DÜNYA AZERBAYCANLILARI HEMREYLİK GÜNÜ

M.KEMAL SALLI

30 Aralık gecesi, İstanbul Dedeman Otel'de Dünya Azerbaycanlıları Hemreylik Günü'nü kutladık. Azerbaycanlı kardeşlerimiz için Hemreylik (Dayanışma) Günü, bir devlet ve bir bayrak altında yaşama istek ve umudunu ifade ediyor. Geniş anlamlar barındıran sembolik bir anlatım. Azerbaycanlı kardeşlerimiz için 31 Aralık Hemreylik Günü’nün anlamı, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, aynı duygu ve düşünceler içinde, aynı hedefe doğru tek yürek olarak yürüdüklerini hissetmeleridir.
Hemreylik Günü, Azerbaycanlı kardeşlerimizin, toplulukları millet yapan değerler ışığında, düşledikleri hedefe omuz omuza, yürek yüreğe birlik içinde yürüyüşlerinin coşkusunu yaşadıkları bir gündür.
31 Aralık, 1993 yılında dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından “Dünya Azerbaycanlıları Hemreylik Günü” ilan edilmiştir. Hemreylik Günü’nün, zaman içinde, tüm Türk Dünyası’nda, İsmail Gaspiralı’nın “Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşde Birlik” vecizesi çerçevesinde bir ortak bayram olarak kutlanacağına inanıyoruz.

BAŞKONSOLOS SULTANOĞLU: “ÖZ MİLLİ KÖKENLERİMİZİ YİTİRMEYELİM”
Gecede bir konuşma yapan Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu Zeynelov, 1918’de kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin 1991’de bir çok ciddi bir sıkıntı yaşandığını belirterek, “ O hadisenin sonunda Haydar Aliyev bir meşhur çıkış yarattı ve ikinci defa kurulmuş müstakil devletimizi bu sıkıntılardan kurtardı. (…) Muhtelif ülkelerde yaşayan Azerbaycanlılar, hiçbir vakit öz milli kökenlerini, öz milli mensubiyetlerini yitirmesinler. Çünkü bizi birleştiren milli mensubiyetlerimizdir. Tarih bağlarımızdır. Vatanını, milletini seven her bir Azerbaycanlı müstakilliğimizin dönmezliği için ciddi gayret göstermelidirler. Vatanımızın ve Cumhuriyetimizin talihi, her bir soydaşımızın talihi olmalıdır” dedi. 
Azerbaycanlıların Hemreylik Günü’nde tarihlerine ve kültürlerine sahip çıkmaları gerektiğini belirten Sultanoğlu, “(…) Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’mizi unutmak olmaz” dedi ve geceye katılanlara teşekkür etti. Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, geceye onur veren Azerbaycan’ın efsanevi kahramanlarının torunu olan Leyla Hanım’ı bütün Azerbaycanlılar adına saygıyla selamladı.  

O AZİZ BAYRAK KOLAY ÇİZİLMEDİ
Can Azerbaycan'ın aziz bayrağının ana hatlarını ilk olarak Türk Dünyası'nın "Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşde Birlik" vecizesiyle tanıdığımız ünlü ideoloğu Gaspiralı İsmail tarafından belirlendiği söylenir. Tarihi kayıtlara göre Azerbaycan bayrak yasası, ilk olarak, 28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin Resulzade' ve arkadaşlarının kurduğu Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti tarafından kabul edilmiştir. Can Azerbaycan bayrağının son şeklini çizenin Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurucu kadrosundan Adil Han Ziyathanlı’nın olduğunu, Hemreylik Günü dolayısıyla düzenlenen gecede, Adil Han’ın torunu Leyla Hanım’dan dinledik, öğrendik.
Can Azerbaycan'ın aziz bayrağı yatay olarak mavi, kırmızı ve yeşil renkli şeritlerden oluşur. Ortadaki kırmızı şeritte beyaz renkte bir ay ve sekiz köşeli bir yıldız yer almaktadır. Sekiz köşeli yıldız, 8 Türk boyunu (Azerbaycanlılar, Osmanlılar, Çağataylar, Tatarlar, Kıpçaklar, Türkmenler ve Selçuklular) simgelemektedir. Bayraktaki mavi renk Türklüğü, yaşil renk İslamiyeti ve yeşil renk de çağdaş uygarlığı temsil etmektedir. Azerbaycan bayrağının son şeklini belirleyen yasa da 5 Şubat 1991'de kabul edildi.
Mehmet Emin Resulzade Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin 27 Nisan 1920'de Sovyetler tarafından işgal edilmesinden sonra, 1947'de üçüncü kez Türkiye'ye dönmüş ve hayata veda ettiği 5 Mart 1955 tarihine kadar da kardeş ülkede yaşamıştır.
Mehmet Emin Resulzade ve arkadaşlarının, o üç renkli aziz bayrağı Azerbaycan’ın hür semalarında dalgalandırabilmek aşkıyla verdikleri mücadele bir kahramanlık destanıdır. Mehmet Emin Resulzade, kardeş ülke olarak geldiği Türkiye'de yaşadığı yıllar boyunca, ideallerinin simgesi olan üç renkli, ayyıldızlı bayrağı her zaman göğsünde taşımıştı.
Mehmet Emin Resulzade Türkiye'ye geldikten sonra mücadelesini fikri boyutta sürdürebilmek ve davasını yarınlara taşıyacak gençler yetiştirebilmek amacıyla 1 Şubat 1949'da Azerbaycan Kültür Derneği'ni kurdu. Bu dernek zamanla Azerbaycan davasını yarınlara taşıyacak olan gençler yetiştiren bir okula dönüştü. Bu ocakta belirli aralıklarla toplantılar düzenlendi, konferanslar verildi. Derneğin ilk başkanı Dr. Hamit Ataman'ı ve Başkan Yardımcısı Dr. Aziz Alpagut'u, Genel Sekreter Feyzi Aküzüm'ü, Muhasip Enver Roman, Mehmet Altunbay ve Ahmet Karaca'yı saygıyla anamak isteriz.
Azerbaycan Türk Kültür Dergisi'ne ([email protected]) adresinden ulaşıp okuyabilirsiniz.
Azerbaycan Kültür Derneği kurulduğu 1952 yılından beri, dergi dışında, Azerbaycan 'ın tarihi, kültürü ve sanatıyla ilgili çok sayıda kitap yayınlamış, bağımsız Azerbaycan düşünce ve mücadele azmini canlı tutmuştur.
Dünya Azerbaycanları Dayanışma (Hemreylik) Günü münasebetiyle Azerbaycan İstanbul Başkonsolosluğu’nun Dedeman Otel’de düzenlediği gecede çok heyecan verici bir sürprizle karşılaştık. Can Azerbaycan’ın mavi kırmızı ve yeşil şeritli, ayyıldızlı bayrağını çizen ve en son şeklini veren Azerbaycan’ın ünlü hürriyet kahramanlarından Cevat Han Ziyathanlı’ın torunu Edil (Adil) Han’ın torunu Leyla Hanım’la tanışmak ve sohbet etmek imkanı bulduk. Leyla Hanım, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade’nin Türkiye’de yaşamak zorunda kaldığı yıllarda hep göğsünde taşıdığı o aziz bağımsızlık simgesinin nasıl çizildiğini, ana hatlarıyla anlattı. Leyla Hanım, Azerbaycan bayrağının çiziliş öyküsünü anlatırken o günlerin heyecanını yaşıyordu.
Böylesine duygusal bir ortamda hem Leyla Hanım’ın anılarını dinledik, hem de Azerbaycan uğruna hayatlarını feda eden Cevad Han, Mehmet Emin Resulzade, Adil Han gibi kahramanları gözyaşları eşliğinde saygı ve minnetle andık. O cennetmekan kahramanlar, canlarıyla, kanlarıyla var ettikleri Azerbaycan’ı gençlere emanet ederek ebediyete göçtüler. O kahramanlar bir başka milletin değil, bizim öz kahramanlarımızdır. “Biz iki devlet bir milletiz.”
Kısa ömürlü olmasına rağmen, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, kendi öz vatanında kendi bayrağı altında yaşama mücadelesinin bugünkü hür, bağımsız Azerbaycan’ın temelini oluşturmuştur. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni kuran Mehmet Emini Resulzade ve arkadaşlarının bağımsız bir devlet kurmaları, o günkü koşullarda hiç de kolay olmamıştır. Küresel emperyalistler, Ermeni çetelerini hem Osmanlı’ya hem de Azerbaycan’a karşı bir maşa olarak kullanmışlardır.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Bağımsızlık Beyannamesi’nde komşu devletlerle dostane ilişkilerin kurulması öngörüldüğünden, güney komşusu İran’la da diplomatik ilişkiler kurulması öngörülüyordu.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, kısa ömürlü olmasına rağmen, tarihi İpek Yolu’nun bir noktasında bulunan Azerbaycan’ın, bağımsız bir devlet olarak uluslar arası arenada tanınması açısından çok önemli bir dönemdir. Osmanlı I. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışırken, Sovyet Rusya Türkistan coğrafyasına egemen olmaya çalışmaktadır. Azerbaycan, kaynayan bir kazan olan Kafkas coğrafyasında küresel konjonktürü değerlendirerek bağımsızlık savaşı vermektedir. Müslüman bir ülke olan İran ile komşuluk ilişkilerini geliştirme girişimleri de bu döneme ağırlık kazanmıştır.
O dönemin zorluklarını anlatan Yusuf Vezir Çemenzeminli “Dış Politikamız” adlı eserinde şöyle diyor:
“Rusya ile İran arasında Azerbaycan devleti oluşturuldu. Rus korkusuna karşı Kafkasya orduları göğüslerini siper ederek durdular ve duracaklar. İran da özgür nefes almaya başladı. Bundan sonra bu iki ve komşu Müslüman devletlerin arasında dostluk ortaya çıkmaktadır. İran’la aramızda belirsiz ve tartışılacak bir konu yok. İki komşu devletin kalkınması bir tek dostlukla olabilir. İran bizi desteklerse ve bizi bağımsız diye tanırsa, kendisi için kuzey fırtınasına karşı bir siper kazanır.”
Yine aynı yazar, ‘Bağımsızlığımızı İstiyorsak…’ adlı eserinde de şöyle diyor:
 “Devletimizin Azerbaycan adlandığı yanlış anlaşılmalara neden oldu. Oysa Tebriz eyaletinin, yani İran Azerbaycan’ının İran’ın olup olmamasına ait hiçbir sorun yok. İran’ın haklarını çiğnemek düşüncesinde değiliz, olmamışız ve olmayacağız. Biz gelişme ve huzurumuzu sağlayan bir tek komşularımız ile arkadaşlığımız olacaktır”
İran ile Azerbaycan arasında ilk diplomatik ilişkiler, 1919’ da, İsmail Han Ziyathanlı başkanlığındaki “Olağanüstü Misyon”un Tahran’a gönderilmesiyle kuruldu. Bu heyet Azerbaycan’ın Tahran’da büyükelçilik, Tebriz ve sısnır illerinde de konsolosluklar açılması konusunu görüşmüş fakat sonuç alamamıştı. İki ülke ilişkileri ancak, ünlü devlet adamı olan Adil Han Ziyathanlı zamanında gelişmiştir.
Adil Han, Azerbaycan’ın ünlü kahramanlarından Gence Hanı Cevad Han’ın torunudur. Cevad Han, oğlu Hüseyinkulu Han’la birlikte Gence Kalesi’nin duvarlarında Ruslar tarafından öldürüldüğü 1804 yılına kadar, Azerbaycan halkına ve özellikle gençlerine örnek olacak destanlar yazmıştır.
Ruslar, Azerbaycan halkına tarihini unuttrumak, kültüründen koparmak için sistemli baskılar uygulamış fakat Cevat Han, Adil Han gibi kahramanlar ve aydınların halkı milli ve manevi değerlerine sahip çıkmalarını öğütlemeleri sayesinde başarılı olamamıştır. Azerbaycanlılarda bağımsızlık ruhu hep canlı kalmıştır.
Azerbaycan tarihi bizim tarihimiz, kahramanları bizim kahramanlarımızdır. Dünya siyasal haritasının yeniden düzenlendiği bir dönemde iki kardeş ülkenin ekonomik ve siyasi konularda işbirliği içinde olmaları gerekir. Tarihimizi, özellikle yakın tarihimizi ayrıntılarıyla öğrenmeliyiz. Bugün Türkiye Ermenilere soykırım yapmakla suçlanırken, Hocalı’da soykırıma yönelik katliam yapan ve Azerbaycan’ın üçte birini işgal altında tutan Ermenilerin yaptıkları nedense görmezden geliniyor.
Bu sohbetimizde sizlere kardeş Azerbaycan’ın aziz bayrağının ana hatlarını çizen milli kahramanlardan Adil Han Ziyathanlı’yı tanıtmak istiyoruz.

ADİL HAN ZİYATHANLI
Adil Han Ziyathanlı 1870’de Gence’de doğmuş, ilk öğretimini buradaki medresede aldıktan sonra Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiştir. Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Farsça ve Rusça biliyordu. Adil Han, milli ve manevi değerleri babasının nasihatlerinden kazandığını söylüyor, hayatını anlatırken şöyle diyordu:
“Biz üç kardeş babamızın tavsiyelerine uyarak bilim öğrenmeye başladık. Babam her zaman söylerdi: ‘Evlatlarım! Bu dünyada dünya malı, ün, şöhret,  makam ve hükümet fanidir. Devamlı mutluluk yoktur. Bu dünyada insana geçici mutluluk vermeye kadir olabilen varsa, o da saygı, terbiye, bilim ve emektir. Günün birinde olabilsin ki, sizin tüm maddi servetiniz elinizden çıksın. Fakat sizin gerçek servetiniz, siz var oldukça duracak ve hayatın en zor anlarında size yardım edecek.”
Adil Han, hem Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulması öncesinde hem Cumhuriyet döneminde hem de ülkesinin 1920’de Ruslar tarafından işgali sonrasında İran’da ve Türkiye’de Azerbaycan ‘ın bağımsızlık mücadelesini yılmadan sürdürmüş bir aydın kişi ve başarılı bir diplomat ve devlet adamıdır.
Adil Han Ziyathanlı Sovyet baskısı altında oldukları 1918 yılında devlet dairelerinde ve okullarda kendi ana dillerinin kullanılmamasından şikayet ediyor ve şöyle diyordu:
 “Mahalli mahkeme idarelerimizde öz ana dilimiz kullanılmıyordu. Oradaki yargıçlar dilimizi bilmiyorlardı ve bilmek bile istemiyorlardı ve kendi hukukçularımızdan da mahkemelerimizde yargıç tayin etmiyorlardı… Türk dilimiz tüm okullarımızdan kapı dışı edilmişti. Resmiyete uymak için hayaliyle Türk yavrularına ancak haftada bir kez ders okumak izni veriliyordu ki, bu ders de ancak öğrencilerin yorgun ve hevessiz zamana salınmıştı. İnsana karşı bundan fazla da ihanet ve zulüm olur mu ki, milletin ana dilinde eğitim almasını engellesinler. Bir milletin birinci ve yüce nimeti ve onuru onun dilidir. Onun dilinden yoksun bırakmak onu öldürmek demektir.”
Adil Han Ziyathanlı, iki kardeş ülke olarak, Azerbaycanlılar ile Osmanlıların o dünya coğrafyasının altüst olduğu bir dönemdeki dayanışmalarını anlatırken de şöyle diyordu:
“Devleti Aliye–yi Osmaniye ricamızı kabul edip hemen bir ordu kuvvetini Azerbaycan’a gönderdi ve bu ordu haziran ayı başlarında, 1918 yılında Azerbaycan’a girdi. Kısa bir zaman süresinde Osmanlı Türkleri ve Azerbaycan Türkleri birleşip süren kargaşayı yatıştırmakla ülkemizi de Bolşevik ve Ermenilerden kurtardı.
Türk kumandanlığı önce Gence şehrini kendilerine idari merkez yapma kararını verdi. O Gence’yi Bolşevikler onun işgaline sonsuz bir hevesle hazırlanıyorlardı. Fakat Gence’liler bütün güçleriyle orduyu korudular ve savundular. Gence şehrinin sıkı durması hem de Şemkir çarpışmasında Bolşeviklerin önlemekle Türk ordusunun işini ve askeri harekatını bir kadar kolaylaştırmış...
Türklerin Bakü’nün alınmasıyla uğraşırken, Andronik zaman kollayıp Karabağ’da Müslümanlara istediği işkenceyi yaptı. Kuşatılmış Karabağ Müslümanlarının durunu o kadar kötüleşmişti ki, hatta o zavallılara tatlı su içmek bile haram olmuştu. Bu nedenden Müslümanlar tuzlu su içer olmuşlar. Türkler Bakü’yü aldıktan sonra bütün dikkatini Karabağ’a yönlendirip onu kuşantımdan kurtardılar. Türkler Karabağ ve Zengezur illerini daha erken kurtarırdılar, fakat Türkler müttefik ordunun buraya gelmesi Türklere Karabağ ilinin tümüyle kurtarma fırsatı vermedi.”
Adil Han Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti döneminde İran’da büyükelçi olarak görev yapmış, orada yaşamakta olan Azerbaycanlıların dillerini ve kültürlerini unutmamaları için çalışmalar yapmıştı.
Adil Han, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, her Azerbaycanlı’nın milli ve manevi değerlerine sahip çıkması gerektiğini öğütlemiştir. “Azerbaycan” adlı eserinin 28. sayfasında, “Bir zerre şerefi olan her bir kes gerek kendi vatanını kutsal bilsin. Dünyada İsveç, Neyapol ve diğerleri gibi benim vatanımdan güzel olan sayısız hesapsız yerler olsa da, düşüncemde Kafkasya gibi güzel bir yer dünya üzerinde yok. Çünkü bu toprak benim vatanım, babamın, atalarımın vatanıdır. İran (Tebriz) da annemin vatanı olduğu için o da benim gözümde tabii ki, önemlidir” diyordu.
Adil Han’ın annesi Azer Hümayun Tebriz’de doğmuş, Şehzade Abas Mirze Naibü-es-seltenenin torunu ve Şehzade Behmen Mirze’nin kızıydı. Adil Han’ın İran eğilimli olarak anılmasında bu yakınlığın etkili olduğu söylenir. Fakat, o günkü koşullar içinde A zerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin resmi görüşü de İran’la komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi yönündeydi.
Adil Han 1919 yılının 23 eylülünde Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin yetkili büyükelçisi gibi İran’a gönderildi ve Azerbaycan’ın politikasına uygun olarak Tahran’da diplomatik çalışmalara başladı.
İran’daki Azerbaycan Büyükelçiliği 28 nisan 1920 yılı tarihine kadar açık kalmıştır. Azerbaycan’ı Sovyetler işgal etmesiyle Adil Han Ziyathanlı’nın temsilcilik görevi sona ermiş oldu. Adil Han, politik sığınma hakkı istedi ve İran’da kalarak avukatlık yapmaya başladı. Azerbaycan’a dönmesi durumunda, Bolşevikler onu da ağabeyi İsmail Han gibi kurşuna dizeceklerdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet orduları İran’a girdiğinde Adil Han kardeş ülke Türkiye’ye geldi. Adil Han Türküye’de toplumsal, siyasal çalışmalarına devam etti. Bu arada Azerbaycan’ın yaşadıklarını konu alan “Azerbaycan” adlı bir eser yazdı. Prof. Dr. Vilayet Kuliyev’in önsözünü yazdığı bu kitap 1993 yılında Şuşa Yayınevi tarafından yayınlandı.
Azerbaycan’ın efsanevi kahramını Cevat Han’ın torunu olan Adil Han Ziyathanlı bikimlerini Türkiyedeki Türk gençleriyle paylaştı; İstanbul Üniversitesi’nde dersler verdi. Ziyat Han 1954 yılında İstanbul’da vefat etti.
Adil Han Ziyathanlı’nın kızı Mahruh Hanım da 1994 yılında İstanbul’da vefat etmişti. Adil Hanın kız torunu Leyla Hanım İstanbul’da yaşıyor. Adil Hanın eşi ise general Hasan Ağa Bakıhanov’un kızı Reyhana Hanım’dı.
Dünya Azerbaycanlıları Hemreylik Günü dolayısıyla Can Azerbaycan’ın ebediyen özgür ve bağımsız olmasını diliyoruz. Can Azerbaycan’ın üç renkli ve ayyıldızlı aziz bayrağını var edenleri ve özgür semalarda dalgalandıranları rahmet ve minnetle anıyoruz.
 Can Azerbaycan'ın aziz bayrağının ana hatlarını ilk olarak Türk Dünyası'nın "Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşde Birlik" vecizesiyle tanıdığımız ünlü ideoloğu Gaspiralı İsmail tarafından belirlendiği söylenir. Tarihi kayıtlara göre Azerbaycan bayrak yasası, ilk olarak, 28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin Resulzade' ve arkadaşlarının kurduğu Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti tarafından kabul edilmiştir. Can Azerbaycan bayrağının son şeklini çizenin Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurucu kadrosundan Adil Han Ziyathanlı’nın olduğunu, Hemreylik Günü dolayısıyla düzenlenen gecede, Adil Han’ın torunu Leyla Hanım’dan dinledik, öğrendik.