Günlük hayatımızda çoğu kez preslenmiş, birileri tarafından belli ölçüler içine sığıştırılmış düşünce kalıpları ile düşünüyoruz.
Düşünce kalıplarının mahiyetinin iyi veya kötü olmasının ise çoğu kez farkında bile değiliz.
Neden böyleyiz?
Niçin hayata, varlığa ve insana ait gerçekler hakkında kendimiz bir şeyler üretmiyor ve başkalarının bize dayattığı kalıplarla düşünüyoruz?
Sebeplerini araştırdığımızda karşımıza, gaflet, cehalet, varoluşun sırrını anlamamak, bu dünyaya gelişimizin hikmetini bilmemek çıkıyor.
“Ben neyim?, “Nereden geldim?”, “Niçin geldim?” ve “Nereye gidiyorum?” sorularına kendini muhatap sayıp akli, ilmi ve mantıki cevaplar bulamayan insanların bu gaflet, cehalet ve hikmetsizlikten kurtulması asla mümkün değildir.
Sorgulamayan, irdelemeyen, sebebini merak etmeyen bir kişilik yapısına sahip insanın bu düşünce kalıpları dışına çıkması da alabildiğine zordur.
Peki, bizlere dayatılan düşünce kalıplarının neler olduğunu biliyor muyuz?
Bu düşünce kalıplarını kim oluşturuyor?
Dayatılan kalıplarda baskın ve popüler kültür kodları nedir?
Anadolu tabiriyle, kimin tarlasına su taşıyoruz?
İnsan olmamız bu tür soruların cevabını bulmamızla doğru orantılıdır diye düşünüyorum.
Bize dayatılan ve öyle düşünmemiz istenilen kalıpların üreticileri aslında öyle uzaklarda değil.
Belki de bize en yakın zaman ve mekânda hükümlerini icra ediyorlar.
Meselâ, 28 Şubat sürecinde bir general şöyle demişti:
“Biz her gün gazeteleri okuyor ve ona göre tavır alıyorduk.”
Aslında bu bir itiraftır ve başkalarının ortaya koyduğu düşünce kalıplarıyla düşünenlere çok güzel bir örnektir.
Günümüzde de aynı durumun devam etmediğini kim söyleyebilir?
Her gün beş milyondan fazla insan bayilere giderek bir gazete alıyor ve çoğu kez aldığı gazetenin çizdiği gündemi takip ediyor. 
Televizyon seyredenlerin gazete okuyanlardan bir farkı var mı sanki?
Demek ki basın yayın organları bize dayatılan düşünce kalıplarının oluştuğu/oluşturulduğu üsler durumunda..
İletişim bilimci Aldouks Hugsley bir sözünde bu gerçeği bütün yalınlığıyla şöyle özetlemişti:
“Şimdiye kadar bunca çok, bunca azın elinde böyle oyuncak olmamıştı.”
Aldouks Hugsley’in bunca çoktan kastı yedi milyarı bulan insanlar; bunca azdan kastı da kitleleri istediği gibi yönlendiren, istediği düşünce kalıbına sokan medyadan başkası değildi.
Etrafınızda olup bitenlere, yaşanan facialara, sergilenen cehaletlere, rezaletlere birde bu gözle bakın bakalım dediklerimde haksız mıyım?
Medyanın bunca acımasızlığı, bunca kıyımı karşısında çaresiz insanları gördükçe insan olarak insanlığımdan utandığımı itiraf ediyorum.
Her gün yüzlerce insanın yargısız infazlara maruz bırakılmasından tutun, yalan haberlerle âdeta maskaraya döndürülmesine kadar nice binlerce olayı medyanın acımasızlığına ve adaletsizliğine çarpıcı misaller olarak gösterebiliriz.
Bunca azın bunca çoğa reva gördüğü kötülükler yetmiyormuş gibi baskın ve popüler kültür aracı olarak sporu ve müziği kullanmasını da eklersek, bunca çoğun ne kadar acınacak bir durumda olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Peki, bize değişik aldatıcı araçlar kullanılarak farkına bile varmadan dayatılan bu kötü durumdan nasıl kurtulabiliriz?
Hayatını peş peşe izlediği dizilerle, saatlerce gözünü kırpmadan seyrettiği futbol ya da başka programlarla yönlendiren bir insanın kendisine dayatılmak istenen düşünce kalıplarını kırabilmesi elbette zor hatta imkânsızdır.
Eğer bir insan içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak istiyorsa ve işin farkında ise, her şeyden önce içinde bulunduğu durumun vahametini kavramakla işe başlamalıdır diye düşünüyorum.
Kurtuluşun, yaratılışta insana bahşedilen aklın işletilmesi ile ilmi ve mantıki delillerle, “Ben neyim?, “Nereden geldim?”, “Niçin geldim?” ve “Nereye gidiyorum?” sorularına doğru cevaplar bulmakta yattığı açıktır.
Bunu yaparken rehber olarak kullanılacak kitap şüphesiz Kur’an; uyulacak lider ise Hz. Muhammed’den (sav) başkası değildir.
Kur’an insanlık için hidayet rehberi, gidilecek ve tutulacak en sağlam yol dur. Hz. Muhammed (sav) ise bu yolun en doğru rehberi ve önderidir.
Son sözü yine Kur’an söylesin:
“İçinde asla şüphe olmayan bu Kitap kurtulmak isteyenler için apaçık bir rehberdir.” (Bakara 2)