UMÛMÎ BELA VE MUSÎBETLERİN SEBEPLERİ !..

“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulm edenlere erişmekle kalmaz, (umuma sirayet eder ve hepsini perişan eder.) Biliniz ki Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfal 8/25)

“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır, onları Ondan başkası bilemez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; Onun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O , yerin kaynakları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık kitaptadır.” (En’am 6/59) (Göklerde ve yerde insan ilminin keşfedip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki, Allah bunları bilir, zamanı geldiğinde dilediğini insanlığın istifadesine lutfeder, dilediğini de kendi ilminde saklı tutar. İşte gaybın anahtarlarından maksad bunlar olmalıdır.)

Ümem-i Salife’nin ( geçmiş ümmetlerin,kavimlerin) Kısas-ı Enbiya’nın, (Peygamberlerin kıssalarının) tarihleri tetkik edildiğinde görülür ki geçmiş ümmetler, kavimler aşağıdaki sebeplerden topyekûn helâk edilmişlerdir...

Küfr ve şirk içerisinde hayatlarına devam ederlerken, Cenab-u Hak Rahman sıfatının tecellisiyle kendilerine bu dünyada mühlet veriyordu. Onlara peygamberler gönderdi, peygamberlerine kitaplar verdi. Peygamberler de kendilerine verilen kitap ve sahifelerle kavimlerini imana, tevhide ve yalnız Allah’a kul olmaya davet ettiler. Nuh Kavminde olduğu... Nuh Aleyhisselâm, kavminin arasında 950 sene yaşadı, bu uzun ömrünün büyük bir bölümünde gece-gündüz, gizli-âşikâr her vasıta ile kavmini hidayete, tevhide ve yalnız Allah’a kul olmaya davet etti. Küfr, şirk üzerine olmaya devam ettiler, bununla da kalmadılar. Allah’ın kendilerine gönderdiği peygamber Nuh Aleyhisselâm ile dolaysıyla Allah ile istihza etme cüretinde bulundular. Bunun üzerine yer yarıldı içerisinde muhafaza ettiği suyu yeryüzüne çıkardı, gök delindi üzerinde ki suyu yeryüzüne boşalttı. Yeryüzünün ovaları, dağları, alçakları yüksekleri aynı seviyede su ile kaplandı. Nuh Aleyhisselam az sayıda iman edenler ve yeryüzünde yaşayan hayvanlardan birer çift dişi-erkek gemiye alındı, gemideki canlılar hariç yeryüzünde hareket halinde olan hiç bir varlık kalmadı.Sularda boğuldular helâk edildiler...

Lut Aleyhisselâm’ın kavmi Allah’ın en çok buğz’ettiği habasete meyletti,  şehevânî arzu ve isteklerini kadınlar yerine erkeklere tevcih ettikleri için, Allah’ın kahrına ve gazabına uğrayıp yerin dibine batırıldılar. İbret teşkil etmek üzere depremler ve başka yer hareketleriyle yeryüzü topoğrafyası mükerreren değşikliğe maruz kaldığı halde, tıpkı bizim coğrafyamızdaki Şanlıurfa, Balıklıgöl aynen muhafaza edildiği gibi, Ürdün-İsrail hududlarındaki Lut Gölü aynen muhafaza buyrulmuştur. Su hayattır; hayatta olan her şey sudan yaratılmıştır. Ancak, Lut Gölünde hayat yoktur ve hiç bir canlı yaşamamaktadır-yaşayamaz da. Atlas Okyanuslarının bile 7-8 km ve daha fazla derinliklerine ulaşılırken, Lut Gölü’nün karanlık  derinliklerinin dibi yoktur ve asla ulaşılamaz. Rivayetlere göre Lut Gölü’nün nihâî noktası cehenneme ulaşmaktadır.

Yeryüzünde küfr ve şirk üzere hüküm sürmüş nice hükümdarların saltanatları adil oldukları müddetçe Allah’ın Rahman sıfatının tecellisi ile uzun sürmüştür. Dünya tarihinde bunun misalleri çoktur. Bunlardan birisi seygili peygamberimizin salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimizin hidayete ermeden küfr üzere ebediyete intikal etmesini esefle karşıladığı, Nûş-i Revân’dır. Adaletiyle dillere destan olan bu hükümdar ne hazin hidayete eremeden şirk ve küfr üzere ölmüştür. Hükümdarlar ne zaman adaletten sapar, zulme meylederlerse saltanatları uzun sürmez kendileri ve kavimleri kısa zaman zarfında helak edilirler, peygamberler tarihi bunların emsali ile doludur.

Müslüman bir hükümdar adaletten cayar, zulme meylederse onun da saltanatı uzun sürmez.

Peygamberimizden önce kavimlerde şirk, küfür, zulüm, cinayetler, zina yaygılaştığında helâki hak eden kavimlere tek bir sayhada helâk edilmeleri için vazifeli melekler gönderilir. Melekler yeryüzüne inip helâk edilecek kavmin ülkesine vardıklarında kavmin ekserisinin ibadette ve taatta olduklarını görürler. Kimisi kıyamda, kimisi rukûda, kimisi secdede...İlâhî hikmetinden sual olunmaz! Bize helâkini emir buyurduğunuz kavmin hali de bu.Helâk edelim mi? Ey alemlerin rabbi!

Ey Meleklerim! Elbette helâk edeceksiniz. Zira içlerinden ekalliyyete olan bir grubun işledikleri kötülükleri ekseriyette olanlar önleyebilirlerdi. “Emr-u Bİ’l-Ma’ruf, Nehy-i ani’l- Münker” vazifesini yerine getirmedikleri, ekalliyyetin fenalıklarını elleriyle, dilleriyle, hiç değilse rıza göstermediklerini kalpleriyle önlemeye, reddetmeye muktedir oldukları halde önlemedikleri ve hiç bir harekette bulunmadan kalben de buğz etmeden pasif bir şekilde rıza gösterdikleri için onlar da helâki hak etmişlerdir, buyurur. Ve o kavmin tamamı helak edilir.

Şuayb Aleyhisselâm’ın kavmi, Medyen Halkı, - Medyen, İbrahim Aleyhisselâm’ın oğlunun adıdır. Bunun torunlarına Medyen Kabilesi, bu kabilenin yurt tuttuğu şehre de Medyen Şehri denilmiştir. Bu şehir, Filistin ile Hicaz arasında ve Kızıldeniz sahilinde bulunmakta idi.- 2 Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı( gönderdik.) Dedi ki, Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka Allah’ınız yoktur. Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra, yeryüzünde bozgunculuk  yapmayın (fesad) çıkarmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” (A’raf 7/85)

“Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Eğer Şuayb’e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız” (A’raf 7/90) Meryen Halkı refah, bereket, bol rızık ve çok geniş bir maişete sahip oldukları halde ölçüde ve tartıda hile yapmaya devam ettiler. İnsanlardan her hangi bir şey alırken ağır tartarlar ve fakat insanlara bir şey satarken hafif tartarlardı. Hazreti Şuayb’ı dinleme yerine küfr üzere olan ileri gelenlerini dinledikleri ve Allah’ın peygamberini tekzip ettileri yalanladıkları için “Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de diz üstü dona kaldılar.” “Şuaybı yalanyanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb’ı yalanlayanların kendileridirler.” (A’raf 7/91,92)

Görüldüğü gibi, dünya tarihinide ve peygamberlerin kıssalarında (Kısas-ı Enbiya) günümüzde yaygınlaşan pek çok kötülükten Habâis’ten bir teki bile geçmiş ümmet-kavimlerin helâkine sebebiyet verirken bilfiil veya bilkuvve Ümmet-i Muhammed olan ahir zaman kavimleri neredeyse bu çirkinliklerin tamamını irtikap ettikleri halde, ahir zaman peygamberi Muhammed- Mustafa salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimiz bütün alemeler rahmet olarak gönderildiği için onun yüzü suyu hürmetine topyekûn bir helak murad edilmiyor, fakat en azından işlediklerinin bazılarının cezasını bu dünyada çekmeleri için, mevziî, kısmî bela ve musibetler, bazen de günümüzde olduğu gibi bütün insanları tehdit eden, bütün insanlara sarî (bulaşıcı) pandemik hastalıklar gönderilir.