“Geleneksel Türk Süsleme Sanatları gönül işi, aşk işi. Bu sanatlarda her şeyin başında aşk olması lazım. Arkasından sabır geliyor, arkasından da yetenek. Niye sıralama faklı değil? Yeteneği olanın sabrı yoksa, ne kadar yetenekli olursa olsun sanatı bırakıyor. Sabrı vardır, aşkı yoktur; o da bırakıyor. Onun için her şeyin başı aşk, sonra sabır, sonra da yetenek.” Suna KOÇAL
 
Yalova'dan başlayarak, Önce İstanbul’u, Anadolu yarımadasını, sonra da, 600 yıl yaşadığımız Balkanları, Doğu Avrupa'yı, oradan Akdeniz havzasına uzanarak Kuzey Afrika'yı, Kanada’yı, Japonya’yı, oradan Hint Okyanusu'nu aşarak Avustralya kıtasını, kısaca mavi gezegenimizi boydan boya ebrulayan bir sanatçıdan söz etsem, aklınıza kim gelir?
Geleneksel sanatlarımızla yakından ilgilenenler, bu rekortmen sanatçının, bu büyük yeteneğin, geleneksel Türk süsleme sanatlarının bu büyük aşığının kim olduğunu hemen bileceklerdir: Suna KOÇAL. Onu, bugüne kadar gerçekleştirdiği ebru sergileri dizisiyle birlikte düşündüğümde, mavinin tonlarıyla ebrulanmış bir gezegen oluşuyor hayal dünyamda; uzayda semazenler gibi salına salına dönen ebrulanmış bir dünya..
Suna KOÇAL için "büyük yetenek" dedik; doğrudur. Geleneksel Türk sanatlarının yaşantımızın her alanına yansımadığı bir ülkede (Almanya) doğmuş (1968) olmasına rağmen, ortaokul çağlarında ailesi ile birlikte geldiği Türkiye’de (1980), bu konuların uzmanlarından dersler alarak ve azimle çalışarak genç yaşta uzman olabilmiş bir yetenektir Suna KOÇAL. Ve.. 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nda, hocası Hikmet Barutçugil ile birlikte, 20 metrekarelik dünyanın en büyük tek parça ebrusunu yaparak, Guinness rekorlar kitabına girmeyi başarmış çok yönlü bir sanatçımızdır Suna KOÇAL.
Geleneksel Türk Süsleme Sanatları’nın yaşatılmasını, bu sanatlarımızı gelecek nesillere taşıyacak “aşıklar” için kurslar, okullar, ebruhaneler, nakkaşhaneler açılmasını, buralarda konularının en tanınmış uzmanlarının ders vermesini sağlayan, bilgi ve birikimlerini, öğrenmek isteyen herkesle paylaşmaktan mutluluk duyan bir sanat aşığıdır Suna KOÇAL.
Yıllardır Suna KOÇAL'ın çalışmalarını, katıldığı etkinliklerde sergilediği eserlerini ilgi ve beğeniyle izliyorum. Bir yazımda kendisinden "Yalova'nın sanat meleği" olarak söz etmiştim. KOÇAL'ın çalışmalarını, Yalova'da gerçekleştirdiği etkinlikleri, belediye başkanı olan eşinin de desteğini alarak Yalova'ya kazandırdığı kalıcı eğitim ve öğretim kurumlarını, yurtdışında açtığı sergilerde “Yalovalı bir sanatçı” olarak algılandığını ve anıldığını göz önüne aldığımızda, bu sıfatı fazlasıyla hak ettiğine inanıyorum.

KITALARI EBRUYLA DÖŞEYEN SANATÇI: SUNA KOÇAL

Geleneksel süsleme sanatlarımızın yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması konusunda yaptığı çalışmaları, gerçekleştirdiği etkinlikleri ilgiyle, merakla ve hayranlıkla izlediğim sanatçılarımızdan biridir Suna KOÇAL. Türk süsleme sanatlarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla hayata geçirdiği kurumların kalıcı olmasına gösterdiği özen, geleneksel sanatlarımıza dikkat çekebilmek konusunda gösterdiği insanüstü gayret; bu konuda yakaladığı her fırsatı akıllıca değerlendirmesi, kendisini takdirle anmamızdaki en önemli etkenlerdir.  
Bu konuda ilginç bir örnek vereyim.. Dünyaca ünlü tarihçilerimizden Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1299'da Söğüt'te değil, 1302'de Yalova'da kurulmuş olduğuna ilişkin tezini, Yalova'da düzenlenen görkemli bir basın toplantısıyla açıklamıştı.
Hat, ebru, minyatür, tezhip, kat'ı... Osmanlı İmparatorluğu'nun genişlemesine ve büyümesine paralel olarak gelişmiş geleneksel sanatlarımızdır. Prof. Dr. Halil İnalcık'ın oldukça büyük yankı yaratan tezini açıkladığı bir basın toplantısında, yaşayan en ünlü ebru üstatlarından Hikmet Barutçugil ile birlikte canlı ebru gösterisi yapmak kimin aklına gelirdi? Gazeteciler ve televizyoncular, Prof. Dr. Halil İnalcık'ın merakla beklenen açıklamalarının yanı sıra, canlı bir uygulama olarak izledikleri ebru sanatımızdan ve bu konuda Yalova'da yapılan çalışmalardan da söz ettiler. Bu yayınlar sonrasında, Yalova'da ebru sanatımıza olan ilginin daha artmış olduğundan kuşku duymuyorum.
Suna KOÇAL'a duyduğumuz hayranlığın temelinde, onun genç yaşına rağmen gerçekleştirdiği başarılar ve sanatına duyduğu saygı var. Suna KOÇAL, 1968 yılında, Almanya'nın Remscheid şehrinde doğmuş. İlkokulu da Almanya'da okumuş. Daha sonra, 1980 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye gelmiş, ortaokul ve liseyi burada okumuş.
İlk gençlik yıllarındaki kimlik arayışı döneminin heyecanını şöyle özetliyor KOÇAL: “Türkçe’yi, Türk kültürünü, Türk süsleme sanatlarını, geleneklerimizi, dinimizi ve diğer herşeyi Türkiye’ye geldikten sonra öğrendim. Ve çok sevdim.. Sonra, geleneksel Türk  süsleme sanatlarının enginliğini gittiğim camilerde, ilk başta çinilerle keşfettim. Üç-dört sene kadar çini dersleri aldım. İstanbul’da bu işin merkezi Süheyl Ünver Nakkaşhanesi’nde ders almaya başladım. Gülbün Mesara’dan ve Jale Yavuz’dan tezhip ve minyatür dersleri aldım. Sonra ebrunun keşfine vardım. Bu sanatlardan ikisine gönül verdim, minyatür ve ebruya... Bu son senelerde, diğerlerini biraz kenara koydum. Hepsi ayrı bir derya. Ama ikisini çok çok sevdim. İkisine de devam ediyorum.”
1996'da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Süheyl Ünver Nakkaşhanesi'nde tezhip ve minyatür eğitimi görmüş; 1999'da icazet almış. Yine aynı atölyede, rahmetli Nusret Çolpan'dan minyatür dersleri almış.
2001'de Yalova'da ilk açılan ve Türk Süsleme Sanatları konusunda eğitim veren Yalova Nakkaşhanesi'nin kuruluşuna öncülük etmiş. Yaşayan ebru üstatlarından biri olan Hikmet Barutçugil'den ebru dersleri alan Suna KOÇAL, 2002-2004 yılları arasında Hattat Hüseyin Kutlu'dan Hüsn-i Hat ve Osmanlıca dersleri almış.

SERGİLER, KURSLAR, KONFERANSLAR, CANLI UYGULAMALAR…

Bu arada sayısız konferans vermiş, televizyon programlarına katılmış, yurtiçinde ve yurtdışında sergiler açmış.
2004'te Japonya'da Tonami Sanat Galerisi'nde, 2005'te de Kanada'da (Ottowa) sergiler açmış.
2008 yılında, Frankfurt kitap fuarında, üstadı Hikmet Barutçugil ile birlikte, 20 metrekarelik dünyanın en büyük ebrusunun yaparak, bir dünya rekoruna imza atmış.
2006-2008 arasında, Özel Yalova Öncü Koleji'nde Geleneksel Türk Süsleme Sanatları öğretmenliği yapmış.
2009'da doğduğu ülkede, Almanya'nın Bonn-Bad Godesberg kentinde hocası Hikmet Barutçugil ile birlikte bir ebru sergisi açmış, ebru uygulamaları yapmış.
2010'dan bu yana,  Kültür Bakanlığı'na bağlı olarak ebru öğretmenliği yapıyor. Bu arada, Cerrahpaşa'daki, Ebristan'daki ve Yalova'daki çalışmalarını sürdürüyor.
Suna Selma KOÇAL, geçtiğimiz aylarda, Osmanlı'nın Balkanlardaki coğrafyasında, ata yadigarı topraklarımızla Türk süsleme sanatlarını buluşturmak amacıyla bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. sergiler açtı, bu sergilerde ebru gösterileri düzenledi, arzu edenlere Geleneksel Türk Süsleme Sanatları konusunda ön bilgiler verdi.
Yakından tanık olduğumdan biliyorum, ebru sergilerinde canlı ebru gösterileri, izleyenleri kısa zamanda olayın içine çekiveriyor; insanlarda bir ebru yapma isteği uyanıveriyor. Hele karşılarında kasıntı bir sanatçı değil de, bilgi ve birikimini paylaşmaya hazır bir sanatkar gördüklerinde, sanat yeteneği olan insanlar bir anda kendilerini ebrunun sihirli deryasında buluveriyorlar.. Sorular birbirini izliyor: “Hocam ebru yapmak zor mu, tekneyi, boyaları, fırçayı nereden bulabilirim?” Bu sorulara verilecek samimi yanıtlar, ülkemizin yeni yeni ebru sanatçıları kazanmasına vesile oluyor. Suna KOÇAL’ın, sergilerinde canlı ebru uygulamaları yapmasının nedeni bu olmalı..
Suna KOÇAL’ın, bu yıl Balkanlardaki ilk sergisi Bosna-Hersek/ Travnik’teydi. Travnik Yalaoava’nın kardeş şehri olduğundan, sergiyi, iki kardeş belediye ortaklaşa gerçekleştirdiler. Suna KOÇAL’ın bu yılki Balkan çıkartmasının ikinci durağı da Saraybosna'ydı. Buradaki sergi de, Yunus Emre Vakfı, Boşnak Enstitüsü ve Yalova Belediyesi'yle ortaklaşa düzenlendi. Sergide Suna KOÇAL'ın 42 eseri sergilendi.
Daha sonra Suna KOÇAL'ı Osmanlı'nın bir başka ikliminde, Kuzey Afrika'yı ebrularken gördük. Hızını alamamış olacak ki, onu bir anda dünyanın bir başka köşesinde, Avustralya kıtasını ebrularken bulduk. Yakın bir gelecekte Suna KOÇAL'ı Asya içlerinde, Türk Dünyası'nı ebrularken görebiliriz. Değerli sanatçımızın geleneksel sanatlarımızın asıl kaynağı olan atayurdunu ebrulamadan, minyatürlemeden bırakacağını sanmıyoruz.

TÜRKİYE'NİN İLK KAĞIT MÜZESİ YALOVA'DA

Geçenlerde bir davetiye geldi Yalova'dan; Türkiye'nin ilk kağıt müzesi olan YALOVA BELEDİYESİ İBRAHİM MÜTEFERRİKA KAĞIT MÜZESİ açılıyordu. Bu önemli müzenin açışına da destek vermişti Suna KOÇAL. Müze açılışı etkinlikleri kapsamında, 23 Mayıs'ta, Raif Dinçkök Kültür Merkezi'nde Yalova Nakkaşhanesi’nden feyz alan sanatçıların katıldıkları Geleneksel Türk Süsleme Sanatları konulu bir sergi açılıyordu. Görüp, izlenimlerimizi paylaşmak niyetindeyiz.
Suna KOÇAL'ın başarılarının devamını ve Türk Süsleme Sanatlar'nın geleceği açısından Suna KOÇAL'ların çoğalmasını diliyoruz.

SUNA KOÇAL’LARIN BAŞARISI TÜRKİYE’NİN KAZANCIDIR

Suna KOÇAL’ların başarısı yalnızca Yalova’nın değil, Türkiye’nin kazancıdır. Her ilimizin bir Suna KOÇAL'ı olsaydı, geleneksel süsleme sanatlarımızın gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak kalıcı kurumlar oluşturma konusunda çok büyük adımlar atabilirdik. Üniversitelerimizin, Geleneksel Türk Süsleme Sanatları dallarında uzman yetiştirme konusunda, olması gerektiği kadar verimli olmadıklarını üzülerek görmekteyiz. Bu konudaki boşluğun bilinçli belediyelerimizin çabalarıyla doldurulmakta olması sevindiricidir.
Osmanlı'nın kuruluş coğrafyasında yer alan Yalova'da, Suna KOÇAL'ın önderlik ettiği geleneksel sanatlarımızın yaşatılması konusunda yapılan örnek çalışmalar, açılan kurslar, bu kurslarda yetişen öğrencilerin eserlerinin tanıtıldığı sergiler... ilk bakışta, konuyla ilgili belli bir kesimin eğitilmesi gibi görülebilir. Fakat, bilimsel açıdan bakıldığında, güzel sanatlarla ilgili bu gibi çalışmalar, dolaylı yoldan da olsa, bireylerin beğeni düzeyini, estetik duygularını geliştirdiklerinden, bütün bir halkın eğitilmesi olarak değerlendirilir. Sanatla ilgili çalışmaların yapıldığı, etkinliklerin düzenlendiği yerleşim birimlerinde bireylerin estetik duyguları farkında olmadan geliştiğinden, bu estetik beğeni düzeyinin şehrin sokaklarına da, bireylerarası ilişkilere de yansıdığını kolayca görebilirsiniz.
Beğeni düzeyi yüksek yerleşim birimlerinde belediyelerin işi zordur; estetik özen taşımayan uygulamaları halka kabul ettiremezsiniz; eleştirilirsiniz. Fakat, yolların ağaçlandırılmasından, park ve bahçelerin düzenlemelerine, tarihi çeşmelerin, binaların ihya edilmesine kadar uzanan geniş bir yelpazede yapılan çalışmalarda, tarihe saygının yanı sıra estetik kaygıların rol oynadığını hissettirdiğinizde de alkış alırsınız. (Burada, yeri gelmişken not düşelim; Yalova Belediye Başkanı'nın eşi olan Suna KOÇAL ile Başkan Bilgin Yakup KOÇAL'ın bu konudaki ilişkileri, dayanışmaları ilginç sonuçlar ortaya koyabilecek bir araştırma konusudur. Yalovalı üniversite öğrencilerine önemle duyurulur.)