BİZLER TECDİD’E MEMURUZ!.. (13)

Valide Hadîci Turhan Sultan’ın vakfiyesinde dikkati çeken bir başka şart da her ramazan ayı gecelerinde teravih namazından çıkan cemaate Yeni Caminin her üç cümle kapısında bal şerbeti dağıtılmasıdır. Mutlak bal şerbeti değil, “Atina Balından” hazırlanmış bal şerbeti dağıtılacaktır. Vakfiye, Arapça ve Farsça terkip ve tabirler yanında, ağdalı, devrinin edebî dil ile hazırlandığı, tertip ve tanzim edildiği için tercüme ve sadeleştirme de bir hayli zorlanmıştık. İslâm harfleriyle Osmanlıca Türkçesi, “Atina Balı” ne demek önce anlaşılamadı, bazı arkadaşlarımız “bu olsa olsa, Artvin ve Rize civarında istihsal edilen, ilaç olarak satılan Anzer Balıdır, biz de öyle tercüme edelim” dediler. Meseleyi merhum, İbrahim Hakkı Konyalı Hocamıza götürdüğümüzde, merhum tebessüm etti ve “Çocuklar! günümüzde, Yunanistan’ın başkenti olan Atina bir zamanlar Memalik-i Osmaniye’den bir kasaba idi. Bu kasabanın çam ve kestane balı çok meşhur idi. Çok akıllı ve zeki Valide Hadîce Turhan Sultan Vakfiyesinde sıradan bir bal yerine, Atina balından yapılan şerbetin dağıtılmasını şart koşmuştur. Ayrıca Ramazan ayı sıcak yaz aylarına tesadüf ettiğinde, Bolu Dağlarından, Bursa Uludağ’dan kar getirtilerek teravih namazından sonra dağıtılan bal şerbeti soğutulacak, her gün menba suyu dağıtılan sebilin suyu da yaz aylarında kar ile soğutularak dağıtılmaya devam edilecektir.

Bu sebilden soğutulmuş menba suyu dağıtım geleneği yer yer günümüzde de devam ettirilmektedir. Yıllardır Eminönü Yeni Cami Külliyesinde bulunan sebilde yıl boyunca Ev Tekstilcileri Derneği tarafından soğutulmuş menba suyu dağtılmaktadır. Menba suyunu para ile piyasa ortamından temin edip Milletimizin istifadesine sunmaktadırlar. İstanbul’da, Taşdelen Suyu gibi para ile satılan vakıf suları vardır. Ayrıca Sultan 2.Abdülhamid Han Hazretlerinin bir vakfı olan Hamidiye Suyu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından halkımıza para ile satılmaktadır. Dernek salahiyetlilerine, Belediye’den Hamidiye suyu temin edin, soğutarak halkımıza içirin dediğimizde, belediye gölge etmesin, ihsan iztemez” dediler. Sebilin üzerinde halkımızın ellerini yüzünü yıkadığı İski hatlarından gelen bir kurna bulunuyor. İski bu kurnaya su saati bağlamış bedelini dernekten tahsil etmektedir.

Üsküdar’da Valide-i Cedide Emeti Sultan Camii’nin sebilinde yaz aylarında Üsküdar Belediyesi tarafından halkımıza su dağıtılmaktadır. İstanbul’da bazı ilçe belediyeleri, Üsküdar, Esenler gibi, halkımıza sebilden sıcak çorba veya şerbet dağıtmaktadır.

Valide Hadîce Turhan Sultan’ın Vakfiyesinde çok ehemmiyetli bir şart da ki bu şart haftalardır işlemekte olduğumuz mevzu ile çok yakından alakalıdır. Şöyle ki: “Mümin, muvahhid ve her biri bu hizmetin icaplarına uygun ahlak-ı hamide sahibi oldukları zahir bulundukları yerlerde iffet sahibi oldukları müsellem, doksan nefer cüzhanlar olup, (Kur’ân cüzlerini okuyan) her gün camii şerifin mihrabı önünde toplanıp tam bir halis niyetle tecvid-i cemil, te’enni ve tertile hakkıyla riayet ederek    (Tecvid kaidelerine uygun, teganniye sapmadan ağır ağır, tane tane Mushaf-ı Kerim’den birer cüz Kur’ân-ı Azîm okuyalar. Lâkin bunlar otuzar otuzar, üç fırka olup her fırka otuz nefer ola. Birinci fırka   sabah namazından sonra okuyup, sevabını Server-i  Enbiya, Ser Defter-i Asfiya Hazret-i Risâlet Penâh ve Cebân-i Şefaat desdigah’ın Ruh-u Münevver ve Mutahharelerine ithaf ve ihda eyleyeler. İkinci fırka öğle namazından sonra okuyup sair enbiya-i mürselîn salvâtu’llâhh alâ nebiyyina ve aleyhim ecme’în  hazarâtı’nın ervah-ı mukrunetü’l-irtiyahlarına hediye eyleyeler. Üçüncü fırka, ikindi namazından sonra okuyup sevabını zümre-i evliya ve fırka-i asfiya ve hususen Seyyidü’l-Enbiya olan Peygamberimizin bilumum evlad ve eshab-ı ali neseb ve hususen cihar-ı yar-i vâla haseblerinin ervahı pür fütuhlarına hediye eyleyeler ve her fırkadan bir takdime evla ve elhak ve tevfika ehra ve ehakk olan (Bu hatimleri başlatmaya ve sonlandırmaya layık) reis olup hatme başlatmaya ve bitirmeye mübaşeret eder. Her fırkadan bir ferd de cüzlerin dağıtımına ve toplanmasına ve cüzleri sandığına kutusuna koyma işini yapar. Cüzlerin okunması tamamlandığında reis okunan hatimleri kabulü, devletin devamı, İslâm Padişahının sağlığı ve ömrünün uzun olması, Vakıfe-i vâlanın ruhunun makamına, bütün müminlerin ve müminelerin ruhlarına bağışlar duaya salavât ile başlarlar ve salavat ile bitirirler. Cüz okuyanların her birinin günlük yevmiyesi üçer akçe ola. Cüz dağıtan ve toplayan, dua edenlerin yevmiye ücretleri üçü kıraet, ikisi diğer hizmetler için beşer akçe ola.

Ve Meleke-i Fikr-ü Zikre Malik, takva ehli yirmi nefer, her gün kuşluk vaktinde Yeni Camide toplanıp, her biri, tam bir teveccüh ve tam bir huşû ve huzû ile üç bin beş yüz kere kelime-i tevhid cümlesini zikrettiklerinde yetmiş bin kere kelime-i tevhidi zikretmiş olurlar. Yetmiş bin adet tamamen zikredilmedikçe kimse kimseyle dünya kelamı konuşmaya. Her hangi bir zaruret zuhur etmedikçe tevhid zikri yapılan mekanı asla terk etmeye. Tevhid hatmi tamamlandıktan sonra sevabının vâkifenin amel defterine yazılması için dua edeler. Bunlar arasında faziletlisi ve ekmeli reis olup şerî mazereti olmaksızın vazifesinde ihmal ve tembellik göstermeye. Reisin vazifede bulunduğu her gün yevmiyesi beş akçe, diğerlerinin yevmiyesi üçer akçe ola.

Ve altmış nefer kıraeti düzgün, tilavet ehli hergün boş bir vakitte camii şerifte toplanıp her biri bir cüzü yüzünden iyi niyet, huzur-u kalb ile te’ennî ve tertil üzere sürat yapmadan kıraet esnasında ve tilavet zamanında birbirleriyle asla konuşmayalar. Bunlar iki fırka olup, her bir fırka otuz nefer ola. Birinci fırka kıraet ettikleri hatm-i  Şerife’nin sevabını  Ayasofya-i Kebir yakınındaki Merhum ve mağfurun leh Sultan Mustafa Han Aleyhi’r-Rahmeti  ve’l-Gufranın türbelerinde olan merhume makamı cennet Hazreti Fatıma Sultan ve Sultan İbrahim Han’ın ruhlarına hediye eyleye.

İkinci fırka okudukları cüzlerin sevabını Daru’s-Saade Ağası, Abdülmuin oğlu, Mehmed Ağa’nın ruhuna ihda ederler. Reis ve cüz dağıtanların yevmiyesi üçer akçe, cüz okuyanların yevmiyesi ise ikişer akçe ola.

Anadolu Selçuklu Devletimizde, Devlet-i Âliyyemiz, Osmanlı Devletinde, Aziz Milletimiz Peygamberimizin sünnetlerine tam ittibâ ve temessük mevzuunda daima titizlik göstermiştir. Sünnet-i Hüda’dan olan, Mukabele Sünnetine de (Ramazan ayı boyunca camilerde karşılıklı olarak okunan Kur’ân-ı Kerim hatimleri) azamî dikkat ve itina gösterilmiş, yukarıda görüldüğü gibi vakfiyelerin olmazsa olmaz şartı haline getirilmiştir. Osmanlı Devlet-i Âliyyemizde Pay-ı Taht İstanbul’da Salâtîn Camilerde, diğer Memâlik-i Osmaniye’nin diğer şehirlerindeki bütün Ulu Camilerde, Cam-i Kebirlerde, kaza, kasaba, hatta köy ve mezra camilerinde bile mukabele sünnetine itina gösterilirdi.

Erzurum’da her ramazan ayında bin bir Kur’ân hatmi yapılır. Bin hatim, camilerde, medreselerde, evlerde hafızlar tarafından okunur. Bin birinci hatim ise ata bindirilmiş bir hafız tarafından şehrin etrafında turlayarak okunurdu. Bin bir hatmin duası şehrin en büyük camisinde cüz okuyan hafızların ve kalabalık bir cemaatin katılımı ile devrin müftüsü tarafından yapılırdı.

Dostum, kardeşim, komşum, pek değerli kıraaet bilimleri ustası, ilâhiyatçı, Prf.Dr.Nihat Temel Hocamız bu geleneği İstanbul’a taşıdı. Her ramazan ayında talebesine, arkadaşlarına, dostlarına ve nazı geçen herkese cüzleri taksim etti. Okunan bin bir hatimlerin duası kadir gecelerinde, İstanbul Kadıköy Söğütlüçeşme Camiinde yapılır. Devletimizin bekası, milletimizin bekâ-ü temadisi için dua edilir, Peygamberimizin, diğer bütün Peygamberlerin Al-i Ezvac-ı Tahirat Ashab-ı Güzinin, evliya, ulema, sulehanın ve Aziz Milletimizin bütün geçmişlerinin ruhuna hediye edilirdi.