TECDîD  YERİNE  BİD’AT  VE  HURÂFE!...

55  yıllık, Tahrir  hayatımda,  hep  Fırak-ı  dâle  bid’at’ler  ve  hurafâ  ile  mücadele  ettim, ehl-i  Sünnet akidesini  savundum. O kadar  ısrarlı  oldum,ki,  Diyanet  İşleri  Başkanlığı, Din  İşleri  Genel  Müdürlüğü, Şahsımı  hedef  alarak, “ Ehl-i  Sünnet  Akidesi  kimsenin  inhisarında(tekelinde)  değildir,” diye  bir  hutbe hazırladı, Memleketimiz ve  Gönül   CoğrafyamızdaKİ  bütün   camii’lerde  Cum’a  Hutbesi  olarak  okuttu. Diyanet  İşleri  Başkanlığı, Din  Eğitimi  Genel Müdürlüğü  yetkililerinden beni  arayan, Kardeşlerim,” Hocam, Fırak-ı dâlle ve  ehl-i  Sünnet  akidesi üzerindeki  hassasiyyetinizi  takdirle  karşılıyoruz. Diyanet  Mensuplarından   ba’zılarının   ehl-i  Sünnet  akidesine  karşı  tavırları olabilir, ama, Diyanet  İşleri  Başkanlığı   bir  bütün olarak, ehl-i Sünnet  akidesine   sahiptir. Diyanet  İşleri  Başkanlığımız, Osmanlı  Devlet-i  Aliyye’mizdeki   Şelhulislam’lık  Makamının  bir  devamı   olarak, İ’tikad’da, Mâtürîdî- Eş’arî, amelde,  Hanefî   ekolü  üzerine, ya’nî, “ Ehl-i  Sünnet  Akidesi,” üzerine  bina  edilmiştir,” dediler.

55  yıldır, yılmadan,bıkmadan- osanmadan, Fırak-ı  dâlle, bid’at  ve hurâfe  ile  mücadele ederken,  günün  birinde, Müceddid’in Evladından, yanî,Camia’mızdan  ba’zılarının, - misalleriyle arz’edeceğim-  gibi,ba’zı  bid’at  ve  hurâfe’ye  tevessül  etmelerini  hiç  beklemiyordum.Bunlara da cevap  yetiştirmeye   mecbur  kaldığım  için  derin bir  hayal  kırıklığı  içindeyim...

Son  zamanlara,  Sosyal  Medya’da, İnternet  Vasatında, “  Hazreti  Üstaez’ımızın  Mübaret  Sözleri,” denilerek  bir kısım,  aktarmalar  tedavüle  sokuluyor.  Bunlar  arasınhrda, hakîkaten, Hazreti  Üstaz’ımızın  bizzat,  Fem-i  Saâdet’lerinden  sudur  etmiş,  siga, mu’temed  ravî’ler  tarafıandan, tevâtür  derecesinde  rivayet  edilmiş,  “Mübarek  Sözleri”  vardır Aslında,  Hadis-i  Nebevî , olmasına  rağmen, Hazreti  Üstaz’ımıza  izafe edilenler  vardır. Allah’ın  Resûlü’ne, Nebiyy-i  Muhterem’e  aid  olan  bir  Hadis-i  Şerif’i,  Vâris-i  Nebî  olan  Hazreti  Üstaz’ımıza  izafe  edilmesi,  bilerek  veya  bilmeyerek, hem  Allah’ın  Resûlü,  Nebiyy-i  Muhtereme’e,  hhem  de  Vâris-i  NebÎ’ye  iftira olur.

Vâris-i  Nebî  VE  Müceddid’in  vazifesi, hâşâ! Allah’ın Resûlü’nün   sünnetlerini,  hadis-i  Şerif’leri  tesâhub  değil,zayi  olan  sünnetleri  ihya, hudus eden(sonradan  ortaya  çıkarılan) bid’atleri  mahvetmektir.

Uydurulan  ba’zı  sözler  ise, Şer’i  Şerif  ile, Sünnet-i  Resûlu’llâh  ile  bağdaşmayan, zihinleri tırmalayan, bulandıran  sözler  ihtiva  etmektedir.

Varis-i  Nebî, Mürşid-i  Kâmil  ve  Mükemmil,  Medâr Mürşid  ve  Müceddid  olan  bir  Zât-ı  Muhterem’in  Fem-i  Saâdet’inden, Şer’i  Şerif’e,  Sünnet-i  Resûlu’llâh’a,Turuk-u  Âliyye’den,  Tarîkat-i  Nakşibendiyye-i  Âliyye’nin  Düstûr-u  Aslîsi’ne  muarız, muhalif zerre  miktarı  bir şey  sudûr etmez ve  herkim  bunun  aksine  bir şeyler söyler  ve  bunlyarı  Haüzreti  Üstaz’ımıza  izafe etmeye  yeltenirse hiç  tereddüt  etmeden  red’dediniz.Böylesine izafeler  elbette aklını  kiraya  vermemiş,  ruhunu  satmamış  Kardeşlerimiz  tarafından  hiçbir  zaman   dikkate  alınmaz,  bunlara  i’tibar  olunmaz. Ancak,bunlara, Humeka, Merhum, Büyüğümüz,  Beyağabeyimiz, Merhum,  Kemal  Kacar’ın  ta’biriyle, “Tevâkuşlar,” i’tibar  ederler.

 Son  zaımanlarada,  Hazreti  Üstaz’ımızın  ta’biriyle  ki,  Merhum, Muhterem  Büyüğümüz,  Kemal  Kacar’ın  muhtelif  vesiylelerle  sık sık,  tekra buyurndukları, “  Nevzuhur, Olaçıkagelme,” Hazreti  Üstaz’ımız  bu  ta’birleri, hiçbir  ma’nevΠ  salahiyyetleri  bulunmadığı  halde, şeyh’lik  taslayan, müteşeyyihler için kullanırlardı.Ma’alesef,  devrimiz,  müteşeyyihler devridir, Nisbiti  sahih olmayan, teselsülü  çoktan  kopmuş,  elektriği  kesiylmiş tarafo  merkezleri,  suyu  kesilmiş, kurumuş  su değirmenleri  gibi  tarîkatlerin şeyh’leri  olduklarını,  hatta, aynı  kişinin,  farklı  tarikatlerin  herbirinin  şeyhi olduğunu  iddia  eden, bu  ta’bir benimdir, tarîkat  ve tasavvuf  kalpazanları Beyağabeyimizde,bu  tarikat  ve tasavvuf  kalpazanları  için,” Nevzuhur, olaçıkagelenler,” hiçbir şey  olmadığı  halde,  yeni  yeniu, kendisini  bir şeyler  zanneden, müteşeyyihler,  sahte  şeyh’ler,  ma’neviyyat  ve  tasavvuf  kalpazanları, için  kullanırdı...

Ormanların  kralları aslanlar  ortadan  çekildiklerinde, kuyruklarını  kıvırmş,  dip  kuytulara  sıvışmış, tilkiler, inlerinden  çıkar,  kuyruklarını  diker, “  Heyt! Bundan sonra  bu  ormanın  kralı  benim,” dermiş... Tıpkı, bunun  gibi, Hazreti  Üstaz’ımızın  ilk  talebi,  onlardan  sonra, bizzat  Rahle-i  Tedrisine  oturanlar, hatta, Hazreti  Üstaz’ımızın  sağlığında, zâhirî, dünyevî   tasarruf  yıllarında, onun  delalet  ve  nezaretinde ilk  talebesi’nden   olanların,( Merhum, Mustafa  Çırpanlı, Merhum, Hafız, Hüseyin  Kaplan,  Merhum,  Hasan  Arıkan,  Merhum,  Mehmed Arıkan, hoca’larımız  gibi,) ki, bunlar  bir  taraftan, Hazreti  Üstaz’ımızın  tensibiyle,  müftü,vaiz olarak,  Ümmet-i  Muhammed’e  hizmet  ettiler,  diğer  taraftan, hizmetten  hiç  kopmadan, Hazreti  Üstaz’ımızı, ehl-i  Sünnet  akidesini,  yolumuzu,  dosdodğru  bir  şekiilde bizlere  tanıttılar, anlattılar.Ama, artık  kahir  ekseriyyeti  ebediyyete  intikal  ettiler, halen  hayatta  olanlar  ise,ki,  bir elin  parmakları  kadar kaldılar. Hazindir,bizlerin  bile  görüp  ısyan  ettiğimiz, feryâd-ü  Figân  yapmayınız, bu  tasavvufî   bid’atlere,  hurafe  ve saçmalıklara  tevessül etmeyiniz,  dememize rağmen, yakınları, Camia  Şirketlerinde  çalıştıkları  için, ya da  bir Amerika  ve Avrupa  seyahati için, ya da bir  hac  ve Umre  seyahati için, ses çıkarmıyorlar. Şahsen, beni  ve  benim  gibi düşünen  Kardeşlerimi  kahr’eden bu ağabey’lerin vaziyeti...

Bu  Köşe’de  şahsiyyet  yapılmaz. Şahıslar  doğrudan  hedef  alınmaz,  hedef  gösterilmez. Ama, ba’zı  kimseler,  şahıslarını  ortaya  koyarak, hâşâ! yalan  yanlışlarına bir  de Hâşâ! Allah’ı  şahid  gösteriyorsa, doğrudan, onların  şahıslarını  da  hedefe  koyarak  cevap  vermek  hakkımdar,buna  meacburum.Orman’dan,  ormanların  krallarrı  aslanların  tamamen  çekildiğini,  ormanrlharın  artık, tilkilere  kalmdığını  zannediyorsanız,  yanılıyorsunuz. Aslanlar  kökreyecek, siz  tilkiler  kaçacak  yer arayacaksınız...