ABDULLAH IŞIKLAR AĞABEY DE HAKKA YÜRÜDÜ!...
“Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O’dur. Sonra dönüşünüz yine O’nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.” “O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (vazifeli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.” “Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülüler. Bilesiniz ki, hüküm yalnız O’ndadır ve O hisab görenlerin en çabuğudur.” (En’am 60, 61 ve 62.)
“Güzel insanlar, güzel atlara binip güzel yerlere gittiler.”
Tıpkı, yukarıda meâllerini verdiğim âyet-i kerimede beyan buyrulduğu gibi, Abdullah Işıklar Ağabey, 28 Ağustos’u 29 Ağustos’a bağlayan gece, yatsı namazını eda ettikten sonra her zamanki sandalyesinde otururken çok hafif bir sadme ile yere yığılır gibi olur. Kızı Emine Hanım Kardeşimiz büyük bir itina ile yanı üzere yatağına yatırır, doktor çağıralım ya da ambulansa telefon edelim, acilen herhangi bir hastaneye gidelim” diyor. Abdullah Ağabey, “çok şükür iyiyim, lüzum yok” diyor, sünnete uygun, kıbleye müteveccih, sağ elini başının altına koyarak istirahata çekiliyor. İlerlemiş yaşına rağmen, Abdullah Ağabey’in kronik bir hastalığı yoktu. Son anına kadar herhangi bir rahatsızlığına da şahid olunmamıştı. Öyleyse, “Her ümmetin (her ferdin) bir eceli vardır. (Allah tarafından takdir buyurulan bir yaşama müddeti vardır.) Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (A’raf 7/ 34) An, zamanın bölünemeyecek kadar bir dilimidir, dolayısıyla insanlar için tayin edilen vakit geldiğinde göz açıp yumulacak kadar bile ne öne alınır, ne de geri bırakılır.
ABD’de yapılan çok ciddî tıbbî araştırmalara göre, geceleri en rahat ve huzurlu uykuyu, yatsı namazını eda edip, sabah namazına uyanmak niyetiyle yatan, Müslümanlar uyurlarmış. Zira bu durumdaki Müslümanlar uyuduklarında vücudları endrofin veya serotonin hormonu salgıladığı için bu hormonlar saadet-mutluluk hormonu kabul edildiğinden, derin bir huzur içinde uyurlar. Abdullah Işıklar Ağabey, Yatsı namazını kılmış, sabah namazına uyanmak niyetiyle başını yastığa koymuş, belki de dünyadaki en derin huzurlu uykusuna dalmışken, Allah’ın kendisi için takdir buyurduğu ecel–ölüm vakti gelmiş çatmış, vazifelerini kusursuz yerine getiren “Melekü’l-mevt” vazifesini kusursuz ifa etmiş, emaneti almıştır. Güzel insan, emanetini asıl sahibine teslim ederek, dünyadan ahirete, ebediyete intikal etmiştir.
Kadîm, tarihî kabristanlarda gezerken, mezar taşlarında hep “vefat etmiştir” “irtihal etmiştir” gibi yazılara rastlardım. İstanbul Fatih’te, Aksaray Millet Caddesi üzerindeki Fındıkzâde’de bulunan, Fatih Muhammed Sultan Han’ın hocalarından ve Fatih devri Kazasker ve kadılarından, Molla Güranî’nin Kabrini ziyaret ettiğimde, başucundaki mezar taşında “İntekale mine’d-dünya İle’l-ahire” (Dünya aleminden ahiret alemine intikal etti) yazılmıştı. Bu iki cümle bende derin tesirler uyandırdı. Ölüm, yok olmak, gaybolmak değil, cefa, mihnet ve sıkıntılar aleminden ebedi saadetler, mutluluklar diyarı ebediyete intikaldir. Hele, Abdullah Ağabey gibi, dünyada sadaka-i câriye mesabesinde güzel işler ve izler bırakanların amel defterleri kapanmadığı için, nesiller boyu bu nesiller arasında yaşamaya devam ederler.
Abdullah Ağabey, ilerleyen yaşına rağmen, sosyal medyayı pek çoğumuzdan daha iyi kullanıyordu. Her Cum’a günü, ayın ve günün mana ve ehemmiyetine uygun hikmet dolu mesajlar tebliğler koyar, imkanlar ölçüsünde pek çok kimseye bu mesajları, tebligatı ulaştırırdı. Kader’in bir cilvesi ebediyete intikalinden önceki son Cum’a mesajının bir yerinde, “Kader güler, insanlar susar” gerçekten de Takdir-i İlâhî konuştu, kader güldü, Abdullah Ağabey sustu.
Yeni ve son kitabı yeni neşredilmişti. Son günlerinde yakîn dostlarına imzalamak ve ulaştırmak gayreti içerisindeydi. Ulaşabildiklerine bizzat veriyor, ulaşamadıklarına onların ulaşabilecekleri yere bırakıyor, sosyal medyadan mesajlar ile haber veriyordu. Bu satırların muharririne 26.09.2020 tarihinde saat, 18.17’de “Hocam! Dualarımla Sevgilerimle Kitap Size İmzalı olarak bırakıldı. Telefoncuda “Bendeniz, o günlerde Beyşehir-Konya’da idim, Takdir-i İlahiye bakınız ki, bir nev’i “Hiss-i Kable’l-vuku” benim İstanbul’a dönmemi bekleyebilir, dönünce imzalar ve bizzat bana verebilirdi. Eşyanın tabiatına uygun olan da buydu. Ama, Abdullah Ağabey’in acelesi vardı, ebediyete yolculuk öncesi “Sayın Mustafa Akkoca! Bu kitap Gazeteci ve Yayıncı Abdullah Işıklar tarafından zât-ı âlînize hediye edilmiştir. Abdullah Işıklar Ağabeyin ıslak imzası... Döndüğümde bu benim için dünyalar değerindeki bu çok kıymetli eseri bana ulaştıracağından çok emin olduğu değerli bir kardeşimize bırakmıştır. Mesajında telefoncu diye bahsettiği, yıllardır kendisine Cum’a mesajları ve diğer paylaşımlarında yardım eden Beşiktaş’ta Sinanpaşa Camii yakınlarında Sinanpaşa İş Merkezinde cep telefonu ve aksesuarı ticaretiyle meşgul, pek değerli kardeşimiz İsa Biçer Beyefendi’dir. Kendisi vefatı haber alır-almaz, koşmuş, gasil, Teçhiz-ü Tekfin işleri, cenaze namazı ve defin sırasında hepimiz adına hazır bulunmuştur. Abdullah Ağabey’in bütün dostları adına kendisine en derin şükranlarımı sunarım.
Abdullah Ağabey’in, gasli, Teçhiz-ü Tekfini, İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü elemanları tarafından, Zincirlikuyu Mezarlığı’na tamamlanmıştı. Bilindiği üzere, Pandemi Tedbirleri müvacehesinde, kalabalık cemaatin iştirakiyle cenaze namazlarına izin verilmiyor, defnolunacağı mezarlıkta mezarı başında, meyyit cenaze arabasının üzerinde olduğu halde, çok az sayıda kişinin katılabildiği halde ancak kılınabiliyor.
Abdullah Ağabey’in, emr-i hak vuku bulduğunda, cenaze namazının Fatih Camii’nde kılınması-kıldırılması hususunda hepimize vasiyeti vardı. Pandemi tedbirleri müvacehesinde önce izin verilmemiş, başta Abdullah Ağabey’in kadim dostlarından, değerli büyüğümüz, sabık Adalet Bakanlarından, İsmail Müftüoğlu Ağabey ve diğer kardeşlerimizin ısrarlı talepleri karşısında cenaze namazının Fatih Camii’nde kılınmasına izin verilmiştir. Cenaze namazı öğle ile ikindi arasında saat 14.30 civarında az sayıda merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam; alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam...” vasiyetinde olduğu gibi, pandemi tedbirleri müvacehesinde, Abdullah Ağabey’i dört değil ama, nisbeten az sayıda tam inanmış adam, ebedi istirahatgâhına taşımıştır. Abdullah Ağabey, 29 Eylül 2020 Salı günü, İstanbul Topkapı Mezarlığında, merhum Adnan Menderes, merhum Turgut Özal Anıt Mezarlarının yakınlarında bulunan, oğlu merhum Mehmed Işıklar, Refika-i Muhteremeleri, merhume Nurten Hanım’ın medfun bulundukları aile kabrine defnedilmiştir.
Abdullah Ağabey’in vasiyeti, cenaze namazının Fatih Camii’nde kılınması ve buradan teşyi edilmesiydi. Pandemi tedbirleri olmasaydı ve Abdullah Ağabeyin ahirete intikalı duyurulabilseydi, eminim ki, cenazesi tıpkı, Sultan 2.Abdülhamid Han, merhum, Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazret’lerinin, Adnan Menderes, merhum Turgut Özal’ın cenaze namazlarında hazır bulunan ve teşyi eden, İstanbul’un, İstanbul’luların ender gördüğü çok kalabalık bir cemaat hazır olur ve kendisini teşyi ederdi. Ruhu Mele-i â’lâ’da ferahnâk, mekanı cennet kabri nur ile dolsun, ruhu şâd olsun!... Kerime-i Muhtereme’leri Emine Hanımefendi başta olmak üzere hepimizin sevenlerinin başımız sağ olsun!...