Türkiye Diyanet Vakfı, bu Ansiklopedi’nin sadece organizatörlüğünü yaptı. Bu dev eserin meydana gelmesini sağladı. Ortaya konmasına imkân hazırlamış oldu. 

     Ansiklopedi’de yer alan maddeler -istisnalar dışında- tamamen Türk ilim adamlarının kaleminden çıkma. Bu muhteşem, âbidevî eser, Türkiye Üniversiteleri mensuplarının kendi dallarında ortaya koydukları maddelerden oluşan muazzam, ilmî, manevî ve bilimsel bir âbidedir.

     Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Cumhuriyet âlimleriyle ne kadar övünse azdır. İşte Türkiye Diyanet Vakfı, büyük iradesiyle böyle yerinde ve tam zamanındaki beynelislâm / İslâmlararası ve beynelmilel / milletlerarası bir anıt eserin yazılmasına sebep olmak şerefine kavuşmuş; mevcudiyetinin en büyük verimine imza atmak bahtiyarlığına ermiştir.

     Evet Türkiye Diyanet Vakfı’nın önayak olduğu. Tüm Türkiye Üniversiteleri mensuplarına dağıtılan ilgili maddelerin yazılmasıyla meydana gelen. Sür’atle -yarım asra yakın bir süre içinde- bitime kavuşturduğu bu dev eser; Türkiye Üniversiteleri’nin, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin; dünya durdukça alnından silinmeyecek eşsiz bir yüz akıdır.

     Bu eserde tarih, coğrafya, din, edebiyat, tefsir, kelâm, mantık, felsefe kısaca İslâm’ın siyasî, iktisadî, sosyal tarihi velhasıl hemen hemen her mes’ele yer alıyor. Sanki yok; yok içinde. Öyle doyurucu fikirler veriyor.

     Yerinde resimlerle de nefes aldırıyor okura. Somut pencereler açıyor konulara. Üslûp ise çok akıcı. Her madde açık seçik güzelim bir Türkçeyle kaleme alınmış. Zevkle okunmakta, rahatlıkla anlaşılmakta. İnsanı manevî iklimlerde dolaştırmakta. Hoş sohbet bir atmosferde kendini bulmakta insan. 

     İnancın temeline indirmekte, tasavvuf meyvasını tattırmakta, kelâm ve felsefenin inceliklerine erdirmekte, âdeta mânen kanatlandırıp, ilmin ruh açıcı ufuklarında seyrettirmektedir.

     Sayfalarında rastgele dolaşırken bile merak ettiğiniz veya öğrenmek istediğiniz bir maddede dinlenip, nefes alıp hoş vakitler geçirmeniz her an mümkün.

     Velhasıl bu eser, her evin baş köşesinde olması lazım gelen bir bilgi hazinesi, bir mâna okyanusu. Büyükler için ayrı bir âlem. Gençler ve öğrenciler için lüzumlu bir kütüphane. Okuyanı değil, eline alanı bile sarıyor İslâmın görkemli büyüklüğü, muhteşem haşmeti, gönül okşayıcı iklimi.

     Sanki insan, bir zaman tüneline giriyor. Çok yaşayım diyenlere uzun bir ömür bahşediyor. Durduğu yerde çok yaşamış oluyor insan. Bilgelik yoluna koyulmuş oluyor insan.

Yaşlılara hoş sohbet,

Her okuyan diyor: “Yazarına rahmet.”

Artık Allaha kalmış hidayet

     Özetle, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, dine gelen ve gelecek olan zararları, millet adına göğüsleyen, çok değerli bir kurum. Gerçi kimileri tenkit ediyor Diyaneti, neden ruhsata tâbi oluyor da bırakıyor azimeti?

     Oysa Diyanet, bu dinsel tercihi, bu yumuşak tavrı ile müslümanları incitmeden, onları tabiî mecralarına sokacak bir yaklaşım sergiliyor. Böylece dine gelecek zararları; bu yapıcı tavrıyla en aza indirmiş oluyor. Diyanet bu davranışıyla âdeta: “Bizler muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yok.” demek istiyor.

     Binaenaleyh Müslümanı şu veya bu sebeple itmeyi, uzaklaştırmayı değil; her vesileyle daha da yakınlaştırmayı gözetiyor. Müslümanı bir şekilde kazanmayı yeğliyor. Bu ise şüphesiz tenkîde değil, takdîre değer bir husustur. Elbette her kurum gibi bazı eksikleri ve kusurları olabilir. Ama bakış ölçüsü her şeyde olduğu gibi bunda da şu olmalı: Hasenat / iyilik, seyyiata / kötülüğe galebe ediyorsa, o kurum iyidir. Yoksa hangi kişi ve kurumda noksanlık bulunmaz ki, eğer iyiliği kötülüğüne üstünse iyidir. İyilik asgarî yüzde ellibir ise mesele yok. Kaldı ki Diyanetin iyiliği ve hizmeti yanında, istemediği ve farkında olmadığı eksikliği ve kusurları varsa şayet; emîn olun hiç hükmündedir. Unutmayalım, hüküm ekseriyete göre verilir.