SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA  CEVAPLAR !.. ( 13 )

“ Bir kısım Peygamber’leri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık Ve Allah Musa ile gerç

ekten konuştu. “ Nisa/4444444/164) ( Hadis’lerde yüzbinlerce Peygamber gelip geçtiği bildirilmiştir. Bu âyet ise sayı vermeden aynı gerçeği dile getirmektedir. Buna göre, yeryüzünde insanların bulunduğu yerlere her zaman ilâhî mesajı ulaştırmak üzere çok sayıda Peygamber’in gönderildiği anlaşılmaktadır.)+Andolsun senden önce de Peygamber’ler gönderdik. Onlardan sana kıbbalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir Peygamber Allah’ın izni olmaksızın bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah’ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman bâtıl  seçenler husrana uğrayacaklardır.” (  Ğâfir/ 40/78)

(Gönderilen Peygamber’lerin sayısını Allah’tah başkasının bilemeyeceği muhakkak olmakla beraber, tefsirlerde Yüce Allah’ın 124.000 Peygamber gönderdiği rivayet edilmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de bunlardan sadece, 25’i’nin isimlyeri zikredilmekte hayatları ve Allah’ın emirlerini tebliğ hususunda verdikleri mücadelelerden bahsedilmektedir. ÂYETİ Kerime’de ayrıca Peygamber’lerin kendiliklerinden ortaya çıkmadıkları, getirdikleri  mu’cizeleri de Allah’ın emri ve izniyle getirdikleri  ifade edilmektedir.)

Kur’ân-ı Kerim’de, kıssa’ları en mufassal verilenler, Ülü’l-azm Peygamberler GÖNDERİLİŞ SIRASIYA, Nuh aleyhisselâm, İbrahim aleyhisselâm, Musa ve İsa aleyhüme’s-Selâm Efendilerimizdir.

Peygamber’imiz, Hazreti Muhammed- Mustafa salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz,  bi’set gönderiliş i’tibariyle, bütün Peygamber’lerin, nebi ve resûllerin sonuncusudur, “ Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın  Resûlü ve Peygamber’lerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” ( Ahzâb/ 33/ 40 ) Fakat, yaratılış i’tibariyle, kainatta  ilk yaratılan onun ruhu ve onun nurudur.

Resûl-i  Ekrem, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, “ Allah’ın her şeyden önce  halk’ettiği benim NurUm ya da benim ruhumdur.Ben, Allah’ın Nurundan diğer bütün mü’minler benim nurumdan halkolundular,

Cenab-ı Hakk, bir Hadis-i Kudsî’de, “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim,bilinmek için de halkı-mahlukatı yarattım.” Buyurmuştur.

                        “ Muhabbetten Muhammed oldu hasıl,

                           Muhammedsiz Muhabbet ne hasıl?!...

Peygamberler de dahil, melekler, melekût alemi ve kainattaki her şey, Allah’ın, Sevgili Peygamberimizii çok sevdiği sebebiyle yaratılmıştır.” Levlâke Lemâ Halaktü’l-Eflâk,” ( Eğer, sen olmasaydın, felekiyyatı yaratmazdım,” Hadis-i Kudsî’si’nin  sırrının tecellisi.. Hani, kemalist’ler, Ahbes’i kasd’ederek   “ O olmasaydı, biz olmazdık, şöyle olurduk, böyle olurduk,” diyorlar ya, Aslında bütün dünyada, Mülkü-melekûtte,” O olmasaydı, bizler olmazdık,” denilecek yeğâne zat, Hazreti Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizdir. O Yüce Peygmber, 2Evvelîn ve ahirî’İn   Efendisi, Kabri ilk açılacak, kabrinden ilk çıkacak odur,Kıyamette kendisine ilk şefaat salahiyyeti verilecek odur,Mahşer günü,hesap günü,diğer bütün nebî’ler, “ Nefsî, Nefsî,” diye nida buyurduklarında, Sevgili Peygamber’imiz, elinde Liâü’l- Hamd olduğu halde, “ Ümmetî, Ümmetî,”8 Ya Rabbî, Ümmetimden kalbinde zerre kada imanı olanlar Cennete girmedikçe ben cennete girmeyeceğim,” buyuracak, Sevgili Peygamber’imiz ve Ümmeti cennete girmeden, hiçbir kimse cennete giremeyecektir.

Bilindiği üzere, Peygamber’imizden önce gelip geçen Peygamberler bir kavme ve bir bölgeye gönderilirlerdi.Bir sonra gönderilen sahifeler ve kitap bir önceki, sahife ve kitaplardaki  şerîa’te nesh’eder, hükümlerini ortadan kaldırırdı. Tabi’î ki, İslam Dini’nin , Vahdaniyyet(  Allah’ın varlığı ve birliği) melekler, kitaplar, nübüvvet ve risalet, kaza ve kadar, ahiret gününe, hesaba, mizana, sırata, cennet-cehenneme, iman gibi sabiteler, elbette bütün Peygamber’lerin getirdiği şerîa’tlerin ve gönderilen bütün sahife ve kitapların müşterek sabiteleridir. Bunlarda her hangi bir değişiklik sözkonusu erilemez.

Peygamber’imiz, Hazreti Muhammed- Mustafa salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin, diğer Peygamberlerden      fevkaniyyeti ve bir farkı daha, Cihanşümûl ve getirdiği şerîa’tin   kıyamete kadar bakΠ oluşu ve devam edecek olmasıdır.

“  Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe’ / 34 / 28 )

Peygamber’imiz, bütün zamanlara ve mekân’lara Peygamber olarak, Ufuklar ötesini de  hidayete da’vet ve Aıllah’ın azabından sakındırmak için Allah tarafından gönderilmiştir. Getirdiği şerîa’t, kıyamete kadar bakî( kalıcı) ona gönderilen kitap, ona verilen en büyük mu’cizelerdin birisi olup, İsrail oğullarının Zebûr, Tevrat ve İncil’de   yaptıkları tahrifat gibi herhangi bir tahrif mümkün değldir.

“ Yahûdî’lerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek bükerek ve dine saldırarak( Peygamber’e karşı” işittik ve karşı geldik”, “ Dinle, dinlemez olası, “ raînâ” derler. Eğer Onlar” işittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” dezelerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat küfürleri gereği kabul etmemeleri sebebiyle Allah onları la’netlemiştir. Artık, pek az inanırlar.” ( Nisa / 4 / 46) ( Yahûdî’ler, Allah’ın kendilerine gönderdiği kitabı tahrif etmiş kelimie ve cümlelerin yerlerini değiştirmiş ma’na’larını sapıtmış gerçekleri ve ve bu arada Hazreti Peygambear’in geleceğini müjdeleyen kısımları örtmüş, bozmuş ve inkâr etmişlerdir. Resûlullah’ın zamanında da ilk anda kötü maksadlarini belli etmeyerek kötü sözler kullanarak onu tahkir etmek ve kinlerini tatmin etmek yoluna gitmişlerdir. Mesela, “ râinâ “ kelimesi “ bizi gözet “ ma’nasına gelir ayı’nın kesresi biraz uzatılarak söylenirse” râÎnâ” bizim çobanımız ma’nasına gelir İşte buna benzer kelime oyunlarıyla akıllarınca Peygamber’e hakaret ediyorlardı, âyet, onların oyunlarını bozmakta ve haklarında hayırlı olacak yolu göstermektedir.)

  “ Sözlerini bozmaları sebebiyle  onları la’netledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler ( Kitaplarını tahrif ederler) kendilerine öğretilen ahkâm’In( tevratın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz, Allah iyilik edenleri sever. “ ( Maide/ 5 /13)

( Tevrat yalnızc bir nüsha idi. Kimsenin ezberinde de tamamen mevcud değildi. İsrailoğulları   habilli’lere esir düşünce Tevrat nüshası kayboldu Yıllarca sonra İsrailoğulları esaretten kurtulunca hatırda kalan ba’zı bölümler yeniden yazıldı. Bugün elde bulunan Tevrat’ta da bu eksik bölümlerle tamamen hazreti Musa’nın hayatı yazılıdır.)  “Şimdi( Ey mü’minler!) Onların size inandıklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki, onlardan bir zümre, Allah’ın Kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile, onu tahrif ederler.” ( Bakara / 2 / 75 )   “ Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için” Bu Allah katındandır,” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarırdan ötürü   vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!... ‘ Bakara / 2/79)