SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA CEVAPLAR!...  ( 90 )

“ LACİVERT  TAKKE”

“ Hindistan’lı bir   elmas madencisi  2 tane Hocaefendiyi görüyor.” Ne için    lacivert takke takıyorsunuz” diye soruyor, Onlar da Haz. Üstazımızın usulü olduğunu o yüzden taktıklarını söylüyorlar. Bunun üzerine o Hindistan’lı; Ne büyük bir Mürşidi kamil ilmiş, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri ne büyük Alemmiş diyor. Hocaefendiler; “ Neden böyle söylediğini soruyorlar. Hindistanl’lı diydrki, “ Elmas madeninin en değerli taşı lacivert  taşolduğunu ve o lacivert taşa hiç bir cin taifesi hiç bir süfliyatın yaklaşamadığını, işte bundan dolayı ne büyük Mürşidi Kamil  imiş ne büyük evliyaullahmış, diyor. Rabbim cümle   ümmeti Muhammed’i nasiplendirsin ve şefaatlerine nail eylesin  Aminn...”

Tırnak içerisinde yukarıya aldığım metn’in noktasına virgülüne müdahale etmedim; dalaysiyle, imla,ifade hataları, za’af-ı te’vil, insicamsızlık, tamamen, bu metni sosyal medya denilen bu zeminde tedavüle sokan kişi ve kişilere aittir.Yalnız, sormak hakkımızdır ki, bu “ 2 tane,” Hocaefendi, başlarına lacivert takkelerini takıp Hindistan’a mı gitmişlerdir? Hindû madenciyle, Hindistan’a mı, yoksa bir başka ülkede mi, ya da Türkiye’de her hangi bir şehir’de mi karşılaşmışlardır? Hindû madenci, Süleyman Efendi Hazret’lerinin, Mürşid-i Kâmil ve evliyaullah’ın büyüklerinden olduğunu nasıl ve nereden öğrenmiştir, eğer öyle inanıyorsa  kendisine intisap etmiş midir?Cin’lerin- süfliyat’ın  lacivert taşlara konmadıklarının ilmî bir izahı var mıdır?Bilindiği gibi, cin taifesi, ateşten yaratılmış Cism-i Latif’ler olup hiç bir fizikî  mania’ya takılmadan istedikleri yere konarlar, istedikleri yerden geçerler, renk şekil fark’etmez.

Bu metn’in tedavüle sokulmasının gayesi,ne Hindû  madencinin Süleyman Efendi Hazret’lerinin  âlî  Mertebesine şehadeti ne de cin taife’sinin lacivert taşlara ve lacivert başka nesnelere konup-konmaması’dırSöylenmek istenilen, “ Lacivert Takke,” fetişizmi ve bid’atini bu nezih camia’ya mal’etme gayretidir.

Hazreti Üstaz’ımızın, Süleyman Hilmi Silistrevî(k.s.) Efendi Hazret’lerinin, Mürşid-i Kâmilliği,Müceddid’liği ve Âlî  Mertebesi, bir Hindû madenci’nin şehadetine kalmışsa vay      halimize!...

“ Evet!Bu Tarîkat-i âliyye’nin,, müteahharrîn( sonradan gelen) mensuplarından ba’zıları, bu Tarîkatte bir kısım bid’atler ihdas ettiler, büyüklerin sî’retini zayi ettiler. Bunların bütün mürid’leri zannettiler ki,    hâşâ! Ve Kellâ!  Bu ihdas ettikleri bid’atlerle bu tarikati  kemale erdirdiklerini zannettiler. Ağızlarından       pek büyük kelimeler çıkardılar.Halbuki,bu tarikati tahrip ve zayi için gayret sarf’ettiler.. Bu yolda ihdas ettikleri bid’atler dolaysıyla onlara sonsuz yazıklar olsun!..

Müteahhirîn Silsilemizde asla mevcud olmayan bid’atler; Te’heccüd  namazını  cemaatle kılıyorlar, te’heccüd    namazı vaktinde  etraftan, kenar muhitlerden insanlar toplanıyorlar, te’heccüd namazını tak bir cemiyet olarak eda ediyorlar. Bu amel,(te’heccüd namazının cemaatle kılınması) Keraheti Tahrimiye ile mekruhtur.Fakihlerden kerahetin tahakkuku için da’veti şart koşanlar,cemaatle nafile namazların cevazını mescidin bir köşesinde üç kişiyi geçmemek  kaydiyle kail olmuşlardır.Herhangi bir nafile namaz üç kişiden fazla bir cemaatle kılınırsa, kerahetin tahakkukunda ittifak etmişlerdir.Yine bu bid’atçiler, bu konumda te’heccüd namazını 13 rek’at olarak,12 rek’atını ayakta  iki rek’atını oturarak kılıyorlar ve zannediyorlarki, oturarak kılınan iki rek’at bir rek’at hükmündedir ve böylece 13 rek’at olarak kılmışlardır.Halbuki iş onların zannettikleri gibi değildir;Şüphesiz bizim Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, zaman zaman,13 rek’at, zaman zaman, 11 rek’at,zaman zaman, 9 rek’at, zaman zaman da 7 rek’at olarak kılırlardı.Teheccüd namazındaki ferdiyet 13,11,9 ve 7, gibi tek rakamlı olmlası te’heccüd namazından değil, te’heccüd namazının  üç rek’atlı Vitr namazıyla birleştirilmesindendir. Yoksa oturularak kılınan iki rek’at namaza  bir rek’at kıyam namazı hükmü verilmesinden değildir.Bu kabil ilim ve amellerin menşe’i, salat, selâm ve tahiyye’nin Sahibi, Muhammed- Mustafa’nın sünnetlerine tam olarak uyulmamasıdır. Acaib olan( işin tuhafı), bu bid’atlerin, ulema’nın ve müçtehid’lerin  mekanı   çok fazla bulundukları beldelerde zuhur etmiş olmasıdır. Oysaki bizim gibi fakirler  ulûm-i İslamiyye’den o ulema ve müçtehidlerin berakâtiyle istifade ve istifâze ediyoruz...     ( Mektubat, Cild 1, Sahife,125, 131. Mektup.)

“ Aziz  oğul!Bu Fakir’e göre tarîkatte bir şey ihdas etmek( aslında olmadığı halde yeni bir şey türetmek) din’de bir şey ihdas etmekten daha az zararlı değildir. Tarikatın bereketi  feyiz alınmasının ve bereketinden istifade olunması ancak, bid’ate tevessül edilmeksizin mümkündür.ne zamanki tarîkatte bir bid’at ihdas olunursa feyiz ve berekat yolları kapanır, tarikati bid’atlerden muhafaza mühimmatın en mühimmi, tarikate muhalif olan şeylerden kaçınmak zarûriyyattandır. Nerede tarikate muhalif bir hareket görürsen, en sert bir şekilde ve mübalağa ile karşı durmak,tarikati ve İslamı takviye için cihad etmek vazifendir.” ( Mektubat, Cild 1,Sahife 281,269. Mektup...

Resûl-i  Zîşân, Efendimizin, teheccüd namazını,13,11,9 ve 7 rek’at olarak kılması, tasavvjfî  değil, fıkhî  ve  şer’î bir mes’eleadir; şöyleki,Hasâisü’r-Resûl olmak üzere, ümmetine nafile olan teheccüd namazı Peygamber’imize vacip idi.Bu bakımdan Resûlullah Efendimiz, yatsı namazından sonra bizim hemen kıldığımız vacip vitr namazını te’hir eder teheccüd namazından sonra kılarlardı.Zaman zaman teheccüd namazını dört rek’at,zaman zaman altı rek’at, zaman zaman, sekiz rek’at, zaman zaman da  on rek’at olarak kılarlardı.akabinde de üç rek’atlık vitir namazı ile, bu vakitte kıldığı namaz, zaman zaman, yedi, zaman saman, dokuz, zaman zaman,onbir, zaman zaman da onüç rek’at olurdu.Buharî ve Müslim’in  Aişe  Validemiz, radiya’llâhu anhâ’dan rivayet ettikleri bir hadis-i Şerif’te: Nebî  salla’llâhu aleyhi ve sellem, gecede onüç rek’at namaz kılırdı,” buyurmuştur.

Mesruk radiya’llâhu anh’den bir başka rivayet de şöyledir: “  Aişe radiya’llâhu anhâ’ya, Resûlullah’ın gece namazından sordum da, yedi,dokuz,onbir ve onüç rek’attır,” dedi. (Bu hadisi de Buharî  rivayet etmiştir

İşbu tedavüle sokulan  metin ve iktibas ettiğim   mektuplar ışığında,hazindirki,birincil vazifeleri tecdid,diğer mü’minleri  hertürlü, muhdesattan- bid’atlerden tahzir ve tevakkî  olan Camia’mızdan ba’zılarının bid’atlere tevessül ettikleri aşikardır.” Et kokarsa  tuz,ya tuz kokarsa,” misali bir vaz’iyyetle karşı karşıya bulunuyoruz!... (Devam edeceğiz.)