AYASOFYA’YI CAMİİ KEBİR’İ ŞERİF’İ HAKKINDAKİ TARİHÎ KARAR!...(4)

5.06.1935 tarih ve 2762 Sayılı Vakıflar Kanununun 10.maddesinde “Tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına uygun olmayan veya işe yaramaz bir hale gelen hayrat vakıflar, idare meclisinin teklifi ve Bakanlar Heyetinin kararı ile mümkün mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edilebileceği gibi, bu kabil hayrat ayın veya para ile değiştirilerek elde edilecek ayın veya para dahî aynı suretle diğer hayrata tahsis olunabilir.

Mimarî veya tarihî değeri olan eserler satılamaz...” hükmü yer almaktadır. Hâlen yürürlükte bulunan 20.02.2008 tarih ve 5737 sayılı vakıflar kanununun 15.maddesinde, “Vakıfların hayrat taşınmazları haczedilemez, rehnedilemez, bu taşınmazlarda mülkiyet ve irtifak hakkı için kazandırıcı zaman aşımı işlemez.

Genel Müdürlüğe mazbut ve mülhak vakıflara âit olup, tahsis edildikleri amaca göre kullanılmaları kanunlara veya kamu düzenine aykırı yahut tahsis amacına uygunluğunu kaybetmiş, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılması mümkün olmayan taşınmazlar, mazbuk vakıflarda meclis kararı ile mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin talebi üzerine meclis kararı ile gayece aynı veya en yakın başka bir hayrata dönüştürülebilir, akara devredilebilir veya paraya çevrilebilir. Bu paralar aynı suretle diğer bir hayrata tahsis olunur. Aynı vakıf içindeki dönüştürme veya devirlerde bedel ödenmez...” hükmüne, 16.maddesinde de, “Mazbut vakıflara âit, hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda işlev yapılır. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen veya işlev verilmeyen hayrat taşınmazlar, fiilen aslî niteliğine uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir... Bu hayrat taşınmazlar, Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyelerinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir...” hükmüne yer verilmiştir.

B) VAKIF MÜESSESESİ:

Anayasa Mahkemesi’nin 4.12.1969 tarih ve E.1969/35, K. 1969/70, 26.12.2013 tarih ve E.2013/70, K.2013/166 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, kökü İslâm Hukûkuna dayanan, temelinde vakfedenlerin iradesi bulunan ve bir sosyal yardım kurumu olan vakıflar, bir mülkün menfaatlerinin sosyal ve kültürel hizmetlere tahsis edilmek üzere özel mülkiyetten çıkarılarak temlik ve temellükten yasaklanmak suretiyle kamu yararına özgülenmesini ifade etmektedir.

22.11.2001 tarih ve 472 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 101.maddesinde vakıflar, “gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları” olarak tanımlanmıştır.

Günümüzde vakıf kurulabilmesi, 4721 sayılı Türk Medenî kanunu hükümlerine göre mümkün olmakla birlikte, anılan kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş olan vakıfların, tarihten gelen özellikleri, kuruluş irade ve amaçları ile vakıf senetlerindeki şartlar gereği korunmaları ve özelliklerinin sağlanması hususları gözetilerek, “Mazbut Vakıflar”, “Mülhak Vakıflar”, “Yeni Vakıflar”, “Cemaat Vakıfları” ve “Esnaf Vakıflarının” yönetim faaliyetleri ve denetimi, yurt içi ve yurt dışındaki taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının tescili, muhafazası, onarımı ve yaşatılması, vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin usûl ve esaslar 20.02.2008 tarih ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Vakıf amaç ve faaliyetlerinin yerine getirilmesi için gelir getirici şekilde değerlendirilmesi zorunlu olan taşınır ve taşınmazlara “Akar” vakıfların doğrudan toplumun istifadesine bedelsiz olarak sundukları mal ve hizmetlere “Hayrat” adı verilmektedir.

C) ESKİ VAKIFLAR HAKKINDA UYGULANACAK HUKUK KURALLARI :

17.02.1926 tarih ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi 4.04.1926 tarih ve 339 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış ve yürürlük tarihinin düzenlendiği 936.maddesi hükmü gereği yayımı tarihinden altı ay sonra 4.10.1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

19.06.1926 tarih ve 864 sayılı Kanunu Medenî’nin Suret-i Meriyet ve şekli Tatbiki hakkında kanunun “Umumî hükümler, kanunun makabline şümûlü” başlıklı 1.maddesinde “Kanunu Medenî’nin merî olmaya başladığı tarihten evvelki hâdiselerin hukûkî hükümleri, mezkûr hâdiselerin hangi kanun merî iken vaki olmuş ise yine o kanuna tâbi kalır. Binâenaleyh 4 Teşrinievvel 1926 tarihinden evvel vuku bulmuş olan muamelelerin hukuken lâzimü’l-ifa olup  olmamaları ve neticeleri, mezkûr tarihten sonra dahî, vukuları zamanında merî olan kanunlara tevfîkan tayin olunur...” kuralına “Kanunu Medenî’den evvel müesse evkaf tesisler” başlıklı 8.maddesinde ise “Kanunu Medenî’nin meriyete vaz’ından mukaddem vücuda getirilen evkâf hakkında ayrıca bir tatbikat kanunu neşr’olunur. Kanunu Medenî’nin meriyete vaz’ından sonra vücuda getirilecek tesisler, Kanunu Medenî ahkâmına tabidir.” Kuralına yer verilerek 743 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 4 Ekim 1926 tarihinden önce kurulan eski vakıfların yeni kanun hükümlerine tabi olması uygun görülmediğinden, 864 sayılı kanunun 8.maddesinde Türk Kanunu Medenî’sinin yürürlüğe girmesinden önce kurulan vakıflara dâir, ayrı bir kanunî düzenleme yapılacağı belirtilmiş ve bu kapsamda 5.06.1935 tarih ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu yürürlüğe konulmuştur.