkili bir şekilde kullandıkları silahlardan birisi de kaostur. Ne demişler: “Kurt, kendini gizleyebildiği için, dumanlı havayı sever.”

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine girmesine neden olan Kırım Savaşı (1853-56) yıllarında, bölgesel ve küresel aktörlerin, Kafkasya konusunda çok önem verdikleri hedefleri vardı. Enerji hatlarının ve özelikle de küresel ekonominin yeni kaptanını belirleyecek olan Yeni İpekyolu’nun gündeme gelmesi sonrasında Kafkasya geçidinin önemi daha çok artmıştır. 

DAĞLIK KARABAĞ EVRENSEL BİR SORUNDUR

“Kafkasya Düğümü” başlıklı yazımızda Ermenistan’da darbe girişimiyle başlayan olayların nerede duracağını kestirmenin zor olduğunu söylemiş ve şöyle demiştik: 

“Göreve geldiği günden beri Batı yanlısı bir politika izleyen Ermenistan Başbakanı Paşinyan, siyasi tabanını sokağa dökerek koltuğunu korumaya çalışıyor. Fakat, Dağlık Karabağ Savaşı’ndaki bozgunu Rus füzelerinin kalitesizliğine yükleyen Paşinyan’ın kendini aklama çabaları, Ermenistan’ı bir kaosa sürükleyebilir. Çünkü, Dağlık Karabağ savaşı öncesinde ve sonrasında Erivan’da yaşananlar, Ermenistan’ın iç sorunları değildir. 

Paşinyan’ın koltuğunu koruma çabalarının, yalnızca Ermenistan’ı değil, bütün Kafkasya’yı istikrarsızlığa sürükleme olasılığını asla gözardı etmemeliyiz. Çünkü, kendisi açısından bir beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nun en önemli geçitlerinden biri olan Kafkasya’nın kontrolü, ABD açısından hayati öneme sahip bir coğrafyaya dönüşmüştür. 

Kafkasya’da, Dağlık Karabağ’da yaşananlara ilgisiz kalmayan Rusya’nın da, Ermenistan’ı Batı yörüngesine kaydırma girişimlerine ilgisiz kalması düşünülemez. O nedenle, Erivan’daki gelişmelerin bir saman alevi gibi parlayıp sönmesi beklenemez.” 

Çok beklemek gerekmedi; Erivan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Genelkurmay Başkanlığı arasında muhtıra krizi devam ederken Azerbaycan hükümeti, "Ermenistan, 10 Kasım tarihli ateşkes anlaşmasını ihlal ederek, Laçin Koridoru üzerinden, Dağlık Karabağ bölgesine gizlice ve büyük bir olasılıkla rövanş niyetiyle asker yığmaya başladı" açıklamasını yaptı. 

Ermenistan’ın Laçin Koridoru üzerinden, gizlice, Dağlık Karabağ’a silah yığdığı haberi, kaygılanmamız gereken bir gelişmedir. Dağlık Karabağ savaşındaki yenilgiyi Ruslara yüklemeye çalışan Paşinyan, “Yenilmemizin nedeni Rusların İskender füzeleridir; patlamadılar” demişti. Bu eleştiri sonrasında Dağlık Karabağ’a taşınan silahların menşei nedir? Rusların kontrolünde olan Laçin Koridoru’ndan silah yüklü konvoylar nasıl geçebilmektedir? 

Kafkasya ve özellikle kardeş Azerbaycan her zaman ilgi alanımızda olmuştur. I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya geçidini kontrol altında tutabilmek için Sarıkamış destanını yazmak zorunda kaldık. Yine, Osmanlı İmparatorluğu’nun en zorlu günlerini yaşadığı I. Dünya Savaşı sırasında, Nuri Paşa komutasındaki İslam Kurtuluş Ordusu Azerbaycan’a, Bakü’ye koşmak durumunda kalmıştı. 

Jeostratejik konumumuz dolayısıyla bugün, siyasi ve ekonomik konularda,  Azerbaycanlı kardeşlerimizle daha da ortak bir kaderi paylaşır duruma geldik. “İki devlet bir millet” olarak, Dağlık Karabağ’daki gelişmeleri yakından izlemekteyiz. O nedenle, “Ermenistan, Laçin Koridoru üzerinden, büyük bir olasılıkla, rövanş niyetiyle Dağlık Karabağ’a silah yığıyor” haberi bizi tedirgin etmektedir. Çünkü, Ermenistan’ın Tovuz saldırısından bu yana yaşanan gelişmelerin saman alevi gelip geçmesini beklemiyoruz. Kaygıyla izliyoruz.