SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA VE  BUHTAN’LARA  CEVAPLAR!...  (81)

Tayyip Bey, yıllarca semt halkı tarafından  defa’larca şikayet edilymesine rağmen, kapatılamayan-  kanun, nizam ve yönetmenliklere bir türlü uymayan, İzmir Gazinosu’nun    arsasını   istimlak kararı aldırdı.En yakın çalışma arkadaşlarının bile, “ Reisim, Çamlıca- Kısıklı’nın  neredeyse  tamamı, Yeşilsaha, burasını istimlak edip  Yeşilsaha yapılması semte bir şey kazandırmaz,” dedilerse de, Tayyip Bey, Burasının istimlak edilmesi yerinin Semt Parkı haline getirilmesinden öte ba’zı şeyler ifade ediyor, yıllardır, Kısıklı’dan Bağlarbaşı’na kadar, hatta, halen benim oturduğum, Burhaniye Mahallesi dahil, bu İzmir Gazino’sundan  bîzâr durumdadır, Siz gerekli muamele’leri hazırlayın, bir an evvel Belediye Meclisi’ne getirilsin ve Meclis’ten bu istikamette bir karar istihsal edilsin...İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde ittifakla alınan bir kararla, İzmir Gazino’sunun yeri  istimlak edilerek, Semt Parkı haline getirildi.Burada,hazin bir tenakuzu tespit etmek isterim, Kısıklı’daki İzmir Gazino’sunun bir şekilde kapatılması, Câmia’mız adına bizim ricamız üzerine bizzat Devrin Büyükşehir Belediye Başkanı, Muhterem, Recep Tayyip Erdoğan’ın husûsî gayretiyle istimlâk edilerek te’min edilmiştir. Câmia’mızdan olduğu iddiasındaki bir avukat(A.B.) arif olanlar kim olduğunu sezmişlerdir. İzmir’li Avdetî ailenin avukatlığını üstlenmiş Belediye aleyhine da’va ikame etmiştir. İstimlak kararına i’tiraz mümkün değil ama, Tezyid-i Bedel da’vası açılabiliyor. Da’va neticesinde ma’alesef mahkeme, 600 milyon TL.’lik  istimlak bedelini birmilyar TL.’ye çıkarmıştı. Yıllarca Tayyip Bey ve arkadaşlarına bundan dolayı hep mahcub düşmüştük...

Aynı yıllarda,Karayolları Umum Müdürlüğü, E 5  olarak bilinen, birinci Otoyol ile Tem Otoyolu arasında irtibat  yolunu Ümraniye- Altunîzâde arasında, Tünelsiz, zemin üzerinden projelendirmişti. Bu durumda, Bulgurlu Köyü ile Kısıklı Sarıkaya arasında, Çamlıca eteklerindeki tarihî  köşkler, Kısıklı Meydanındaki Abdullahağa Camii, Hazreti Üstaz’ımızın , fakir talebe’ye infak için   1950’li yılların başlarında inşa ettirdiği Apartman ve bu arada yıllarca misafirlerini kabul ettiği ağırladığı ziyarethane de yol için yıkılacaktı.

Proje ve plân her ne kadar Karayolları Umum Müdürlüğüne aid olsa da, Şehir Merkezinden geçtiği için, proje’nin, plân’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İmar Komisyonunda ba’demâ, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde  kabul edilmesi gerekiyordu. Câmia’mız adına, devrin Büyüğü Merhum, Kemalbey, Kemal Kacar Beyefendi’nin bilgisi dahilinde ve ta’limatlarıyla rica’da bulunduk. Bu yol, Büyükçamlıca  eteğiinde  bulunan,   eski adı,  Çakaldağı, yeni ismiyle Çamlıca Mezarlığından i’tibaren, Altûnîzâde, Millet Parkı’na kadar Tünel olarak devam ettirlirse, tarihî köşkler, camii’ler yıkılmaktan kurtulur, Devletimiz çok büyük bir istimlak bedelinden kurtulur, Tünel inişli çıkışlı olmayacağı için de ulaşım fevka’l-âde kolaylaşır,” dedik. Bu husus, İstanbuy Büyükşehir Belediye Meclisinde  uygun görüldü, Belediye Meclisi’nin ittifakla aldığı bir kararla Karayollarının proje ve plânı değştiereldi, bugün olduğu gibi Bulgurlu Köyü- Mahallesinden Çamlıca Mezarlığından i’tibaren Altûnîzâde, Millet Parkına kadar Tünelle geçilmektedir. Bu plân ta’dilatı ile, Hem Kısıklı’daki tarihî Abdullahağa Camii, hem tarih köşk’ler kurtulmuş, hem Devletimiz çok yüklü bir istimlak bedelinden kurtulmuş, hem de trafik    rahatlamıştı...

Mürşid-i Kâmil ve Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî(k.s.) Efendi Hazret’lerinin Kemal sıfatlarının en başında geleni,  vefası, vefâkâr olmasıydı.1950’li yılların ortaları, kendisi,Küçükçamlıca, Çilehane’de Merhum Tayyar Bey’in tahsis ettiği ve bu köşkün yakınlarında kiralanan köşk’lerde o güne kadar ders halkasına oturan en kalabalık talebe’ye 25 kişiydiler, gece-gündüz,demeden     sabah kahvaltısını yapmadan Tekâmül  okutuyordu.Bağlı’larından, Kayseri’li, Hacı Refik Bürüngüz, Telefon ederek, İstanbul’un tanınmış Armatör aile’lerinden, Taviloğullarından, Hacı Refik Bürüngüz’ün damadının amcası vefat etmiş, Fatih Camii’nde kılınacak cenaze namazı için gitmek üzere, Süleyman Efendi Hazret’lerine haber vermiş, te’eddüben izni’ni rica etmiş...

Süleyman Efendi Hazret’leri öğleye doğru derse ara vermiş,” Evladım, Merhaba ! dediğimizin, Merhaba! Dediğinin bir yakınının Fatih Camii’nde cenaze namazı kılınacak, aranızdan iki kişi bana refakat etsin, haydi bakalım, Fatieh’e gidiyoruz,” buyurmuş,Fatih Camii’nde diğer imamlar teberrüken cenaze namazını Süleyman Efendi Hazret’lerine kıldırıyorlar, beraberindeki talebe ile birlikte Mezarlığıa kadar gidiyor, defin sırasında hazır oluyor ve telkîni de bizzat kendisi yapıyor.Hepimize timsal olacak bir vefa örneği değil midir?...

Süleyman Efendi Hazret’lerinin Medrese-i Kuzad’dan   arkadaşı, müderrislerden birisi,03 Mart 1924’de Medrese’lerin kapatılmasından sonra kendisine teklif edilen, hakimlik, müddeîumumluk   gibi Adliye Teşkilatında vazife almış. Hakim olarak bulunduğu Anadolu şehirlerinde diğerlerine uymuş, sakalını bıyığını kestirmiş,  şehir kuluplerinde   içki-kumar  ne varsa,  dalmış, yıllar içinde işini,eşini, mesleğini kaybetmiş, İstanbul’a dönmüş. İstanbul’da Harbiye’De bulunan Külliye’sinde Katedrali,Kilisesi, Şapeli de bulunan, Fransız Kız Lisesi’nin bodrumunda küçük bir oda’ya sığınmış,   talebe için hazırlanan yemekten bir tas da buna veriliyormuş, kısaca, tam bir sefalet hayatı yaşıyor. O yıllarda, Taksim, Harbiye Niuşantaşı gibi yerlerde, gayrimüslimler otuyordu. Müslüman olarak, Anadolu’nun muhtelif yerlerinhdean gelmiş, Apartman Hizmetli’leri vardı. Bu zat, etrafındaki Apartmanlarda hizmet veren müslümanlara,” Çocuklarınıza dinlerini öğretebiliyor musunuz? Diye sormuş,” Beğim, nerede? Zâten, kafi derecede dinimizi bizler de bilmiyoruz,ki, nerede çocuklarımıza öğretelim,” Çocuklarınızı siz buraya bana gönderin, hiç değilse Zarûrât-ı Diniyyelerini öğrensinler,” diyor,,,

Gönderilen çocuklarla kücücük, kananlık  odasını bir nev’i Kur’ân Kursu haline getiriyor, çocuklara Kur’ân’ı, Zarûrât-ı Diniyye’lerini öğretiyor...

Süleyman Efendi Hazret’leri Haber alınca,  talebe’den bir-kaç kişiyi yanına alarak bu arkadaşını ziyaret etmiş, burada apartman hizmetlilerinin çocuklarına dinlerini öğrettiği için kendisine teşekkür etmiş, bağlı’larına, arkadaşının bütün ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda ta’limat vermiştir.Vefâkârlığın, diğergamlığın bizlere örnek olması gereken bir başka timsali...

Hazreti Üstaz’ımızın vefâkâlığı, diğergamlığı husunda sayılamayacak kadar timsal gösterebiliriz, 1950’li yıllarda, sık sık, Ankarayı teşrif ederek, Diyanet İşleri Reisi’ni, Diyanet Müşavere Hey’etindeki müderris arakadaşlarını ziyaret eder, sık sık, müftülük-vaizlik imtihanı açılmasını, böylece  müftüsüz,vaizsiz il ve ilçe’nin kalmaması gerektiğini hatırlatır, Ramazan ayları arefesindeki ziyaretlerinde, Ramazan ayında, müftülüklere müracaat edenlerin alelusul imtihan edilerek va’az’u nasihatta bulunabileceklere, Ramazan Ayı’na mahsus olmak üzere va’az vesikası verilmesini, böylece Ramazan ayı boyunca va’az edilmedik cami kalmamasını telkin ederdi. Diyanet İşleri Reisliği 1950’li yıllarda, her altı ayda bir olmak üzere, müftülük-vaizlik imtihanı açar, kazananları derhal ta’yin ederdi.Her Ramazan, müftülüklere bir ta’mim gönderilir, müracaat edenlerin  imtihan edilerek, va’az’u nasihatta bulunabileceklere  Ramazan Ayı’na mahsus olmak üzere, birer vesika verilmesi istenirdi. Arşiv kayıdlarıma göre, Diyanet’in bu tarz bir ta’mimi, Merhum, Konyalı, Mustafa Doğanbey’in Diyaneti ziyareti üzerine, 1964 yılının Ramazan   müftülüklere gönderilmişti.Hazreti Üstazımız nerelerdeydi, şimdi bizler neredeyiz?Ba’zı Kardeşlerimiz “ Vefayı,” Halâ, İstanbul’da bir semtin adı zannediyorlar!...