Amazonlar ve Kongo’daki orman yangınları devam ediyor..

Ciğerlerimiz yanıyor.

Geçmiş ve gelecek kuşaklara saygılı olmayı bilemiyor, giderek vahşileşiyoruz. Kesmek zorunda kaldığı bir ağaçtan binlerce kez özür dileyen bir kızılderili kadar doğaya saygılı olmayı beceremiyoruz. 

ABD, Amazon ve Kongo yangınlarıyla, küresel ısınmayı körükleyerek ve kobalt kaynaklarıyla olan bağlantısını keserek, Çin’in üretim kapasitesini olumsuz yönde etkilemeyi hedefliyormuş. Çin’in Amazon ve Kongo yangınlarından etkilenerek, Yeni İpek Yolu gibi küresel çapta başlattığı bir projeyi durdurması pek mümkün görünmüyor. Küresel aktörler arasındaki liderlik mücadelesi derinleşerek sürecektir. 

“Ciğerlerimiz Yanıyor!” feryadı, yalnızca küresel bir afet olarak nitelenen Amazon ve Kongo yangınlarıyla sınırlı değildir. Kendi çıkarlarına uygun bir dünya düzeni oluşturma peşinde olan küresel aktörlerin, dünyamızın ciğerleri olan ormanları bir silah olarak kullanma sorumsuzluğu karşısında insanlığın ortak isyanıdır. Çünkü bu muazzam orman yangınlarının, küresel ısınmaya bağlı olarak, neden olacağı doğal afetler, yalnız bizleri değil, gelecek kuşakları da çok olumsuz etkileyecektir. 

Dünyamızın çeşitli köşelerinde yaşanan bombalamalar, katliamlar, terör olayları Amazon ve Kongo yangınlarından, İzmir-Siirt hattında yaşanan kundaklamalar birbirinden bağımsız gelişmeler değildir. 

İnsanların yaşama haklarına zerre kadar saygı duymayan bu yeni nesil savaşlar nedeniyle, yalnız bizim değil, gelecek kuşakların da ciğerleri yanıyor.

Geçtiğimiz günlerde ülkemizin çeşitli Cennet köşelerinden peşpeşe gelen orman yangını haberleriyle kahrolduk. İzmir-Siirt hattındaki ormanlarımızla birlikte ciğerlerimiz de yandı. Yangın söndürme helikopterlerimiz ve uçaklarımız ciğerlerimizi yakan orman yangınlarını söndürmekte yetersiz kaldılar. 

Orman Bakanı Pakdemirli ile Türk Hava Kurumu (THK) arasında sert polemikler yaşandı. Bakan Pakdemirli, angın söndürme filomuzu güçlendirmek için Moskova’ya, uçak bakmaya gideceğini duyurdu.

Bir marifetmiş gibi, orman yangınlarını PKK üstlendi; bir kez daha lanetlendi. 

Geçmiş ve gelecek nesillere zerre kadar saygı duymadan sularını, atmosferini, bitki örtüsünü bir mirasyedi duyarsızlığı ile hunharca katlettiğimiz mavi gezegenimiz, bu umursamazlığımıza artık isyan ediyor, aklımızı başımıza toplamamız için fırtınalarla, sel baskınlarıyla uyarılar yapıyor.

Bu uyarılar aklımızı başımıza toplamamız için yeterli oluyor mu? 

Maalesef hayır.. Hırslarına gem vuramayan insanoğlu, siyasi ve ekonomik alanlarda üstün gelebilmek adına, çılgınca üretim yaptığı fabrikalarından atmosfere, sulara ve toprağa saldığı toksik atıklarla, gözden uzak köşelerde yaptığı nükleer denemelerle, kurguladığı terör örgütleri eliyle sürdürdüğü vekalet savaşlarıyla/katliamlarıyla mavi gezegenimizi, günden güne, daha yaşanmaz hale getiriyor. 

DOĞAYA BİR KIZILDERİLİ KADAR SAYGILI OLAMAZ MIYIZ?

Geçmiş ve gelecek kuşaklara saygılı olmayı bilemiyor, giderek vahşileşiyoruz. Kesmek zorunda olduğu bir ağaçtan binlerce kez özür dileyen bir kızılderili kadar doğaya saygılı olmayı beceremiyoruz. 

Çok yazık. İnsanlık, binlerce yıl boyunca biriktiregeldiği inasani değerler hazinesini  hovardaca harcamanın, Kızılderili Töresi’ni katletmenin bedelini birgün mutlaka ödeyecektir. 

Üstün olmak adına peşpeşe sergilediğimiz duyarsızlıklarla kendi kuyumuzu kazdığımızın farkına vardığımızda, hepimiz için iş işten geçmiş olacak. 

Üzerinde hiçbir bedel ödemeden yaşadığımız, bol keseden sunduğu nimetlerinden özgürce yararlandığımız mavi gezegenimiz, dizginleyemediğimiz, ruhani anlamlar yükleyerek taçlandırdığımız katliamlar karşısında sonsuza kadar sabırlı ve cömert olamayacaktır. 

Mayaların bıraktığı taş takvimin periyotları, çok önem vermemiz gereken mesajlar vermektedir. “Efendim, Maya takviminin sonu olan 2014’te bir şey olmadı” demek aymazlıktır; yazılarını tam olarak okuyamadığımızı Mayaların ve Azteklerin takvimlerini doğru okuduğumuzdan emin miyiz? 

Arkeolojik veriler, yeryüzünde zaman zaman yaşanan Nuh Tufanı benzeri cezalandırmalarla yeni sayfalar açıldığını doğrulamaktadır. Koşulları bizler zorlamaktayız; hakettiğimiz “mükafat” birgün elbette verilecektir.

CİĞERLERİMİZ YANIYOR

ABD, hem “Küresel Lider” sıfatını sürdürebilmek için dünyanın enerji kaynaklarını kontrolü altına almaya hem de Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmeye çalışıyor. Bunun için de, Ortadoğu’daki ve dünyanın başka bölgelerindeki hedeflerini beklemeye alırken, “Bir Yol Bir Kuşak” projesinin en önemli destekçisi olan AB ülkelerinin Fransa ve Almanya öncülüğünde bir Avrupa Ordusu kurmalarını engellemeye, İngiltere’yi “Brexit” operasyonlarıyla AB’den koparmaya çalışıyor.

Güney Amerika’da dünyamızın akciğerleri olan Amazon ormanları, Kongo’daki ormanlar derken Türkiye’de meydana gelen orman yangınları dizisi.. 

Amazonlardaki yangınlar henüz tam olarak kontrol altına alınamadı. 

Ciğerlerimiz yanıyor. 

Doğaya bir kızılderili kadar saygılı olmamanın bedelini, hepimiz çok ağır ödeyeceğiz. 

AMAZON VE KONGO ORMANLARI NEDEN YANIYOR?

İnanılır gibi değil, Amazon ve Kongo ormanları binlerce ateş topuyla Cehennem’e çevirmenin amacı, buralardaki kobalt üretiminin önünü kesmekmiş. Çin iletişim sektörünün devi Huawei’in ürünlerinde ve özellikle lityum-iyon pillerinin, hibrit otomobil akülerinin üretiminde kullandığı kobaltın hemen tamamı Kongo’daki yataklardan elde ediliyormuş. 

Dünya kobalt rezervinin yüzde 53’ü Kongo’da. Eldeki verilere göre de, dünya kobalt üretiminin yüzde 60’ı Kongo’da yapılıyor. Kongo’da kobalt üretiminin durması demek ülkenin krize girmesi, uluslararası ilişkilerde ciddi sorunlar yaşaması demek. 

Çin, Kongo’da kobalt çıkarılan 5 milyar hektarlık araziyi uzun vadeli olarak kiralamış, oralarda askeri üsler kurmuş. Fakat, iki ülke arasında yapılan anlaşmada kobalt üretiminin imtiyazı konusunda net bir madde yokmuş. Şimdilerde, ABD’nin baskılarına dayanamayan Kongo Hükümeti, Çin ile yaptığı anlaşmayı “yenilemenin” yollarını arıyor.

Çin’in, kobalt üretimini engellemeye yönelik bu ateşli saldırılar nedeniyle, hem Kongo ile hem de ABD ile olan ilişkilerinde büyük sorunlar yaşayacağı kesin, fakat bu soruların hangi boyutta yaşanabileceği henüz belli değil. ABD, Amazon ve Kongo yangınlarıyla, küresel ısınmayı körükleyerek ve kobalt kaynaklarıyla olan bağlantısını keserek, Çin’in üretim kapasitesini olumsuz yönde etkilemeyi hedefliyormuş. Çin’in Amazon ve Kongo yangınlarından etkilenerek, Yeni İpek Yolu gibi küresel çapta başlattığı bir projeyi durdurması pek mümkün görünmüyor. . Küresel aktörler arasındaki liderlik mücadelesi derinleşerek sürecektir.

Çin’in Kongo Hükümeti ile yaptığı anlaşmalarla işletme haklarını elde ettiği kobalt kaynaklarında vazgeçmesi demek, ABD karşısında bunca zaman büyük bir kararlılıkla sürdüğü mücadelede mağlubiyeti kabul etmesi demek. Çin’in, dünyayı karalardan ve denizlerden kuşatmakta olan Yeni İpek Yolu projesinin en önemli noktalarından biri olan Kongo’daki kobalt kaynaklarından vazgeçmesi demek, “küresel ekonominin yeni lideri” olma iddiasından vazgeçmesi demek. Buna ne Çin, ne de ona destek verenler razı olmayacağına göre, yarınlarda pek de mutlu günler yaşamayacağız demektir. 

ORMAN YANGINLARININ PERDE ARKASINDA KİMLER VAR?

Kongo ve Amazon’dan yükselen alevler, orman yangının çok ötesinde bir mesajlaşma, bir meydan okumadır. Çünkü, Yeni İpek Yolu’nun önünü kesme bağlamında yaşanan küresel liderlik savaşında Çin yalnız değildir. “Bir Yol Bir Kuşak” projesinin arka planında, küresel finans baronlarının temsilcisi Rothschild Ailesi ve İngiltere’nin olduğu biliniyor (“Hangi İngiltere?” sorgulaması, ayrı bir parantez açmamamızı gerektiriyor). Karşı tarafta da ABD derin devletinin ve silah sektörünün temsilci Pentagon şahinleri var. 

9 bin kasetten oluşan “Epstein hazinesi”nin kimin elinde olduğunun tartışıldığı şu günlerde Amazon ve Kongo ormanlarında meydana gelen bu yangınlarla verilen mesajlar karşı tarafı ne ölçüde frenleyebilecektir?

Tarihi bir fırsat ele geçirdiklerine inanan ve İsrail’e hizmet ettikleri ölçüde sevap kazanacaklarına inanan Evanjelikler, İsrail’i “vaad edilmiş topraklar”a kavuşturma hedefine bunca yaklaşmışken, bu konudaki “görevlerinden” vazgeçebilecekler midir? 

Amazon ve Kongo’daki orman yangınları devam ediyor..

Ciğerlerimiz yanıyor. 

Yerel gibi gördüğümüz her gelişmenin arka planındaki küresel dinamikleri gözden kaçırmamak gerekir. Ülkemizin güney ve güneybatısında peşpeşe meydana gelen ve PKK’nın büyük bir gururla üstlendiği yangınların arka planındaki gerçek sabotajcıları ve hedeflerini görmemiz gerekir. Çünkü, Amazon ve Kongo’da gördüğümüz gibi, günümüzde orman yangıları bir silah olarak kullanılıyor. 

“Ciğerlerimiz Yanıyor!” feryadı, yalnızca küresel bir afet olarak nitelenen Amazon ve Kongo yangınlarıyla sınırlı değildir. Kendi çıkarlarına uygun bir dünya düzeni oluşturma peşinde olan küresel aktörlerin, dünyamızın ciğerleri olan ormanları bir silah olarak kullanma sorumsuzluğu karşısında insanlığın ortak isyanıdır. Çünkü bu muazzam orman yangınlarının, küresel ısınmaya bağlı olarak, neden olacağı doğal afetler, yalnız bizleri değil, gelecek kuşakları da çok olumsuz etkileyecektir. 

Dünyamızın çeşitli köşelerinde yaşanan bombalamalar, katliamlar, terör olayları Amazon ve Kongo yangınlarından, İzmir-Siirt hattında yaşanan kundaklamalar birbirinden bağımsız gelişmeler değildir. 

İnsanların yaşama haklarına zerre kadar saygı duymayan bu yeni nesil savaşlar nedeniyle, yalnız bizim değil, gelecek kuşakların da ciğerleri yanıyor.

İnsanlık elele vererek, bu yangınları söndürebilecek mi?