İlk karşılaşma, ilk sohbetten sonra salgılanan iyi hissettiren haz molekülü dopamin etkisine karşı koymak imkansızdır. Beyin, dopamin üretim yeri ve ödül merkezi. Enjekte edilen kokain, haz molekülü dopaminin etkisini arttırıyordu. Uyuşturucular suni bir dopamin etkisi gösterirler.

 Dopamin aynı zamanda hayatta kalma ve üreme dürtüsü yaratırken türün devamını da sağlayan bir hormondur 

Dopaminerjik heyecan, motive eder; bir zevk ve ödül duygusu yaratma işlevi görür ve bağımlılıkta da rol oynar. 

Dopaminerjik heyecan, uyuşturucudan başka bilim, sanat, felsefe, edebiyat, şiir ve müzikle ilgili olmak ve üretmek, başarı arayışı, siyasetle uğraşmak, yeni yerler keşfetmek, yenilikler, gidilen farklı yolların sürprizleri, İlahi güçle ilgili olmak, damak zevkini tatmin etmek, sevdiklerimizle sohbet etmek, yeni şeyler öğrenmek, doğayla iç içe olmak ve aşık olmak iyi hissetmemizi sağlayandır.

Fareler ve maymunlar üzerine yapılan deneylerde beklenmedik şekilde yiyeceğe kavuşmak, dopamin nöronlarında hareketlenmeye neden olabiliyordu. Ancak zamanla rutinleşen ve sürpriz olmaktan çıkan yiyeceğe kavuşma anında verilen yemi hevesle yeseler de dopamin hareketliliği gözlenmez olmuştu. Bu deneylerden sonra ortaya çıkan hipotez, dopamin etkisi yiyeceğe ulaşmaktan ziyade, sürpriz olan şeylerin sonucunda oluşuyordu.

Sizi meraklandıran, olmadık zamanda gelişen sürprizler, dopamin etkisine neden olurken, rutinleşen birliktelikler, yiyecekler bir hevesle tüketilseler de  dopamin hareketliliği kalmıyordu. 

Beynimiz beklenmeyeni isteyen, her türlü heyecan verici geleceğe odaklanmaya programlıdır. Beynin bu çalışma prensibi “Aşk neden ölüyor?” sorusunun cevaplarından biridir. Bir başka neden, oldukça yıpratıcı olan aşk halinin ruhsal, duygusal, bedensel, zihinsel ve sosyal açıdan sürdürülemez oluşudur. 

Aşk dahil, tüm yaşanan şeylerden zevk de alınsa, rutinleşme ve bilindik hale gelmeye başlarken, heyecan kayboluyor ve yeni şeyler dikkati çekmeye başlıyor. Bu olguya “ödül tahmini yanılgısı” denir.  

Dopamini etkinleştiren şey, yanılgının sevindirici olmasıdır. Hiç beklenmedik iyi hisse neden olan bir telefon, bir davet, bir hediye, sevdiğiniz eski arkadaşınıza rastlamak ödül tahmin yanılgısıdır. Yani tahmin edilen şeyde yanılma ve sürpriz yaşanması dopamin salgılanmasına neden oluyordu.

Dopaminin Karanlık Tarafı Nedir?

Sigara dahil, tüm uyuşturucular ve kumar bağımlılığına neden olan dopamin bağımlılığından bahsedebiliriz. 

Fareler üzerine yapılan deneyler.

 Kafesine yem atılan farelerde dopamin seviyesinin yükseltirken bunu her 10 dk gibi rutine bağlanması durumunda fare artık ne zaman yem geleceğini bilir sürpriz ortadan kalkar, fare için “ödül tahmin yanılgısı” olmaz ve dopamin hareketliliği durur. 

Rastgele zamanlarda tıpkı farelere yem atılması gibi insanlara kumar masasında ya da bir maaş harici sürpriz biçimde paralar kazandırılsaydı dopaminde hareketlilik gözlemlenecekti. 

Birçok çeşit kumar makinalarının ve oyunlarının bulunduğu kumarhanelerde  şansa odaklı o kollu makinaların başına oturanların kumarhane için en çok kazandıranlar olduğunu biliyor muydunuz? 

Kollu kumar makinalarını kullananlar sürekli sürpriz içinde olmalarıyla hareketlenen dopamin, beynin ödül merkezini canlı tutarken, kumar bağımlısı oluyorlar ve beyinleri fizyolojik yönden de  hasar görüyordu.  

Kumar bağımlılığı gibi sürekli aşk peşinde koşanlarında  aslında yaşam öyküleri ve genetik yatkınlıkları gözden geçirilmeliydi. 

Aşkı Tetikleyen Yenilik, Sonsuza Kadar Devam Etmez!

Dopamin hareketliliği bitince, ilişki ya biter ya da sevgiye dönüşerek sağlıklı bir şekilde devam edebilir.

Duygusal, ruhsal, zihinsel ve bedensel yönden oldukça yıpratıcı olan aşk halinin ortalama 17 ay civarında devam ettiği tespit edilmiştir. 

Aşkı sürekli devam ettirmek isteyenler, biri biten diğeri başlayan haz odaklı yaşamın peşinde olanlardır. Onlar aşık olmaya aşıktırlar; aşk bağımlısıdırlar. Ayrıca insanların aşk peşinde koşma nedenleri arasında yaşam öykülerinin ne olduğunun payı oldukça büyüktür. 

Aşkın dostane ilişkiye dönüşerek sevginin artması, dopaminin yerini eşine bağlanma etkisi de yapan ve çoğunlukla kadınlarda oksitosin ve erkeklerde sadakat sağlayan vazopressin hormonu sayesindedir.

Oksitosin, en yüksek oranda emziren annelerde salgılanır. Bir anne, artan oksitosin hormonu sayesinde “dünyanın bütün zevkleri bir tarafa annelik bir tarafa” diyebilmektedir.

Biyolojik olmayan annelerde de aynı duygu, aynı hormon oluşabiliyor. Hatta annelik yapmak zorunda kalan erkeklerde de oksitosin daha çok salgılanmaya başlıyor.

Bu iki hormonun, dopaminin tetiklediği ve cinsel dürtüleri arttıran testosteron salımını engelleyici etkisi vardır. 

Tam tersi testosteron artışı da oksitosin ve sadakat hormonu vazopressinin salınımını engeller.

Dopaminin sağladığı heyecanlı aşk yerini, daha sakin ve huzurlu dostane aşka sevgiye dönüşmesini sağlayan oksitosin, vazopressin endorfin gibi nörotransmiterlerdir.   

Evliliği sorunlu giden erkeklerin vazopressin  seviyesi düşer; tetosteronu artar. Evinde mutlu olamayanların dışarıda mutluluk arayışlarını tetikleyen testosteron artışıdır. Ve onların değişen halleri, bakışları birileri tarafından fark edilir; ava çıkan, avlanabilir. 

Ancak insanların uzun süreli sağlıklı birlikteliğe ihtiyacı olduğunu istatistiki bilgiler ortaya koyar. Ve insanların çoğunluğu günün sonunda bir yuva kurma eğiliminde olması bir dünya gerçeğidir. Ancak son on yıllarda özgür olma ve birey olmanın yüceltilmesi, ekonomik koşullar, “modern hayat” adına özendirilen tek yaşamanın oranında artış gözlenmektedir.

Aşk ve Sevgi üzerine Prof. Dr. Mehmet Sungur diyor ki,

“…Her aşk sevgiye dönüşmez ama aşk, sevgiye dönüşürse eğer sevgi aşktan üstün bir heyecandır. Çünkü aşk sizlerin başını döndürür. Sevgi ise dünyayı döndürür.

 Bu durumda aşk ile sevgi arasındaki farklar nedir?

*Aşk bir ihtiyaç, sevgi bir sanat. 

*Aşk bulunan bir şey, sevgi ise özenle büyütülüp geliştirilen bir şey. 

*Aşk ‘seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var.” demektir.   Sevgi ise ‘sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum’ demekle aynı şeydir. 

*Aşk yakıcıdır; sevgi ısıtıcıdır

*Aşk coşkulu bir duygu olarak yaşanırken, sevgi farkındalıklı, dingin ve derinlikli olarak yaşanır

*İki insan aşık olduğunda kalpler ateş üstündedir. Eninde sonunda küllenir ateş. Ama küllenen ateş, yakıcı ateşten daha çok cömerttir çoğu kez. Belki de sizi yakmadan ısıtabilir…”