FARKLI TASAVVURLARI VARDI!...
Merhum, Beyağabey ile enterne vev esir edilinceye kadar vicâhî ya da Telefon mükâlemesiyle, hergün veya günaşırı görüşmelerim olurdu. Siyâset, Tedris, Tecdid ve ihya hizmetleriiyle alâkalı emirlerini alır, verebileceğim yeni haber ve bilgiler varsa arz’ederdim. Yıllar öncesiydi, Hazreti Üstaz’ımız hakkında ba’zı bilgi ve belgeyi tarafıma emanet etmiş, bunları iyi muhafaza et, ileride, beraberce bir çalışma değerlendirir, gazetelerde, dergilerde neşr’eder, kitap haline de getiririz. Buyurmuşlardı. Fasılalı aralıklarla kendilerine hatırlattığıımda,” Mübârek, çok yaşlandığımı mı söylemek istiyorsun, hele, bir dur bakalım, onun da zamanı gelecek,” diyordu. Heyhât! Ki, heyhât! O zaman hiç gelmedi...
Bir gün, yeke yek olduğumuz bir anda, “ Ağabey, hepimiz fâniyiz, vâdemizin ne zaman dolacağını ancak, Allah Celle Celâluhû bilir. Cenab-ı Hak Sevgili Peygamber’imize, hitaben, “Şüphesiz sen öleceksin, ve hiç şüphe yok ki, onlar da öleceklerdir,” buyurmuştur. Hzreti Üstaz’ımızın Tecdidi, tasarrufu, Üveysî olarak, bi’kemâlihâ ve bi’ temâmihâ devam etmektedir. Bununla beraber, zâhirî ve dünyevî hususları tevir için, müsâvî’ler arasından bir adım öne çıkacak birisini, birilerini düşündnüz mü? “ Şimdilik, düşünmedim, düşünmüyorum, zamanı gelince düşünür ve açıklarız,” buyurdular.
Enterne edimlmeden, esir alınmadan az bir müddet önce;” Mehmed Beyazıd- Ahmed Arif Denizolgun kardeşlerin de aralarında bulunduğu, Beytü’l- mâle el uzatmamış, da’va’yı istismar etmemiş, isimlerie herhangi bir dedikoduya bulaşmamış, kendisine da(va’ya vakf etmiş, bir şeyler alan değil, bir şeyler verenlerden, 5 veya, 7 kişiden müteşekkil, bir müşavere hey’eti teşkil etmeyi, Tedrisat, tecdid ve ihya hizmetlerinin başına, Ahmed Arif’i, Beytü’l-mâlden mes’ul olmak üzere, Mehmed Beyazıd’ı getirmeyi, müsâvî’ler arasından bir adım öne çıkarmak tarzında değil, müşâvere Hey’etindeki herkesin eşit sorumluluğa, eşit salahiyete sahip olmaları esası üzerine, düşünülmüştü.
Daha önceki istişârelerimizde, İstişâre edilmeden verilen ekserî karaların hata olduğunu, tek tek misalleriyle anlattık, eğer istişare edilseydi, bu hatalara düşülmezdi,” dedik. Mesela devrien Tercüman Gazete’sinde, Nazlı Ilıcak ile yapılan mülâkâtta, eğer “dâru’l-harb ve riba,” mevzu’unda bizlerle istişârede bulunulsaydı, hataya düşülmezdi, dedik.” İstişâre eden emîn olur, hataya düşmez, ehliyle istişare olunmadan veriler kararlardan dolayı nedamet husule gelir.Hem, Sevgili Peygamber’imiz, Hey’etler halinde istişâre’nin ehemmiyyetini, “ Benim Ümmetim, dalalet üzerine birleşmez,” hadisiyle te’yid etmiştir. Bir kişi hata eder, ikinci-üçüncü kixiler de ona tabi olabilirler, ama, hey’ete dahil herkes hata etmez.
Enterne edildiği esir alındığı yıllarda, Ahmed Arif Denizolgun’un siyâsî ihtirası, Mehmed Beyazıd Denizolğun’un da herşeyden bîgâne tavrı dolaysiyle o fikirlerinden vazgeçtiği rivayet edildi.
Biraz açalım: Ahmed Arif Denizolgun siyasete girme hususunda aşırı derecede iştahlıydı. Kemal Beyağabey, siyaset için çok erken olduğunu, tecrübe tecrübeler kazanması gerektiğini, bu yaşta siyasete atılması halinde vesâyetçiler tarafından kullanılabileceğini söyleyerek karşı çıktı. O kadar hevesliyidi ki, Kemal Beyağabey’i devre dışı bıraktı, VÂLİDE-İ Muhtereme’si , Merhûm’e, Feriha Ferhan Sultan Ablayı da yanına çekerek, re’sen hareket etmeye başladı. Aralık 1995 Genel Milletvekilliği Seçimimlerinin arafesiydi. Anneasini de yanına alarak Ankara’ya, devrin D.Y.P.,( Doğruyol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller’e giti. Tansu Çiller’e “ Eğer Antalya’dan Listebaşı yapılırsam, en az, dört milletvekilini garanti ederium,” dedi. Tansu Çiller, bütün siyâsî gaf’larına rağmen yine de zeki bir kadındı.” Madem, dört milletvekilliği garentidir, diyorsunuz, o halde, sizi Liste’nin dördüncü sırasına koyalım, bu garanti daha da bir garanti haline gelsin.” Anlaşamadılar, Milletvekilliği için müracaatların son günüydü, Recep Tayyip Erdoğan tarafından te’min edilen Özel uçakla, Antalya’ya götürüldü, Mesâî saatinin dolmasına dakikalar kalmışken, devrin, Refah Partisi’nin Antalya Listesini başına konuldu, aday oldu. Seçim müddetince Antalya’lı Kardeşlerimiz ve başka bölgelerden buraya kaydırılanlar, gece-gündüz, demeden, dağ-tepe koştular, çalıştılar, bir önceki seçimde, Refah Partisi, Antalya İli genelinde, ancak dört bin rey alabilmişken, bu seçimde, Listebaşı olan, Ahmed Arif Denizolgun büyük bir rey nisbetiyle, seçilirken, 170 civarında daha rey alınabiliseldi, ikinci sıradaki aday da seçilmiş olacaktı.
Ahmed Arif Denizolgun, Parlamento’da sıradan bir milletvekili olarak bulundu, Dikkatle ta’kip edilen, dinlenen, müessir bir konuşma bile yapmadı. Oysa,iki dönem Kütahya, bir dönem İstanbul Milletvekili olarak Parlamento’da bulunan, Merhum, Beyağabey, sık sık Kürsüye çıkmaz, ama, kürsüye çıktığı ve konuşma yaptığıında, muhalefte mensup milletvekilleri de dahil, bütün milletvekilleri büyük bir dikkatle ta’kip eder, dinlerler ve kürsüden indiğinde tebrik için sıraya girerlerdi. Bir müddet sonra, mensubu olduğu Refh Partisinden istifa ederek, bağımsız milletvekili olarak kaldı. Dönem vesâyet ve oligarşi dönemiydi. 1999 seçimlerine gidilecekti. Cari Anayasa’ya göre, Seçim’den belli bir müddet öncesi, İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlıklarına, bağımsız milletvekillerinin getirilmesi gerekiyordu. Mesud Yılmaz Başkanlığındaki bu hükûmette, Bağımsız Miletvekili sıfatıyla, Ahmed Arif Denizolgun, vesâyetçilerin teklifiyle, Ulaştırma Bakanı olarak yaklaşık, dört dörtbuçuk ay gibi kısa bir müddet Ulaştırma Bakanlığı yaptı.
Vesâyet rejmi’nin en uzun müddetli, müessiri, ve en sadık adamı, Hüsameddid Cindoruk,Ahmed Arif Denizolgun’un Bakanlığı’nı şöyle yorumlamıştı. “ Cumhuriyet tarihinde ilk def’a, olarak, bir tarîat şeyn’inin torununu, Cumhuriyet Hükûmetinde biz bakan yaptık.”
HÜSAMEDDİN CİNDORUK KİMDİR? : Hüsameddin Cindoruk, Çölaşangiller Familyesi’nin dayızâdeleri olup, Girid yahûdî’sidir. Mübâdele yıllarında, bu mübâdillere, “ Avdetî”( dönme= dönenlere mensup olanlar), denilirdi. Merhum, Üstad, Necip Fazıl Bey, bu “ Avdetî”’ ler, 60 derece, 90 derece dönmediler, 180 derece döndüler böyle olunca da hiç dönmemiş oldular, başladıkları yere döndükleri için, inançlarında herhangi bir değieşiklik olmladı,” derdi
Yassıada Mahkemelerinde, genç bir avukat olarak Menderes’in müdafaasını üstlendiği için, meşhur olmuş, bu şöhretiyle, Adalet Partisinde, Doğruyoy Partisinde, siyaset yapmış,Bu partiler içerisinde, Milliyetçi- Muhafazakarlar karşısında, yeminlileri, masonları temsil etmiş, bir ara Süleyman Demirel’e emanetçilik yapmış, partı kurmuş, 28 Şubat post-modern darbe’nin aktörleri arasına girmiş birisidir.Vesâyetçilerin hepsi böyledir, bir kerre elinizi kaptırdınız mı, kolunuz, hatta bütün vücudunuz, artık onlara aid’dir. Onun içindir,ki, Ahmed Arif Denizolgun’un ödediği bedel bir türlü bitmemiş, bakiye zimmeti yeğenine intikal ettirilmiş, yeğeni de öde öde bir türlü bu bedeli, bir türlü tamamlayamamıştır...