DİYÂNET’DE DEĞİŞİM!... (2)
Mustafa AKKOCA
Türkiye Cumhuriyeti’nin yedinci Diyânet İşleri Başkanı Mehmed Tevfik Gerçeker’in vazifeyi bırakmasından bir gün sonra, 17.12.1965 tarihinde, İstanbul Müftüsü, Merhum İbrahim Bedreddin Elmalı, Diyânet İşleri Başkanlığı’na getirilmiştir.
12.04.1951-10.06.1960 Demokrat Parti döneminde, 10 yıla yakın vazife yapmış, Merhûm Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’ndan sonra, İbrahim Bedreddin Elmalı Hoca da, istikrarsızlık dönemi Diyânet İşleri Başkanlarından birisi olmuştu.
29.06.1960-25.08.1972 yılları arasında, yaklaşık 12 sene zarfında altı zât Diyânet İşleri Başkanlığı yapmıştır ki, ortalama 2 senede bir, bir Diyânet İşleri Başkanı değiştirilmiştir. İçlerinden birisi, 15.01.1968-25.08.1971 tarihleri arasında vazife yapan Lütfi Doğan bu vazifeyi vekâleten icra etmişti.
26.08.1972-26.07.1976 tarihleri arasında yaklaşık dört sene, Dr. Lütfi Doğan, 28.07.1976-07.02.1978 tarihleri arasında yaklaşık iki sene, Süleyman Ateş, -ne hazin dir ki, Süleyman Ateş’in iki yılı bile bulmayan hizmet döneminde Diyânet İşleri Başkanlığı en çok tartışılan bir kurum haline gelmiş ve çok irtifâ kaybetmiştir.
09.02.1978-10.11.1986 tarihleri arasında vazife yapan, Aziz Dostum Dr. Tayyar Altıkulaç, memleketimizin en istikrarsız, çalkantılı, 12 Eylül 1980 Darbe-i Hükûmetinin arifesinde, darbe sırasında ve darbeden sonra, çok netâmeli bir dönemde vazife yapmıştır. Bütün hatıratını değil ama sadece bu sekizbuçuk yıllık hatıratını kaleme alsa, perde arkasında nelerin döndüğünü öğrenebilsek...
Bizim de içerisinde bulunduğumuz, hariç’ten şehid olduğumuz, nice vukuat vardır; Dr. Tayyar Altıkulaç, Türk Tarihinin en çalkantılı siyâsî vak’a’larının cereyan ettiği bu yıllarda, Diyânet İşleri Başkanlığı’nı, siyâsetin üstünde tutmasını bilmişti. Bu bakımdan, makamında, bir milletvekili’nin yumruklu, silleli-tokatlı tecâvüzüne bile ma’ruz kalmıştı.
Dr. Tayyar Altıkulaç’ın kendi isteğiyle emekliliğini talep etmesiyle boşalan, Diyânet İşleri Başkanlığı, 8 ay kadar boş kalmış, 17.06.1987-02.01.1992 tarihleri arasında 5 yıla yakın bir müddet, Diyânet İşleri Başkanlığı’nı deruhte eden, Prof.Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu-hâlen TBMM’sinde AK Parti milletvekilidir- bir müddet de Dış Türkler’den mes’ul ve Diyânet İşleri Başkanlığı’nı tedvirle vazifeli Devlet Bakanı olarak vazife yapmıştır.
Me’zunen ayrıldığı, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ne dönünce, 1991 seçimlerinden sonra olsun, DYP-SHP (açılımı, Süleyman Demirel’in Genel Başkanlığı’nı yaptığı, Doğruyol Partisi ile İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığı’nı yaptığı Sosyal Halkçı Parti-koalisyonunda) Diyânet İşleri Başkanlığı, koalisyon protokolünde DYP kanadına bırakılmıştı. Süleyman Demirel’in en yakınında bulunan Devlet Bakanı, Ekrem Ceyhun’un ısrarı ile hemşehirlisi M. Nuri Yılmaz, Ankara Çankaya Müftülüğünden, Diyânet İşleri Başkanlığı’na getirilmiştir.
Kuruluşundan günümüze, 90 yıllık tarihinde Diyânet İşleri Başkanlığı’na yapılan en isâbetsiz ta’yin, ne yazık M.Nuri Yılmaz’dır.
Diyânet İşleri Başkanlığı, tek parti CHP mütegallibe iktidarları da dahil, hiçbir dönemde M.Nuri Yılmaz dönemi kadar politikaya bulaştırılmamış, hiçbir devirde politikanın emrine verilmemişti. Filhakîka, istisnâî hükûmet darbeleri dönemlerini bir tarafa bırakırsak, ilk siyâsî müdahaleler, 1965 seçimlerinden sonraki tek parti Adalet Partisi iktidarı zamanında yapılmıştır. Şöyle ki, Üsküdar Müftülüğü döneminden i’tibâren İstanbul Müftülüğü, kısa süren Diyânet İşleri Başkanlığı dönemlerinde yakından tanıdığımız ve ta’kip ettiğimiz, Merhûm İbrahim Bedreddin Elmalı Hoca, şahsen asabî bir mizaca sâhip, Salâbet-i Diniyye’si yüksek bir şahsiyetti.
Diyânet İşleri Başkanlığı’nda, ta’yin-nakil mevzu’unda, siyâsîlerin taleplerini geri çeviriyordu. Burası Diyânet İşleri Başkanlığı, burada ancak ehliyet ve liyâkat geçerlidir. “Hamil-i Kart yakînimdir,” artık burada geçerli değil, diyor, siyâsî taleplere karşı çıkıyordu.
Çiçeği burnunda Başbakan, yeni iktidar, devletin bütün kademelerinde ve halkla yakından münasebeti olan Diyânet Kurumunda, “Evet Efendimci, Sepet Efendimci,” kişiler görmek istiyordu. Devrin Başbakanı, “Bir gecede 67 İl’in valisini, Emniyet Müdürünü, vazifeden uzaklaştırıyor, görev yerlerini değiştiriyor, naklediyoruz, Bir Allah’ın kulu gelip de bizden hesap sormaz. Fakat Anadolu’nun küçük kasabalarından birisinde, bir mahallenin müezzinini bir başka mahalleye nakletsek, bütün kasaba ileri gelenleri Ankara’ya gelir, bizden hesap sorar,” diyordu.
-Bu konuşmanın yapıldığı yıllarda, Türkiye’de il sayısı 67 idi.-
Asabî, Salâbet-i Diniyye Sahibi, Başbakan, ilgili Bakan dahil, hiç kimseye ta’viz vermeyen İbrahim Bedreddin Elmalı Hoca vazifeden alındı...
Halîm-selîm, karınca ezmez, kimseyi üzmez, Gümüşhanevî, Lütfi Doğan, vekâleten Diyânet İşleri Başkanlığı’na, tahsili müsâid olmadığı ki, -tahsili Tapu Kadastro Meslek Okulu Orta Bölümünden me’zun veya terk.- müftülük-vâiz’lik imtihanlarına girip-girmediği, girdi ise de kazanıp-kazanmadığı meşkûk, Yaşar Tunagür, önce Edirne Müftüsü, bilahare Ege Bölgesi gezici vâizi yapılmış, -nasıl olmuş, diyenlere ihtilâl idarelerinin ve Örfî İdare Komutanlıklarının icraatında, akıl, mantık aranmaz. 27 Mayıs 1960 İhtilâlini ta’kip eden günlerde, Edirne Garnizon ve Sıkıyönetim Komutanı olan zât, diğer Devlet Dâireleri meyanında, Edirne Müftülüğünü de teftiş eder. Edirne’nin yaşlı ve pek muhterem müftüsüne, “Sen de düşüklerin ta’yin ettiği, düşük ve kuyruklardan değil misin? Hâlâ bu makamda oturuyorsun, defol, makanı boşalt,” der. Garnizon’da askerliğini er olarak yapmakta olan, ara sıra askerlere dinî nasîhatlerde bulunan ve askerlerin kendisine “Hoca” dedikleri birisi vardır.
“Git Müftülük makamına otur, ikinci bir emre kadar, Edirne Müftüsü sensin!” der. İhtilâl dönemleri, ara rejim dönemleri öylesine garip vak’a’ların meydana geldiği dönemlerdir.
Yaşar Tunagür de işte böyle bir dönemde, önce Edirne Müftüsü, bilahere Ege Bölgesi gezici vâizi yapılmıştı.
Tahsili, hizmet süreleri yeterli olmadığı, Diyânet İşleri Başkan Yardımcılığı için aranan şartları taşımadığı halde, devrin iktidarı tarafından, vekâleten Diyânet İşleri Başkanlığı’na ta’yin edilen, karınca ezmez, Lütfi Doğan’ın yardımcılığına getirildi.
Ankara’ya gelir-gelmez de, Başbakan’ın kardeşi Hacı Ali Demirel’in teşvikiyle Diyânet İşleri Başkanlığı’nın bütün yetkilerini elinde topladı, bütün ipleri eline geçirdi.
Devlet adâbında, nihâî mümzî ve tasdîk makamı olan, Diyânet İşleri Başkanlarına, en kıdemli yardımcı veya mevzu’una giren konularda herhangi bir yardımcı imzalanacak evrakı, önceden haber vererek ve iznini alarak, Kemâl-i Edep ve hürmetle imzaya arzeder.
Oysa ki, Yaşar Tunagür, oturduğu yerden makam’da bulunanların rahatlıkla işitebileceği bir ses ve avâz ile hiçbir hürmet sıfatı da ilâve etmeksizin, “Lütfiii! Şu evrakı gönderiyorum, derhal imzalayıp, bana iade et!...” diye bağırıyordu.
Bu tavrıyla, “burada asıl yetkili benim, siyâsî iktidarı burada ben temsil ediyorum, durumum, Diyânet İşleri Başkanlığı için uygun olmadığı için, Başkan yardımcısıyım. (Filhakika durumu, Başkan yardımcılığı için de yeterli değildi, ya! geçelim.)
Bu dönemde Diyânet İşleri Başkanlığı personeli arasında tam bir kıyım yaşanmış, Diyânet mensupları çil yavrusu gibi darmadağın edilmiş, pekçok muhterem zât istifa ile Diyânet İşleri Başkanlığından ayrılmıştır...
Yorumlar