Örfî İdare,( Sıkıyönetim) kararlarında mantık aranmaz, bir nev’i Keyfî İdare’dir; Sıkıyönetim Komutanı’nın iki dudağının arasından çıkan her söz kanundur.” Kapatılmıştır, kapattım, “Devrin, Sıkıyönetim Komutanlarının başı, Devlet ve Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren,” Dengeyi, te’min için, bir sağdan, bir soldan astık,” demişti. Bu mantıkla, Devlet düşmanı ve terör destekçisi, Marksist-Leninist bir gazete ve dergi kapatıldığında, denge te’mini için, bir de Milliyetçi- Muhafazakâr dergi ve gazete de kapatılıyordu..
İşte, bu yıllarda, Merhum, Mehmed Şevket Eygi tarafından neşr’edilmekte olan, Bugün ve Bâb-ı âlîde Sabah Gazete’leri de, Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kapatılmıştı. Esasen, çok zor şartlarda idare edilen, Merhume, Şule Yüksel Şenler ve diğer ba’zı muharrir’ler tarafından yapılan da’vetlerle, yardımlarla ve Karz-ı Hasen paralarıyla idare edilen gazeteler, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatılınca, Resmî İlan ve Reklam gelirlerinden ve satış hasılatından da mahrum hale gelince, Kiralar, ödenemez, maaşlar verilemez hale gelinmişti.
Aslında, Mehmed Şevket Eygi Merhum’un idaresindeki Bugün ve Sabah Gazete’leri Tiraj i’tibariyle, Çok satan, Başat Gazetelerle yarışıyordu.. Müslüman zenginler, sırf bu gazetelere destek vermek üzere, reklâm yağdırıyorlardı. Bu sırada, Merhum Mehmed Şevket Eygi Bey, Bugün Gazetesindeki Köşe’sinde yazdığı, bir Makale sebebiyle, o devirde, mer’iyyette olan Türk Ceza Kanunu’nun, meşhur, 163. Maddesine muhalefetten, hakkında yapılan ta’kibat neticesinde bir-kaç yıl mahkûmiyet kararı almıştı.
O devir’lerde, her iki üç senede bir, bilhassa, fikir suçları ve hafif hapis gerektiren suçlardan mahkum olanlar için, T.B.M.M.’sin’de afv çıkarılıyordu. Mehmed Şevket Eygi Bey, Mahkumiyyetinin kat’î’leşip, infaz durumundan evvel, yurtdışına çıkmayı bir müddet kaldıktan sonra, muhtemel bir afv ile dönmeyi düşünüyordu. Yakın arkadaşları, bizler gibi pekçok mevzu’uda istişarelerde bulunduğu kimseler, Yurtdışına çıkmamasını Gazete’lerin başından ayrılmamasını, mahrumiyet kararının Mahkeme-i Temyîz’den,( Yargıtay,)’dan dönme ihtimali olduğunu, Mahkeme-i Temyîz’in tasdık etmesinin de dünya’nın sonu olmadığını, Muhtemel infaz halinde, Adalet Bakanlığı, Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkîf Evleri Umum Müdürlüğü ile görüşerek, İstanbul İlçe’lerinden, şartları müsaid, Şile ve Silivri Ceza Evlerine, yada, Gebze Cezaevine girersiniz, Gazete’leri günübirlik kontrol edebilir, İdarecilerle günübirlik görüşebilir, ta’limatınızı verebilirsiniz. Hatta, İlçe Cumhuriyet Başsavcsı’nın izniyle günübirlik, izinli olarak çıkabilirsiniz,” dedik.
Şevket Bey, Yurtdışına çıkmayı kafasına koymuştu, dinlemedi, önce Almanya’ya burada bir müddet kaldıktan sonra Suûdî Arabistan’a geçip, uzun uzun mektuplarla Gazete’leri idare etmeye çalıştı.
Sonradan öğrendiğimize göre, Şevket Bey, Yurtdışına çıkarken, Bugün Gazete’sini, Emekli Albay, Hilmi Karabel, Ahmed Güner, (Sadeddin Elgin ve diğer profesyonelere emanet etmişti. Sabah Gazetesini ise, Merhum, Hüseyin Hilmi Işık Efendi’nin talebesinden, Zeki Celep, Mahmud Genç, Ethem Kırçıl, Orhan Çiftlik, Feyyaz Hıdıroğlu ve Ruşen Karahüyük gibi arkadaşlara emanet etmişti. Uzaktan kumanda, haftada bir gönderdiği uzun mektuplarla idare etmeye çalışıyordu.
Hele, geceli-gündüzlü, 24 saat esasıyla nezaret edilmesi gereken bir gazete idaresi uzaktan nasıl idare edilirse! Ticarette ve Sanayi’î’de Temel kaide; “İşi’nin başında değilsen, o iş sana aid, değildir; Evla olan o işi bir başkasına devretmektir.
Gazete’ler, Birinci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatılmıştı. Bir müddet kapalı kaldıktan sonra, aynı gerekçe ile kapatılan gazete’lerden biri açılıyor, bir diğeri kapalı kalmaya devam ediyordu. Bugün Gazetesi’nin idarecileri açılması için Sıkıyönetim Komutanlığı’na müracaat etmişler ve fakat, Sabah Gazete’sinin idarecileri her nedense müracaat etmemişlerdi.
İdare müdürleri, Feyyaz Hıdıroğlu ve Ruşen Karahüyük Bey’lere, 2 Gazete’nin açılması için niçin müracaat etmediklerini sorduğumuzda: “Gazete, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldığında, zâten, kendiliğinden kapanmak üzere, çok zor bir vazi’yyete gelmişti. Karz-ı Hasen olarak Milletten aldığımız borçları ödeyemediğimiz için, yeni borç talep edemiyorduk. Bu bakımdan, maaşları ve diğer giderleri ertelesek bile, Gazete’yi basamak için kağıt mübaya’ya edemez haldeydik. Diğer taraftan, Devlete vergi borcunu, S.S,K,’ya, o devirde, S.G.K. (Sosyal Güvenlik Kurumu,) değil, (Sosyal Sigortalar Kurumu,) idi. Sigorta primlerini zamanında yatırımadığımız için, Basın İlân Kurumu tarafından yapılacak ilk teftişte, zaten, Resmî İlân ve reklâm hakkını kaybedecektik. Sıkıyönetim tarafından kapatıldığı için, bu hakkımız halen mahfuz. Gazete’nin tarafımızdan açtırılması halinde üç gün üst üste gazete çıkarılamazsa, başkaca hiçbir tedbire gerek yok, gazete, Resmî İlân ve reklâm hakkını kaybedecek. İşte biz, bütün bunları dikkate alarak gazete’nin açılması için herhangi bir teşebbüste bulunmadık,” dediler...