DOĞU TÜRKISTAN'DAKI GELIŞMELERE EKONOMI PENCERESINDEN BAKANLAR, TÜRKIYE'NIN İMF DIŞINDA BIR KAYNAK ARAYIŞINA GIRIŞTIĞI, TÜRKIYE ILE ÇIN ARASINDA SILAH KONUSUNDA BIR TAKIM ANLAŞMALARIN YAPILDIĞI, BIR ÖZEL ŞIRKETIMIZIN ÇIN'DEN 500 MILYON DOLAR KREDI ALDIĞI DÖNEME RASTLAMASININ DIKKAT ÇEKICI OLDUĞUNU VURGULUYORLAR. BU YAKLAŞIM, UNESCO TARAFINDAN KAŞGARLI MAHMUT YILI ILAN EDILEN 2008'DE BATI'NIN NEDEN SESSIZ KALDIĞINI AÇIKLAYABILIR, FAKAT DIKKAT ÇEKILEN OLASILIKLAR, BIZIM EKONOMIK ILIŞKILERIMIZI SIYASI ÇIKARLARIMIZLA DENGELEYEREK UYGUR GERÇEĞINI DÜNYA KAMUOYUNA DUYURMAMIZA ENGEL DEĞILDIR. 13 Mart 2008 tarihinde başlattığımız 'DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN TARİHİ FIRSAT' başlıklı dizi yazımızı, günümüzde Doğu Türkistanda yaşanmakta olan gelişmelerle ilgisi nedeniyle yeniden yayınladık. Amacımız, Doğu Türkistan'ın 2500 yıllık bir Türk yurdu olduğunu gözler önüne sermek, kağıt yapımından ipekçiliğe, baruttan matbaacılığa kadar insanlığa pekçok yenilikler armağan eden Uygurların kendi öz yurtlarında özgürce yaşamaktan başka bir istekleri olmadığını duyurmaktı. Bu yolla insanlarımıza kendi tarihlerinin gerçeklerini anlatırken, bu konuda sessiz kalmanın ilerde ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabilceğini ortaya koymak istedik. Yazı dizimizin bir amacı da, siyasilerimizin, tarihimizi ayrıntılarıyla değil, ana hatlarıyla bilmediklerinden dolayı yaptıkları akıl almaz hatalardan dönmenin zamanı geldiğini vurgulamaktı. Uygur kardeşlerimizin hiç de haketmedikleri halde, nasıl "teröristler" listesine alındığını tüm dünya kamuoyuna duyurarak desteklerini sağlamak, bu insanlık dışı uygulamaya nokta konulmasını sağlamaktı. Hepsinden önemlisi, geçtiğimiz yıl UNESCO'nun 2008'i "Kaşgarlı Mahmut Yılı" ilan etmesinden ve de 2008 Olimpiyatlarının Pekin'de yapılmış olmasından yararlanarak Doğu Türkistan gerçeğini dünyaya duyurma fırsatını nasıl heba ettiğimizi vurgulamak istedik. Kaşgarlı Mahmut Yılı'nda sessiz kalan Batı'nın, bu yıl, Uygur konusunu dünya gündemine taşımasının nedenlerini ve niçinlerini irdelemeye çalıştık. Doğu Türkistan'ın, Uygurların sesini Batı'ya, dünya kamuoyuna en etkin şekilde duyurabilecek tek ülke biziz, yani Türkiye Cumhuriyeti. Bu bizim hiç de kulak arkası edemeyeceğimiz bir görevimizdir. Uygurların Türk tarihinde çok önemli bir yerleri vardır. Uygurların tarihimize, kültürümüze çok önemli katkıları vardır. Doğu Türkistan, Divan-ı Lügat'it Türk'ün yazarı Kaşgarlı Mahmut'un ülkesi. Doğu Türkistan Türklerin yerleşik hayata geçtikleri ve insanlığa pekçok yenilikler kazandırdıkları bir coğrafya. Doğu Türkistan enazından 2500 yıllık bir Türk yurdu. Aramızda binlerce kilometre var, ama Urumçi'ye iner inmez insanlarla rahatça konuşup anlaşabilirsiniz, Türkiye Türkçesine çok yakın bir lehçe ile konuşuyor Uygurlar. İNSANLIK, BİR VAHŞETE SEYİRCİ KALAMAZ Bir vahşeti, Han Çinlilerinin Uygurlara uyguladığı acımasızlığı eli kolu bağlı seyretmek zorunda kalmak, insani değerlerle asla bağdaşmaz. Dünya kamuoyunun, siyaset platformunun Urumçi'deki insanlık dışı uygulamalar karşısındaki duyarsızlığına hak vermek de mümkün değildir. Aslında duyarsızlığın nedeni bellidir. Çin bugün bir küresel ekonomik devdir. Süper Güç Amerika ile çok girift ekonomik ilişkileri vardır. Her ülkenin ekonomik açıdan Çin'le bir göbek bağı var. O nedenle, ne G-8 Ziervesi'nden ne BM Güvenlik Konseyi'nden ne de 2008 yılını "Kaşgarlı Mahmut Yılı" ilan eden UNESCO'dan bir ses geliyor.. Çin, "Bu benim iç işimdir" diyor, bütün dünya ekonomik çıkarları nedeniyle bu insanlık dışı drama seyirci kalıyor, kalabiliyor. İnsani değerlerle ekonomik çıkarları dengeleyemeyen bir gezegen, uygar insaların yaşadığı bir dünya sayılabilir mi? Doğu Türkistan dediğimiz Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin sınırları içinde özerk bir coğrafyadır, ama ne kadar özerk olduğu son gelişmelerden televizyon ekranlarına yansıyan görüntülerde kolayca görülebiliyor. Dizi yazımızda da vurguladığımız gibi, terör konusunda Çin, Amerika'nın stratejik müttefikidir. Çünkü, 11 Eylül İkiz Kuleler miladı sonrasında teröre savaş açan Amerika'ya Çin, "Ben de terör mağduruyum. Batı Türkistan'da faaliyet gösteren "Doğu Türkistan İslam Hareketi"ni de terör listesine dahil edersen sana destek veririm" demiş ve isteğini kabul ettirmişti. ABD, Çinlilerin El Kaide ile organik bağı olduğunu iddia ettiği Doğu Türkistan İslam Hareketini terör listesine aldığında Çin, bu kuruluşun bir tepe örgüt olduğunu, 8 alt grup barındırdığını savunmuştu. Bu yolla Afganistan'daki, Kazakistan'daki, Özbekistan'daki ve Pakistan'daki.. Uygur diyasporası, doğal olarak terörist ilan edilmiş oluyordu. Doğu Türkistan'daki insanlık dışı uygulamalara bugüne kadar sessiz kalan Amerika'nın, Sincan olaylarını değerlendirirken, "Çin Uygurlara soykırım uyguluyor" demesi, ilginç bir gelişmedir. Bu gelişme, "Türkistan coğrafyasının yeraltı ve yerüstü zenginliklerine yakın ilgi duyan, Afganistan'da Kabil sınırları içinde sıkışıp kalan Amerika, Uygurlar üzerinden Türklerin sempatisini mi kazanmaya çalışıyor?" sorusunu akla getirmektedir. Aynı paralelde bir önemli soru da ekonomistlerden geldi. Konuya ekonomi penceresinden bakanlar, Türkiye'nin İMF dışında bir kaynak arayışına giriştiği, Türkiye ile Çin arasında silah konusunda bir takım anlaşmaların yapıldığı, bir özel şirketimizin Çin'den 500 milyon dolar kredi aldığı döneme rastlamasının dikkat çekici olduğunu vurguluyorlar. Bu yaklaşım, UNESCO tarafından Kaşgarlı Mahmut Yılı ilan edilen 2008'de Batı'nın neden sessiz kaldığını açıklayabilir, fakat dikkat çekilen olasılıklar, bizim ekonomik ilişkilerimizi siyasi çıkarlarımızla dengeleyerek Uygur gerçeğini dünya kamuoyuna duyurmamıza engel değildir. TÜRKİYE NE YAPABİLİR? Herşeyden önce Doğu Türkistan'ın tarihimiz açısından önemini, bu coğrafyada yaşayan 35 milyon Türkün dramını 70 milyon Anadolu Türküne belletmeliyiz. Osmanlı 600 yıllık bir imparatorluk yaratıp tarihe damgasını vurabilmişse, bu başarıdaki Uygur Türkü'nün rolünü görebilmeliyiz. Herat, Semerkant, Kaşgar gibi merkezler zamanın en önemli kültür merkezleriydi. 1400'lü yıllarda Timur'un adıyla özdeşleşen rönesansın beslendiği kaynaklar bu merkezlerdi. O dönemde matematik, astronomi ve felsefe alanında yetişmek isteyenler oralara giderlerdi. II. Beyazıt'ın ve Fatih'in Çağatayca yazdıklarını biliyoruz. Fatih'in sarayında Uygur Alfabesi ile yazışmalar yapabilen katipleri vardı. Osmanlı imparatorluğunun ortaya çıkışında Türkistan coğrafyasından beslenen kültürün etkileri unutulmamalıdır. Anadolu'nun Türkleşmesini, dolayısıyla Osmanlı'nın kısa sürede imparatorluk haline gelmesini sağlayan güç, Türkistan Coğrafyasının gazilik kurumudur, İlhanlılardan alınan devlet geleneğidir, ahilik kurumlarıdır.. Türkistan coğrafyası insanlığın düşünce dünyasını, kültürünü uzun süre etkilemiştir. Bu coğrafya önemini, Ümit Burnu'nun keşfedilmesine, Safevi Devleti'nin kurulmasına,Rusya'nın Kazan'ı alıp Hazar'ı inmesine, Batı'nın teknolojik gelişimini yakalaymadan Buhara ağırlıklı medrese eğitimine dönüş yapmasına kadar sürdürmüştür. İnsanlığa pekçok önemli buluş armağan etmiştir. UNESCO'nun 2008'i "Kaşgarlı Mahmut Yılı" ilan etmesinin bir nedeni vardır. Kendi yurtlarında özgürce yaşamak isteyen Uygurların sesini, Uygurların dramını tüm insanlığa duyurmak, Tarihi ve kültürel bağlarımız nedeniyle, herşeyden önce insanlık görevimizdir. Peki protesto, boykot ve mitinglerle bir sonuç alınabilir mi; Uygur Türklerinin haklı davalarını dünya kamuoyuna duyurmak için yeterli olabilir mi? Çin'in, kendi öz yurtlarında özgür yaşamaktan başka bir istekleri olmayan Uygur Türklerine uyguladığı asimilasyonu, kültür soykırımını, dönüştürme operasyonunu protesto etmek amacıyla Çin mallarını boykot etmek, hiç de akılcı ve etkili olabilecek bir yöntem değildir. Çin iki trilyon dolar büyüklüğe ulaşmış bir küresel ekonomi devi. Dünya ülkeleriyle öyle girift ilişkileri var ki, "Çin malı kullanmayın" çağrısı, yaratıcılığını yitirmiş beyinlerin etkisiz, kendi kendimizi kandırmaktan öteye hiçbir yararı olmayacak bir protesto şeklidir. Uygurlar 2500 yıllık kendi özyurtlarında esirdirler. Sincan Uygur Özerk Bölgesi denilen Doğu Türkistan'ın yüzölçümü 1 milyon 200 bin kilometrekare. 2002 sayımına göre nüfuslarının 8 milyon olduğu söyleniyor. 1945- 2002 arasında Doğu Türkistan'daki Çin ve diğer etnik gruplar 30 misli artarken, Uygurlar ancak 2.5 misli artmıştır. Kendi yurtlarında özgürce yaşamak isyen Uygurlar, Türk tarihinde yerleşik yaşama geçerek çok önemli eserler yaratan Uygurlar bugün daha çok kırsal kesimlerde yaşamaktadırlar. Buna karşılık, Han nüfusunun yüzde 62'si kentlerde, yüzde 38'i kırsalda yaşamaktadır. Urumçi'nin yüzde 80'i Han Çinlisi.. Çinde ortalama milli gelir kişi başı 1500 dolar, Doğu Türkistan'ın Türkler dışındaki bölgelerde bu rakam 1200 dolar, Uygurların yaşadığı bölgelerde ise yalnızca 300 dolar! "DOĞU TÜRKİSTAN NEREDEDİR?" Çin 2020 yılına kadar Doğu Türkistan'daki Çin nüfusunu 300 milyona çıkararak, Uygurları 2500 yıllık ülkelerinde azınlık durumuna düşürme planını adım adım uygulamaktadır. Çin'i bu insanlık dramına son vermesi için savaş açacak değiliz. Günümüzde savaşlar arık ateşli silahlarla yapılmıyor. Dünya kamuoyunun sahiplendiği konularda en acımasız devlet politikaları bile geri atmak durumunda kalabiliyor. Bizim yapacağımız, herşeyden önce, Türkiye Türkçesi ile konışan Uygurların kim olduğunu kendi insanımıza anlatmak olmalıdır. Bilindiği gibi, Doğu Türkistan'ın efsane Lideri İsa Yusuf Alptekin, zamanın dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'e uzun uzun Uygurları dramını anlattığında, rahmetli Çağlayangil'in tepkisi ne olmuştu, biliyor musunuz: "Yahu Alptekin, bu Doğu Türkistan dediğin yer nerededir?" Daha acısı da var.. 1998'de Anasol-D koalisyon döneminde Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında yayınlanan 1998/36 sayılı gizli genelge ile, Türkiye'de Doğu Türkistan adının anılması resmen yasaklanmıştı. 2000 yılında, 57. Hükümet döneminde, Türkiye'yi ziyaret eden Çin Devlet Başkanı'na "Devlet Üstün Hizmet Nişanı" vermiştik! Özetle, Doğu Türkistan dramının ne olduğunu önce kendimiz öğreneceğiz, tarihimizde konumunun ne anlama geldiğni bileceğiz, sonra da Uygur kardeşlerimizin uğradıkları haksızlığı tüm dünya kamuoyuna anlatacağız, anlatacağız.. Son gelişmelerden sonra Türkiye'ye bir göç akını başlayabilir. Bu göç dalgasını Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk'ün önerileri doğrultusunda, güçlü bir Uygur diyasporası yaratacak şekilde yönlendirebiliriz. Bizim İşimiz zor, Uygurların ise çok, hem de çok zor. Allah yardımcımız olsun.