Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak korktuğu Avrupa ülkelerini ve özellikle eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri yeniden NATO şemsiyesi altına toplamayı başaran ABD, enerji konusunda Rus doğalgazına bağımlı olan AB’nin Rusya ile olan ilişkilerinin de gerilmesine neden olmuştu. Putin, Ukrayna’ya destek verdikleri gerekçesiyle, Avrupa’ya doğalgaz pompalayan boru hatlarının vanalarını kapatmıştı.

Çin’in,  “Kuşak ve Yol”un proje ortağı ve en önemli pazarı olan Avrupa ülkelerine, enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için, toryum esaslı “yeşil nükleer enerji” santralleri kurmaya kalkıştığında ABD’nin tutumu ne olacaktır?

 “Çin, toryuma dayalı ‘yeşil nükleer enerji’ santrallerini hayata geçirdi” haberi, küresel barışın geleceği açısından sevindirici bir gelişme olmamış, Cehennem’in kapılarını aralamıştır. Bu haberin bizi ilgilendiren tarafı, “Bu gelişme, dünya toryum rezervlerinin yüzde 65’ine sahip olan Türkiye’ye ne gibi yansımaları olacaktır?” sorusudur.

Çin’in, “Yeşil nükleer enerji” olarak anılan yeni silahı etiketi gibi “yeşil değil; kullanım amacına göre, klasik atom silahları kadar yıkıcı olabiliyor.

M. KEMAL SALLI

Çin’in toryuma dayalı nükleer enerji kurduğuna ilişkin haber, bide pek ilgi görmemiş olsa da, bütün dünyada, ‘kaygı uyandıran bir gelişme’ olarak değerlendiriliyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, 5 yıl aradan sonra Çin’i ziyaret etmesi, doğrudan bu gelişmeyle ilişkilidir.

Çin ile ABD arasında, yıllardan beri, “Kuşak ve Yol Projesi” merkezli bir küresel egemenlik mücadelesi yaşanmaktadır. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında ABD, tek kutuplu bir dünya oluşturabilmek için, ABD’li ideologların kurguladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek üzere harekete geçmişti.

Gaza getirip Kuveyt’e soktuğu Saddam’ı Batılı koalisyon yardımıyla tepeleyen ABD, Irak’ı 36 Paralel boyunca ikiye bölmüş, kuzeyini Saddam’ın uçuşlarına yasaklayarak, burada “Büyük Kürdistan” görünümlü bir “Büyük İsrail” kurma çalışmalarını başlatmıştı. 

2001’de, İkiz Kuleler’in güpegündüz Taliban militanları tarafından vurulması televizyonlardan canlı yayınlanarak yaratılan şokun ardından, 2003’te, ABD Başkanı G. W. Bush’un, “Haçlı Seferleri başladı!” çığlıklarıyla Irak’ın İşgali başlatılmıştı. Ardından, estirilen “Arap Baharı” rüzgarları eşliğinde kaosa sürüklenen Libya ve Suriye işgal edilmişti.

“İŞID/DEAŞ’la mücadele kamuflajı altında Suriye’ye yerleşen ABD’nin hedefi, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan bir “Kürdistan” oluşturarak Türkiye’yi güney sınırları boyunca çevrelemekti. Ali Babacan yerine dışişleri bakanı olan Ahmet Davutoğlu döneminde bir Rus savaş uçağı, “Türkiye sınırlarını 7 saniye ihlal etti” gerekçesiyle düşürülmüş, Türkiye-Rusya ilişkileri kopma noktasına gelmişti.

O dönemde Kazakistan Cumhurbaşkanı olan Nazarbayev’in araya girmesiyle Türkiye-Rusya ilişkileri normalleşmiş, bölge sorunlarına çözüm üretebilmek amacıyla, Türkiye-Rusya ve İran’ın katılımıyla Astana Süreci başlatılmıştı.

Astana Süreci ortakları olan Türkiye-Rusya ve İran’ın karşı durmalarıyla Irak’tan Akdeniz’e bir uzanan bir “Kürdistan” kurma hayalleri suya düşen ABD, Rusya’nın arka bahçesi saydığı Ukrayna’yı, Soros eliyle kaosa sürüklemiş, Rus yanlısı Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Moskova’ya sığınmasına neden olmuştu. Rus Devlet Başkanı Putin de, ABD’nin bu atağına Kırım’ı ilhak ederek karşılık vermişti.

2015 yılında, Kazakistan’da yapılan uluslararası bir toplantıda Çin, üç kıtayı ve 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesini açıklamasından sonra, ABD’nin Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e, Yunanistan ve Bulgaristan’a, Kafkasya’ya olan ilgisi giderek artmaya başladı. Çünkü, Çin’in Avrupa Birliği üyeleriyle el ele vererek hayata geçirmeye çalıştığı “Kuşak ve Yol” tamamlandığında Çin küresel ekonominin kaptı oluyordu. Özetle, Tarihi İpek Yolu’nun güncel versiyonu olan “Kuşak ve Yol” ABD’nin beka sorunu haline gelmişti. Çünkü, “Kuşak ve Yol” coğrafyasında dolar dışında da bazı para birimleri gündeme geleceğinden, ABD dolarının küresel egemenliği sona erecekti.

Çoğumuzun bildiği bu gerçekleri hatırlatmamızın nedeni, bugün Irak’ta Suriye’de, Ukrayna’da, Afrika’da ve Uzak Doğu’da  ve dünyanı çeşitli bölgelerinde yaşanan çatışmaların, vekalet savaşlarının “Kuşak ve Yol” merkezli rekabetten bağımsız olmadığını bir kez daha ortaya koymaktır. Siyaset sahnesindeki başarısızlıkların ve mesleki öngörüsüzlüklerin temelinde, yerel gibi görünen sorunlara küresel açıdan bakma alışkanlığı kazanamamış olmamız yatmaktadır.

Bugünkü ulaşım ve iletişim teknolojileri bizleri gelişmelere daha küresel açıdan bakmaya zorlamaktadır. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Ukrayna’da, Karabağ’da yaşanan gelişmeleri yerel olaylar olarak değerlendirmemiz mümkün müdür?

ÇİN’İN TORYUM ESASLI NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ

Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı, Çin’in enerji ihtiyacını 20 bin yıl boyunca karşılayabilecek toryum esaslı nükleer enerji santrallerini hayata geçirdiği yönündeki haberler bütün dünyada büyük bir ilgi uyandırmıştır. Çünkü, Çin’in ekonomisinin çarklarını döndürebilmesi için ihtiyaç duyduğu enerji konusunda dışa bağımlıydı. Bu nedenle de, çeşitli ülkelerle ilişkilerini gerebilecek her türlü sürtüşmeden uzak durmaya özen gösteriyordu.

Fakat, yapılan açıklama doğruysa ve Çin’in hayata geçirdiği toryum esaslı nükleer enerji santralleri 20 bin yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecekse, bundan böyle küresel barış konusunda çok derin kaygılar beslememiz gerekiyor.

Çünkü Çin, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle ele vererek ve çok büyük paralar harcayarak hayata geçirmeye çalıştığı “Kuşak ve Yol”un hızla tamamlanarak hedefine ulaşabilmesi için eskisinden çok daha kararlı ve etkili adımlar atmaya başlayacaktır.

Bu kararlılık, Çin ve en önemli pazarı olan AB ülkeleriyle dayanışmasını artıracağı gibi, bu projenin hayata geçirilmesini bir beka sorunu olarak gören ABD ile olan mücadelesinin çok daha derinleşmesine neden olacaktır.

Bundan böyle, Çin/AB cephesiyle ABD cephesi arasındaki mücadele, küresel barışı tehdit edecek şekilde, giderek derinleşecektir.

Çin’in, enerji konusunda dışa bağımlılığının sona ermesi, Avrupa ülkeleri için de bir umut kaynağı olacaktır. Çin, Avrupa ülkelerinin, ekonomilerinin çarklarını çevirebilmeleri ve kışın donmaktan kurtulmaları için, süratle toryum esaslı nükleer enerji santralleri kurmalarına yardımcı olacaktır. Çünkü  Avrupa coğrafyası, Kuşak ve Yol”un en önemli pazarıdır.

UKRAYNA VE TÜRKİYE NASIL ETKİLENİR?

Çin’in toryuma dayalı nükleer enerji santrallerini hayata geçirerek 20 bin yıllık enerji ihtiyacına çözüm bulduğuna ilişkin gelişmeden en çok etkilenecek ülkeler Türkiye ile Ukrayna olacaktır.

Çin’in toryum rezervlerinin büyüklüğü tam olarak bilinmiyor. Türkiye’de faaliyet gösteren çeşitli Çin şirketlerinin ülkelerine toryum taşıdıkları konuşuluyor. Bu iddia doğruysa Çin’in yeterli miktarda toryum rezervi yok demektir. Ya da Çin toryum stoklarını artırma çabasındadır.

Bundan böyle, Çin’e toryum vermemesi konusunda Türkiye’ye baskılar artacaktır. Buna karşılık Türkiye’nin tortuma dayalı nükleer santral karşılığında toryum verme pazarlığı gündeme gelebilir. Toryuma dayalı nükleer santral kurma girişimleri insanlık dışı yöntemlerle baskılandığı dikkate alındığında, Türkiye’nin bundan böyle bu konuda sıkıtılar yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Bu arada, ülkesine nükleer güç kazandırma konusunda yaptığı mücadeleden dolayı, Pakistan Devlet Başkanı Ziya ül Hak’ı rahmet ve saygıyla anmak isteriz.

ABD'nin, Çin'in enerji konusunda dışa bağımlılığını  sonlandırma başarısı karşısında nasıl bir tutum sergileyeceği ve Çin'in yeşil silahının yeni bir pandemiye gündeme getirip getirmeyeceği merak ediliyor.

 

ÇİN, AVRUPA ÜLKELERİNE “YEŞİL NÜKLEER ENERJİ” SANTRALLERİ KURMAYA KALKIŞIRSA..

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak korktuğu Avrupa ülkelerini ve özellikle eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri yeniden NATO şemsiyesi altına toplamayı başaran ABD, enerji konusunda Rus doğalgazına bağımlı olan AB’nin Rusya ile olan ilişkilerinin de gerilmesine neden olmuştu. Putin, Ukrayna’ya destek verdikleri gerekçesiyle, Avrupa’ya doğalgaz pompalayan boru hatlarının vanalarını kapatmıştı.

Çin’in,  “Kuşak ve Yol”un proje ortağı ve en önemli pazarı olan Avrupa ülkelerine, enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için, toryum esaslı “yeşil nükleer enerji” santralleri kurmaya kalkıştığında ABD’nin tutumu ne olacaktır?

Biden’ın California’ya düzenlenen bir bağış etkinliğinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’ten “diktatör” diye söz etmesine, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, “Bu apaçık siyasi bir provokasyondur. ABD’nin açıklamaları son derece saçma ve sorumsuzca” diyerek tepki gösterdi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Pekin’i ziyaretiyle yumuşayan hava aniden sertleşivermiştir.

“YEŞİL NÜKLEER ENERJİ” VE TÜRKİYE

 “Çin, toryuma dayalı ‘yeşil nükleer enerji’ santrallerini hayata geçirdi” haberi, küresel barışın geleceği açısından sevindirici bir gelişme olmamış, Cehennem’in kapılarını aralamıştır. Bu haberin bizi ilgilendiren tarafı, “Bu gelişme, dünya toryum rezervlerinin yüzde 65’ine sahip olan Türkiye’ye ne gibi yansımaları olacaktır?” sorusudur.

Çin’in, “Yeşil nükleer enerji” olarak anılan yeni silahı etiketi gibi “yeşil değil; kullanım amacına göre, klasik atom silahları kadar yıkıcı olabiliyor.

Bir taraftan “Kuşak ve Yol” merkezli çatışmaları diğer taraftan da “Yeşil nükleer enerji” konulu gelişmeleri yakından izlemek durumundayız.