DERİN HALÜSİNASYONLAR!...
Sail, ( sual eden, soru soran), “ Hüseyin Ağabey, Hazreti Üstaz’ımızın Sultanahmed Camii’ndeki son va’az’ını anlatır mısınız?
“ Fatih’im, ( belli ki, sail,( sual eden, soru sorran, Fatih isminde birisidir.) 1959 Yılı’nın Ramazan Bayramı’nın arefe günüydü.Sirkeci’ye inmiştim, 25 kuruş verdim, bir Yenisabah Gazetesi aldım. İkinci Sahife’yi açtığımda, baştan başa, “ İstanbul Dersiam’larından Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’leri bugün Sultanahmed Camiui’nde son va’az’ını verecektir,” manşet atılmıştı. Hemen Sultanahmed Camii’ne yöneldm. Sultanahmed Cammi, lebaleb dolmuştu. Ben de Kürsî’nin dibinde oturdum.( Cami, tamamen, lebaleb dolmuş ise, sonradan gelen bu zât, nasıl olmuştu da, Kürsî’nin dibinde yer bulabilmişti?..) Namazdan sonra, Efendi Hazretleri Kürsî’ ye çıktılar. “ Efendiler! Bugün arafe günüdür, bugün, Afv-I Umûmî tecelli etmiştir.Ben de Cenab-ı Hakk’a nâz (niyaz) edeceğim. Efendiler, Fatiha ve “Âmene’r-Resûl, iman esaslarında ve du’da birdir.Ben bugün size bunlardan bahsedeceğim. Bize de sık sık söylerdi, va’az’larınızda “Mabonlar,” demeyiniz zararları dokunur,” mülhid’ler, müfsitler, münkirler,” Abdülhamid, Benim ma’nevî Ağabeyim’dir, ben onun Avukatıyım, “Şahid olunuz, şahid olunuz, şahid olunuz, Abdülhamid’e yaptığınız zulüm yanınaza kâr kalmayacaktır. Kendisini müdafaa edemezse, kıyamet gününde kendisini ben müdafaa edeceğim. Onun ruhu semaya çıkmamıştır, kendisine yapılan zulümleri gözleriyle görsün, diye dünya’da asılı durmaktadır. Bir zaman gelecek bütün müslümanlar bir bayrak altında toplanacaklar, evvelâ ahlaksız Fransa sonra da, dinsiz Rusya bitirecekler.. Bu arada, cemaatin arasından birisi i’tirazda bulundu. Her haldei Hazretimiz onu tanıyordu,bir profesördü, ona döndü ve “ Ey Üniversite Profesörleri, bilhassa, Tıp profesörleri, sizler benim evlad’larıma’ doğrusu Evlaedım’dır) İncil okutuyorsunuz. Siz bu Kur’ân’a varissiniz, veraset hakkınızı iptal ettirmeyiniz...
Hüseyin Şahin, martaval, yave ve derin halisünasyonlarına devam ediyor; Sail,( sual eden, soru soran), soruyor; “ “ Hüseyin Ağabey, Efendi Hazret’leri, Kıbrıs ile alakalı her hhangi bir ma’lumat vermiş miydi? Evet, 1958 yılında, Ziyarethane’de bulunuyorduk; Konyalı, ( Merhum, Mustafa Doğanbey’i kasd’ediyor olmalıdır.), Hacı, Refik Bürüngüz, Hacı, Süleyman Kuşculu ve Hacı Nazif Çelebi, bir Renge Rover lüks cible geldiler “ Efendim, Kıbrıs için, Türk- Üniversite gençliği galayanda, Kıbrıs için,” Ya Taksim, ya ölüm,” diye naralar atıyorlar ne buyurursunuz, Kıbrıs’ta bir harb olacak mı? “ Türk Ordusu, Kıbrıs’ta bir yer alacaktır, Kıbrıs, Anadolu için elzem’dir, ay olmadan meyve’lerin tadı olmayacağı gibi Kıbrıs olmadan da Anadolu olmaz. Ancak, şimdiki Kıbrıs halkı için mücadeleye değmez. Şu andaki Kıbrıs halkı, Anadolu’dan gönderilmiş Şarap İşçileri Cingâne’lerdir
2Siz, Kıbrıs’ı bırakınız da, 1990’li, 2000’li yıllarda Sosyalist Sovyetler Birliği dağılacak, Kafkas’ların ve Türkistan’ın Bahadır Evlâd’ları( doğrusu Evlâdı) Ecdad’larına( doğrusu, Ecdadı’na) layık devletlerini kuraaklardır. Ben ve sizler göremeyebiliriz, ancak,( Güya, Hüseyin Şahin’i işaret ederek,), şu Evlâdı’mız görecektir.buyurmuştu,” Hüseyin Şahin, anlatmaya devam ediyor, Ziyarethane’den çıktım, dışarda arkadaşlarımız, Ödemişli, Ziya Sunguroğlu, başta olmak üzere boynumam sarıldılar, Kardeşiem, Seni tebrik ederiz, İnşa Allah! uzun yıllar yaşayacak, Sosyalist, Sovyetler Birliği’nin dağılışını, Kafkaslarda ve Türkistan’da yeni yeni, devletlerin kuruluşunu göreceksin,” diye beni tebrik etmişlerdi...
Hüseyin Şahin için yapacağım tahliller ve vereceğim cevaplar, Hüseyin Şahin’in şahsında, diğıer tüm tevâkuş’lar, halüsinasyonel, rü’ya ve hayal gören, Hazreti Üstaz’ımıza, Şer’i Şerif’e, Sünnet-i Resûl’e, ehl-i Sünnek fikriyatına Zikr-i Hafî, Tarîkati Nakşi.endiyye usul ve esasâtına, muğayir sözler isnad ederek, iftirada bulananlara, kendilerinde hiçbir ma’nevî varlık olmadığı halde, Kendilerini bir şey zanneden, “ Nevzuhur, olaçıkagelmiş,” Dâl ve mudil, ipini koparmış,bir ipe sap olmamaş, müktesebatında hiçbir muvaffakiyeti bulunmayan, “ Sohbetçi, lere de cevptır. Yeter artık,BU Ümmeti,Bu Camia’yı, bu Nezih toplumu,Mel’un, ahirzaman decacilesinden Deccacik, FETÖ’nün, FETÖ’ cü’lerin, bir FETÖ, organizasyonu, dede’lerinin Devletimizin düşmanı Ermeni oldukları için Selanik’ e sürüldüğü iddiasına ikna edici bir cevap veremeyen ve üzerine yapışıp kalan bir partiyle, Dinimizin. Devletimizin ebed-müddet düşmanı, Selanek’de yahudî, Ermeni, rum ve gayr-i MillÎ unsurlar tarafından kurulmuş, bir partiyle, bu partilerce teşkil edilmiş bir ittifakla birlikte göstermeye hiçbir kimsenin hakkı yoktur, haddine de değildir.
Şimdi gelelim, Hüseyin Şahin’in hayal ürünü, halisünasyonel şamata ve mavatalarına.Keandi iddia ve ifadelerine göre, 7/24 ( haftanın yedi günü, yirmidört saat,) Ziyarethane’de ve Hazreti Üstazımızla beraber olan kişi, Hazreti Üstaz’ımızın, Suytanahmed Cammi’nde son va’az’ına çıkacağından haberdar değil, Sirkeci’ye iniyor, 25 kuruşu veriup bir gazete alıyor, gazete’yi açıyor, bir de ne görsün, ikinci sahifede baştan başa, bir manşet, “ İstanbul Dersiamlarından Süleyman Hilmi Tunahan bugün, Sultanahmed Camii’nde son va’az’ını verecektir,” deniliyormuş, Sultanahmed Camii’ne yönelmiş, Cami, tamamen, onunu ta’biriiyle lebaleb doluymuş, o tarihlerde İstanbul’un nüfusu 80000 bin civarında, Cum’a günleri dahi dolmaz, İstanbul’un nüfusu, günümüzde 16 milyona yükseldiği halde günümüzde bile, Cum’a günleri ancak yarı yarıya dolmaktadır.Cemaatin arasından güya Efendi Hazret’lerinin tanıdığı bir profesör i’tirazda bulunmuş da, Efendi Hazretleri onlara, “ Ey Üniverskite profesöörleri, bilhassa, Tıp profesörleri, Siz benim Evlâdı’ma İncil okutuyorsunuz,” diye hitap etmiş... Yahu, profesörler ve hassaten, Tıp profesörleri ki, vazifeleri talebesin tababet ve şuubat öğretmekle vazifeli bu insanlar niçin ve nasıl Süleyman Efendi Hazretlerinin evlâdı’na incil okutsunlar,Bunu idrak eden birisi varsa buyursun gelsin!
Tamamen hayal ürünü halisünasyone dayalı bir hatırat naklettiği için hatırat maddî hatalarla doludur, Biz, Hazretimizle birlikte Ziyarethane idik, bir Renge Rove lüks cip ile, Konyalı, Hacı, Nazif Çelebi, Hacı, Refik Bürüngöz ve Hacı, Süleyman Kuşcalı, geldiler,” diyor, Fe Süphane’llâh” 1958 yılında Türkiye’de Renge Rover marka cip ve otomobiller yoktu, hatta bu marka henüz dünya’da da üretilmemişti.. Vak’a’lardan, şahıslardan o kadar uzak bîhaber ki, Merhum, Hacı Refik Bürüngüz’ün soyadını, “ Bürüngöz,” Hacı, Süleyman Kuşçulu’nun soyadını da” Kuşlucalı,” olarak telaffuz etmiştir.
Müşrid-i Kamil , Müceddid ve Vâris-i Nebî’ler kahinler gibi gelecekten haber vermezler, Gelecek için, niyaz ve temenni’de bulunurlar, Bu bakımdan anlatılan, Kıbrıs Sosyalist Sovyetler Birliği’nin dağılacağı, müslümanların kendi devletlerini kuracağına dair, Hazreti Üstaz’ımıza izafe edilen haber ve hatıraet, külliyyen yalandır, Hazreti Üstaz’ımıza iftiradır.