İnsana; Yaradan ruhundan üfler… Akıl, vicdan verir… İnsan, bu akıl, vicdan çerçevesinde birçok şey yapabilir. Mesela Devlet kurar kimliği olur. Ülke ekonomisi yönetir şahsiyeti olur… Tabi ya da olmaz…

Devlet adalete değil de güce odaklanırsa, milletin kimliği zarar görür. Çünkü devlet adil olandır… Güçlü olacak olan ülkedir, millettir… Devlet’in kuruluş gayesi hukuktur, adalettir. 

Hep böyle olmuştur. Ancak adil, hukuk Devleti kurulabiliyorsa, ülkeler güçlü olarak yaşamlarını sürdürme imkânı bulabilmiştir…

Diğer taraftan ekonomisi de yönetilemez ise şahsiyeti kaybolur. Alacaklılar imtiyaz ister. Güçlü olan güçsüzü manipüle etmeye başlar. Kimliğinin, kim olduğunun önemi kayboluverir. Tabiri yerindeyse ensesinde boza pişer. Verilen imtiyazlar çığırından çıkar. Değerler bir bir yitirilir. Ardından akıl da vicdan da yoldan çıkar… Yoldan çıkmış cümleler ağızlarda dolanır… ‘İki yılda doları ikiye katladık’ naraları ile mutluluk dağıtılır, sevince boğulur… Faiz, enflasyon ilişkisi yeniden keşfedilmeye çalışılır. 

Bu anlamsız yeniden keşif, zaman ve para kaybına sebep olur.

Birinci dünya savaşının temel sebebi olan… Ve Avrupa ile orta doğuyu birleştirerek demiryolu kurulma gayesi ile ortaya çıkacak gelir paylaşma kaygıları sebebiyle dünya karışmıştı… Bu demiryolunun elbette Osmanlı imparatorluğunun da içinden geçmesi planlanmıştı… 1910’da yapımı başlayan… Bağdat ve Basra körfezine demiryolu inşaatı için bizim topraklarımızdan geçecek bölümü elbette bize yaptırılmıştı… Ve inşaat yapımı İngiliz Lynch’a şirketine verilmişti… Aynı anda madenlerde D’Arrcy şirketine verildi… 

Çok geçmeden İngiltere ve Almanya birbirleriyle tartıştı. Topraklarımızda nüfuz etme mücadelesi ile birbirlerine girdiler. Bir süre sonra askeri reform yapıldı ve Alman subay Von Der Goltz askeriyemize danışman oldu. Yirmi Alman subayda yanında yardımcı olarak geldi. Ve tartışmalar ile D’Arcy’e verilen imtiyaz iptal oldu.

Evet imtiyaz iptal oldu diyebiliyoruz. Çünkü bu dönemde gazeteler bunu “Verilen imtiyazlar” başlığı altında yazabilmişlerdi. 

Hatta yazılarda imtiyazın detaylarına dair, dikkat çekici şu maddeler bile basılabilmişti… Demiryolu yapımında bulunan şirkete, hükümet ‘kilometre başına ödeme’ garantisi verdi… 

Bu o günlerde “Darbeler sadece asker ile yapılmıyor” şeklinde yorumlara sebep oldu. Ekonomik imtiyazlar ile de ülke sermayesi, gücü el değiştirebiliyordu. İçi boşaltılabiliyordu…

‘İmtiyaz av sezonu’ açılmış gibiydi. Tüm güçlü ülkeler ava katılım göstermek istiyordu. En son bu imtiyaz yarışına ABD’de girdi. Ama o sırada bütün köşeler tutulmuştu. O gün için müdahil olamadılar. Fakat İngilizlerin kilometre başı ödeme garantili mali darbesine çok özendiler… Önümüzdeki günlerde bunu telafi edecek birçok eylemleri olacaktı.

Hep böyledir işte bu işler… Hatta doğanın bizatihi kanunudur…

Akıl, vicdan dengesini kuramayanlar ile kurabilenler, doğada ikiye ayrılırlar…

Ava çıkanlar ve Av olanlar… 

Ve ne yazık ki! Bu av rekabetinde adalet aranmaz. Hatta av olacakların kendi içinde bile adaletten söz edilemez. Ahlâk tamamen kaybolur. Kaos başlar. Hır, hile havada uçar. Artık çoğu için tek dert kalmıştır. 

Canlı kalabilmek…

Canını kurtarma esnasında, biraz daha güçlü olan güçsüzün üzerine basmaktan çekinmez. Ahlak, adalet, kişilik, kimlik lafı güzaf olur.

Kendi milletinin gururu, onuru olan para birimi yerle bir olur… 

Alacağı dış borç ile de kurtulamaz. Ancak bir süre ücreti, faizi mukabil borcunu büyüterek ötelemiş olur. 

Ta ki bir gün değişen rüzgarlar ile can kaygısı bitip, adalet ve ahlakın geri dönüşüne kadar… İşte o zaman yaratıcı fikirler ve çoğalan değerli üretimleri ile yavaş yavaş tekrar şahlanabilir…