SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!... ( 68 )

EN ŞEN’Π İFTİRA VE BUHTAN!...

İmam- Hatip Okulları’nın açılmalarına öncülük eden ve maddî   destek veren, İlim Yayma Cemiyeti’nin, ilk İdare Hey’etinde bulunanların ayakları yere basmıyordu. Rejm’in kendilerine gösterdiği “Havuç”’tan  o kadar hoşnuo olmuşlardı ki, kendilerinden geçercesine, “ Biz, bu Okullarda, Müsbet İlimlerle Mücehhez, Zül’ Cenâhayn( iki kanat sahibi,) papazları İslâm’a getirecek, ilim adamları, hademe-i Hayrat  yetiştireceğiz,” ham hayaline kapılmışlardı.

Buna mukabil, en başta Süleyman Efendi Hazretleri olmak üzere, Abdür’- Rahim Rahmi Zapsu, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı gibi, müdebbir, dünü,günü,yarını iyi okuyan, ileriyi gören, basiret ve feraset ehli,Muhterem, zevât ise,” Efendiler! Hayale kapılmayınız,bu rejmin emrindeki, Lâdînî, inkar ve ilhada dayanan, Maarif Vekaletinebağlı okullarda, ne ilim adamı,ne din adamı, ne de Hademe-i Hayrat yetişir.Rejim, alim,din adamı, Hademe-i Hayrat yetiştirecek idiyse,medrese’leri niçin kapatmıştır? Bu okullar, Maarif Vekaletine bağlı olarak değil de, Diyanet İşleri Reisliğine bağlı olarak açılırsa, ileride dinî Yüksek tahsil için de yine Diyanet İşleri Reisliği’ne bağlı Türkiye Diyanet Akademisi açılabilir.,” oiyorlardı. Hem sonra, Maarif Vekaleti bir Cumhuriyet Müessesi olduğu kadar,Diyanet İşleri Reisliği de bir Cumhuriyet Müessesesi değil mi? İmam,müizzin,Kur’ân Kursu muallimi, vaiz,müftü yetiştirilecekse, niçin Oiyanet İşleri Reisliği değil de, Maarif Vekaleti? Bu soruların cevabı yoktur, vardır da işlerine gelmemektedir.

1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun, ( Anayasası’nın)  ikinci Maddesi,” Devletin dini, din-i İslâm’dır, Lisanı Türkçe’dir,” tarzındaıydı. 1927 yılında, Teşkilat-ı Esâsiye Kanu’nundan, 1921 Anayasa’sından din velisan ile alakalı, ikinci Madde çıkarılmıştır. 1937 yılında da, 1921 Aneayasasına, “ Laiklik,” maddesi ilave edilmiştir. Artık, Devletin dini yoktur, lastik gibi her cihete çekilebilen bir laiklik vardır, Devlet dinsizdir, devlet laiktir...

Kemalizm’de, Mustafa Kemal’in ilke ve inkılaplarında, din yoktur, dine saygı yoktur,din eğitimi yoktur, din eğitimi talebine cevap da yoktur...

1893 Rodos doğumlu, Yahûdî, A sıllı,devrin Maarif Vekili, Reşid Galib’in ilk def’a, 23 Niusan 1933 bütün mekteplerde okutulmaya başlanan 89 yıl sonra halâ, tartışılan And’ımızda ne deniliyor: “ Ey Büyük Atatürk!  Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and’içerim,” Mustafa Kemal’in açtığı yolda, gösterdiği hedefte, din yoktur, dinie saygı yoktur, din eğitimi yoktur,din eğitimine cevap yoktur.

Laiklik, Tek Parti Mütegallibe C.H.P.  döneminde, bir nev’i C.H.P.’NİN DEVAMI OLAN Demokrat Parti döneminde ve daha sonraki uzun yıllar devam eden vesayet dönemlerinde, din düşmanlığı, müslümanlara zulüm vasıtası olarak kullanılmıştır. Bırakınız din eğitimini, kendi çocuklarına, sadece zarurat-ı Diniyyelerini, gusül,abdest, namaz gibi, ilmihal bilgileri veren aile reisleri,Laikliğe aykırı davrandılar, diye, Jandarma dipçiğine ma’ruz kalmış, Jandarma karakollarında sıra dayağına çekilmişlerdir.

Köy çocuklarına, sadece İlmihal bilgileri öğreten, namaz surelerini ezberleten, nice köy imamları, Laikliğe aykırı davarandıkları gerekçesiyle yıllarca hapislerde çürütülmüşlerdir. Böylesine bir rejim’in, Maarif Vekaleti’nin kontrolünde, böylesine anlaşılan bir Laiklik anlayışında, elbette, ne ilim adamı, ne din adamı ve ne de Hademe-i Hayrat yetişirdi, niutekim, yetişmemiştir.

Bunca tespitten sonra, artık, can alıcı- can yakıcı suali sormanın zamanı gelmiştir.

“ Müsbet İlimlerle Mücehhez, Zü’l- Cenâhayn, papazları İslâm’a getirecek, din alimleri yetiştireceğiz,” diyen safderûn’lar mı haklı çıktı, yoksa, “ Efendiler!Lâdinî,  temeli,inkar v e ilhad üzere ikame edilmiş, bu rejmin Maarif Vekaletine bağlı okullarda, din alimi, din adamı ve hademe-i hayrat yetişmez, hatta, i’tikadı düzgün müslüman bile zor yetişir,” diyenler mi haklı çıktılar.

Günümüzde,İmam- Hatip Okullarındaki cehaleti, ehliyyetsizliği, kifayetsizliği tartışmıyoruz; Ve’mine’l- Acâibi ve’l- Garâib, bu okullara, müdür ve öğretmen olarak ta’yin edilen, Alevî,Ateist ve deist’lerin, velî’lerinin, her şeyden önce iyi birer müslüman, sonra da ,müezzin, imam, Kur’ân Kursu muallimi, daha da ilerie vaiz,müftü olmaları için  bu okullara gönderdiği çocuklara, ateist olmalarını, deist olmalarını telkîn ettiklerini tartışıyoruz. Bunun için ba’zıları, “ Çocuklarınızı  İmam- Hatip Okullarına gönderme yerine normal Ortaokul ve liselere gönderilmesini tavsiye edebiliyorlar, hiç değilse  normal okullarda çocuklarımıza İmam- Hatip Okullarında olduğu gibi, inkar ve ilhad telkin edilmiyor, diyorlar.

Mevcud şartlar müvacehesinde haeksız da sayılmazlar

Ayan-beyan ortadadır,ki,Millî  Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak açılan,bu okullarda, 2 Müsbet İlimlerle Mücehhez, Zü’l- Cenâhayn, papazları İslâm’a getirecek, ilim adamları, din adamları, yetiştireceğiz,” diyenler çok vahim tarihî  bir hata’ya, yanılgıya düşmüşlerdir.

Hayır! Efendiler, size uzatılan bu muz’a,havuç’a kanmayın! Bu okullardan, sizin hayal ettiğiniz gibi, din alimi, din adamı, hademe-i hayrat çıkmaz, diyenler yerden göğe kadar haklı çıkmışlardır. 

“ Zorluklar aşılırken,”in   muharriri, Süleyman Efendi Hazret’lerini kasd’ederek,” Her ne kadar, taraftarları “ Şeyh’in yanılmazlığına inanmış olsalar bile,” Şeyh, İmam- Hatip Okulları mevzu’unda fena halde yanılmıştır,” diyor... Evveliyyetle belirtmeliyim,ki,” Zorluklar Aşılırken,”in muharriri ve onun gibi düşünenler, her ne kadar, mektep- meşrep taassubuyla karşı çıksalar bile, evet! Süleyman Efendi Hazret’leri, Sahib-i zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid’dir. Bu ma’na’da,Süleyman Efendi Hazret’lerine, “ Şeyh,” diyorsanız,âmennâ! Fakat bilmelisiniz,ki, “Şeyh,”in taraftarı olmaz, mürid’leri ve müntesipleri olur. Allah’ın  Lutfu- Kerimiyle ve Nasib-i Ezelî’mizle bizler debu Mübarek Zat-ı Muhterem’e intisab etmişiz,aciz birer müridi olmuşuz. Bizler,ehl-i Sünnet ve’l- Cemaat mensubu Müslümanlarız,bizim i’tikadımıza göre, Vahiy ile Müeyyed, Peygamber’ler hariç,makamı,mevki’i mertebesi-derecesi her ne olursa olsun, insanlardan hiçbirisi, hata’dan muarrâ, değillerdir..Psafisik Vak’a’ mızda , İmam- Hatip Okulları mevzu’unda, herkes yanılmış, vahim hataya düşmüş, Süleyman  Efendi  Hazret’leri  başta olmak  üzere,isimlerini teberrüken burada zikrediyorum, Abdür’- Rahim Rahmi Zapsu, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı Merhumlar ve onlar gibi düşünen yüzlerce,binlerce ilim  ve din adamları asla yanılmamışlar,hata’ya düşmemişlerdir...

“ Zorluklar Aşılırken,”’in muharriri veonun gibi düşünen taraftarları bir an  mektep- meşref feişizm’inden,taassub’dan kendilerini kurtarıp   selim düşünseler bu hakikati kabul ederler. Eminim,ki  başbaşakaldıklarında kendi aralarında,” Evet, şu şu,noktalarda bizlerin şu şu,hataları da oldu, kabul edelim,” dediklerini tahmin ediyorum.” Zorluklar Aşılırken,” dikkatlice okunduğunda, satır aralarında,bu hataların açıkca i’tiraf edildiği zaten görülecektir...