Şark Meselesi / Doğu Sorunu’nda gelinen vahim, endişe verici nokta: (...) şehrinin doğusunda, (...) dağının arkalarında, sarp bir yerde kurulmuş bir dağ köyü. Yolu, suyu, elektriği, okulu olan bir köy. Köyün eteklerinde mesirelik bir çayırda, öğretim üyesi arkadaşlar; aileleri ve bazı öğrencilerimizle piknik yapıyoruz.

     Ailem meraklı olduğu için, çocukları yanına alarak, biraz yukarımızdaki köye kadar gidiyor. Kadınlarla konuşmak, biraz çene çalmak istiyor.

     Oradan buradan derken, söz dönüp dolaşıp devlete geliyor.

     Özellikle genç bir gelin, devlet hakkında demediğini bırakmıyor! Alttan giriyor üstten çıkıyor! Ver yansın ediyor! Söylenmedik lâf bırakmıyor!

     Mesele sonra anlaşılıyor. Verip veriştirmesinin sebebi ortaya çıkıyor. 

     Meğer ailesi onu zorla istemediği bir gence vermiş.

     Aile de kalabalıkmış. İşlerin altından kalkamıyor. Ezim ezim eziliyormuş gelin.

     İşin enteresan tarafı; gelin bu duruma düşmesini -ne hikmetse- devletten biliyor! Bu yüzden devlete demediğini bırakmıyor! Ağzına ne gelirse sarfediyormuş!

     Hanım bunun devletle mevletle bir alâkası olmadığını söylemiye çalışmışsa da, meramını bir türlü geline anlatamamış. O aynı sözleri yineleyip duruyormuş!

     Velhasıl, genç gelini bir türlü teskin edememiş. Yatıştıramamış. Bu durum şunu gösteriyor:

     Kötü niyetli kişiler; el altından öyle propaganda yapıyor, zihinleri öyle çeliyor, kafaları öyle karıştırıp bulandırıyorlar, o körpe dimağların içine öyle giriyorlar ki, her menfî / olumsuz şeyin altında -aile geçimsizliği bile olsa- hep Türk Devleti’nin sebep olduğu şeklinde bir intiba / bir izlenim bırakarak; masum yurttaşların beyinleri yıkanıyor!

     Kimileri her yanlışın, her kusurun altında devleti görüyor, onu buluyor, ona lânet okuyor!

X

     Bu durum bana, Türkler hakkında söylenen bazı sözleri hatırlattı:

     “Her suçu Türklere atmayınız. Her kabahati Türklerden bilmeyiniz. Her hatayı Türklerde aramayınız.

     “Kendinizden şikayet ediniz. Her kabahati hükûmet ve Türklere atmakla çok aldanırsınız.

     “Kusuru kendinizde arayınız. Zira Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti, hepimiz bir iyi insan oluruz.

     “Çünkü Türklerden sizlere ancak fayda gelir.

     “Türklerden size zarar gelmez.

     “Kaldı ki şimdiye kadar bizleri Türkler idare etti.

     “Bundan sonra da Türkler idare edecek.”

X

     Aksi takdirde kimin yanına düşülüyor bir düşünülse,

     Kiminle yan yana geliniyor bir akıl edilse,

     Kimlerin ekmeğine yağ sürülüyor bir anlaşılsa,

     Kime baş kaldırılıyor bir bilincine varılsa.

     Fakat bütün bunlar; hitap ettiğimiz, o kimileri için asla birer aldanış değil. Bile bile lades be canlar! “Ya tutarsa!” diyerek; kabul olmayacak duaya “Âmin!” demelerinden başka bir şey değil be dostlar!

X

          Evet tutacak bir gün mazlumların âhı,

          Türkün kükrediği o kutlu günün sabahı.

      (20. 01. 2005)