GEREKLİ BİR AÇIKLAMA VE YAZININ ÖZETİ

2012 PISA sınavında, basit kabul edilen bir matematik sorusunu, sınava katılan toplam 4848 öğrencimizden hiçbiri çözemedi! (1)

Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen 2012 yılında yapılmış Pısa sınavına ait bu sonucu paylaşmamızın nedeni şu:

1.     Sınava katılan 4848 öğrencimizden hiçbirinin bu soruyu çözememiş olması.

2.     Bu soruyu çözemeyen öğrencilerimizin 2005 yılından itibaren uygulamaya başlanan ve eğitim sistemimizi dönüştüreceği, çocuklarımızı dünya ölçeğinde yetiştireceği iddia edilen öğretim programlarının ürünü olması.

3.     Aradan bunca zaman geçmesine rağmen 2012’den sonra katıldığımız Pısa sınavlarında da kayda değer bir iyileşme olmaması.

ÇOCUKLARIMAZ BU SORUYU NEDEN ÇÖZEMEDİ?

Evet, 2012 PISA sınavında, Pısa tarafından da basit sayılan bir matematik sorusunu, sınava katılan toplam 4848 öğrencimizden hiçbiri çözemedi! (1)

Altı üstü bir soru deyip geçemeyiz. Çünkü çocuklarımızın çözemediği bu sorunun arkasında, insanımızın düşünme yeteneklerini yok eden bir sistemin, ezber eğitimin şifreleri gizli. Bu şifreleri çözemezsek, bundan sonra da hem çocuklarımıza hem de ülkemize yazık etmeye devam etmiş oluruz!

Zira kısa bir akıl yürütmeyle çözülecek böyle bir soruda takılan insan modeliyle, hızla gelişen teknolojiyi nasıl yönetebilir, geleceğimizi nasıl kurgulayabiliriz?

Baştan söyleyelim; bu sonuçtan dolayı çocuklarımızın zerre kadar kusuru yok. Kusur, tamamen eğitim sistemimiz ve matematik dersinde kullandığımız öğrenme yaklaşımındadır.

Mevcut matematik öğretimiyle, çocuklarımızı bu sefil duruma sokan matematik öğretimimizi, 17 Kasım 2024 tarihinde bu köşede “BİZ GERÇEKTEN MATEMATİK OKUDUK MU” başlıklı yazımızda anlatmaya çalışmıştık.

 

PISA NEDİR? SINAVDA MATEMATİK ADINA NEYİ ÖLÇMEKTEDİR?

Soruya geçmeden önce PISA hakkındaki temel bilgileri bir kez daha hatırlayalım.

Bilindiği gibi PISA, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve zihinsel becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.

Bu projenin ölçme yaklaşımında; çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri kullanılmaktadır.

Bu bağlamda Pısa Sınavı matematik alanında, ilişkilendirme, analiz etme, genelleme yapma, sentezleme, doğrulama, sorun çözme vb. zihinsel becerileri ölçmektedir.

Sınav, zorluk derecesine göre altı düzeyden oluşmaktadır. En zor sorular, en üst basamak olan 6. düzeyde yer alacak öğrencileri belirlemek içindir.

Bu yazıda konu ettiğimiz soru çok basit kabul edildiği için sınavda 1. düzeyde yer verilmiş. 

SEÇİM NASIL YAPILIYOR?

Sınava katılacak okul ve öğrencilerin seçim işlemi, OECD tarafından tesadüfi (seçkisiz) yöntemle belirlenmektedir. Üç yılda bir tekrarlanan bu sınava ülke olarak 2003 yılından beri, her sınava yaklaşık 5.000 öğrenciyle katılmaktayız.

EĞİTİM KARNESİ

Her sınavdan sonra PISA tarafından ayrıntılı değerlendirmeler yapılarak sonuçlar dünya kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

Deyim yerindeyse, bu sınav sonucunda katılımcı her ülkeye adeta bir Eğitim Karnesi verilmektedir. Asıl amaç, devletlerin, bu sonuçlara bakarak dünyadaki yerlerini öğrenmeleri ve kendi eğitimlerine çekidüzen vermeleridir.

BİZİM KARNEMİZ NASIL?

PISA sonuçlarına göre, ilk günden beri karnemiz hiç iyi olmadı. Daha kötü olan ise aradan bunca zamana rağmen ortada değişen bir şey olmamasıdır.

Pısa’nın belirlediği kurala uymayıp 15 yerine 17 yaşındaki öğrencileri sınava katmış olmamıza rağmen, son olarak 2022 yapılan sınavda da beklenen sonuca ulaşamadık.

Oysa Türkiye, dünyaya entegre olmak iddiasıyla uzun süreden beri sürekli yenilenen öğretim programlarıyla yola devam etmektedir. Ancak 2012 PISA sınavına katılan öğrenciler de bu programların ürünü olduğu halde sonuç değişmedi.

SONUÇ NEDEN DEĞİŞMEDİ?

Sonuç değişmedi, çünkü sadece programların değiştirilmesi bir anlam ifade etmez. Sonucun değişmesi için:

1.     Değiştirdiğiniz programların, öncelikle insana zihinsel becerileri kazandıracak bilimsel içerikte ve yapıda olması gerekir. Oysa değiştirdiğimiz en iddialı programlar bile ezberden arındırılmış değil.

2.     Programlarınız çok doğru olsa dahi, sistemdeki öğretmenlerinizi o programlara göre hizmet içi eğitimle güncellemezseniz sonuç alamazsınız. Bu da yetmez, yeni öğretmenlerinizi bilimsel eğitim felsefesine uygun yetiştirmeniz için eğitim fakültelerinizi bu felsefeye uygun olarak yeniden yapılandırmanız esastır. Türkiye, ne yazık ki bunu henüz başarmış değil!

SORU ŞU:

Üç arkadaş (Julia, Maria ve Don) bulundukları noktalardan hareket ederek haritada gösterilen yerlerden birinde buluşacaklar. Her birinin en fazla 15 dakika zamanı olduğuna göre hangi noktada buluşabilirler? Haritada gösterilen yol parçaları üzerindeki rakamlar o yol parçasını yürümek için gerekli olan dakikayı göstermektedir.

NE YAPTIK BU ÇOCUKLARA?

Aslında bu soruyu çözmek için uzun boylu matematik bilmeye gerek yok. Bunun için en alt düzeyde matematiksel düşünme becerilerine sahip olmak yeterlidir. Okuma yazması olan, toplama çıkarma düzeyinde matematik bilen normal her insan bu soruyu çözebilir. 15 yaşına gelmiş, onca yıl matematik dersi alan bir öğrencinin bunu çözememesi başka bir şeye işaret etmektedir. Demek ki matematik derslerimiz, çocuklarımızda doğuştan var olan en alt düzey matematiksel düşünme ve akıl yürütme becerilerini bile yok etmiş!

Bundan çıkarılacak ders şu:

  1. Matematik adına yaptığımız ve işlemden öteye geçmeyen ezber uygulamaları vakit geçirmeden değiştirmeliyiz.
  2. Matematiği hayatla ilişkilendirerek kalıcı şekilde öğrenilmesini sağlamalıyız.
  3. Öğrenci merkezli uygulamalarla, yani ezbersiz uygulamalarla matematiksel düşünme becerilerini adım adım geliştirmeliyiz.

1)    Alıntı: 23 Kasım 2016 tarihli Sözcü Gazetesi Eğitim sayfası

Not: Cevap “park”