MAHMUD  EFENDİ!... (3)

Güneybatı Gürcistan’daki Ahıska’da doğdu. Asıl adı Haydar’dır. 1926’da Ankara İstiklal Mahkemesi’nde sorgulama  sırasında altmış yaşında olduğunu belirtmesi dikkate alınarak 1866 doğduğu kabul edilebilir. İki yaşında iken annesi, dört yaşında da babası Şerif Efendi vefat etti. İlk tahsilini o zaman Rusya’ya bağlı olan Ahıska’da yaptıktan sonra, 1894’te Erzurum’a gidip Bakırcı Medresesinde bir müddet ders gördü. Daha sonra İstanbul’a ve Beyazıd  dersiamlarından Çarşambalı Hacı Ahmed Efendi’nin Fatih  Camii’ndeki derslerine devam ederek icazet aldı.( 1901) Ders Vekaleti tarafından yapılan imtihanı kazanarak dersam oldu ve Fatih Camii’nde ders vermeye başladı. 1905 yılında kendisine 95 kuruşluk müderrislim maaşı bağlandı. Bu yıllarda bir taraftan da Mekteb-i Nüvab’a( ba’zı kaynaklarda, Mekteb-i Kudat) devam ederek dördüncü sınıf şehâdetnamesi aldı(1906) 1909’da, Fetvahane ikinci sınıf müsevvidliğine, ertesi yıl birinici sınıf müsevvidliğine yükseltildi. Yine aynı yıl İbtida-i Hariç Medresesi İstanbul müderrisliğine getirildi. 1914’te 400 kuruş maaşla Sahn Medresesi Fıkıh müderrisliğine, ertesi yıl Fetvahane’de teşekkül eden, Te’lif-i Mesâil Hey’eti reisliğine ta’yin edildi. Bu vazifesi sırasında Mecelleyi tamamlamak için kurulan hey’ette görev alarak bu eserin” Kitabü’l-Büyû’” ve “ Kitabü’l- İcare “ bölümlerinin hazırlanmasına katkıda bulundu.1916-1919 ve 1922,1923 yılları arasında önce muhatap, daha sonra da  başmuhatap olarak huzur derslerine katıldı...

Medreselerdeki tahsil dönemiyle müderriz-slik yaptığı dönemlerde tasavvufa şiddetle karşı olan Ali Haydar Efendi bir ramazan ayında cer için gittiği Bandırma’da sözde Şeyh, Bezzaz Ali Efendiyle tanışarak kendisine intisab etmek istemiş, o da, İstanbul’da Hacı Ahmed Efendiye gitmesini tavsiye etmiştir. Hacı  Ahmed  Efendi ise onu Topkapı’da ikamet eden Ali Efendi’ye göndermiştir.

Ali Haydar Efendi’nin intisab etmek istediği,Bandırmalı Bezzaz Ali Efendi, onun gönderdiği, İstanbul’da Hacı Ahmed Efendi kendilerine intisab tekliflerini kabul etmeyerek dürüst davranmışlar, kendilerinde olmayan bir salahiyyeti kullanmayı kabul etmemeişlerdir. Hacı Ahmed Efendi’nin kendisine gönderdiği, Topkapılı, Ahmed Efendi’nin zaten, tasavvufta i’rabdan bir mahalli yoktur.

Ansiklopedi’lere göre,Ali Haydar Efendi’nin Tarikat silsilesi,Tasavvufta, i’rabdan mahali olmayan, Ali Efendi,Halil Nurullah Efendi, Yanyalı, Mustafa İsmet Efendi ve Abdullah  Mekkî  vcasıtasıyla Halid-i Bağdadî’ye ulaşır...

Ali Haydar Efendi 1914’de Tekke şeyhi, Ali Rıza Efendinin vefatı üzerine Sultan Selim Camii yanında bulunan İsmetu’llah Efendi Dergahına şeyh ta’yin edilir. Ancak, devrin Meclis-i Meşâyihi, Tokat Mebu’su Şeyh Mustafa Hâki  Efendi’yi bu vazife’ye ta’yin etmişti. Bu durum karşısında Ali Rıza Efendi’nin Ali Haydar Efendi’yi halife bıraktığını söyleyen mürid’ler Mustafa Hâkî Efendi’nin şeyh’liğini kabul etmediler.

GARABET’LERLE DOLU BİR TEKKE ŞEYH’İ  TA’YİNİ: Bakınız,” Nasib-i Ezelî’si, Takdir-i İlâhî VE Tensib-i Rabbânî  ile vakti gelince, şeyh’in gelmesi, demiyoruz. Birileri tarafından, resmÎ daireler me’mur tayin edilmesi gibi, tekkelere şeyh ta’yin  edilmesinden bahs’ediyoruz.

Pekçok muhalled eseri’nin yanında, “ Türkiyede Din Kavgası,” adlı eserin de Muharriri, dostum, Kardeşim, bir zamanlara Bâb-ıâlîde Sabah  ve  Ufuk  Gazete’lerin  beraber çalışmış olmaktan daima şeref duyduğum, Sadık Albayrak Beyefendi’nin bir değerlendirmesi:

            •          İkinci  meşrutiyyetten sonra diğer bütün müesseselerde olduğu gibi    tekke ve zaviyelerde de   tefrika’nın girmesine  çalışılmıştır.

            •          Tekke’lerin kuruluşları i’tibariyle   vakıf şartlarına uyularak şeyh’ler ta’yin edilmiş ve tekkelere bağlı mürid’lerin re’yi ile silsileye riayet edilmiştir.

            •          Bugün iddia edildiği gibi şeyh’ler cahil ve görgüsüz kimseler olmayıp icabında en yüksek ilmî makamlarda bulunan zevat bir tekkeye şeyh ta’yin edilmek istendiğinde önce o tarîkattan hilafet almış olmaları icab etmekte idi.( Ahıskalı Ali Haydar Efenid, Hey’et-i Te’lifiyye reisi, Fatih Camii’nde icazet veren dersiamlardan olduğu halde bu tekke’nin şeyh’liği için seleflerine mürid olması ve ta’yini sırasında mevcud tekke müridlerinin re’yini alması icab etmekteydi.

Sultan Selim Camii civarında Cebecibaşı Mahallesinde bulunan Haldî  Dergah’ının kurucusu Şeyh Mustafa İsmet Efendi aslen Yanyalı olup, kendi konağını tekke olarak vakfetmiş,Hicrî, 1290(1872)  senesinde vefat etmiştir.Tekke’nin vakıfı, kendisinden sonra, Tekke’nin şeyh’liğine,Şeyh Halil Nurullah Efendi’nin ondan sonra, şeyh Ali Rıza  Efendi’nin, ondan sonra da, Ahıskalı Ali Haydar Efendi’nin şeyh’liğe ta’yin edilmesini tavsiye etmiş ve vakıf şartı haline getirmiştir.Buna rağmen, Şeyh Ali Rıza Efendinin vefatı üzerine Meclis-i  Meşâyıh,Mustafa İsmetu’llah( İsmet-i Garib) Tekkesine,sabık Tokat Meb’usu, Mustafa HâKÎ Efendiyi ta’yin etmiştir. Tekke’ye yeni müridler yerleştirilmiş, eski müridler Tekke’den uzaklaştırılmış,Ali Haydar Efendi de Tekke’ye sokulmamıştı.

Bunun üzerine Tekke’nin müridlerinden Hafız Halil Sami Efendi uzunca bir mektupla Padişahlık makamına   vazi’yyeti aktarmıştır.1 5 Muharrem  1338/ 11 Teşrin-i Evvel 1335/ 24 Ekim 1919)   tarihli, Sultan Vahidüddin’e hitaben yazılan bu Mektub’un tam metni, Sadık Albayrak Bey’in te’lifi,” Türkiyede Din Kavgası,” adlı eserinin 204,205,206 ve 207. Sahifelerindedir

Ali Haydar Efndi’nin  dergah şeyhliği için verilen dilekçeden sonra Serkâtib-i Hazreti Şehriyârî (Pâdişahlık Genel sekreteri)  tarafından şu tezkere gönderilmiştir. “ Sultan Selim Camii civarında  Cebecibaşı Mahallesinde bulunan, Halidî Dergah’ının kurucusu Şeyh İsmet Efendi’nin vefat tarihinden beri Dergah’ın şeyhliğine müridleri tarafından intihab olunan zatın ta’yin usûlüne riayet olunarak sonradan inhilal eden postnîşinliğe de icab eden usûl üzere Fatih Muciz dersiamlarından Fetvahanede, “Muhîdu’l-Fetva”, Hey’eti reisi, Ali Haydar Efendi intihab olunmuşken vaki olan intihab nazar-ı dikkate alınmaksızın diğeri ta’yin kılındığından bahisle eski usulün muhafazası istidasına dair Hafız Halil Sami imzasıyla Pâdişahlık makamına takdim olunan dilekçe Pâdişah tarafından görüldü. Halidî Tarîkatine mensup meşîhat cihetlerinin inhilalinde meşihat hizmetine ta’yin olunacakların    müridler tarafından intihabı tarikatlerinin usulü icabından bulunmuş olduğundan, bu şekil vakıf şartına da muvafık olduğu takdirde mezkur dergah’ın şeyhliğinin seçimi durumunda eski usulün değiştirilmesi cihetine gidilmesi muvafık olamayacağı mülâhaza buyrularak yukarıda zikredilen dilekçe tetkik edilerek icab eden dunrumun ifası zımnında Pâdişah’ın emri ve gfermanı ilâve olunarak Şeyhulislamlık Makamına gönderildi. Bu husuta emir ve ferman emir sahibi olan Pâdişah  Hazretlerinindir. 05 Safer 1338/ 30 Teşrin-i evvel 1335/ 13 Kasım 1919)  Serkâtib-i  Hazreti  Şehriyarî, Ali Fuad...

Halidî Şeyh İsmet Efendi Dergahı postnîşinliği için cereyan eden hadisat böyle cereyan etmiştir.Ancak, vaziyet yine de Meclis-i Meşâyıh’a havale edilmiş ve Şeyh İsmet Efendi’den i’tibaren kendisine halife olarak gelen zevat sıralanmış ve şeyh’in halifesi hayatta iken, halife’nin halifesinin müridlerin re’yile şeyhliğe seçilebileceği kararı verilerek  dört yıl bekletilen Ali Haydar Efendi’nin şeyh’lik hakkı teslim edilmiştir

 Ah! Ne güzel, günümüzdeki delege sistemiyle  parti Lideri seçmek gibi, mürid’lerin re’y’leriyle  şeyh intihab etmek. Parti Lideri, delegeleri kendisi seçtiği için, kendisi istemedikçe sittîn sene parti liderliğinde kaldığı gibi, müridleri  çeşitli maddî  menfe’atlarla taltif eden şeyhler de ehliyeti liyakati mühim değil, ölünceye kadar şeyh olarak kalırlardı...