ÇOOOOOK ŞÜKÜR, ELHAMD-Ü Lİ’LLÂH!...

AYASOFYA CAMİİ KEBİR’İ İBADETE AÇILDI!...

T.C., Danıştay (Şûrây-i Devlet) onuncu dairesinin tarihî kararı ile Ayasofya’nın ibadete açılmasının önü açıldı. Cumhurbaşkanlığı kararı ile de ibadete açıldı. Her iki karar da tarihîdir. Tarihin şeref levhaları arasında, Hazret-i Fatih’in Ayasofya Vakfiyesinin yanında asılacak tarihteki yerlerini kıyamete kadar muhafaza edeceklerdir.

Mahkemeler, Türk Milleti adına karar verirler. Türk adalet tarihinde, az sayıda mandacılar, beyinleriyle, miğdeleriyle dışarıya bağlı olanlar hariç, Türk Milleti’nin tamamının kabul ettiği, gönülden, ayakta alkışladığı, ender-i nâdirattan bir karar verilmiştir. Bu kararı veren heyetten her biri, tarihin altın sahifelerine, altın harflerle kazınmayacak kadar muhkemiyyete yazılmıştır.

Danıştay onuncu dairesinin başkan ve azaları, savcısı, “Türkiye’de hâkimler var, Ankara’da hâkimler var,” sözünün doğruluğunu, bir kez daha isbat etmişlerdir.

Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla alakalı, yorumları, hükümleri sonralara bırakarak, ehemmiyetine binâen, bundan sonra benzeri kararları almaya cür’et edecek, idari ve yargı makamlarına, tarihî bir ders vasfı taşıması bakımından da çok ehemmiyet arz eden, Danıştay onuncu dairesinin, Esas No: 2016/ 16015 ve Karar No: 2020/2595 tarihi kararını, büyük bir memnuniyetle ve şerefle sütunlarıma aynen alıyor ve siz muhterem okuyucularımıza takdim ediyoruz:

DAVACI : Sürekli Vakıflar, Tarihî Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği

VEKİLİ : Av.Selami Karaman, Uluyol Cad. Çelikkepçe Ap. No:59 Kat:3 D:6 Osmangazi/Bursa

DAVALI : Cumhurbaşkanlığı (Başbakanlık) Ankara

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Zeynep Gökçe Zengin/aynı yerde

DAVANIN KONUSU : Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması amacıyla Başbakanlığa yapılan 31.08.2016 tarihli başvurunun Başbakanlığın bağlı kuruluşu olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul 1.Bölge Müdürlüğünce reddine yönelik 19.10.2016 tarih ve 27882 sayılı işlemin dayanağı olan Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine ilişkin,24.11.1934 tarih ve 2/1589 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının  iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararındaki, imzaların gerçekliğinin grafolojik yönden incelenmesi gerektiği, 1924 Anayasasının 52.maddesi gereğince kararnâmelerin Resmî Gazetede yayınlanması ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmesi gerekirken bu şartlara uyulmadığı, kararda imzaları bulunan bazı bakanların karar tarihinde Ankara dışında olduklarının meclis tutanakları ile sabit olduğu, Ayasofya’nın tapu kaydında müze değil, cami” ifadesinin yer aldığı ve Unesco’nun resmî internet sitesinde müze olarak tanımlanmadığı, vakıf malı olan Ayasofya’nın vakfiyesine uygun bir şekilde cami olarak kullanılması gerektiği, vakfedenin iradesine aykırı hareket edildiği, Ayasofya’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisine yönelik alınmış bir karar bulunmadığı ileri sürülerek, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.

DAVALI İDARENİN SAVUNMASI : Davalı (kapatılan) Başbakanlık tarafından 1934 yılında yürürlüğe konulan Bakanlar Kurulu kararına karşı yıllar sonra dava açılamayacağı, davanın süresinde olmadığı; davacının Başbakanlığa ve diğer kurumlara Ayasofya ile ilgili olarak zaman zaman başvurularda bulunduğu, davaya esas başvuru içeriğinin bir öncekinden farksız olduğu, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali konusunda muhtelif davalar açıldığı, yine aynı işleme karşı davacı tarafından daha önce açılan davanın reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği, işlem hakkında kesin hüküm bulunduğu; Ayasofya Camii’nin 1470 tarihli Mehmed Han-ı Sânî Bin Murad Han-ı Sânî Vakfı vakfiyesinden olup tapunun 57 Pafta,57 ada,7 Parselinde “türbe, akarat, muvakkithane ve medreseyi müştemil Ayasofya’yı Kebir Camiie Şerifi” olarak kayıtlı olduğu, söz konusu vakfın tüzel kişiliğe sahip bir mazbut vakıf olduğu ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce temsil ve idare edildiği; Devlet İdaresinin en yüksek karar organı olan Bakanlar Kurulu’nun idare alanında genelkarar organı olduğu, Anayasa ve kanunlarla kendisine ayrıca ve açıkça yetki verilmemiş olsa bile, idare alanında “kanuna dayanmak” ve “Anayasa’ya ve kanunlara aykırı olmamak” şartıyla istediği her işlemi yapmak konusunda yetkili olduğu; Ayasofya’nın tahsis  kullanım şeklinin değiştirilmesinin yürütmenin takdirinde olduğu, ulusal ve uluslararası koşullar ile iç hukukumuz çerçevesinde Bakanlar Kurulunca bu konuda her zaman karar alınabileceği, Bakanlar kurulu kararında yer alan imzaların sahte olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : Uğur Yasin Yolal

DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptal edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : Aytaç Kurt

DÜŞÜNCESİ : Davacı tarafından, Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine ilişkin 24.11.1934 tarih ve 2/1589 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının üzerindeki Atatürk imzasının kriminoloji laboratuvarında incelettirilmesi ve iptali istenilmektedir. Bakılan davanın açılmasından önce, aynı işlemle açılan davanın Danıştay Onuncu Dairesinin 31.03.2008 Tarih ve 2005/127.K.2008/1858 Sayılı kararıyla esas yönünden incelenerek reddedildiği, anılan kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 10.12.2012 tarih ve E.2008/1775, k.2012/2639 Sayılı kararıyla değişik gerekçeyle onandığı, davacının karar düzeltme işleminin de 06.04.2015 tarih ve E. 2013/3803, k.2015/1193 Sayılı kararla reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının 24.11.1934 tarih ve 2/1589 Sayılı Bakanlar Kurulu kararından en geç yukarıda anılan davanın açıldığı tarihte haberdar olduğunun kabulü gerektiği, sonradan dava hakkı doğuracak nitelikte yeni bir hukuki durumun da ortaya çıkmadığı dikkate alındığında bakılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

İŞİN ESASINA GELİNCE:

Dosyanın incelenmesinden, türbe, akaret, muvakkithane ve medreseyi de kapsayan Ayasofya Camii’nin bulunduğu İstanbul İli, Eminönü İlçesi, Cankurtaran Mahallesi Bab-ı Hümayun Sokağı, 57 pafta, 57 ada, 7 sayılı parselde bulunan 2 hektar 6644 m2’den ibaret taşınmazın 19.11.1936 tarihinde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına tapuya tescil edildiği eşsiz bir mimarlık ve sanat abidesi olan Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi hususunda o dönemde vakıflardan sorumlu olan Maarif Vekâleti’nin (Millî Eğitim Bakanlığı) 04.11.1934 tarih ve 94041 Sayılı yazısıyla Ayasofya Camii’nin çevresindeki Evkâf’a âit, dükkanların yıktırılması, diğerlerinin de vakıfça istimlak edilmesi suretiyle güzelleştirilmesi ve tamiri ve daimi muhafazası masraflarına karşılık da Evkâfça bu sene ve gelecek sene bütçelerinden muayyen bir para ayrılması hakkında bir karar alınması suretiyle Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesinin istenildiği, Evkâf Umum Müdürlüğü’nün (Vakıflar Genel Müdürlüğü) 07.11.1934 tarih ve 153197/107 Sayılı yazısıyla da vakfın durumunun parasal olarak değerlendirilmesi üzerine; Ayasofya Camii’nin çevresindeki Vakfa âit binaların Evkâf Umum Müdürlüğünce yıktırılarak temizlenmesi ve diğer binaların istimlâk, yıkma ve binanın tamir ve muhafaza masrafları da Maarif Vekilliğince verilmek  suretiyle Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır... (Bu tarihî kararı bu sütunlarda vermeye, aktarmaya devam edeceğiz.)

Ayasofya, İnşâ Allah! bütün hazırlıklar tamamlanarak, 24 Temmuz Cuma günü resmen ibadete açılacaktır. Ayasofya’nın dört minaresinden de Âsumanı tutan ezan sesi yükselecektir. İstiklâl-i Tâmme’nin iki sembolünden birisi Ezan-ı Muhammedî, diğeri, Türk Bayrağı... 24 Temmuz Cuma günü, Ayasofya’nın kıblesindeki iki minaresi arasına, Arş-u Âlâ’dan ve uzayın derinliklerinden ve en önemlisi, NASA’dan görülecek-görüntülenecek, Türkiye’nin en büyük bayrağı asılmalıdır. Salahiyyet sahipleri elbette düşünmüşlerdir; Hatırlatayım, istedim...