Fethullah Gülen'in Papa'ya sunduğu mâlûm ve mâhut Mektup-Arîza'nın tahliline devam ediyoruz.

Fethullah Gülen Mektubunda:

Tekrâren ve tekrâren "misyon" kelimesini kullanmaktadır. "Daha iyi yaşanabilir bir mekân kılma yolunda "kutsal misyonumuzu" tam manasıyla bilen halkından size en içten selâmları getirdik."

"Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için  Papalık Konseyi (PCID) "misyonunun" bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu "misyonun" tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En âciz bir şekilde hatta biraz cür'etle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütavâzi yardımlarımızı sunmak için size geldik."

Teslis Akîdesine sımsıkı sarılmış bulunan dolaysiyle de, şirk'in en karasına ve koyusuna saplanmış, Katolik dünyasının başını, Fethullah Gülen hürmetle, ta'zimle selâmlayabilir, ancak, Vatikan'a kimi temsîlen gitmiştir? Kimler, hangi guruplar içten (samîmî) selâmlarını Papa'ya sunmak için Fethullah Gülen'den aracı olmasını istemiştir, gerçekten merak konusudur. Zirâ bir müslüman ancak müslümanlara selâm verebilir, selâm gönderebilir. Müşriklere, yahûdilere ve bilumum kâfirlere selâm verilmez, selâm gönderilmez.

"Sunmak, müşerref olmak, şerefyap" bunlar bir Müslüman'ın, ancak Allah'a, Resûlüne, Resîü'nün gerçek vârisleri İslâm büyüklerine tevcih edebileceği terimlerdir.

MİSYON : Misyon Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü'ne göre;

Fransızca Mission,

1- Bir kimseye veya bir kurula verilen özel görev.

2- Dinsel, bilimsel veya diplomatik bir görev yüklenmiş kimselerden oluşan kurul.

MİSYONER: Missionnaire, Bir dini, özellikle Hıristiyanlığı yaymak için görevli kimse

2- Bir düşünceye, bir ülküye kendini adayan kimse

MİSYONERLİK: Misyoner olma durumu, misyonerin görevi...

İslâmî Literatürde misyon, misyoner, misyonerlik, kutsal, kutsallık tâbirleri (terimleri) hiç kullanılmaz. İslâmî Literatürde, dâvet, tebliğ, irşâd, tenzir, ihdâ gibi tâbirler (terimler) kullanılır.

Gülen'in Mektup-Arîza'sında misyon, kutsal kelimelerini kullanması İslâm adına müslümanları temsil etme adına "Papa Cenaplarından" her hangi bir talebinin olmadığını gösterir.

Artık herkes tarafından öğrenilmiştir ki, 2. Vatikan Konsil'inde alınan kararlar gereği, artık Bin yıldır sürdürülen ve aslâ başarılı olmayan "Haçlı Seferleri" tipi doğrudan, cepheden saldırı şeklindeki hıristiyanlaştırma terk edilmiş, daha sinsî, diyalog, dinlerin kardeşliği, hak dinler, İbrâhimî dinler yaftası altında misyonerlik, hıristiyanlaştırma çalışmalarına geçilmiştir.

Katolik Âlem'inin başı olan Papa'nın vazgeçilmez, savsaklanamaz, ilk ve tek misyonu, henüz hıristiyanlaşmamış insanları hıristiyanlaştırmaktır. Bunun için de her yol meşrûdur.

Bu niyetlerini aslâ gizlemek lüzumu bile hissetmiyorlar. Nitekim, Papa, Ortaasya Cumhuriyetlerinden Azerbaycan Devletini resmî ziyareti sırasında "Birinci milenyumda Avrupa'yı, ikinci milenyumda Afrika'yı, üçüncü milenyumda bütünüyle Asya'yı hıristiyanlaştıracağız." demiştir. Dünya üzerindeik tüm kilise dernek, vakıf ve kuruluşlarının statülerinin gâye-amaç maddesi tektir, hıristiyanlığı yaymaktır.

Avrupa Birliği Uyum kanunları çerçevesinde; Kilise dernekleri üzerinde çalışmalar esnasında, bizim bürokratlarla, azınlık mensuplarının üyeleri arasında trajikomik konuşmalar geçmiştir.

Azınlık mensupları özellikle kilise dernekleri, hazırladıkları statüde, "Kilise Derneği'nin gâyesi olarak öncelikle" Hıristiyanlığı yaymak şeklinde ortaya koymuşlar, bizimkiler itiraz etmişler, itirazları hıristiyanların gayelerine değil, "sizin statülere böyle bir madde koyarsak aynı hakkı Cami Dernekleri de talep edebilirler, vermezsek AHİM dâhil, milletlerarası kuruluşlarda haklarını talep edebilirler. Halbuki, bizim Anayasa'mız, kanunlarımız, mevzuatımız, Cami Derneklerine, Türkiye'de yaşayan halkın %99'una böylesine bir hakkı teslim etmemize imkân vermemektedir" diye karşı çıkmışlardır.

Papa'nın misyonu'nun vazgeçilmez, ertelenmez tek hedefi hıristiyanlığı yaymak olduğu cümle âlemce bilindiğine göre, Papa'dan talep olunan misyonun, misyonerliğin, İslâm'ı tebliğ, irşad, ihdâ ve tenzîr vazifesi olmadığı, olmayacağı âşikârdır.

O halde, "Papalık Konseyinin bir parçası olmak, bu misyonun tahakkunu görmeyi iştiyakla arzulamak, nasıl izah edilecektir?

Herhangi bir kimsenin "Misyon" yüklenmesi, "misyoner" olması, hatta Papalık Konseyinin misyonunun bir parçası olması, bu "misyonun" tahakkukunu pekçok arzu etmiş olması pek tabiî en tabiî hakkıdır. Ne varki, artık bu durumda olanların müslümanların yakalarından düşmeleri gerekir. Sıkıştığında-sıkıştırıldığında, Edirne'deki imamlığından beridir, son gurbet hayatına kadar her hususta takiyye yapan bu zât, elbette bu mektup arîza mevzuunda da aynı yolu seçecektir. Nitekim, Türkiye'deki taraftarları şimdiden te'vil, tebdil ve tağyir cihetini seçmiş bulunuyorlar." Yok Efendim!" Papa Cenahlarının rahatsızlığı dolaysiyle belki rûberû görüşme mümkün olmazsa bir mektup bırakılması düşünülmüş de, alelacele birisi bulunmuş, İngilizce'ye aktarılmış da, bu aktarım sırasında "Misyon" kelimesini bu zât ilâve etmiştir, ya da yanlış anlamıştır." diyorlar.

Bu telâş dahî "misyon'dan, misyonerlik'ten" neyin anlaşıldığını pek açık olarak ortaya koymuştur...