Bir özel eğitim kurumuna davetliydim. Velilerle söyleyişimiz vardı. Konumuz malum öğrencilerimiz, çocuklarımız onlarla harp eden veliler şikayetciler. 
Ben onlara yönelik olarak, "çocuklarınız derslerini aksattıkları ve onlara söz geçiremediğiniz den dolayı rahatsızsınız. Bana göre temel konu iletişim biçimimizin sağlıklı olmamasından dolayı çocuklarımızla olan ilişkilerimiz istenildiği gibi değil. Pekiyi siz de dersinizi çalışıyor musunuz? Ana baba okulundan mezun olabilmek için ne tür çaba içerisindesiniz, konuya hizmet edecek çabalarınız nelerdir? Araştırma okuma uzmanlarla görüşme seminerleri takip, İnternet den ilgili sayfaları sunuları inceliyor musunuz bu konu için hafta da ne kadar zaman harcıyorsunuz... vb?" İçimizde şu an bu konuda çalışma yapmakta olanımız varsa neler yaptığı hakkında bilgilerini bizimle paylaşabilir mi? ve hiç kimse söz alamadı. Bekliyorum sessizliği. Onlar utanıyorlar, sıkılıyorlar, söz alamıyorlar diyemeyeceğim bir atmosferimiz vardı. Zira ilk tanışma anımızda herkes söz alıyor konuşuyor akıl veriyor, okuldan derslerden milli eğitim sisteminden şikayet ediyorlar, "ne olacak bu memleketin hali?" vaziyetinde haklı veya haksız herkes son derece konuşkandı. Şimdi hiç kimse den ses yok. Sessizliğin tek nedeni konuyla ilgili hiç bir şey yapmadıkları için paylaşacak bir şeyleri de yoktu. Çoğu özel aracıyla gelmiş, okul ücretini ödemişler ve kendilerine düşen bir şey kalmamıştı onlara göre. Bir  veli kalktı, o beyaz eşya satıyormuş. İşinden bahsetti uzunca. Bu şık düşmedi. Çünkü reklam yaptı, sıkıldı insanlar. Konumuzla ilgili olarak o engin görüşleri en sonunda ağzından dökülmeye başladı.
"Hocam dayak cennetten çıkma, basacaksın sopayı bak gör o zaman nasıl yola geliyor bu hayırsız çocuklar... vb" şeklinde hepimize orada ayar verdi. 
Ben velilere yönelerek, "içiniz de dayak yediğinden dolayı ne hissettiğini paylaşabilecek birisi var mıdır?" diye sordum. Hiç kimse kalkıp tek söz almadı. Dayağı savunan veliye doğru baktım. O yere kaçırdı bakışlarını. Eminin ki orada en az 100 civarı veli vardı. İçinden mutlaka dayak yiyen oldu. Hiç biri söz almadı. Çünkü o an yedikleri dayak akıllarına geldi. O an kendilerini çok kötü hissetmiş olmalıydılar. Ben dayağı disiplin aracı olamayacağını, dayakla istendik davranışın kesinlikle elde edilemeyeceğini belirttim. Dayak sonunda travma yaşayacak kişinin biriktireceği öfke vb olumsuz duygu durumlarının onun ruh halini bozacağını ve şiddeti meşrulaştıran yapının güçleneceğini, dayak atmakla çocuklarımıza dayak atmayı öğreteceğimizden dolayı toplumda şiddetin yaygınlaşacağını ve ilişki düzenleyici olarak şiddet kültürünün nelere yol açabileceğinden bahsettim.  Öğrencilerimizle olan sağlıklı ve etkili iletişim biçimleri üzerine sohbetimiz devam etti. Ve işin en iyi tarafı, "basacaksın sopayı..." diyen veli, "hocam bizim çocuğun durumu için sizinle özel görüşebilir miyiz?" oldu. Benim için günün kazançlarından biri de o dayağın cennetten çıkma olduğunu savunan velinin değişen davranışıydı...
Çözüm odaklı olmak
1) Sorun yaşayan Çocuğunuzun hatalı eksik yanlış taraflarına değil başarılı yetenekli taraflarına odaklandığımızda faydalı değişimlerinde ardından geleceğidir. “Problemleri konuşmak” yerine “Çözümleri konuşmak” süreci kolay, zevkli ve verimli hale getirir. Örneğin, kekemelik sorunu yaşayanlara konuşmalarında kekemenin olmadığı bölümlerden oluşturulan film gösterilmesiyle, kekelemenin anlamlı ölçüde azaldığı gözlendi.
2) Problem yaşayanlar, problem yaşanmadığı anları, yani sorun yaşanmayan iyi alanları görmekte başarısızdırlar. Danışanlar, çözüm getirmeye yardımcı olacak problemin yaşanmadığı, yeterli ve verimli olunan o anları ortaya çıkmasını sağlamaya çalışırlar. “Neyi iyi yaparsın?” "En yetenekli olduğun alanlar nelerdir?” vb. Sorulara verilen cevaplarda ipuçları bulunur. Sorulacak açık uçlu sorular (Ne, kim, nasıl, ne zaman, nerede ile başlayan sorular) onun kendi iç dünyasına yolculuk yaparak anlatma anında farkındalığı artacaktır. Sorgulamaya neden olan "Neden veya niçin" ile başlayan sorular sormayınız.
3) Olumlu küçük değişikliklerin büyüyerek büyük değişikliklerle yol açar.
4) İnsanların ruhsal sorunu yok ise kendi sorunlarını çözebilecek potansiyele sahiptirler. Danışanlar yetersizlikler ve şikayet konusu olunan yerler yerine, güçlü yanların altı çizilerek bunları nasıl kullanacağının farkına vardığında, değişim oldukça hızlı olacaktır.