SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA CEVAPLAR !... ( 06 )

Bu Seri’de tespit ettik ki, Silsile-i  Zeheb, Silsile-i  Sâdât’ın 9. Halkası ve birinci Kutbu’l- Aktab, Abdü’l-HâLIK   Gucdüvânî(K.S.) Efendi Hazret’lerinin, Hızır aleyhisselâm’dan aldığı ilham ile keşfen, terkip ve tanzim ettiği, Hatm-i  Hâcegân-ı Nakşiyye, Abdü’l-Hâlık Gucdüvânî Hazret’lerinin zaman-ı Saâdât’ndan i’tibaren,Silsile-i Zeheb, Silsile-i Sâdât’ın 15. Halkası ve  ikinci Merkez, Kutbu’l-Aktab, Muhammed Bahâüddîn Nakşibend (k.s.) Efendi Hazret’lerinin tertip ve tanzim buyurduğu, Evrâd-ı Bahâiyye, Muhammed Bahâüddîn Nakşibend Efendi Hazret’lerinin  Zaman-ı Saâdet’lerinden beridir,Zikr-i Hafî, Tarikat-i Nakşibendiyye-i aliyye’nin, esâsât’ından, temel düstur olarak kabul edilmiş, Hatm-i  Hâcegân-i Nakşibendiyye, her hafta Çarşambayı Perşembeye bağlayan gecelerde tatbîk edilegelmiştir Evrâd-ı Bahâiyye ise, seyr-i Sülûk’de belli bir mesafe almış olanlara veirilen izinle   ve ancak ferden okunabilinir. İzinsiz okuyanlar bela ve musîbetleri da’vet etmiş olurlar.Ayrıca, bu du’a’nın  cehren, makamla, “Mezâmîr,” okur gibi okunması da caiz değildir.

Hatm-i Enbiya,Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye’nin esâsâatı’ndan  olmayıp, zaman zaman yapılması tavsiye edilmiştir. Hatm-i Enbiya, zelle’ye ma’ruz, ve ağır imtihanlara muhatap olmuş, Peygamberler tarafından yapılmış ve kabule vâbeste olmuş du’a’larıdır ki,Rabbimiz, bunları bizlere, Ümmet-i Muhammed’e Kur’ân-ı Kerim’de kıssa buyurmuştur.Kıssa buyrulan bu âyet-i Kerimeler şunlardır:

“ Bu durum devam ederken Âdem, Rabbi’nden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.” ( Bakara 2/37) ( Haz Âdem’in Rabbi’nden aldığı ilhamlar hakkında muhtelif tefsirler yapılmıştır. Bu ilhamlar onu ikaz ve irşad mahiyetinde tavsiyelerdir. İbni Mes’ud radiya’llahu anh’e göre. Namazlara başlarken okuduğumuz “ Süphaneke,” Haz.Âdem  o zaman söylenmiş bir tesbih ve du’a’dır.)

“( Âdem ile eşi, Havva Validemiz) dediler ki; Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulm’ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz.”( A’raf / 7/ 23)

“ Eyyub’u da( zikret-an) Hani Rabbi’ne; “ Başıma bu dert geldi. Sen, merhametli’lerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti” ( Enbiya /21 /83) ( Müfessir Beyzavî’nin nakline göre, Haz Eyyub varlıklı ve aile efradı geniş bir zat idi. Fakat  evnin yıkılması neticesinde aile fertlerinin çoğu öldü. Malı mülkü de elden gitti. On yıldan fazla devam eden  bir bedenî hastalığa müptela oldu. Bütün bu felaketlere rağmen, halinden şikayet eder duruma düşmeden ve takdire rıza’da sebat etmek için durumunu Cnab-ı Hakk’a arz’ederek O’ndan sıhhat ve afiyet istemekten çekiniyordu. Nihayet eşinin ricası üzerine ancak yukarıdaki  âyette ifade buyrulan sözlerle niyazda bulunmakla yetindi.)

“ Zennûn’u da( Yunûs’u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde:” Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!” diye niyaz etti.” ( Enbiya/ 21/87)

( Zennûn Yunus Peygamber’in lakabıdır ve “ balık sahibi” anlamına gelir. Ona bu lakap kendisini balık yuttuğu için verilmiştir. Yunus aleyhisselâm uzun bir süre kavmini dine da’vet etmiş, fakat inandıramayacağına kanaat getirerek öfkeli bir halde onlara isabet edecek bir musibetten kendisini kurtarmak için onları terk’edip gitmişti.Başka bir rivayete göre kavmine, inanmadıkları takdirde bir azaba uğrayacaklarını bildirmiş, ancak onlar tevbe edip imana geldikleri için bu azab tahakkuk etmemişti. Onların imana geldiklerinden habersiz olan Haz. Yunus belirttiği azabın vaktinde tahakkuk etmediğini görünce kendisinin alay mevzu’u olacağını düşünerek kızgın bir halde ayrılıp gitmişti. Bir gemi yolculuğunda fazla yükten gemi batmak üzereyken yükünü hafifletmek ve gemiyi kurtarmak için         kur’a sonucu denize atılmak zorunda kaldı. Onu dev bir balık bir bütün olarak yuttu. İşte bu balığın karnında karanlıklar içerisinde Allah’a âyette ifade buyrulduğu gibi     tesbih ve du’a(da bulundu.

“ Sen Rabbi’nin hükmünü sabırla bekle, Balık Sahibi( Yunus) gibi olma. Hani o, dertli,dertli   Rabbi’ne niyaz etmişti.” “  Şayet Rabbi’nden ona  bir ni’met yetişmemiş olsaydı o, mutlaka kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.” “  Fakat ardından, Rabbi onu seçtii ( vahyetti)  ve onu salih’lerden kıldı.” ( Kalem/68/ 48,49,50)

“ Doğrusu Yunus da gönderilen Peygamber’lerdendi. “  “  Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı. “  “ Gemide olanlarla karşılıklı kur’a çektiler de kaybedenlerden oldu.”  “ Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.”  “ Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.” ( Sâffât/17/ 139-144) ( Yunus aleyhisselâm’ın tesbihi;” Lâ  ilâhe illâ ente Süphaneke innî küntü  mine’z-zâlimîn”( Senden başka ilah yoktur, şüphesiz ben zâlim’lerden oldum).

“ Halsiz bir vaz’iyyette kendisini dışarı çıkardık.”  “ Ve üstüne ( gölğe yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat( ot) bitirdik.”  “ Onu, yüz bin veya daha çok kişiye Peygamber olarak gönderdik.” ( Sâffât /17/147) ( Haz. Yunus’un Peygamber olarak gönderildiği yerin, Musul’da Ninova şehri olduğu kayd’edilmiştir.) “ Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir müddete kadar yaşattık.” ( Sâffât / 17/148)

Ebû  mûs’ll- Eşa’rî  radiya’llâhu anh’den rivayete göre şöyle demiştir. Resûlullah salla’llahu aleyhi ve sellem, Hayber’e gaza’ya giderken mücahidler bir vadiye eriştiklerinde yüksek sesle: “ Allah büyüktür, Allah Büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur,” diye tekbir almışlardı. Bunun üzerine Resulullah onlara:  Nefsinize acıyınız! ( yavaş tekbir getiriniz! Çünkü) siz ne sağırı çağırıyorsunuz, ne de gaibe sesleniyorsunuz. Muhakkak ki, siz, iyi işiten ve size çok yakın olan, Allah’a du’â ediyorsunuz O  her zaman sizinle beraberdir! Buyurdu. (Râvî  Ebû mûse’l- Eşa’rî DER KİJ BU SIRADA BEN Resûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem’in binitinin( devesinin) arkasında idim. Ben de: - Lâ  havle ve lâ   kuvveete illâ bi’llâh=  Kulun ihatası( kavrama ve anlama)  ve kudreti yoktur. Ancak, bu, Allah’ın inâyetiyle hâsıldır! Demeye başladım. Resûlullah   benim sesimi işitti ve:  Ey Abdullah İbn-i Kays! ( Ebû mûse’l- Eşa’rî) diye, seslendi. Ben de: Buyurunuz ya Resûlullah, emrinizi almaya hazırım! dedim. Resûlullah: Ey Abdullah, sana Cennet  hazîne’lerinden büyük bir hazîne değerinde bir kelimeye ( bir cümle’ye) delalet edip bildireyim mi?  buyurdu. Ben de:  Bildir, yâ Resûla’llâh: babam, anam sana feda olsun! Dedim. Resûlullâh: O Kelime, Lâ  havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh’ dır! Buyurdu.( Sahîh-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarîh Tercümesi/ Cild/10/ Sahife/264,265/ Hadis No. 1608)...

Hatm-i Enbiya’ya da tıpkı diğer hatimlerde olduğu gibi,bir fatiha,üç ihlas-ı Şerif okunarak ve bağışlanarak başlanır, İsti’ğfar ve Salavât-ı Şerife getirildikten sonra, kısa bir murakabe’den sonra, 500  kerre Hazreti  Âdem  ve Havva Validemizin du’â ve tevbesi,Aa’raf  Suresi’nin 7/23 âyeti Kerimesini,500 kerre,Eyyub aleyhisselâm’ın du’â’sı ve niyazi ki, Enbiya Suresi’nin 21/83. Âyetini,500 kerre, Yunus aleyhisselâm’ın tesbihi ve du’â’sı ki, Enbiya Suresi’nin 21/87. Âyeti Kerimesini, 500 kerre’de Sahîh Hadiste geçen Resûlullâh’ın du’â’sı ki, “ Lâ havle  ve  Lâ  kuvvete illâ bi’llâhi’l- aliyyi’l- azîm,”  okunur  ayetler okunmadan önce ve okunduktan sonra 100’ er adet salavât-ı Şerife getirilir.Du’â  ile hatim sona erdirilir.. Enbiya hatmini  tek bir kişi  tek başına  okuyabildiği gibi, topluca yapmak da caizdir.. Hatm-i Enbiya, her ne kadar, Zikr-i Hafî,Tarîkat-i Nakşibendiyye-i aliyye’nin esâsât’ıdan ve temel düsturlarından değilse de, zaman zaman yapılmasını büyüklerimiz tavsiye etmişlerdir....