HEZEYANLAR, HEZEYANLAR!...

“Allah  bizleri   Ağabey’imizin  şefaatinden  mahrum  bırakmasın! “  “ Ağabey’imiz,  kıyamet  günü, mizan  ve  hisabtan  sonra,  Sırat  Köprüsü’nün  başında  duracak, istediğini  elinden  tutup, cennete,  istediğini  de  cehenneme  gönderecek...”

Cinnet  mi  desem,  akıl  tutulması mı  desem, bunları  söyleyen  zavallı’ları  ta’rif  edecek  bir  ta’bir,  bir  kelime  bulamıyorum.

“İzni  olmaksızın,  O’nun  huzurunda  şefaat  etmek  kimin  hakkıdır?.. (  Bakara/ 2/ 255 )  “  O’nun  izni’nin  dışında  hiçbir  şefaatçı  yoktur.” ( Yunus / 10 /3)...)  “ O’nun rıza  gösterdiklerinin  dışında  hiç  kimseye  şefaat  etmezler. Onlar, O’na  olan  saygılarından  dolayı  titrerler.”  (  Enbiya /  21 /28 )   “O’nun  huzurunda  izin  verdiklerinin  dışında  hiçbir  şefaat  fayda  vermez.  Nihayet  kalblerinden  korku  giderildiği  zaman,  “  Rabbiniz  ne  buyurdu? derler. O’ öyle  yüksek  öyle  büyüktür.” ( Sebe /34/23)  “  Rahman’ın  katından  bir  söz  alanların  dışında, hiç  kimse  şefaate  sahip  olamayacak,”    (Meryem/ 19/87)   “  O gün, Rahman’ın  izin  verdiği  ve  sözüne  razı  olduğu  dışında,  şefaat  fayda  vermez.”  ( Tâhâ/ 20/ 109)

“ Usât-i  Mü’minîn” (  Mü’min  oldukları  halde,  ısyan  edenler  için  şefaat  haktır.) Sevgili  Peygamber’imiz,  salla’llâhu  aleyhi  ve  sellem  Efendimiz: “ Benim  Şefaatim, Ümmetimden  ehl-i  Kebâir,(  büyük  günahları  irtikap  etmiş  olanlar,)  içindir,” buyurmuştur.

Allah’ın  katında  Allah’ın  izin  vermediği  hiçbir  kimse,  hiçbir  skımseye  şefaatçı  olamaz. Kıyamet  gününde  herkesten  önce  Sevgili  Peygamber’imiz,  Hazret-i  Muhammed- Mustafa  salla’llâhu  aleyhi  ve  sellem  Efendimize  şefaat  izni  verilecektir.  Bu izin  verilmeden  önce, diğer  bütün  Peygamber’ler,  “  Nefsî, Nefsî,” diye  nida  ederlerken, Sevgili  Peygamberimiz, “  Ümmetî,  Ümmetî,” diye,  nida  ve niyazda  bulunuyordu. Peygamber’imizden  sonra  diğer  Peygamberân-i  I’zâm  ve 

Şühedâ’ya  şefaat  izni  verilecek... Büluğ  çağgına  ermeden  v efat  eden,  ma’sûm  çocuklara da  ebeveyn’lerine  ve  yakınlarına  şefaat  etmeleri  için  şefaat  izni  verilecek...

Başkka’larına  şefaat  etmek  şöyle  dursun, acaba, kendileri  şefaat  izni  verilenlerin  şefaatlerine  mazhar  olabilecekler mi? Şefaate  nail  olabilecekler  mi  asıl  sual  budur.

Şefaat  izni  vöerilen  şefaat  edeceklerin  şefaatlerine  nail  olabilmek  için  evveliyyetle,  halis- muhlis  bir  mü’min,  Hasbe’l-Beşer  işlediği  ma’siyyetler  için  Tevbe-i  Nasûh  ile  tevbe  etmiş,( işlediği  hata, ısyan  ve  kusurları  bir  daha  asla  ve  kat’â  işlemeyeceğine  dair,  söz  vermiş  ve  gerçekten  de  işlememiş,  bundan  sonra,  ateşten  kaçarcasına, ısyan, hata  ve  kusur’dan  kaçınmış,  bütün  yaptıklarından  derin  nedamet  duymuş  olmak  lazımdır...

Yaşadığı  devrin  siyâsetini  iyi  okuyamamış, siyâsî   körlük  deyiniz,  basiretsizlik  deyiniz,  akıllara  durgunluk  veren  bir  tavırla,su  katılmamış,  Ehl-i  Sünnet  akidesine  sahip,  Nezih  Camia’mızı,  İmam-ı  Rabbânî  Evladını,  üstelik,yalan, iftira  ve  açıkca  buhtan  ile, Müceddidi’n,  Hazreti  Üstaz’ımızın  ismini  de  alet  ederek,  Ebed-müddet,  şirkin,küfrün  temsilcisi, kadim  din, ma’neviyat, Millî   VE  ma’nevî  tüm  değerlerimizin  düşmanı bir  partiye  ve  onun  kuyruğuna  yapışmış  kıtbiyöz  partilere  tevcih  etmiş,bir  asrı  geride  bırakan,  mücahede  ve  mücadele  yıllarında  hiç  olmadığı  kadar sıkıntıya  sokmuştur.Aziz  Milletimizin  gönlünde  taht  kurmuş, i’tibar’ın  zirvesindeki, Nezih  Camia’mıazı, Vatan  haini, din  ve  devlet düşmanı,hıristiyan, Katolik’lerin  Papalık  seçimlerinde  rey  sahibi, Şerir, FETÖ  ve  FETÖ’cü’lerin, H.D.P,- P.K.K.’ nın  safında,  yanında  olduğu  idrakine( olgusuna) sebebiyyet  vermiştir.

Siyâsî  körlük  ve  basiretsizlik  sonucu,  yapılan  bu  tarihî  hata, Camia’mız  için  çok  ağır  bedellerin  ödenmesine  müncer  olmuştur.  Her  şeyden  evvel,Başta  Müceddid  olmak  üzere, İmam-ı  Rabbânî,  Evladı’nın   ilmek  ilmek, bir  kuyumcu  titizliği  ile  örndüğü,  bina  ettiği,  Muhteşem, İ’tibar,  İhlas, Samimiyyet,  Mahfiyyet  Sarayı, cahil-cühelâ   takımının  ellerine  verilen,  varyoz’larla  tuzla-buz  edilmiştir.

İstanbul, Konya, İzmir  ve  diğer  pekçok  yerde,Kurs’ların  ve  yurt’ların,  tüm  sebze-meyve,Bakliyat  ve Kurugıda  ihtiyaçları,  bu  illerdeki, Sebze-meyve  halleri, Kurugıda  siteleri  tarafından  karşılanıyordu.Bu  Tarihî  hata’dan  sonra, Sebze- meyve  hallerinin  ve  Kurugıda  Site’lerinin  girişlerine,” H.D.P.- P.K.K., c.h.p, i.p., ile  beraber  olan  işbirliği  yapan  S.......lar, bu  hal’e, bu  Site’ye  giremez,” afişlheri  asmışlar  ve  bütün  yardımları  durdurmuşlardır.Hatim  gruplarının  dışında,  artık,  dışardan  hiçbir  kimse,  hiçbir  yardım’da  bulunmuyor.” Kermes, Lezzet Günleri,... Sofraları,” buralarda,çörek-börek  satarak  elde  edilen  gelir,asgarî   ücretin, a’zamî   dörtte  biri  kadar  yurtlardaki  hizmetli’lerin  maaşını  karşılamaz. “ Kermes’ler,”-  Nefret  ettiğim  bir  keliume,” Kermosos,” dan, Kilise  Cemmati yardımlaşmasını  ifade  eden  Hıristiyanlık  Medeniyyetine  aid, bir kelime.- Lezzet  Günleri,....... Sofraları,” kendin  pişir,  kendin  ye..Camia’nın  zengin- sosyete’nin  tıksırınca’ya  kadar  yiyip- içtikleri,  garibanların  bakındığı, firavn  sofralarıdır.