YAZININ ÖZETİ

ABD’nin matematik konusundaki sefil durumunu anlatan bu öykü eski olmakla birlikte, bugün de değişen fazla bir durum olmadığı için paylaşmaya değer bulduk.

Gerçekten de ABD’nin ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki başarısının süper güce yakışır durumda olmadığı, iyileştirme çalışmalarının halen devam ettiği de anlaşılmaktadır. Ancak, uluslararası sınavlar göstermektedir ki, ABD henüz ilk ve orta öğretim düzeyinde dünyayı peşine takacak bir noktada olmadığıdır.

Buna karşılık ABD yüksek öğretiminin göz kamaştırdığı bilinmektedir. ABD yüksek öğretimini ışıltılı hale getiren temel etken ise yabancı öğrencilerdir. Dünyanın her yerinden bu ülkeye akan seçkin öğrenciler, ünlü üniversiteleri birinci ligde tutmaya devam etmektedir. Hatta ABD bu parlak öğrencilerin en gözde olanlarını daha sonra da kendi ülkesinde tutmaya devam ederek, nitelikli insan gücünü korumaktadır.

ABD yüksek öğretimini destekleyen başka bir etken de bu alana ayrılan devasa kaynaklardır.

“ABD’nin matematikle imtihanı” başlıklı yazımız aslında içinde iki Japon öğretmenin yer aldığı Bir Batı Hikayesi’dir.

Meraklıları için okumaya değer!

ABD’NİN MATEMATİKLE İMTİHANI

Yurt Gazetesi, önceki yıllarda New York Times Gazetesi’nin, ABD eğitim sisteminin içerisinde bulunduğu durumu matematik özelinde irdeleyen bir yazıyı alıntılayarak okurlarına sunmuştu. Gazete, dikkat çekici bu yazıyı “Dörtte bir üçte birden büyüktür!” şeklinde alaycı bir başlık altında vermişti. Başlığı haklı çıkaracak ayrıntıyı yazının içinde bulabilirsiniz. (1)

 Amerika’nın matematik sefilliğini anlatan 30 yıllık öykü kısaca şöyle:

Bundan yıllar önce, millet olarak Amerikalıların matematikte çok kötü olduğu yolunda bir algı oluşur. Bunun üzerine o günkü Başkan Reagan’ın teşvikiyle, üniversite rektörleri ve büyük şirket yöneticilerinden oluşan bir komisyon kurulur ve çalışmalara başlar.

Komisyon 1983 yılında A Nation at Risk , “Risk İçinde Bir Millet” başlıklı bir rapor hazırlayarak durumun vahametini anlatır.

Bu tespit ülkede geniş yankı uyandırır ve bunun üzerine ABD’li yetkililer şöyle bir değerlendirme yaparlar:

ABD’nin matematikteki durumu ülkenin geleceğini tehdit ediyor. Bu duruma başka bir ülke sebep olsaydı, ABD bunu savaş sebebi sayardı!

Yazıdan anlaşılacağı üzere, rapordan sonra hummalı bir çalışma başlatılır ve süreç takibe alınır.

1998 yılında aynı konuda yeni bir rapor yayımlanır. Bu raporda da aradan geçen süre ve yapılan onca çalışmaya rağmen gidişatta bir iyileşme olmadığı belirtilir. Raporun başlığı şöyle: A Nation Still at Risk (Hâlâ Risk İçinde Bir Millet).

ÖYKÜDE BİR DE JAPON ÖĞRETMENLER VAR

Yazıda, Amerika’nın bu sefil hali, Japon kökenli iki öğretmenin matematik serüveniyle ilişkilendirilerek ilginç bir öyküye dönüştürülüyor.

 Öykü şöyle:

Akihiko Takahashi adlı bir Japon, 1978’de matematik öğretmeni olmak üzere Amerika’da okumaktadır. O bölgede de yine Japon kökenli Takeshi Matsuyama isimli bir ilkokul öğretmeni, aynı zamanda, öğretmen olacak öğrencilere üniversitede de ders vermektedir. Makalenin ifadesiyle Matsuyama, çocuklara matematik öğretmede devrimci, radikal bir yöntem keşfetmiştir: Öğrenciler, çeşitli formüller ezberleyeceğine bu formüllerin çıkarılış tarzını öğrenmektedir.

Çalışmaya katılan grup, özellikle matematikle ilgili yöntemler ve ispatlar konusunda ateşli tartışmalar yapmaya teşvik edilmektedir. Bir gün üçgenin alan formülünü nasıl çıkaracaklarını öğrenirler, ertesi gün paralelkenarın. Yani, matematik sıkıcı, durağan bir ders olmaktan çıkıyor, heyecan verici, uyarıcı, zevk verici bir seyahat haline dönüşüyor.

Öğretmen adayı olan Takahashi bu yönteme hayran kalır ve adeta Takeshi Matsuyama’nın bir müridi olur.

Bu yöntemin Amerika’ya özgü olduğunu düşünen Takahaşhi, öğrenimini tamamlayıp Japonya’ya döndükten sonra kendisini Amerikalı bir öğretmen gibi öğretmeye adar. Sonuçta bu yöntemi kullanarak, Japonya’nın en ünlü matematik öğretmenlerinden biri olur.


1991’de, Japon Eğitim Bakanlığı, Chicago’da yaşayan Japonlar için öğretmen alacaktır. Takahashi başvurur ve Amerika’ya gelir. İlk işi Amerikan okullarını ziyaret etmek olur. Ancak gördüklerine şaşırır: Ziyaret ettiği hiçbir okul, onun bildiği “Amerikan Yöntemini (!)” uygulamamaktadır. Bu yöntemi keşfettiğini düşündüğü millet, söz konusu yöntemden adeta habersizdir.

Takahashi’nin öyküsüne bakarak şu çıkarım yapılabilir. Takahashi’nin Amerikan Yöntemi diye algıladığı şey, Japon asıllı ilkokul öğretmeni Takeshi Matsuyama’nın uygulamaları sonucunda fark ettiği ve yüzyıllardır bilinen “Hayatla İlişkilendirme” ve “Yaparak- Yaşayarak Öğrenme” yöntemleridir. Matsuyama, deneyimleyerek içselleştirdiği bu yöntemleri üniversitedeki öğrencileriyle de paylaşarak iyi bir eğitimci örneği sergilemiştir.

Yine Japon kökenli Takayashi ise derinden etkilendiği ve “Amerikan Yöntemleri” olarak algıladığı bu yaklaşımı ülkesinde aşkla uygulayarak büyük bir başarı sağlamıştır.

Burada örtük bir gerçek daha var, o da şu: Japon öğretmen Takahashi, başarısı kanıtlanmış yöntemler olmasına rağmen, bunların Amerikan yöntemi olmayıp, İlkokul öğretmeni Matsuyama’nın yöntemi olduğunu düşünseydi, ülkesinde bu kadar aşkla uygulamaz ve Japonya’nın en iyi öğretmenlerinden biri olamazdı.

AMERİKA’NIN İŞİ ZOR!

Anlaşılan o ki, 1998 yılında yayımlanan rapordan sonra da Amerika’nın matematik karnesinde bir düzelme olmamış ve bu nedenle arayışlar devam etmektedir.

 Öyle ki, daha sonra da Amerika’da bir reform dalgası yaşanmış: “Common Core” (“Ortak Çekirdek”). Standart matematik teknikleri, ortak bir çekirdek haline getirilmesi ve Amerikan okullarına tavsiye edilmesi planlanmış.
“Ortak Çekirdek”teki ilkelere göre, öğrenciler, çarpım tablosunu, dört işlem kurallarını ezberlemekle yetinmeyecek, matematiğin nasıl işlediğini ve gerçek hayatla nasıl ilişkilendirileceğini de öğrenecek.
           

2009’da 48 eyaletten valiler ve eğitim yöneticileri, bu esaslara göre standartlar geliştirilip yazılı olarak ortaya konması için bir girişim başlatmış. 43 eyaletin benimsediği bu standartlara Obama yönetimi de kaynak ayırarak projeyi desteklemiş. Ancak ortada henüz çözülemeyen başka bir sorun bulunduğu vurgulanmış. O da Amerikalı öğretmenlerin henüz bu uygulamaya hazır olmadığının anlaşılmış olmasıymış.

BUNLARI NİÇİN YAZDIK?

Az gelişmiş ülkelerde, ABD gibi büyük devletlere karşı derin bir yanılsama ve özgüven mahcubiyeti vardır. Sanılır ki Amerika’da her şey dört dörtlüktür. Bizim gibi toplumlarda, başarısı apaçık kanıtlansa bile farklı ve yeni bir çalışma yapılmışsa, ABD veya Avrupa ile referanslanmazsa kuşkulu bulunur.

Bu tipik bir aşağılık kompleksidir. Buna karşılık, Amerikalı yapmışsa, kimi saçma sapan uygulamalarda bile daima bir hikmet ararız. Her yaptığını hayranlıkla karşıladığımız ABD’nin 2009’daki şu tespitine bakar mısınız?

Bundan böyle Amerikalı öğrenciler, matematiğin nasıl işlediğini ve gerçek hayatla nasıl ilişkilendirileceğini de öğrenecekmiş. Ancak ortada bir sorun varmış: Amerikalı öğretmenler henüz bu uygulamaya hazır değilmiş! Süper gücün 21. yüzyılda öğrenme ve öğretmenin önemi konusunda bulunduğu noktaya bakınca insanın “günaydın!” diyesi geliyor. Oysa bütün öğrenme kuramlarının insan eğitiminde birleştiği şu gerçekler asırlardan beri bilinir.

  1. Sadece matematik değil, bütün öğrenmelerin kalıcı olması için hayatla ilişkilendirmek esastır. Hayatla ilişkilendirmeden, yani yaşantı temelli değilse öğrenme olmuyor, olsa bile kalıcı olamıyor. Bu bağlamda yaşantı ne kadar yoğun, motivasyon ne kadar yüksek ise öğrenme de o kadar nitelikli olmaktadır.

  1. Dünyanın en iyi yöntemlerini de önerseniz, öğretmen bunları bilmiyor ya da uygulamıyorsa sonuç alamazsınız! Yani öğretmen olmadan asla!

 SON SÖZ VE BİR ÖNERİ

Amerika’nın matematikteki durumuna ve öğretmenlerinin formasyonuna bakınca işlerinin epeyce zor olduğu anlaşılıyor. Elbette Türkiye de, eğitimde ve dolayısıyla matematikte kötü bir karneye sahip. Ancak tek tek kurumlarda dikkat çekici çalışmalar yapılmaktadır. Bu anlamda pek çok okuldaki değerli öğretmen arkadaşlarımla deneysel nitelikte uyguladığımız ve başarısı tartışmasız biçimde kanıtlanmış “İşlemin Öyküsü, Denklemlerin Probleme Dönüştürülmesi ve Problem Kurma” gibi etkinlikler, bilimsel nitelikteki özgün çalışmalardır.

 Konu matematik ve Amerika olunca sevgili müttefikimize bir de tavsiyemiz var. Orta Doğu’yu düzelteceklerine (!) oturup matematiklerini düzeltseler daha hayırlı olacak.

(1)   10 Ağustos 2014 tarihli Yurt Gazetesi.