Türkiye'mizin hemen hemen her yerinde husûsiyle büyük şehirlerimizde, cadde, sokak ve durak isimlerinde müthiş bir kargaşa yaşanıyor. Esâs olan mahalle veya semt bazında, geniş bir cadde veya bulvar olmalı, bir başka cadde ve bulvardan bu caddeye çıkan sokaklar, bu sokaklarda sıralanmış, tek veya çift olarak numaralandırılmış apartmanlar veya müstekîl binalar ve villalar... Bazı büyük şehirlerimizde, İzmir'de olduğu gibi sokaklar isimlendirilmemiş, numaralandırılmıştır. İstanbul, Ankara, Adana, Bursa ve Konya gibi orta büyüklükteki illerimizde cadde ve bulvarlara açılan sokaklar, genellikle ağaç, çiçek adlarıyla isimlendirilmişlerdir. Akasya, Zambak, Ihlamur, Kestane vs. gibi... İstisnâî olarak da şahıs isimleri verilmiştir. İstanbul'da bir iki semte hiçbir kimsenin aklına gelmeyen birer âlîcenaplık hikâyesi bu mahallelere, semtlere ve camilere isim olmuştur. İstanbul'da, Fatih ilçesinin bir mahallesinin adı, "Sanki Yedim" bir başka mahallesinin adı da, "Etyemez" mahallesidir. Rivâyetlere göre, bu mahallede oturan karı-koca, bir İslâm-Türk ailesi, canlarının çektiği herhangi bir gıda, et olabilir, turfanda pahalı bir sebze olabilir, alıp yemek yerine ona ayrılması gereken parayı bir kumbaraya atarlar, "Sanki Yedim," derlermiş. Bu kumbaradaki para artmış, mahallede küçük bir cami inşa edecek bir miktara ulaşmış, onlar da mahalleye mütevâzî ölçülerde, mahalle ihtiyacına yetecek bir cami inşa ettirmişler. Caminin adı hâlen, "SANKİ YEDİM CAMİÎ"dir. Bu caminin bulunduğu mahallenin adı da, "SANKİ YEDİM MAHALLESİ"dir. Yine İstanbul Fatih'de, Kocamustafapaşa semtinde, "Etyemez Camii", "Etyemez Mahallesi", "Etyemez Otobüs Durağı" bulunmaktadır. Ömürleri boyunca et yemeyen, et için harcayacakları paraları biriktirip, bu cami'i yaptıran Müslüman-Türk ailesinin bu âlîcenaplığı karşısında kadirşinas milletimiz bu cami'e "ETYEMEZ CAMİÎ" bu mahalleye de "ETYEMEZ MAHALLESİ" adını vermiştir. Son zamanlarda, böylesine ulvî gayelere mebnî semt, cadde, sokak ve durak isimleri verildiğine pek şâhid olmuyoruz. Bildiğimiz kadarıyla, cadde, sokak, meydan isimleri o beldenin belediye meclislerinde alınan kararlarla veriliyor. Bu kararlarda ekseriyetle ideolojiler istikametinde alındığı için de, hiçbir alaka ve münasebeti olmadan ba'zı meydanlara, cadde ve sokaklara isimler verilmiştir. İstanbul'da, Zeytinburnu'nda, yeni açılan uzun ve geniş caddelerden birisine Prof. Dr. Muammer Aksoy, diğerine de Prof. Dr. Turan Güneş ismi verilmiştir. Hiç şüphe yok ki, bir bombalı Su-i Kasd neticesinde katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy, çok değerli bir hukukçu, değerli bir siyâset adamımızdı. Aslen Antalya İbradılıydı. Antalya'ya ya da İbradı'da hatta Akseki'de meydanlara, cadde ve sokaklara verilmesi münâsipti. Bilemiyorum, Antalya Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi varsa, bu fakülteye veya üniversite binalarının bulunduğu yere, (şimdilerde buralara "Yerleşke" diyorlar.) verilebilirdi. Zeytinburnu'nda bir caddeye verilmesi kel alaka... Prof. Dr. Turan Güneş, CHP'de politika yapmış, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtımız sırasında Ecevit Hükûmetinde Dışişleri Bakanı, 2. Barış Harekâtı'nın başlaması için parola olan "Ayşe Tatile Çıkabilir,"deki "Ayşe"nin babasıdır. Ne var ki, kendileri Kocaeli-Kandıralı'dır. Kocaeli'nde veya Kandıra'da meydanlara, cadde ve sokaklara adının verilmesi yadırganmaz ama Zeytinburnu'nda bir caddeye verilmesi ne alaka?... 27 Mayıs 1960 Darbe-i Hükûmetinden beridir, tarihî BAYEZİD Meydanı'nın adı, sol tandaslı birisi Belediye reisi ise, "Hürriyet Meydanı," sağ tandaslı birisi ise, "BAYEZİD," meydanıdır. Yeni meydanlar, bulvar ve caddeler inşa edemeyen belediyeler ise eski meydanların ismini değiştirmekle, mevcut caddeleri üçe-dörde bölerek yeni isimler vermekle meşguller. 1950'li yılların sonlarında Menderes'in vandalca hislerle açtırdığı caddeler vardır. "Topkapı'sından baktığımda, Bayezid Meydanını, Edirnekapısı civarındaki Sulukule'den baktığımda, yine Bayezid Meydanını, Karaköyü'nden baktığımda da, Dolmabahçe Sarayını görmeliyim," diyerek açtırdığı, Millet, Ordu ve Vatan Caddeleri vardır. Millet Caddesi, Topkapısı girişinden Aksaray'a, Ordu Caddesinin başlangıcına kadar uzanır, Vatan Caddesi, Edirnekapısı Sulukuleden, yine Aksaray Ordu Caddesinin başlangıcına kadar uzanırdı. Şimdilerde Vatan Caddesi üçe bölünmüş, bir bölümü yine Vatan Caddesi, diğer bir bölümü Adnan Menderes Bulvarı, üçüncü bölümü de TURGUT ÖZAL BULVARI, bu arada Akdeniz Caddesiyle Oğuzhan Caddesinin kesiştiği noktanın adının da "LAHOR", meydanı adını taşıdığını da kaydedelim. İstanbul'da, pekçok mahalle, meydan ismi aslında belediye meclisleri tarafından verilmemiştir. 1950'li yıllarda, gecekondulaşma neticesinde oluşmuş ilçelerden, Zeytinburnu'nda, Şabanağa Mahallesi, Avcılar'da, Küçükçekmece Gölü'nün bitimindeki, Şerifali Durağı, -belki de şimdilerde mahalle-kendiliğinden oluşan isimlerdir. İstanbul Anadolu Yakası'nda, ba'zı mahalle-durak adları bir zamanlar, uçsuz bucaksız geniş alanlarda tek tek binalardan köşklerden ve o binaların, köşklerin sahiplerinden alınmıştır. Pembeköşk, Mustafa Mahzar Bey, Ziverbey, Kadı Hızır Bey gibi... Cadde, sokak ve durak isimleri çok ciddî tetkik ve tahlillerden sonra tespit edilmeli, bu isimler verilirken sâbitelere dikkat edilmeli, değişken, değişmesi muhtemel isimler verilmemelidir; Herhangi bir semtte, ticârî bir firma, kendi ticârî unvanını veya uygun bulduğu bir ismi, kurduğu fabrikaya vermişse, siz de o ismi dikkate alarak durak ismini de aynı isim olarak koymuşsanız, günün birinde firma, sınâî veya ticârî kuruluşunu bir başka yere naklederse sizin isim ne olacaktır? Bilindiği gibi, İstanbul'da, Avcılar'dan-Anadolu Yakasında, Kadıköyü, Söğütlüçeşmeye kadar uzanan bir "METROBÜS" hattı inşa edildi. Bu metrobüs hattı üzerinde muhtelif mahallere duraklar yapıldı.-Gerçi Kadir Bey, bu duraklara "istasyon" diyor ama, durak olsa da istasyon olsa da fark etmiyor. İETT, şehir içindeki durak isimlendirmede gösterdiği özensizliği, maalesef metrobüs hattında da göstermiştir. Anadolu Yakası'nda, Söğütlüçeşme'den itibaren üçüncü durağın, metrobüs durağındaki-istasyonundaki adı, "UZUNÇAYIR", "Haydarpaşa İzmit istikametinde, Ankarayolu olarak bilinen ekspres yol üzerindeki sağlı-sollu durakların tabelası, "TAŞITLAR DAİRESİ.", bu durağın halk arasındaki ismi ise "OTOSAN" dır. Şimdilerde, İETT Genel Müdürlüğü bünyesinde bir "TAŞITLAR DAİRESİ," var mıdır, yok mudur, bilemiyorum?! İhtimaldir ki, bu durağın yakınlarda İETT'nin Hasanpaşa Garajı bulunmaktadır, eski devirlerde bu garaj bünyesinde ya da yakınlarındaki İETT'ye ait eski Hasanpaşa Gazhanesinde taşıtlar dairesi vardı, bu durağa da, bu daireye izâfeten, "TAŞITLAR DAİRESİ," adı verilmiştir. Zincirlikuyu'dan itibâren, Avcılar istikâmetine giderken, yine üçüncü durak (İstasyon), "S.S.K. OKMEYDANI HASTANESİ," a, mübârekler! doğru orada bir hastane (doğrusu, "HASTAHANE",) var, fakat hastahane'nin resmî adı, "SAĞLIK BAKANLIĞI, OKMEYDANI, EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ"dir. S.S.K.Kurumu ve S.S.K. Hastahaneleri tarihe karışmıştır. Fakat siz hâlâ S.S.K.Kurumunu ve ona bağlı hastahaneleri ayaktaymış gibi gösteriyor, yeni yaptığınız bir durağa isim olarak veriyorsunuz. Yalnızca, "Hastahane," veya "Okmeydanı Hastahanesi," denilmesi daha uygun olurdu. Ankarayolu üzerindeki durağın adının da, bilinen en eski isim, buranın hep "UZUNÇAYIR", olarak anıldığıdır. Ankarayolu açılmadan önce de burasının adı, "UZUNÇAYIR," idi. İETT bünyesinde bir "TAŞITLAR DAİRESİ," bulunmadığına göre, halkın kendiliğinden verdiği, "OTOSAN" ismi de, bu durağın yanıbaşında kurulu "Otosan Fabrikasına" izafeten verilmiş olup, "OTOSAN," ismi de bu fabrika buradan taşındığı için boşlukta kalmıştır. Karışıklıklara sebebiyet vermemek için, bu durağın ismi altında da üstünde de, "UZUNÇAYIR," olarak düzeltilmeli ve bir daha değiştirilmemek üzere durağa kazınmalıdır. İETT etkili ve yetkililerinden, biraz daha hassasiyet beklemek bütün İstanbulluların hakkıdır, diye düşünüyoruz. Hassasiyet bekliyoruz...