SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA  CEVAPLAR!...  ( 84 )

MUTLAK      İTÂ’AT-  MUTLAK TESLİMİYYET!...

Kim Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederse,”Nisa/ 4/69) “ Kim Resûl’e itâat ederse Allah’a itâat etmiş olur.” ( Nisa/ 4/80) “ Ey iman edenyler! Allah’a, Peygamber’ine, Peygamber’e indirdiği kitab’a, ve daha önce indirdiği  kitab’a iman(da sebat ediniz) “ ( Nisa / 4 /136) “ Allah’ı ve  Peygamberini inkar edenler ve( inanma hususunda) Allah ile Peygamber’ini biribirinden ayırmak isteyip “ bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar( iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu? “ ( Nisa/4/150) “ Ta ki,( Ey mü’minler!) Allah’a ve Resûlü’ne iman edesiniz. Resûlü’ne yardım edesiniz.O’na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tesbih edesiniz.” ( Fetih/48/999) “ Kim Allah’a ve Resûlü’ne iman etmezse bilsin ki, biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.” ( Fetih/48/13) “ Eğer Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederseniz, Allah işlerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”  “ Mü’minler ancak Allah’a ve Resûlü’ne eman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla  ve  canlarıyla  savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” ( Hucurât/49/14,15) “ Ey iman edenler! Allah’a itâat edin, Peygambar’e itâat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.” ( Muhammed/ 47/33) “ Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler,(evet) işte onlar Rab’leri yanında söz özü doğru olanlar ve şehid’lik mertebesine erenler onları mükâfatları ve nurları vardır inkar edip de âyet’lerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.”  “ Rabbi’nizden bir mağfirete, Allah’a ve Peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşun. İşte bu, Allah’ın lutfudur ki, onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir.” ( Hadîd/19/21) “  Allah’a ve Peygamber’ine düşman olanlar, işte onlan en aşağıların arasındadırlar.”  “ Allah;   Elsette  ben ve Resûl’lerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.” ( Mücadele/ 20,21) “ Allah’a  ve Resûlü’ne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin daha hayırlıdır.” ( Saf/61/11)  “ Onun için Allah’a, Peygamber’ine ve indirdiğimiz o nura( Kur’ân’a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Allah’a itâat edin, Peygamber’e de itâat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, Resûlü’müze düşen apaçık bir duyurmadır.” ( Teğâbün/ 8,12) “ Hayır, Rabbi’ne  andolsun ki,aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümlerden içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın(onu) tam ma’na’sıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” ( Nisa / 4 /65 )

( iman kuru bir sözden ibaret değildir, gönülden bağlanmak inanmak ve kabullenmektir.Hem,” Allah’a ve Resûlü’ne inandım,” deyip hem de Allah’ın ve Resûlü’nün hükümlerine razı olmamak  apaçık münafıklık alametidir.” Şerîa’tin  kestiği parmak acımaz,” denilmiştir.Şer’î bir hüküm,  acı, acıtıcı da olsa,mü’minin kalbinde bu acıyı unutturacak kadar büyük ve kuvvetli bir iman vardır.)

Yukarıda Meâllerini verdiğimiz âyeti Kerime’lerle ve daha pek çok âyeti Kerime’de, iman, itâat    ve küfür’deAllâhü  Zü’l-Celal  Hazretiyle  Resûlü  Ekrem  Efendimiz  veya  diğer  rüsûl  beraberce zikredilmiştir.Allah’a iman edip de Resûlü’na, iman etmeyenlerin imanı,Allah’a itâat edip de Resûlü’ne itâat etmeyenlerin itâati asla kabul edilmez. Allah’ı  inkar eden,  aynı zamanda, Resûlü’nü, Resûlü’nü inkar eden aynı zamanda Allah’ı inkar etmiş olur.  “Allah’ı ve Peygamberi inkar edenler ve ( inanma hususunda) Allah ile Peygamber’ini biribirinden ayırmak isteyip” bir kısmına iman ederiz ama, bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar( iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu?  “

“ İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Nisa / 4 / 150,151) İnanma  ve itâat Mevzu’unda Allah ile Resûlü arasında    fark gözetenler kâfir oldukları gibi, Allah’ın hükümleri arasında, Allah’ın hükümleriyle Resûlullâh’ın hükümleri arasında, Resûlullah’ın Şarî,olarak,Allah’ın izniyle koyduğu hükümler arasında da, ayırım yapanlar kâfirdir.

Nas ile sabit olan Allah’ın ve Resûlü’nün hükümleri “ Sâbite’ “lerdir, kıyamete kadar asla değiştirilemezler. Mecelle-i Ahkâm-i İslâmiyye’nin en önemli maddelerinden birisi,” Mevrid-i Nâs’da içtihada mahal yoktur.”( hakkında nas,” kat’î   âyet ve hadislerle sabit, hükümler üzerine, müçtehid’lerin içtihadına mahal( yer) yoktur.)

Bütün bu tespitlerin ışığında,Mutlak itâat  ve  mutlak   teslimiyyet Yalnız, Allah ve Resûlü içindir.Vahiy ile müeyyed olmayan kimselerin  madd-i ve ma’nevî, rütbe’leri, derece’leri her ne olursa olsun, onlara mutlak itaat ve mutlak teslimiyyet yoktur.

Ahmed    bin Hanbel’in, Câmiu’s-SağîR’de,Hakim’den rivayetine göre, Resûl-i Ekrem, sa’llâhu aleyhi ve sellem, hadis-i Şerif’lerinde : “Hâlik’a ısyan olan şeylerde,asla, mahluk’a itâat   yoktur.”( Allah ve Resûlü’ne ısyan teşkil eden hiç bir hususta  mahluk’a itâat olunmaz.)

Hasbe’l-Kader ve hasbe’l-Beşer, bir cemaatin, bir câmia’nın    kendisine itâat ettiği bir mevki’î’de  olan veya kendisini öyle zanneden birisi,Allah’ın ve Resûlü’nün hükümlerine, tam tenâkuz teşkil eden, kitap ve sünnete aykırı bir hususta emir verirse veya telkîn’de bulunursa, ona asla itâat edilmez, onun emir ve telkîne  karşı durmak farz’dır...

Mesel^, böyle bir mevki’î’de ve vazi’yyette birisi, aslında bulunduğu mevki’î  ve makam i’tibariyle,  günlük,siyasetin dışında  ve üstünde kalması gerekirken, kendisini     siyasete bulaştırmış, siyasetin göbeğinde,Ebed- Müddet, İslâm düşmanı, Aziz Devletimizi yıkan, Mederese’lerimizi kapatan, nikahımızı bile yasaklayan, Millî  ve ma’nevî  bütün değerlerimizi hâk ile yeksan eden, Ezanımızı bile, Tangır-tungur okutmaya çalışan İttihad ve Terakkî  bakiyesi bir partiye ve o partinin kuyruğuna takılmış diğer partilere,  rey  verin, destekleyin,” diye emir ve ta’limat verse ya da telkîn’de bulunsa, “ Küfre rıza, küfrü destekleme,” olduğu için böylesine bir emre, böylesine bir telkîn’e itâat edilmez, hiç bir müslüman buna rıza göstermez. Zirâ,” Küfre Rıza, küfürdür, küfre destek ise katmerli küfürdür...

Mutlak itâata ve mutlak teslimiyyete, her zaman, mürid- sâlik, mürşidi’nin elinde,” Gassal’in elindeki meyyit gibi olmalıdır,”  klişeleşmiş bu ta’bir misal gösterilir. Doğrudur, ama, hiç bir mürşid-i Kâmil,müridlerine, bağlılarına, Allah’a ve Resûlü’ne ısyan olan bir şey emretmez,telkîn’de bulunmaz. Ancak, kendisinde hiçbir tasavvufî  ve  ma’nevî  varlık bulunmayan ve fakat kendisinde bir şeyler vehm’eden ya da, etrnafındaki yalakaların, asalakların kendisine bir şeyler hamlettiği,  ma’neviyat ve tasavvuf kalpazanları, etraflarındaki humekâ   takımına böylesi telkîn’lerde bulunabilirler. Bu telkînler neticesinde, Câmia mensuplarında, küfre rey veren küfre destek olan birisi,” Ben yetmiş yaşına geldim, bu zamana kadar, C.H.P.’ ye hiç rey vermemiuştim. Ağabeyimizin telkini ile ilk def(a rey verdim,” dese asla mesu’liyyetten, küfre düşmekten kendisini kurtaramaz.” Gassalin elindeki meyyit gibi,” ta’biri, mu’cize, Keramet, şa’beze, riyazât, mahsûsât, çok farklı tahlil gerektiren bir husustur. Ancak, bir makale vüsa’tında sağlıklı bir şekilde tahlil edibilir. İnşâ! Allah! bir başka makalede tahlil etmeye gayret ederiz...