KKTC’DEKİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE, ANKARA’YI ELİNDE 9 YAŞINDA BİR ÇOCUĞUN YAPTIĞI BİR GÜVERCİN HEYKELCİĞİ İLE ŞEREFLENDİREN ‘AB İMPARATORİÇESİ’ MERKEL’İN ÇANTASINDA, “LİMANLARINIZI RUMLARA AÇIN” DAYATMASI DIŞINDA, BAŞKA HANGİ DOSYALAR VARDI? KKTC’DEKİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE TÜRKİYE- AB ÜYELİK MÜZAKERELERİ NEDEN ÖN PLANA ÇIKARILIYOR? KIBRIS TÜRKÜ, 18 NISAN’DA SANDIK BAŞINA GITTIĞINDE, SANA VERILEN SÖZLERI, SANA YAPILANLARI ASLA UNUTMA! ÖNCELIKLE DEVLETINE SAHIP ÇIK VE DEVLETINE SAHIP ÇIKACAK OLANI CUMHURBAŞKANI KOLTUĞUNA OTURT. DEVLETINE SAHIP ÇIKMADIĞIN TAKDIRDE, KADERINI AB ÜYELIĞINI KAPMIŞ OLAN RUMLARIN ELINE BIRAKMIŞ OLACAĞINI ASLA UNUTMA! Liberal görüşleri ile tanıdığımız genç bir köşe yazarımız, AB Dönem Başkanı İspanya’nın Türkiye’de de görev yapmış bir diplomatının, “Sürecin ivmesinin düşük, hedefe bağlılığı net değil” değerlendirmesinden yola çıkarak, “AB Türkiye’den taahhüt bekliyor” şeklinde bir sonuç çıkarmış. Gazetesi de aynı görüşü desteliyor olmalı ki, liberal köşe yazarının yazısını manşetten vermiş: “Türkiye’ye AB notu: Hal ve gidişat kötü Ülkesi AB dönem başkanı olduğu için sözlerine kulak vermemiz istenen İspanya’lı diplomat, Türkiye’nin AB macerasını değerlendirirken, “Müzakerelerde iki unsur çok önemli: Sürece bağlılık ve sürecin ivmesi.. Türkiye’yle yeni fasıllar açıp açmamak tamamen Türkiye’nin elinde. (...) AB, Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirdiğine kanaat getirdiği için, Türkiye ile üyelik görüşmelerini başlattı. Sürecin devamı için bu hareketin de devam etmesi gerekir. (...) Hükümetin kararlı ve inançlı davranması önemlidir” demiş. Liberal yazarımız, “AB Türkiye’den taahhüt bekliyor” başlıklı yazısında, her nedense ünlü İspanyol diplomatının adını vermiyor, ama söylediklerine kulak vermemiz gerektiğinin altını kalın kalın çiziyor. İspanyol diplomat diyormuş ki, “Biz bugün tam ve tereddütsüz bir taahhüt bekliyoruz. Reform sürecini devam ettireceğine, bu yolda sonuna kadar yüreyeceğini onaylayan bir taahhüt.” Peki, AB 51 yıldır kapısında bekletildiğimizi, tek taraflı yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’ndan sonra üyelik müzakerelerinin iyice tavsadığını unuttuk, İspanyol diplomatın dediklerini yaptık, fasıllar açıldı, kapandı ve müzakereler tamamlandı. Sonra? Ne olacak sonra?.. Bize, “Sevgili Türkiye, seni 51 yıl çok üzdük, artık sıkıntılar sona erdi; müzakereler de tamamladı. Gel, artık tam bir AB üyesisin” denecek mi? Geçtiğimiz hafta Türkiye’yi ziyaret eden AB İmparatoriçesi Angela Merkel, yıllardan beri sözünü ettiği ‘imtiyazlı ortaklık’ dışında bir seçenekten söz etti mi? Egemen Bağış, “Kadıncağızın ağzından imtiyazlı ortaklık diye bir söz çıktı mı?” diyor. Peki, ama imparatoriçenin, “ ‘İmtiyazlı ortaklık’ düşüncemiz gerilerde kaldı, müzakereler tamamlandığında Türkiye tam üye olacaktır” şeklinde bir şey söylediğini duyan oldu mu? KIBRIS TÜRKÜ’NE VERİLEN SÖZLER UNUTULDU AB’nin Kıbrıs Türkü’ne verdiği sözler unutuldu, gitti. “Türkiye, Ek Protokolü imzalamış olmasına rağmen limanlarını ve havaalanlarını Rumlara açmadı” gerekçesiyle açılması gereken fasıllar askıya alındı. Açılıp da başarıyla kapanan fasıllar çok az. AB ile üyelik müzakereleri ağır aksak ilerliyor. Peki, ama ilerlese ne olur? Diyelim ki, müzakereleri başarıyla tamamladık, Türkiye AB üyesi olabilecek mi? Hiç sanmıyoruz.. Çünkü Türkiye, her üye ülkenin onayını alması gerekiyor. Üye ülkelerde yapılacak referandumların bir tekinde bile “Hayır” oylarının baskın çıkması halinde, Türkiye AB’ye tam üye olabilmesi mümkün değil.. Bütün ülkelerin insanlarını bir şekilde razı ettik diyelim, BM onaylı Garanti Anlaşmaları’nın “Türkiye’nin üye olmadığı bir birliğe Kıbrıs katılamaz” hükmüne rağmen AB üyesi yapılan Kıbrıs Rum Kesimi Türkiye’nin AB üyeliğine onay verecek midir? Londra ve Zürih anlaşmalarının açık hükümlerini ortaya koyacağımız yerde, Rumların bütün Kıbrıs’ı temsilen AB üyesi yapılmasına göz yummanın bedelini ödüyoruz. Hatalarımız yüzünden, 600 bin nüfuslu kasaba kadar bir devletçik Türkiye’nin kaderinde söz sahibi oldu! Karen Fogg beslemelerinin “Yes be annem” sloganlarıyla akıllarını çeldikleri Kıbrıs Türkü, verilen bütün sözlere rağmen yalnız bırakıldı. Rumlar Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yapıldı, Kıbrıs Türkü’nün BM onaylı garantileri elinden alınmak için uluslararası hukuk göz göre göre çiğnendi. AB İmparatoriçesi, bütün bu yapılanları gözardı etmiş, elinde bir güvercin heykelciği ile gülücükler dağıtarak, “Ek protokolü imzaladınız, gereğini yapın” diyor. Derdi, Rum bandıralı Alman gemilerinin Türk sularına da rahatça girip çıkmalarını sağlamak. RUMLARIN AB ÜYESİ YAPILMASI ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN BİR AHLAKSIZLIK ÖRNEĞİDİR Rumların Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılması, hem BM onaylı garanti anlaşmalarının, hem de AB Anayasası’nın çiğnenmesi demektir; uluslararası hukuk açısından bir ahlaksızlık örneğidir. Liberal yazarımız bunların hiçbirinden söz etmiyor; “Aman, AB’nin istediği taahhütlerini yerine getirelim. Yoksa 1997’de Lüksemburg’dakine benzer bir yol kazası yaşayabiliriz!” yaygarasıyla insanlarımızın, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Kıbrıs Türkü’nün gerçekleri sorgulaması önleyecek bir karatma taktiği uygulamaya çalışıyor. Bir grup Karen Fogg beslemesi, 2004 referandumunda, ellerinde “Yes be annem” pankartlarıyla KKTC’ye çıkartma yapmışlar, Kıbrıs Türkü’ne “Evet deyin, siz de Rumlarla birlikte cennete girin” demişlerdi. Kıbrıs Türkü Karen Fogg beslemelerinin sözlerine inandı, “Evet” dedi ve ortada kaldı. Şimdi AB, hem Rumları, hem de “Avrupa’nın şımarık çocuğu” Yunanistan’ı uluslararası hukuka ve AB Anayasası’na aykırı bir şekilde kollamış olmanın sıkıntılarını yaşıyor. Fakat asıl sıkıntı, KKTC cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, “Önce devletim” diyen Derviş Eroğlu’nun seçilme olasılığının çok yüksek olması.. KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakereler bilinçli olarak ön plana çıkarılıyor, Türkiye’ye aba altından sopa gösteriliyor. KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘Ankara’dan destek alma’ yarışı yaşandığı konuşuluyor. Cumhurbaşkanı adaylarından Eroğlu, “Türkiye beni istiyor” diyerek propaganda yapan rakiplerine ateş püskürüyor. Başbakan Eroğlu, destek arayışlarını ‘ayıp’ olarak değerlendiriyor, “Bu hem Ankara’ya hem de Türk Hükümeti’ne zarar verir” diyor. KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Merkel’in, elinde seramikten üretilmiş bir güvercin heykelciği ile Ankara’yı teşrif etmesinin asıl nedeni, Türkiye’yi biran önce AB üyesi yapabilme kaygısı değildi. AB İmparatoriçesi Angela Merkel, “İmtiyazlı ortak söyleminden vazgeçtik. Müzakereler tamamlandığında Türkiye de diğer 27 ülke gibi tam üye olacak” da demiyordu. Almanya’da Türk liseleri açalım teklifimize sıcak baktığını da söylemiyordu. AB İMPARATORİÇESİ MERKEL NE İSTİYOR? Peki, niye gelmişti AB İmparatoriçesi Angela Merkel? Sorunun yanıtını liberal yazarımızın yazısında bulabiliyoruz. Cumhurbaşkanı M.Ali Talat’ın, KKTC’nin ilan edildiği gece ağladığını anlatan bir de kitabı bulunan liberal yazarımız, ‘AB üyeliği’ ambalajlı mısır koçanını göstererek sürdürdüğü yazısının son bölümünde baklayı ağzından çıkarıyor: “Söz ister istemez Kıbrıs’a, limanlar meselesine geliyor tabii. ‘Bu Türkiye için bir yükümlülük’. Belli ki Türkiye’nin, KKTC’ye yönelik kısıtlamaların, söz verilmesine karşın hafifletilmediğini öne sürmesi, AB tarafından ‘fazlasıyla siyasi bir pozisyon’ olarak görülüyor. Oysa limanlarını açmak Türkiye açısından hukuki bir zorunluluk”muş! AB’li dostların BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarını, AB Anayasası’nı ayaklar altına almaları ahlaksızlık olmuyor, Türkiye’nin, “Kıbrıs Türkü’ne verdiğiniz sözleri niçin tutmadınız?” demesi ise “Fazlasıyla siyasi bir pozisyon” sayılıyor. Hak aramanın adı, “fazlasıyla siyasi bir pozisyon” sayılıyor, günümüz dünyasında; yazıklar olsun! Bu dünyanın çivisi çıktı; üstün olan hukuk değil, yalnızca ve yalnızca güç! Güçlü olan kuralı koyuyor, diğerlerine de, buna niçin uymak zorunda olduklarının ‘bilimsel açıklamasını’, yani tesellisini yazmak düşüyor. KIBRIS TÜRKÜ, DEVLETİNE SAHİPÇIK Kıbrıs Türkü! 18 Nisan’da sandık başına gittiğinde, sana verilen sözleri, sana yapılanları asla unutma! Öncelikle devletine sahip çık ve devletine sahip çıkacak olanı cumhurbaşkanı koltuğuna oturt. Devletine sahip çıkmadığın takdirde, kaderini AB üyeliğini kapmış olan Rumların eline bırakmış olacağını asla unutma! Kıbrıs Türkü, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaderini belirleyecek tarihi bir karar verecek. Karen Fogg beslemeleri açık açık ortalarda dolaşamıyorlar, ama “cambaza bak” taktikleriyle Kıbrıs Türkü’nün aklını karıştırmak için yine ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat, bu kez Kıbrıs Türkü’nü kandıramayacaklar.