"Büyümenin beklenilenin üzerine tırmanmasına ekonomistler sevinemezler" diyor Güngör Uras Hoca ve gerekçelerini şöyle sıralıyor:  

1) Sürdürülebilir olması mümkün değildir.  

2) İthalatı arttığı için döviz sorununa neden olabilir.  

Uras Hoca gibi düşünenlerin haksız oldukları söylenebilir mi?  

Türk vatandaşlarının, belli bir dönemde, yurtiçinde ve yurtdışında üretmiş mal ve hizmetin parasal değeri demek olan gayri safi milli hasılanın (GSMH) artış nedenlerinin ayrıntılarına girdiğimizde, büymenin büyüsü bozuluyor.  

Büyüme verileri ithalatın gayri safi milli hasılaya (GSMH) olan etkisini açık seçik ortaya koyuyor. İmalat sanayiindeki yüzde 11.3'lük büyüme, beraberinde ithalat artışını da getiriyor. İthalatın büyüme oranını etkilemesinin nedeni, yurda mal getirenlerden alınan KDV, ÖTV... gibi vergilerin GSMH içinde görülmesinden kaynaklanıyor.  

Görülüyor ki, GSMH'nın artışındaki en büyük etken ithalat vergisi. Dün de değindiğimiz gibi, hükümet yılın ilk çeyreğinde ithalat vergisini yüzde 33.8 oranında arttırmış. Mal ithal edenlerin (aslında vatandaşların) ödedikleri vergiler (KDV, ÖTV...), brüt katma değerin (milli gelir hesabının dayanağı olan değer) en önemli kaynaklarındandır. Sonuçta, GSMH'nın büyümesinde, ithalat vergisinin rekor artışının rolü çok önemlidir.  

İthalat vergisinin ne oranda gelir artışı, yani büyüme sayılacağı hala tartışmalı bir konudur. Pek çok ekonomist, GSMH rakamlarındaki artışlar yorumlanırken, ithalat vergisinin katkısının hesap dışında tutulması gerektiğini savunuyorlar.  

TİCARET SEKTÖRÜNÜN BÜYÜMESİ NEVİN GÖSTERGESİ?  

İthalattaki önemli ölçüdeki artışın sonucunda, ticaret kesimindeki büyüme de beklenilenin çok üzerinde, yüzde 16.3 olarak gerçekleşmiş.  

Ticaret sektörünün büyümesi iyi bir şey mi; bu beklenmeyen orandaki artış neyin göstergesi?  

Ticaret sektöründeki rekor büyüme, Türk ekonomomisinin yaşamakta olduğu kimlik değişiminin bir göstergesi sayılıyor; Türk ekonomisi 'hizmet sektörüne' doğru kayıyor.  

Yılın ilk çeyreğindeki süper büyümeyi etkileyen ticaret sektörü yüzde 16.3'lük mucizesi, ithalatın canlılığına ve onun ateşlediği ticaretle ilgili. Canlılık, dış borçlanmaya ve artan ihracatın sağladığı ucuz dövize dayanıyor.  

Ekonomistler, "Dikkat!" diyorlar, "borçlanma kolaylığı ve ucuz döviz, sonunda, el yakan kaynaklara dönüşebilir."  

Yüksek oranda büyüme, kaçınılmaz olarak "sürdürülebilme" sorunlarını da gündeme getiriyor.  

TARIM SEKTÖRÜ UNUTULUYOR!  

"Büyümenin sürdürülebilmesi" konusunu yarına bırakıyoruz. Bugün, büyüme yönünden çok büyük olumsuzluklar içinde kıvranan tarım sektöründen söz etmek istiyoruz.  

Yılın ilk çeyreğindeki süper büyümeye paralel olarak ticaret sektörü, yüzde 16.3, imalat sektörü yüzde 11.3, sanayi yüzde 10.3, serbest meslek ve hizmet sektörü yüzde 8.6, ulaştırma-haberleşme sektörü yüzde 4.3 oranında büyümüş. 2001 yılından bu yana hep gerileyen inşaat sektörü bile yüzde 2.9 oranında bir büyüme yakalamış.  

Bütün bu gözalıcı büyüme rakamlarına karşılık ülke nüfusunun en azından yarısını, çalışan nüfusun yüzde 25'ini yakından ilgilendiren tarım sektörü son beş yılın en kötü dönemini yaşıyor.  

2000 yılında yüzde 0.4, 2001'de yüzde 5.8, 2002'de yüzde -1.0, 2003'de yüzde 2 büyüyen tarım sektörünün bu yılki büyüme oranı yüzde Eksi 7.5!  

Uygulanan sosyal yönü özürlü IMF programları tarım sektörünü de çökertmeyi başardı.  

Bütün Batı ülkelerinde yüzde 40'lara varan oranda desteklenen tarım sektörü bizde desteksiz bırakıldı, çiftçi perişan edildi.  

Türk çiftçisinin 5000 yıllık düzenini bozmama konusunda direncine ve fedakarlığına rağmen, tarım kesimi, yılın ilk çeyreğindeki verilere göre yüzde 7.5 oranında küçülmüş!  

'Dünyada kendi kendini besleyebilen 7 ülkeden biri" olma gururu ve başarısı, öyle yüzyıllar önce yaşanmış bir hikaye savaş sonrasında "fakr-u zaruret" içinde kurduğumuz genç Cumhuriyet döneminde yakaladık.  

Rekor büyümelere imza atan Türkiye bugün tarım ürünleri ithal ediyor dostlar, tarım ürünleri! 5000 yıldır tarım yapılan topraklarda yaşayan insanlarımız buğdayını, mısırını, pirincini, mercimeğini, pamuğunu, tütününü... dışardan alıyor, döviz ödüyor!  

Yazıktır, ayıptır, günahtır!  

Bu ülkenin toplum yapılanması değiştirilmek isteniyor.  

Bu ülke planlı, programlı bir şekilde bir iç kargaşaya itiliyor.  

Bu ülkenin insanları, genleri değiştirilmiş tarımsal ürünlerin kobayı olarak kullanılıyor.  

5000 yıllık tarım ülkesi, tarım ürünleri pazarı durumuna getiriliyor.  

Bilim adamları, üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine susuyorlar!  

Nüfusun büyük bir çoğunluğunu oluşturan çiftçiyi, köylüyü toprağından koparıp büyükşehir varoşlarına yığarsanız, toplumsal çatışmaya davetiye çıkarmış olursunuz!  

Böyle bir hata, buğdayın anavatanı olan topraklarda yaşayan insanları günün birinde açlığa mahkum etmek sonucu doğurur.  

Tarım sektörü çalışan nüfusun yüzde 35'ini barındırıyor. Bu nüfusu topraktan koparıp şehir varoşlarına yığarsanız, işsizlik sorunu kangrene dönüşür, toplumsal patlama kaçınılmaz olur.  

Aslında yapılmak istenen, tezgahlanan oyun da bu mudur dersiniz?  

 

KÜPE: Bir entellektüelin sesi yumuşak bir sestir, ama kendini duyuruncaya kadar susmaz.  

S. Freud